Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/466 E. 2014/542 K. 09.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/466
KARAR NO : 2014/542
KARAR TARİHİ : 09.12.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 24.09.2009
Sayısı : 148-313

2313 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık …’in aynı kanunun 23/5 ve 5237 sayılı TCK’nun 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Siverek 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.09.2009 gün ve 148-313 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 19.02.2013 gün ve 1306-1575 sayı ile;
“Sanığın, olayda ele geçirilen esrarı yetiştirdiği kenevirlerden elde ettiğine ilişkin beyanının, ‘suçla ilgili kişi veya kişileri gizleme’ ya da ‘daha az ceza alacağını sanma’  amacına dayanmış olabileceği; keneviri ektiğini belirttiği yerde herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı için kenevir kökü veya hasat artığı gibi maddî bulgu elde edilmediği ve aradan geçen zaman nedeniyle elde edilmesinin de mümkün olmayacağı; bu durumlar karşısında, atılı suçu işlediğine ilişkin, soyut beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi …; “Jandarma görevlilerinin yol kontrol ve arama uygulamaları sırasında, sanığın da içinde bulunduğu yolcu otobüsünde yaptıkları aramada sanığa ait çantada şeffaf poşet içerisinde 850 gram esrar ele geçirilmiş, ziraat teknikeri bilirkişi tarafından düzenlenen 04.03.2009 tarihli derkenar raporda, el konulan 850 gram kurutulmuş maddenin, hint keneviri olduğu belirtilmiştir.
Sanık, kolluk, savcılık ve mahkemede verdiği tüm ifade ve savunmalarında, olay tarihinde çantasında bulunan esrarı, Siverek – Camiikebir Mahallesindeki eski evinde saksı içerisinde yetiştirdiği kenevirlerden elde ettiğini, yaklaşık 10 yıldır esrar kullandığını bildirmiştir. Temyiz dilekçesinde de inkara yönelik bir beyanı yoktur.
Sanıkta ele geçirilen, henüz toz haline getirilmemiş, yerinden koparıldığı, toplandığı şekliyle kurutulan kenevir parçalarıdır. Bunlar suçun maddi konusunu oluşturmaktadır. Sanığın tüm aşamalarda ve hakim önünde ikrarı vardır. Sanığın ikrarı ile birlikte bu delil mahkûmiyet için yeterlidir. Sanığın, mahkeme önünde suçu kabulünün, başkasının suçunu yüklenme ya da başka bir nedene dayandığı yolunda herhangi bir iddia, savunma ve kanıt bulunmamaktadır.
Yasaya aykırı toplanan deliller ayrık tutularak, kenevir ekme suçunun sübutunun tartışıldığı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.11.2005 tarih ve 2005/144-150 sayılı kararında da ihbarla uyumlu samimi ikrar sübut bakımından yeterli kabul edilmiştir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, el konulan kenevirler ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde sanığın özgür iradesine dayanan samimi ikrarı karşısında, uyuşturucu madde elde etmek amacıyla kenevir ekme suçu sübuta erdiğinden, hükmün onanması gerektiği” düşüncesi ile karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.04.2013 gün ve 54921 sayı ile;
“..1-Sanık …’ın yolcu olarak bulunduğu otobüsün Adana Ceyhan karayolunda durdurulması üzerine yapılan aramada, sanığın valizine saklı 850 gram esrar ele geçirildiği, bilirkişinin düzenlemiş olduğu rapora göre de ele geçen uyuşturucu maddelerin esrar elde etmeye elverişli hint keneviri bitkisi parçaları olduğu anlaşılmaktadır.
2-Sanığın kolluk, savcılık, sorgu ve mahkemede verdiği tüm beyanlarında, ikameti olan Siverek ilçesi Camikebir Mahallesi 1. Sokak No:1 adresinde 20 adet saksı içerisinde hint kenevirlerini esrar elde etmek amacıyla izin almaksızın ektiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.
