Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/42 E. 2013/272 K. 28.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/42
KARAR NO : 2013/272
KARAR TARİHİ : 28.05.2013

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 30.07.2009
Sayısı : 165-236

Sanık …’ın kasten öldürme suçundan 765 sayılı TCK’nun 448, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis, kasten öldürme suçuna teşebbüsten aynı kanunun 450/4, 62, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis, kasten yaralama suçundan aynı kanunun 456/2, 457/1, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan ise aynı kanunun 13/1 ve TCK’nun 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 133.333 Lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 21.08.1995 gün ve 32-211 sayılı kısmen re’sen temyize tabi olan hükmün sanık tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.03.1996 gün ve 137-937 ile cezaların içtimaı sırasında yapılan hesap hatası düzeltilmek suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
1 Haziran 2005 tarihinde yeni kanunların yürürlüğe girmesi üzerine duruşma açmaksızın dosyayı ele alan İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesince 17.02.2006 gün ve 32-211 sayı ile; yeni kanunların lehe hükümler içermediği gerekçesiyle sanığın kasten öldürme suçundan 765 sayılı TCK’nun 448, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis, kasten öldürme suçuna teşebbüsten aynı kanunun 450/4, 62, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis, kasten yaralama suçundan aynı kanunun 456/2, 457/1, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan ise aynı kanunun 13/1 ve TCK’nun 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 1 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Uyarlama kararının hükümlü müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.07.2007 gün ve 3253-5523 sayılı ile;
“765 sayılı Türk Ceza Yasası uygulanarak verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7/2 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi gereğince yeniden ele alınıp, lehe olan yasanın belirlenmesi ve uygulanması sırasında; adam öldürme ve yaralama suçlarında uygulanan tahrik, adam öldürmeye teşebbüs suçunda uygulanan teşebbüs ve tahrik hükümleri nedeniyle takdir hakkının kullanılması, 6136 Kanunu muhalefet suçunda ise seçenek yaptırımların uygulanması ihtimali sözkonusunu olduğundan, duruşmalı inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken duruşma yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 22.10.2007 gün ve 259-323 sayı ile;
Kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kurulan hükümlere yönelik uyarlama talebinin reddine,
Sanığın kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 29/1 ve 62. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis, kasten öldürme suçuna teşebbüsten aynı kanunun 82/1-a, 35, 29/1 ve 62. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu hükmünde, hükümlü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.03.2009 gün ve 6488-1269 sayı ile;
“1- Hükümlü … hakkında 765 sayılı TCK’nun 52, 448, 51/1, 59/2; 450/4, 62, 51/1 59/2; 459/2, 457/1, 51/1, 59/2; 6136 sayılı Kanunun 13/1 ve TCK’nun 59/2. maddeleri gereğince kurulup, Yargıtay 1. Ceza Dairesince onanmak suretiyle kesinleşen hükümden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi uyarınca yeniden duruşma açılarak yapılan uyarlama sonucu bozmaya uyularak kurulan hükümlerde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmediğinden hükümlü müdafilerinin yazılı ve duruşmadaki sözlü beyanlarında, eksik incelemeyle hüküm kurulduğu, tahrik ve teşebbüs indiriminin azami oranda yapılması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle; hükümlünün, maktul Şah Ahmet Gençdal’a karşı işlediği adam öldürmek ve mağdur katılan …’a karşı işlediği taammüden adam öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına, hükümlünün 4616 sayılı Kanun gereğince koşullu salıverildikten sonra, 5 yıl içinde işlediği cürümden dolayı İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinden ceza aldığı için, şartla tahliyesinin geri alındığından, tahliye isteminin reddine,
2- Hükümlü hakkındaki mağdur katılan …’a karşı işlediği yaralama suçu ile 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kurulan hükümler yönünden;
Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca hükümlünün hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 30.07.2009 gün ve 165-236 sayı ile;
Kararın gerekçe bölümünde kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarına ilişkin olarak lehe kanun değerlendirilmesi yapılıp sonradan yürürlüğe giren kanunların lehe olmadığı sonucuna ulaşılmasına karşın hüküm fırkasında sadece 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçuna ilişkin hükme yer verilerek, sanığın 6136 sayılı Kanunun 13/1 ve 765 sayılı TCK’nun 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 1 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu hükmün de hükümlü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 22.02.2012 gün ve 8009-1110 sayı ile;
“765 sayılı TCK uyarınca verilen ve kesinleşen hükmün, hükümlü lehine olduğunun anlaşılması halinde, uyarlama talebinin reddine karar vermek gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde yeniden hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 03.04.2012 gün ve 57025 sayı ile;
“Sanık hakkında, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan 765 sayılı Türk Ceza Yasası uygulanarak verilmiş olan hükmün daha lehe olduğu ve 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda değerlendirme yapılması ile yetinilip uyarlama yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği hususunda ihtilaf yoktur. Sorun bu hususun bozma nedeni sayılıp sayılmayacağı konusunda düğümlenmektedir.
