Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/446 E. 2014/10 K. 14.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/446
KARAR NO : 2014/10
KARAR TARİHİ : 14.01.2014

İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık V.. S..’ın 5237 sayılı TCK’nun 184/1, 765 sayılı TCK’nun 59 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 3.600 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.06.2006 gün ve 203-315 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.06.2008 gün ve 4767-14119 sayı ile;
“Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY’nın 7/2 madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY’nın 231/5 madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY’nın 231/14 madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” nedeniyle başka yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma kararına uyarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunda değerlendirme yapan Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesince 15.12.2008 gün ve 530-872 sayı ile; sanığın imar kirliliğine neden olma suçundan 5237 sayılı TCK’nun 184/1, 62 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 3.600 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş,
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 05.12.2011 gün ve 8437-23127 sayı ile;
“1- Sanığın, ruhsatlı binanın 4. katındaki balkonunun bir bölümünü, duvar ve PVC doğrama ile kapatarak odaya dahil etmesi şeklinde gerçekleşen eyleminin, bina niteliğinde olmaması karşısında; 5237 sayılı TCY’nın 184. maddesinde öngörülen imar kirliliği suçunun öğelerinin oluşmadığı gözetilmeden, beraat kararı verilmesi yerine, mahkumiyetine hükmolunması,
2- Kabule göre de;
Kasıtlı suçtan sabıkası bulunmayan sanığa yükletilen imar kirliliğine neden olma suçunda, yakınan ve kamunun uğradığı maddi (somut) bir zarar bulunmaması ve TCY’nın 184/5. maddesindeki etkin pişmanlık düzenlemesinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanması olanağına engel oluşturmayacağı gözetilmeden, yasal olmayan gerekçeyle sanık hakkında CYY’nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 05.03.2012 gün ve 76-113 sayı ile;
“İddianame içeriği, sanığın daha önceki savunmaları, mahalinde yapılan keşif ve bilirkişi raporu, suç tutanağı, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşleri, sanık vekilinin beyanları, müdahil vekilinin beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın .. sokak No:11 D:9 sayılı adreste binanın ruhsat ek projesine aykırı olarak bir kısım duvarları kaldırıp balkonları mutfak ve oda içerisine alarak ve diğer balkonları da doğrama ve cam ile kapatarak ruhsat ek projesine aykırı inşaat yaptığı, yapılan imalatların sadece PVC doğrama ve cam imalatları olmayıp ayrıca bir oda ve mutfağın balkon tarafından duvarlarının yıkılarak yeniden duvarla örülüp büyütüldüğü, bu imalatın bilirkişinin raporunda belirttiği gibi nitelik değişmesi meydana getirdiği, İmar Kanununun 21. maddesi gereğince yeniden ruhsat alınmasını gerektirdiği, 3194 sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde tarif edilen bina kapsamına girdiği, dolayısıyla sanığın imar kirliliği suçunu işlediği sonuç ve kanaatine varılarak bu yönden mahkumiyet yönüne gidilmiştir” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “zamanaşımı nedeniyle bozma ve düşme” istekli 07.06.2013 gün ve 144170 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı imar kirliliğine neden olma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığına ilişkin ise de, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK’nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 104/2. maddesi uyarınca kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 gün ve 655-1823 sayılı kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı imar kirliliğine neden olma suçuna 5237 sayılı TCK’nun 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe giren 184/1. maddesinde bir seneden beş seneye kadar hapis cezası öngörülmüştür. 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır.
Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 31.05.2005 tarihinde gerçekleştirildiği için dava zamanaşımı yönüyle 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca değerlendirme yapılacak olan eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 05.03.2012 tarihinden sonra, ancak dosyanın henüz Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce 31.11.2012 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.03.2012 gün ve 76-113 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.01.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.