3-Sanığın ikrarda bulunmasının suçun konusunu oluşturan kenevire ait kenevir kırıntılarının ele geçirilmesi ile desteklendiği, beyanın ciddiyetinin ve doğacak sonuçların farkında olduğu, sanığın savunmasında içici olduğunu belirtmesi beyanının, dosya içerisindeki uyuşturucu madde ticareti ve kullanmak için esrar maddesi bulundurmak suçlarından bulunan sabıkaları ile doğrulandığı, temyiz dilekçesinde dahi suçunu ikrar ederek içici olduğunu belirttiği ve sadece hapsin ertelenmesi gerektiğine yönelik beyanının bulunduğu, olayın oluşu ve dosya kapsamı gözetildiğinde, suçla ilgili kişi veya kişileri gizleme ya da daha az ceza alacağını sanmaya ilişkin somut delilin bulunmadığı, bütün bu sebeplerle de suçu ikrarının hayatın olağan akışına uygun düştüğü ve kenevir kırıntılarının ele geçmesi karşısında mahkumiyet hükmü için yeterli delilin bulunduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 14.05.2013 gün ve 5965-4363 sayı ile, oyçokluğuyla itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
03.03.2009 tarihli arama, yakalama ve el koyma tutanağına göre; Ceyhan Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/251 sayılı önleme araması kararına istinaden Ceyhan Sirkeli gişelerinde saat 22.00 sularında bir seyahat firmasına ait otobüsün bagajında narkotik köpeği ile yapılan kontrolde, 18 numaralı çantaya verilen tepki üzerine sanığa ait olduğu belirlenen çantada yapılan aramada bir poşet içinde 850 gram kubar esrarın ele geçtiği ve uyuşturucu madde kullanıcısı olduğunu belirten sanığın yakalandığı,
İlçe Tarım Müdürlüğünde çalışan ziraat teknikeri bilirkişinin 04.03.2009 tarihli raporunda; “..tahmini 850 gram gelen kurutulmuş maddenin hint keneviri bitkisi olduğu” kanaatinin bildirildiği,
Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında 2313 sayılı Kanuna muhalefet, uyuşturucu madde ticareti ve kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçlarından soruşturmaya başlandığı, uyuşmazlığa konu 2313 sayılı Kanuna muhalefet suçundan soruşturma dosyasının tefrik edilmek suretiyle gönderildiği Siverek Cumhuriyet Başsavcılığınca da 20.04.2009 gün ve 339-205 sayılı iddianame ile kenevir ekme suçundan kamu davasının açıldığı, yerel mahkemece atılı suçtan 24.09.2009 tarihinde mahkûmiyet hükmünün kurulduğu, soruşturma ve kovuşturma aşamasında ekim ve yetiştirme olduğu belirtilen alanda herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı,
Sanığın adli sicil kaydına göre parada sahtecilik, tehdit, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçlarından sabıkalarının olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; suç konusu hint kenevirlerini esrar elde etmek amacıyla ikameti olan Siverek ilçesi Camikebir Mahallesi 1. Sokak No: 1 adresinde bir yıl önce 20 adet saksı içerisinde ekip yetiştirdiğini, olay gününden bir gün önce de asker uğurlaması için Antalya’dan Siverek’e gittiğinde iki aylık kullanımı için gereken kubar esrarı yanına aldığını, Antalya merkezde bir mobilya dükkanı işleterek aylık 2500-3000 Lira kazanç sağladığını, esrar satıcılığından elde edilecek gelire ihtiyacı olmadığını, uzun zamandan beri esrar kullandığını savunmuş ve temyiz dilekçesinde de kullanmak için saksıda hint keneviri yetiştirdiğini belirtmiştir.
2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunun 3. maddesi;
“Münhasıran esrar yapmak için kenevir ekilmesi ve her ne şekilde olursa olsun esrarın ihzar, ithal, ihraç ve satışı yasaktır”,
23. maddesi ise;
“Lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla kenevir ekimi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının iznine tabidir. Bakanlık, bu gibi amaçlarla kenevir ekimi yapılacak yerleri tespit, ilan ve üretimini kontrol eder. Bu hususlara ait uygulama esasları, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.
