Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/469 E. 2015/154 K. 12.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/469
KARAR NO : 2015/154
KARAR TARİHİ : 12.05.2015

Resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda eylemin resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın 5237 sayılı TCK’nun 206/1 ve 43. maddeleri gereğince 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.05.2009 gün ve 308-568 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11 Ceza Dairesince 11.02.2013 gün ve 13287-2063 sayı ile;
“Sanığın, trafik görevlilerinin yaptıkları denetimler sırasında suça konu şikayetçi S.. Ç..’e ait gerçek sürücü belgesini ibraz ederek şikayetçi hakkında birden fazla cezai işlemler uygulanmasına neden olması şeklinde gerçekleşen eyleminde, trafik görevlilerinin ibraz edilen sürücü belgesinin ibraz eden şahsa ait olup olmadığını denetleme görev ve yetkilerinin bulunması karşısında; atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 21.03.2013 gün ve 224930 sayı ile;
“…Sanığın trafik cezasından kurtulmak için kendisine ait olmadığı bildiği sürücü belgesini kamu görevlilerine ibraz ettiği ve bu beyana göre de resmi belge statüsünde bulunan trafik suç tutanağı düzenlendiğinden 5237 sayılı TCK’nun 206. maddesindeki suçun unsurlarının oluştuğu, Yüksek Dairenin kararında belirtildiği üzere araştırma ve inceleme görevini tamamen kamu görevlilerine yüklemek, suç işleme hususunda niyetini ortaya koyan sanıkların cezasız kalmalarına sebebiyet vereceği ” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 17.05.2013 gün ve 7397-8130 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık O.. Y.. hakkında kurulan beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık N.. A.. hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkin olup, Yargıtay İç Yönetmenliğinin 27. maddesi uyarınca eylemin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40/1 maddesine aykırılık teşkil edip etmeyeceği hususunun da ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Müşteki S.. Ç..’in İzmir ili Urla ilçesinden almış olduğu B sınıfı sürücü belgesinin bilgisi olmadan kullanıldığı ihbarı doğrultusunda, bu sürücü belgesi ile ceza tutanağı düzenlenen sanığın yönetimindeki … plakalı yolcu minibüsünü, kolluk güçleri tarafından durdurulduğu, 14.02.2009 tarihli olay tutanağına göre, sanıktan, müştekiye ait sürücü belgesi sorulduğunda, sanığın sürücü belgesini kullandığını, cezaların kendisine yazıldığını kabul ettiği, yapılan incelemede müştekinin sürücü belgesindeki fotoğrafın sanığa benzediğinin görüldüğü, bu sürücü belgesi ile 04.07.2008 ve 22.01.2009 tarihleri arasında 8 kez trafik ceza tutanağı düzenlendiği,
Müşteki S.. Ç..; sürücü belgesinin kaybolduğunu emniyet görevlilerine bildirdiğini, daha sonra kendi ehliyetinin başka birileri tarafından kullanıldığını ve ehliyetinden 80 ceza puanı düşürüldüğünü öğrendiğini beyan ettiği,
Hakkında verilen beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşen inceleme dışı sanık O.. Y..; B… Otelin sahibi olduğunu, müştekinin ehliyetini otelde bırakıp bırakmadığını bilmediğini, sanığa ehliyeti kendisinin vermediğini söylediği,
Sanık N.. A..; üzerine atılı suçu kabul ettiğini, Ulus-A…hattında minibüs şoförlüğü yaptığını, sürücü belgesindeki ceza puanının arttığını otelinde kaldığı O.. Y.. isimli şahsa söylediğini, bu şahsında otelinde iki gün kalıp parası olmadığı için rehin bıraktığı müştekiye ait sürücü belgesini kendisine verdiğini, trafik görevlilerince ceza yazılacağı zaman bu sürücü belgesini görevlilere ibraz ederek değişik zamanlarda ceza aldığını, ehliyette oynama olmadığını ve cezaları yatırdığını savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir biçimde çözümlenebilmesi için 5237 sayılı TCK’nun 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati üzerinde durulması gerekmektedir.
I- Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan Suçu:
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümündeki 206. maddede; “Bir resmî belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir.