Tebliğnamede belirtildiği üzere, mahkemece uyarlama yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi yerine, 765 sayılı Türk Ceza Yasası uygulanarak yazılı şekilde yeniden hüküm kurulması sonuca etkili bulunmamaktadır. Nitekim Yüksek Dairenin 12.04.2007 gün ve 2007/2735 karar ile 24.05.2011 gün ve 2011/3303 karar sayılı benzer kararlarında da yeniden hüküm kurulması sonuca etkili görülmemiş ve hükmün onanmasına karar verilmiştir. Bu da farklı kararlar ve uygulamalar sonucunu doğurmuştur. Kaldı ki, bozma kararının gerekçesinde belirtilen yeniden hüküm kurulmasının infazda karışıklığa sebebiyet vereceği kabul edildiğinde dahi, bu husus yargılamaya bir yenilik getirmeyeceğinden ve hak kaybına sebebiyet vermeyeceğinden 1412 sayılı CMUK’nun 322 nci maddesindeki yetkiye dayanılarak hükmün düzeltilerek onanması imkanı da bulunmaktadır.
Yine yargılamanın hak kayıplarına neden olmadan ‘makul yargılama süresi içerisinde’ sonuçlandırılması gerekliliği gözetildiğinde hükmün onanmasında zorunluluk bulunmaktadır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.12.2012 gün ve 4376-9946 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, hükümlü hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan uyarlama hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Uyarlama yargılaması sonucunda yerel mahkemece önceki hükmün lehe olduğu kabul edilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece uyarlama isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yeniden hüküm kurulmasının infazda tereddüte neden olup olmayacağı, buna bağlı olarak da yerel mahkemenin son hükmünün Özel Dairece düzeltilerek onanmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Ceza Kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 2. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiştir. Her iki maddede de; ceza hukukunun en önemli ilkesi olan, ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine yer verilmiştir.
Lehe olan Kanunun belirlenmesine ilişkin olan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesinin; “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir” hükmü, 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretide bu konuda ileri sürülen görüşler birlikte değerlendirildiğinde, lehe kanunun belirlenmesi amacıyla sabit kabul edilen maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan kanunlar ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün halinde uygulanması ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması gerekmektedir.
Buna göre uyarlama yargılamasının konusu, önceki kesinleşmiş hükümde suç oluşturduğu belirlenen olaydan ibaret olup, amacı ise, 5252 sayılı Kanunun 9/4. maddesinde belirtildiği üzere; “lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması” ile sınırlıdır. Bu nedenle kesinleşen bir hükümde uyarlama yapılabilmesi için sonradan yürürlüğe giren kanunun kesinleşen eski hükme göre lehe sonuçlar doğurması zorunludur. Hatta eski ve yeni kanunların ayrı ayrı uygulanması sonucunda tamamen aynı cezaya hükmedilmesi gerekiyorsa yine uyarlama yapılmasına gerek olmayacaktır.
Diğer taraftan, mahkûmiyet hükmünde değişiklik, yani uyarlama yargılamasında yeni kanunun lehe sonuç doğurduğu belirlendiğinde sonraki kanuna göre uygulama yapılması, aksi belirlendiğinde ise önceki hükümde değişikliğe yer olmadığına, başka bir deyişle uyarlama davasının reddine karar verilmesi gerekir. Mahkeme, ulaştığı sonuca göre beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarından birine hükmedecek, uyarlama isteminin reddi hariç, usûlünce kesinleştiğinde, önceki hükmü ortadan kaldıracak ve gerektiğinde infaza konu olabilecek olan yeni kararın 5271 sayılı CMK’na göre hüküm fıkrasında bulunması zorunlu unsurları taşıması gerekecektir.
Ancak, uyarlama isteminin reddine karar verilmesi halinde ise doğal olarak kararda bu unsurların yer almasına gerek olmayacaktır. Uyarlama yargılamasının amacı, kesinleşmiş hükümde suç olduğu belirlenen olaya ilişkin lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması ile sınırlı olduğundan, yeniden bir olay yargılaması yapılmasını gerektiren istisnai durumlar dışında, önceki yargılamada iddia ve savunma olarak ileri sürülen görüşler ile delillerin tartışılması ve değerlendirilmesine de gerek bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükümlü hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13/1 ve 765 sayılı TCK’nun 59/2. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 133.333 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hüküm Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, uyarlama yargılaması sonucunda yerel mahkemece sonradan yürürlüğe giren kanunun lehe olmadığının kabul edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, yerel mahkemece bozma doğrultusunda sanık yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilip, bu hükmün sanık hakkında uygulanmaması gerektiği kanaatine ulaşıldıktan sonra sonuç olarak uyarlama isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, bozmaya yanlış anlam yüklenerek yazılı şekilde yeniden hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu hatalı uygulamanın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması mümkündür.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün uyarlama talebinin reddine karar verilmesi gerekirken hükümlü hakkında yeniden hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, yerel mahkeme hükmünden hükümlü hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçuna ilişkin olarak ceza belirleme ve kişiselleştirme bölümlerinin hükümden çıkartılarak, bu bölümler yerine “Hükümlü … hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik uyarlama isteminin reddine” bölümünün eklenmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 22.02.2012 gün ve 8009-1110 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.07.2009 gün ve 165-236 sayılı hükmünün, uyarlama talebinin reddine karar verilmesi gerekirken hükümlü hakkında yeniden hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yerel mahkeme hükmünden hükümlü hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçuna ilişkin ceza belirleme ve kişiselleştirme bölümlerinin hükümden çıkartılarak, bu bölümler yerine “Hükümlü … hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik uyarlama isteminin reddine” bölümünün eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.05.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.