Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/373 E. 2014/485 K. 04.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/373
KARAR NO : 2014/485
KARAR TARİHİ : 04.11.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 13.11.2012
Sayısı : 604-752

Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık …’nun 5237 sayılı TCK’nun 89/4 ve 53/6. maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin 8 ay süre ile geri alınmasına ilişkin, Sincan 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.11.2012 gün ve 604-752 sayılı hükmün sanık ile katılanlar ve vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 31.05.2012 gün ve 17065-13713 sayı ile;
“…Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5237 sayılı TCK’nun 50. ve 62. maddelerinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmamasına karar verilirken, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde gösterdiği davranışlar ve duyduğu pişmanlık ile suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılmasının gerektiği, dosya içeriğine göre; sanığın tali kusurlu olarak sebebiyet verdiği kaza sonucunda katılanların yaralandığı, sanığın mesleğinin şoförlük olduğu, sabıkasının bulunmadığı, alınan savunmalarında pişmanlığını dile getirdiği halde; sanığın olumlu kişilik özelliklerine, yargılama sürecindeki davranışlarına, olayın oluş şekli ve sonuçları ile dosya kapsamına uygun düşmeyen, ‘sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık’ şeklindeki kanundaki ibarelerin tekrarı niteliğindeki soyut gerekçeler ile sanık hakkında hükmolunan cezada TCK’nun 62. maddesi nedeniyle indirim yapılmamasına ve verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 13.11.2012 gün ve 604-752 sayı ile;
“…Takdiri indirim nedenleri kurumunun hukuki niteliği, cezayı olaya ve suçluya uydurarak daha adil ve insaflı cezaya hükmedebilmek konusunda hakime özgürlük tanımak olarak belirtilebilir. Hakim takdiri indirim nedeni olarak failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususları göz önünde bulundurur. Hakim takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına veya uygulanmamasına karar verdiği taktirde kararın gerekçesini de göstermek zorundadır. Cezanın bireyselleştirilmesi takdiri indirim nedenlerinin isabetli bir şekilde belirlenmesi ile mümkündür. Hakim bu yetkisini kullanırken sanığın olay öncesi ve sonrası davranışlarını, suçun işlenmesindeki özellikleri, sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları ile benzeri durumları değerlendirecek bu hususta adalet kurallarına uygun uygulama yapacaktır.
TCK’nun 50. maddesine göre kısa süreli hapis cezası suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir. Seçenek yaptırımlara karar verilmesi konusundaki ölçü, suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özelliklerdir.
Somut olayda kaza sonucu yaralanan küçük Mertcan yürüme ve konuşma yeteneğini kaybetmiş, katılan Bayram Ünsal yaşamını tehlikeye sokacak, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, kırık oluşacak, katılan … basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmışlardır. Sanığın kazadan sonra katılanların zararını giderdiğine, pişmanlık gösterdiğine dair delil yoktur. Bu nedenle sanığın fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları dikkate alınarak TCK’nun takdiri indirim sebeplerini düzenleyen 62. maddesinin ve seçenek yatırımlara çevirme maddesini düzenleyen 50. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istekli 09.04.2013 gün ve 21127 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme sanık … hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nun 62 ve 50. maddelerinin uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen gerekçenin dosya kapsamına uygun, kanuni ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Halk otobüsü şoförü olan sanık …’nun suç tarihinde saat 07.45-08.00 sıralarında sevk ve idaresindeki araç ile Saraycık Yolu Sokağı’nda seyir halindeyken sağ tarafındaki Kuyumcu Sokak’tan kavşağa giren sürücü Bayram Ünsal’ın sevk ve idaresindeki Brodway marka 1993 model otomobilin sol yan kısmına aracının ön kısmı ile çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazasının meydana geldiği, asfalt kaplamalı temiz ve ıslak yüzeyli yolda 17 metre fren izinin bulunmasına göre halk otobüsünün hızının 40 kilometre olduğunun belirlendiği,
Kaza sonrasında Bayram Ünsal’a ait araç içinde bulunan …’ın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte, altı yaşında olan Mertcan Ünsal’ın hayati tehlike oluşacak, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve organ işlevinin yitirilmesine neden olacak biçimde, Bayram Ünsal’ın ise basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, yaşam fonksiyonlarını 4;(ağır) derecede etkileyen kırık ve hayati tehlike oluşacak ve organ işlevinin yitirilmesine neden olacak şekilde yaralandıkları,