Bu suçun oluşabilmesi için, yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmî belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır.
II- Kimliği Bildirmeme Kabahati:
Kimliği bildirmeme kabahati ise 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40/1. maddesinde; “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idarî para cezası verilir” şeklinde düzenlenmiş,
Maddenin gerekçesinde; “Kamu görevinin gereği gibi ifa edilebilmesi için, herhangi bir kamu göreviyle ilişkili olarak, kişiler gerektiğinde kimlik ve adresleriyle ilgili bilgileri kamu görevlilerine vermekle yükümlüdür. Bu bilgileri vermekten kaçınan ya da bu konularda gerçeğe aykırı bilgi verenler hakkında, bilgiyi soran kamu görevlisi tarafından idari para cezasına karar verilecektir” biçiminde açıklamalara yer verilmiştir.
Kimliği bildirmeme kabahati seçimlik hareketli bir kabahat olup kabahati oluşturan seçimlik hareketler; kimliğiyle ve/veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınma, kimliği ve/veya adresiyle ilgili gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktır. Bilgi vermekten kaçınma veya gerçeğe aykırı beyanın kamu göreviyle bağlantılı olarak sorulması sırasında olması yeterli olup “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçundan farklı olarak resmi bir belgenin düzenlenmesi esnasında olması şart değildir.
Kişinin kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınması veya gerçeğe aykırı bilgi vermesininin kabahat oluşturabilmesi için bilgiyi soranın kamu görevlisi olması ve onun da kanunen bunu sormaya yetkili olup göreviyle bağlantılı olarak bu bilgiyi sormuş olması gerekir. Bu nedenle kamu görevlisi olmayan kişilerin kanunen kimlik sorma yetkileri olsa bile bu kişilere bilgi verilmemesi veya gerçeğe aykırı bilgi verilmesi kabahat oluşturmayacaktır. Aynı şekilde kamu görevlisi olsa bile kanunen kimlik sorma yetkisi yoksa veya böyle bir yetkisi olsa dahi bilgiyi göreviyle bağlantılı olarak sormamışsa bilgi verilmemesi veya gerçeğe aykırı bilgi verilmesi kabahat oluşturmaz.
Mevzuatımızda kamu görevlilerin kimlik sorma yetkisine ilişkin hükümler bulunmaktadır. Örneğin; 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunun 4, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunun 25, Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinin 28. maddeleri uyarınca polis ve jandarmanın suç işlenmesini önlemek ve işlenmiş suçların faillerini ele geçirmek için veya diğer kanuni yetkilerini kullanırken kendisinin polis veya jandarma olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabileceği belirtilmiştir.
Kimliği bildirmeme kabahati bilgi vermekten kaçınma veya gerçeğe aykırı beyanda bulunma ile işlenmiş sayılır. Diğer bir anlatımla kimliği bildirmeme kabahatinin oluşabilmesi için fiilin yapılması yeterli olup kişinin kimliğinin belirlenememesi, kamu görevinin aksaması gibi bir neticenin gerçekleşmesi gerekli veya zorunlu değildir.