Her ne maksatla olursa olsun izinsiz olarak kenevir yetiştirmek yasaktır. İzinsiz yetiştirilen kenevir bitkisi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatında görevli ziraat mühendislerinin, bunların bulunmadığı yerlerde ziraat teknisyenlerinin vereceği rapor üzerine mahallin en büyük mülki amirinin emriyle zabıta tarafından imha edilir veya ettirilir.
İmhada kullanılacak araç ve gereçler, Jandarma Genel Komutanlığı bütçesine konulacak ödenekten sağlanır. İmha dolayısıyla ortaya çıkan masraf, sonradan izinsiz ekim yapanlardan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edilir.
İzin belgesi almadan ya da izin belgesi almasına rağmen bilerek belgesinde belirtilen alandan fazla yerde veya izin belgesinde kayıtlı yerden başka yerde kenevir ekimi yapan kişi, elli günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır.
Münhasıran esrar elde etmek amacıyla kenevir ekimi yapan kişi bir yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu madde kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadarki süreç anlaşılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, 2313 sayılı Kanunun 3. maddesinde münhasıran esrar elde etme için kenevir ekilmesi ve her ne şekilde olursa olsun esrarın ihzar, ithal, ihraç ve satışı yasaklanmıştır. Aynı kanunun 23. maddesine göre de lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla kenevir ekimi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlanmış ve bu hususlara ait uygulama esaslarının Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği ifade edilmiş, her ne maksatla olursa olsun izinsiz olarak kenevir yetiştirmek yasaklanmıştır. Kenevir ekim bölgelerinde izin belgesi almadan veya izin belgesi almasına rağmen belgesinde belirtilen alandan fazla yerde veya izin belgesinde kayıtlı yerden başka yerde ekim yapanlar hakkında para cezasına hükmolunacağı düzenlenmiştir. Lif, tohum ve benzeri amaçlarla kenevir ekimine sadece ekim bölgesinde izin verilmiş, yönetmelikle belirlenen bölgeler dışında kenevir ekimi yasaklanmıştır. Kanunda bu bölgelerdeki ekilen alanlardan bitkilerin sökülmesi ve imhası ve doğan zararın ekimi yapanlardan tahsili hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlığa konu esrar elde etme amacıyla kenevir ekilmesi halinde ise, ekim yapılan yerin izin verilen bölgelerden olup olmamasının bir önemi bulunmayıp, bu eylem mutlak surette yasaklanarak, anılan kanunun 23. maddesinin 5. fıkrasında suç olarak düzenlenmiştir. Kenevir ekiminin esrar elde etmeye yönelik olup olmadığı, sanığın olay öncesi, sonrası ve olay sırasındaki dışa yansıyan davranışları dikkate alınarak iç dünyası ile ilgili olan kastının neye yönelik olduğunun belirlenmesi suretiyle tespit edilecek ve esrar elde etmek için kenevir tohumunu toprağa eken veya ekilmiş kenevir bitkilerinin bakımını yapan ya da bu eylemlere iştirak edenler aynı kanunun 23/5. maddesi uyarınca sorumlu olacaktır. Kenevir ekme, kenevir tohumunun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadar geçen süreç olarak tanımlandığından, kenevir bitkisinin hasadı yapıldıktan sonra, diğer bir anlatımla bitkiler toplandıktan sonra elde edilen deliller ve diğer şartlara göre kenevir ekme suçunun yanında uyuşturucu madde ticareti ya da kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçları da oluşabilecektir.