Bilirkişi raporlarında sanığın sevk ve idaresindeki otobüs ile kavşak mahalli ve ıslak zeminde seyrini sürdürürken yola gereken dikkatini vermemesi, hızını mahal, hava ve zemin şartlarına göre ayarlamaması ve kavşağa yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/a-b maddesi gereğince tali kusurlu olduğu, katılan sanık Bayram Ünsal’ın ise üç yönlü kavşağa girmeden önce anayoldan geçen araca ilk geçiş hakkını vermeyip kavşağa kontrolsüzce girmesi nedeniyle aynı kanunun 109/b ve 84/h maddeleri gereğince asli kusurlu olduğunun belirtildiği,
Hakkındaki hüküm inceleme kapsamı dışında bulunan katılan sanık Bayram’ın olayın oluş şeklini trafik kazası tespit tutanağı ve bilirkişi raporlarında tespit edildiği şekilde anlatmayarak olay sırasında tali yoldan çıkmadığını iddia ettiği, fakat adı geçenin beyanların maddi gerçek ile örtüşmediğinin belirlendiği,
Sabıkasız olan ve yargılama aşamasında oturumlara iştirak eden sanık …’nun üzerine atılı suçu ve belirlenen kusur durumunu kabul ettiği, duruşma tutanaklarına yansıyan herhangi bir olumsuz davranışlarının bulunmadığı,
Yerel mahkemece sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulurken takdiri indirim nedenlerinin uygulanmama gerekçesinin; “sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri” şeklinde,
TCK’nun 50. maddesinin uygulanmama gerekçesinin de; “sanığın kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere” biçiminde gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesindeki; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklindeki düzenleme, 765 sayılı TCK’nun 59. maddesindeki; “Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir” biçimindeki düzenleme ile özde benzer olmakla birlikte ikinci fıkra yönünden kısmen farklıdır.
5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nun, tıpkı 765 sayılı TCK’nda olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 gün ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkanı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’nda da devam ettirmiştir.
Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun birçok kararında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu tereddütsüz bir şekilde vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, 5237 sayılı TCK’nun “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir”.
5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin gerekçesinde, “…Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir…” denilmek suretiyle şartların oluşması halinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek seçenek yaptırımlara hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması halinde ceza uzun süreli de olsa paraya çevrilebileceğini kabul etmiştir.
Hürriyeti bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur. Kanun koyucu bu kapsamda hakime TCK’nun 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına ya da diğer yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hakimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK’nun 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırımlara çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya kapsamına uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.
Öte yandan, birden fazla kişinin ağır şekilde yaralanması sonucunu doğuran taksirle yaralamaya neden olma suçlarında zararın ağırlığı, yaralanmaların nitelikleri gibi hususlar değerlendirilerek TCK’nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın asgari hadden ayrılarak tayin edilmesi yoluna gidilmesi mümkün olmakla birlikte, TCK’nun 61. maddesi gereğince haklarında temel ceza alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenen sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 62 ve 50. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağına yönelik değerlendirme yapılırken sabıkasının olmaması, duruşmalara gelmesi, suçu kabul edip olayın meydana geliş şekli ile ilgili olarak samimi ve doğru anlatımda bulunarak maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olması ve dosyaya olumsuz bir tutumun yansımaması gibi hususların lehe (olumlu) olarak gözönüne alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sabıkası olmayan, duruşmalara katılan, samimi beyanlarıyla maddi gerçeğin açıklığıyla ortaya çıkmasına yardımcı olan ve herhangi bir olumsuz davranışı da dosyaya yansımayan sanık hakkında, yerel mahkemece sabıkasız geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın faillerin geleceği üzerindeki muhtemel etkileri isabetle değerlendirilmeden, TCK’nun 62 ve 50. maddelerinin uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen gerekçelerin yeterli olmadığı ve dosya kapsamı ile örtüşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, dosya kapsamına uygun, kanuni ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında hükmolunan cezada TCK’nun 62. maddesi nedeniyle indirim yapılmamasına ve verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Sincan 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.11.2012 gün ve 604-752 sayılı direnme hükmünün; dosya kapsamına uygun, kanuni ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında hükmolunan cezada TCK’nun 62. maddesi nedeniyle indirim yapılmamasına ve verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.