Kişinin kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten çekinmesi ve özellikle de gerçeğe aykırı beyanda bulunmasının hem kabahat, hem de resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması, gerçek kimliğini saklamak suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptırma, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa (m.67/1) muhalefet, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununa (m.25) muhalefet ve 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununa (m.16) muhalefet gibi suçları oluşturması da mümkündür. Bu halde Kabahatler Kanununun 15/3. maddesi uyarınca sadece suçtan dolayı yaptırım tatbik edilecek, ancak suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla müeyyide uygulanabilecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, trafik görevlilerinin yaptıkları denetimler esnasında, kendisi hakkında idari yaptırım kararının uygulanmasını engellemek amacıyla, müşteki S.. Ç..’e ait sürücü belgesini ibraz ettiği, söz konusu belgedeki fotoğrafın sanığa benzemesi nedeniyle beyanın doğruluğunun kamu görevlilerince araştırılmasının zorunlu olmadığı ve sanığın beyanı ile müşteki hakkında birden fazla ceza tutanağı düzenlendiği gözetildiğinde eylemin TCK’nun 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturduğu, Kabahatler Kanununun 15/3. maddesi uyarınca kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak kabahatinden dolayı yaptırım uygulamayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan itirazın kabulüne, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi S. B.; “TCK’nun 206/1. maddesinde, ‘Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.’ şeklinde düzenlenen ‘Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan’ suçunun oluşması için; resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında, belgeyi düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yalan beyanda bulunulması gerekir. Beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılma zorunluluğu bulunmamalıdır. Beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenmişse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceği ve beyan içeren belge ispat aracı olarak kullanılamayacağı cihetle, bu suç oluşmayacaktır. (madde gerekçesi)
Öte yandan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 357. maddesinde, üzerinde değişiklik yapılmadan başkasına ait kimliğin kullanılması suç olarak düzenlenmişken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bu hükme yer verilmemiş, kanunun 268, 206 ve Kabahatler Kanununun 40. maddesi yeterli görülmüştür. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun ‘kimliği bildirmeme’ başlıklı 40/1. maddesinde, ‘Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından 50 Türk Lirası idari para cezası verilir.’ hükmü yer almaktadır.
Bu kabahat fiili ile TCK.nun 206. maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığı ve yalan beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırma zorunluluğu bulunup bulunmadığıdır. Kamu görevlisinin görevi nedeniyle resmi bir belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması ve beyanın yeterli olması halinde TCK.nun 206. maddesi uygulanacaktır. Aksi halde yani, resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevlisince kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için sorulması ya da beyanın veya beyanla ilgili belgenin araştırma zorunluluğu olup kamu görevlisi tarafından gerçeğin tespit edilmesi halinde Kabahatler Kanunu uygulanacaktır.
Somut olayda; başkasına ait olup üzerinde değişiklik yapılmayan sürücü belgesi, sanık tarafından trafik yetkililerine ibraz edilmiş, suç veya ceza tutanağı düzenlenmeden durum anlaşılmıştır. Ancak daha önceki günlerde de ibraz ettiği ve trafik cezası kesildiği iddia olunmuştur.
Trafik görevlisinin, kendisine ibraz edilen sürücü belgesi, trafik belgesi, tescil belgesini inceleme, denetleme yetki ve görevinin bulunmadığının kabulü hukuk kuralları ve hayatın olağan akışına aykırıdır. Görevi ne olursa olsun bir kamu görevlisi, düzenleyeceği tutanak için kendisine verilen belgeyi kontrol etmek, şekil şartlarına bakmak, doğruluğunu araştırmak zorundadır. Bu araştırma, belgenin ait olduğu kuruma sorulması şeklinde olmasa da sunulan belgede, belgenin nevine göre başlık, imza, mühür, varsa veriliş ve geçerlilik tarihleri ile bu tarihlerin uygun olup olmadığına yönelik olacaktır.
Nüfus cüzdanı, pasaport, sürücü belgesi gibi belgelerde ise mevcut fotoğrafla, belgeyi sunan kişinin benzerliği araştırılacaktır. Kamu görevlisinin denetleme yetkisi olmadığının kabulü halinde, sunulan her türlü belgeye dayanılarak tutanak yani resmi belge düzenleme zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Örneğin trafik suçu işleyen (A), eşi (E)’nin veya kardeşi (K)’nın yahut babası (B)’nin sürücü belgesini sunduğunda görevli kamu görevlisi ‘benim bu belgeyi inceleme yetki ve görevim yoktur.’ diyerek (E), (K) veya (B) adına tutanak düzenlemesi gerekecektir. Sonuçları gözetildiğinde bu durumun kabulü mümkün değildir. Belgenin araştırılması görevin gereği olup, görev nedeniyle öğrenilen suçun da yetkili makamlara bildirilmesi zorunludur. Aksine davranan kamu görevlisinin eylemi suç teşkil edecektir.