Fakat sanığın 2313 sayılı Kanun uyarınca esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan cezalandırılabilmesi, eylemleri gerçekleştirdiğinin kesin olarak belirlenmesi şartına bağlıdır. İstikrar kazanmış olan yargısal uygulamalara göre, sözü edilen suçun sabit kabul edilebilmesi için, maddi delil olarak ekili durumda esrar elde etmeye elverişli kenevir bitkisinin henüz koparılmadan ele geçmesi ya da koparıldıktan sonra ele geçenle uyumlu kök tespitinin yapılması veya hasat artığı bulgusunun olması ya da kenevir ekimi yapıldığına ilişkin görgüye dayalı tanık beyanı bulunması hususları aranmaktadır. Ekili durumda bitki bulunamaması, kök tespiti yapılamaması, hasat artığının söz konusu olmaması ya da kenevir ekmeye ilişkin görgüye dayalı tanık anlatımının bulunmaması durumunda ise ele geçen kubar esrarın miktarı, ele geçiriliş şekli ve diğer şartlarına göre kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma ya da uyuşturucu madde ticareti suçları oluşabilecektir.
Diğer taraftan ceza yargılamasında, somut olaya münhasır kanıtlardan birisi de “beyan” delilidir. Beyan; tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki birisine ait olabilir. Sanığın isnat bakımından önemli görülen olayları beyanıyla kabul etmesi şeklinde tanımlanabilecek olan ikrar; eylem hakkında en çok bilgisi bulunanın beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması, özgür iradeyle verilip gerçeğe de uygun olduğunun belirlenmesi halinde hakimin vicdani kanaatinin oluşumunda olumlu katkısının bulunması itibarıyla önemli bir sübut vasıtasıdır.
Buna göre, vicdani delil sisteminin geçerli olduğu ceza muhakemesi hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan ikrarın da, dosyada varlığını koruyan diğer tüm deliller gibi hakim tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir kimsenin, hangi saikle olursa olsun suçlu olmadığı halde kendisini suçlu sayması, bir başkasının suçunu kabullenmesi veya daha ağır bir suçtan kurtulmak için işlemediği bir suçu işlediğini ifade etmesi mümkündür. Bu durumda, ikrarın hangi aşamada gerçekleştiği, özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın beyanının ciddiyetini ve doğacak sonuçlarını bilip bilmediği, ikrarın başka delillerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, şüpheden arınmışlığını ve güvenilirliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar gözönünde bulundurulmak suretiyle, somut olaydaki ikrarın delil değeri ortaya konulmalı ve ispat sorunu bu şekilde çözümlenmelidir.
Öte yandan, uyuşturucu madde ticareti suçlarında zaman zaman sanıkların bu suçtan kurtulmak ve daha az ceza almak maksadıyla ele geçen uyuşturucu maddeleri kullanma amacıyla bulundurduklarını belirttikleri ve kullanmaya yönelik sübutu güçlendirmek ya da suça iştirak edenleri gizlemek için ele geçen esrarı kendilerinin yetiştirdiğini ifade ettikleri görülmektedir.
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 25.03.2014 gün ve 63-145 sayılı kararında da benzer hususlara işaret edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Ceyhan’da yapılan kontrolde valizinde 850 gram kubar esrar ele geçirilen sanığın, uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, ele geçen esrarı kenevir ekmek suretiyle temin ettiğini ve esrar kullanıcısı olduğunu ifade etmesi nedeniyle kenevir ekme eyleminin sabit olduğu düşünülebilir ise de; ekili durumda kenevir bitkisinin ya da hasat artığının söz konusu olmadığı, kök tespiti yapılamadığı, kenevir ekmeye ilişkin görgüye dayalı tanık anlatımının da bulunmadığı, kenevir bitkisinin önceden ekildiği alanın dahi belirlenemediği ve kim tarafından yetiştirildiğinin açıklığa kavuşturulamadığı gibi yargılamada gelinen aşamada bu hususların tespitinin de mümkün olmadığı anlaşıldığından, sanığın diğer maddi delillerle doğrulanmayan ikrarına dayalı olarak esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece sanığın esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak ve mahkumiyete yeterli delil bulunmadığı, gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulması yerindedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan on üç Genel Kurul Üyesi; “2313 sayılı Kanuna aykırılık suçu sabit olduğundan, itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.12.2014 tarihli birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 09.12.2014 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.