Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/439 E. 2014/27 K. 04.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/439
KARAR NO : 2014/27
KARAR TARİHİ : 04.02.2014

Mahkemesi : ANTALYA 6. Asliye Ceza
Günü : 29.01.2008
Sayısı : 1311-62

Resmi belgede sahtecilik suçundan sanıklar A.. U.. ve E.. U..’un 5237 sayılı TCK’nun 204/1, 204/3 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Antalya 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.01.2008 gün ve 1311-62 sayılı hükmün sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 10.12.2012 gün ve 9958-21349 sayı ile;
“Sabıkası bulunmayan ve suç işleme eğilimine ilişkin olumsuz bir yönü de dosyaya yansımayan sanıklar hakkında yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile TCK’nun 62. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 18.01.2013 gün ve 204165 sayı ile;
“… Sanıklar hakkında, savunmasını tespit edip tutum ve davranışlarını bizzat gözlemleyen yerel mahkemece takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına ilişkin gösterilen ‘…işlenen suçun niteliği ve sonuçları gözetilerek haklarında TCK’nun 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına’ şeklindeki gerekçenin dosya içeriğine uygun, denetime elverişli, yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca itirazı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 06.05.2013 gün ve 2466-7259 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemenin 5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin uygulanmamasına yönelik olarak gösterdiği gerekçenin kanuna uygun ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık E.. U..’un ablası olan sanık A.. U..’un isteği üzerine kendisini ablasının kocası Hasan Yılmaz olarak tanıtarak Av. M.A.adına sahte vekaletname düzenlettirdiği, bu sahte vekaletnameye istinaden Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine boşanma davası açıldığı, asıl Hasan Yılmaz’ın gelmesi üzerine sahteciliğin ortaya çıktığı,
Sabıkasız olan sanıkların, aşamalarda üzerlerine atılı suçu kabul ettikleri,
Duruşma gününü bildirir davetiye tebliğinden sonra 15.06.2007 tarihli ilk oturuma katıldıkları, 29.01.2008 tarihli ikinci oturumda da sanıkların yokluğunda karar verildiği, duruşma tutanaklarına yansıyan herhangi bir olumsuz davranışlarının bulunmadığı,
Sanıkların, haklarında lehe hükümlerin uygulanması, cezalarından indirim yapılması ya da takdiri indirim nedenlerinin uygulanması yönünde bir isteklerinin de olmadığı,
Yerel mahkemenin sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 204/1. maddesi uyarınca temel cezayı belirledikten sonra; “Sanıkların sahtecilik eylemini kanunen aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge niteliğinde bulunan noterden düzenletilmiş vekaletname üzerinde yapmış oldukları anlaşıldığından” şeklindeki gerekçeyle sanıklara verilen cezayı aynı kanunun 204/3. maddesi uyarınca 1/2 oranında arttırdığı,
Takdiri indirim nedenlerinin uygulanmama gerekçesinin;”Sanıkların eylemlerini gerek noterlik nezdinde gerekse Türk Milleti adına yargılama yapan mahkemelerin güvenini sarsacak şekilde gerçekleştirmiş olmaları sebebi ile işlenen suçun niteliği ve sonuçları gözetilerek haklarında TCK’nun 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına” şeklinde gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesindeki; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklindeki düzenleme, 765 sayılı TCK’nun 59. maddesindeki; “kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir” biçimindeki düzenleme ile özde benzer olmakla birlikte ikinci fıkra yönünden kısmen farklıdır.
5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nun, tıpkı 765 sayılı TCK’nunda olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 gün ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkanı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’nda da devam ettirmiştir.
Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için 5237 sayılı TCK’nun 204. maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun “Resmi belgede sahtecilik” başlıklı 204. maddesi;
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklindedir.
Resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkaları aldatacak şekilde değiştirilmesi, resmi belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşur.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmış ve daha ağır bir yaptırıma bağlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesinin yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olması gerekir. Kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak bir olayı kendi huzurunda gerçekleşmiş gibi veya bir beyanı kendi huzurunda yapılmış gibi göstererek belge düzenlemesi halinde, bu fıkra hükmünde tanımlanan suç oluşmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hükme bağlanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Geçmişte sabıkaları olmayan, duruşmalara katılan, samimi beyanlarıyla olayın tüm açıklığıyla ortaya çıkmasına yardımcı olan ve herhangi bir olumsuz davranışları da dosyaya yansımayan sanıklar hakkında, yerel mahkemece sanıkların geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın faillerin geleceği üzerindeki muhtemel etkileri isabetle değerlendirilmeden, TCK’nun 62. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen;“Sanıkların eylemlerini gerek noterlik nezdinde gerekse Türk milleti adına yargılama yapan mahkemelerin güvenini sarsacak şekilde gerçekleştirmiş olmaları sebebi ile işlenen suçun niteliği ve sonuçları gözetilerek…” şeklindeki gerekçenin yeterli olmadığı ve dosya kapsamı ile örtüşmediği kabul edilmelidir.
Diğer taraftan, yerel mahkemece TCK’nun 62. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen, “Sanıkların eylemlerini gerek noterlik nezdinde gerekse Türk milleti adına yargılama yapan mahkemelerin güvenini sarsacak şekilde gerçekleştirmiş olmaları…” şeklindeki gerekçe, aynı kanunun 204. maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunun 3. fıkrasında belirtilen nitelikli halin uygulanma gerekçesi olarak kabul edilmiş olup, aynı gerekçenin 62. maddenin uygulanmama gerekçesi olarak kabulü kanuna aykırıdır. Bu itibarla; yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetli olduğundan, itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve onüç Genel Kurul Üyesi; “sanık hakkında takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen gerekçenin yeterli olduğundan itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.01.2014 günü yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 04.02.2014 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.