Ayrıca, Karayolları Trafik Kanununa ilişkin YÖNETMELİĞİN 91. MADDESİNE GÖRE, sürücü belgesi, sahte olduğundan, hile ile alındığından veya şartlarına uygun verilmediğinden şüphe edilen hallerde veya geçerlilik durumunu inceleme, hüviyet tespiti, suç veya ceza tutanağı düzenleme ve benzeri işlemlerin yapıldığı DENETLEMELER sırasında trafik denetimi için görevli kılınanlar ile genel zabıta tarafından incelenmek üzere her zaman geçici olarak ALINABİLECEKTİR. Anılan yasanın 21. maddesi uyarınca da trafik veya tescil belgesi üzerinde eksik ya da yanlış bilgi bulunması halinde geçici olarak trafik zabıtasınca geri alınacaktır. Sürücü belgesi veya diğer belgelerin geri alınabilmesi için öncelikle ibraz edildiğinde kontrol edilmesi yani denetlenmesi gerekir. Denetlemeden alınması keyfiliğe ve görevlinin sorumlu olmasına neden olacaktır.
Trafik denetimi ile görevli olanların sürücü belgesini denetleme görevi bulunmadığının kabulü halinde sürücülere; ‘sürücü belgesi olup olmadığı’ da sorulamayacaktır. Zira denetlenemeyecek bir belgenin sorulması, istenmesi gereksiz bir işlem olup bu şekilde davranan görevli memurun cezalandırılması gerekecektir. İbraz edilen sürücü belgesi incelenemeyeceğine göre istenmesinin de bir anlamı kalmayacaktır.
Trafik denetimi sırasında ibraz edilen sürücü belgesi, denetimle görevli kılınanlar ile genel zabıta tarafından kontrol edilecek, geçerli veya sahte olup olmadığı, şartlarına uygun bulunup bulunmadığı araştırılarak kuşku duyulan hallerde el konulacaktır.Nitekim olay günü de, sanığın sunduğu sürücü belgesindeki fotoğrafın sanığa benzerliğinden kuşku duyulup incelenmiş ve başkasına ait olduğu tespit edilmiştir.
Bu itibarla konunun genel kurul görüşmeleri sırasında ileri sürülen ve kabul edilen görevlilerin denetim yetkisi bulunmadığına ilişkin görüşe iştirak edilmemiştir.
Öte yandan, Kabahatler Kanunu’nun 40. maddesinde öngörülen idari para cezasının sanığın eylemine göre az olduğu, bu nedenle TCK.nun 206. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin görüş de, AY’nın 38, TCK.nun 2, 61/10. maddelerine, genel hukuk ilkelerine aykırı olduğu gibi, fiilin suç mu kabahat mi olduğu, yaptırımın nevi ve miktarının takdiri yasa koyucuya ait bulunduğundan, fiil ve cezasının karşılaştırılarak eylemin kabahat yerine suç olarak kabulü de mümkün değildir.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 19.11.2014 gün 1254/19650 sayılı kararında, ‘cezaevine ziyaret için gelen ve akrabasına ait gerçek nüfus cüzdanını ibraz edip kayıt yaptırmak istediğinde durumun anlaşıldığı olayda sanığın eyleminin Kabahatler Kanunu’nun 40. maddesine uygun bulunduğu’ kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, olay günü yapılan trafik denetiminde görevlilere ibraz ettiği sürücü belgesinin başkasına ait olduğu tespit edilen sanığın eylemi, TCK.nun 206. maddesinin gerekçesinde belirtildiği gibi ibraz edilen sürücü belgesinin kamu görevlisi tarafından incelenmesi ve kuşku duyulduğunda geçici olarak geri alınması, doğruluğunun araştırılması zorunlu olduğundan, sanığın ‘sürücü belgesinin kendine ait olduğuna’ ilişkin beyanına itibar edilemeyeceğinden olayda, ‘resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan’ suçu oluşmayacaktır.
TCK.nun 206. maddesinde düzenlenen suçun yasal unsurları oluşmadığından ve sürücü belgesini denetlemekle görevli olup sürücü belgesinin başkasına ait olduğunu ortaya çıkaran trafik yetkilisine gerçeğe aykırı beyanda bulunulması Kabahatler Kanunu’nun 40. maddesine uygun bulunacağı”,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle itirazın değişik gerekçe ile kabulü yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 11.02.2013 gün ve 13287-2063 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.05.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.