Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/296 E. 2014/516 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/296
KARAR NO : 2014/516
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 17.10.2012
Sayısı : 149

…’ın tekzip talebi üzerine Şişli 5. Sulh Ceza Mahkemesince 03.06.2011 gün ve 752 sayı ile; bir internet sitesindeki “Gümrükçü Murtaza’ya Beş Yıldızlı Düğün” başlıklı yazının 5651 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince yayından kaldırılmasına karar verilmiştir.
Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. tarafından yapılan itiraz başvurusu üzerine Şişli 13. Asliye Ceza Mahkemesince 21.07.2011 gün ve 47 sayı ile; tekzip talep hakkı doğmadan önce başvuru yapıldığı gerekçesiyle, itirazın kabulü ile Şişli 5. Sulh Ceza Mahkemesince verilen tekzip kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı Adalet Bakanlığının 26.08.2011 gün ve 45326 sayılı kanun yararına bozma talebi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 08.02.2012 gün ve 10561-1426 sayı ile;
“5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 9/1. maddesindeki ‘içerik nedeniyle hakları ihlal edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir, içerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde talebi yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır’ şeklindeki ve 9/2. maddesindeki ‘Talebin reddedilmiş sayılması halinde, kişi on beş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hakimi bu talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hakiminin kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir’ şeklindeki düzenleme karşısında söz konusu internet sitesinin içerik sağlayıcısına düzeltmeye ilişkin 27.05.2011 tarihli ve 10208 yevmiye sayılı talebin 30.05.2011 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu ve sulh ceza mahkemesine başvuru tarihi olan 03.06.2011 itibariyle kanunda gösterilen iki günlük sürenin dolmuş olduğu gözetilmeksizin itirazın bu yönden kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca Şişli 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.07.2011 gün ve 2011/47 D.İş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309/4-a maddesi uyarınca bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına” karar verilmiştir.
İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesince 17.10.2012 gün ve 149 sayı ile;
“İstanbul 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.06.2011 tarih ve 2011/752 Değişik İş sayılı içeriğin yayından kaldırılması kararının mahkememizin 21.07.2011 tarih 2011/47 Değişik iş sayılı kararı ile ortadan kaldırılması kararı verildiği, tekzip talep eden Veli Murtaza Aslan vekili Av. …’ın kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 08.02.2012 tarih, 2011/10561 esas, 2012/1426 sayılı kararı ile bozulmuş olup dosyanın itiraz hususunda yeniden bir karar verilmek üzere mahkememize gelmiş olup yapılan incelemesinde; habere konu eylemin kişinin doğrudan özel hayatına yönelik olmadığı, kamuoyunu ilgilendiren bir konu olduğu yazı içeriğine göre haber niteliğinin olduğu” gerekçesiyle; “İtirazın kabulü ile İstanbul 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.06.2011 tarih ve 2011/752 değişik iş sayılı kararının kaldırılmasına, yazı içeriğine göre haber niteliğinin olduğu, kamuoyunu ilgilendiren bir konu olduğu anlaşıldığından tekzip talebinin reddine” karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce 18.02.2013 gün ve 11472 sayı ile “…5271 sayılı CMK’nun 309/5. maddesi uyarınca kanun yararına bozma kararlarına karşı direnilemeyeceği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir” görüşüyle kanun yararına bozma talebinde bulunulması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 20.03.2013 gün ve 59345 sayılı talep yazısı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairelerce 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca verilen kanun yararına bozma kararlarına yerel mahkemelerce direnilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesi gereken bir direnme kararı olup olmadığının Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle tespit edilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Radikal gazetesinin “www.radikal.com.tr” adresli internet sitesinde 25.05.2011 tarihinde “Gümrükçü Murtaza’ya Beş Yıldızlı Düğün” başlıklı bir yazı yayınlanması nedeniyle, İstanbul Gümrük Muhafaza Müdürülüğüne bağlı çalışan gümrük muayene memuru …’ın talebi üzerine Beyoğlu 22.Noterliğince 27.05.2011 tarih ve 10208 yevmiye numarası ile söz konusu yazının yayından kaldırılması ve cevap metninin yayınlanması talebini içeren ihtarnamenin düzenlendiği ve 30.05.2011 tarihinde internet sitesi içerik sağlayıcısına tebliğ edildiği,
İnternet sitesi içerik sağlayıcısının talebi yerine getirmemesi üzerine …’ın 03.06.2011 tarihinde tekzip talebinde bulunması üzerine Şişli 5. Sulh Ceza Mahkemesince 5651 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince ilgili haber yazısının yayından kaldırılmasına karar verildiği,
Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. tarafından yapılan itiraz başvurusu üzerine Şişli 13. Asliye Ceza Mahkemesince; tekzip talep hakkı doğmadan önce başvuru yapıldığından bahisle itirazın kabulüne ve Şişli 5. Sulh Ceza Mahkemesince verilen tekzip kararının ortadan kaldırılmasına karar verildiği,
Bu karara karşı Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebi üzerine dosyanın gönderildiği Özel Dairece; söz konusu internet sitesinin içerik sağlayıcısına Beyoğlu 22. Noterliğinin 27.05.2011 tarihli ve 10208 yevmiye sayılı düzeltmeye ilişkin ihtarnamesinin 30.05.2011 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu ve sulh ceza mahkemesine başvuru tarihi olan 03.06.2011 itibarıyla kanunda gösterilen iki günlük sürenin dolmuş bulunduğu gözetilmeksizin, itirazın bu yönden kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle kararın bozulmasına karar verildiği,
Yerel mahkemece bozma kararındaki görüş benimsenip, başvuranın tekzip talep hakkının doğduğu kabul edilerek bu kez; “…Habere konu eylemin kişinin doğrudan özel hayatına yönelik olmadığı, kamuoyunu ilgilendiren bir konu olduğu yazı içeriğine göre haber niteliğinin olduğu” gerekçesiyle, esastan ve önceki karardan farklı bir gerekçeyle itirazın kabulüne ve tekzip kararının kaldırılmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 1412 sayılı CMUK’nda “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nun 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak bu husus maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verebilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya sınırlama sonucunu doğuran, usul işlemlerine ilişkin olması halinde anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Aynı kanunun 309. maddesinin 5. fıkrasında ise; “Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez” hükmü getirilmiştir. Ancak CMK’nun 309/5. maddesindeki açık hükme rağmen, direnilmesi mümkün olmayan kanun yararına bozma kararlarına karşı direnilmesine karar verilmesi halinde bu kararların Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gerekmektedir. Nitekim kanun yararına bozmanın yazılı emir adıyla düzenlendiği 1412 sayılı CMUK’nun 343. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde verilen Ceza Genel Kurulunun 28.11.1977 gün ve 398-412, 20.12.1976 gün ve 548-540, 12.07.1976 gün ve 340-340 ile 14.07.1969 gün ve 394-346 sayılı kararlarında, kanun yararına bozma kararlarına karşı verilen direnme kararlarının gerek temyiz gerekse kanun yararına bozma yoluyla intikali üzerine Ceza Genel Kurulunca incelemesi yapılarak, kanun yararına bozma kararlarına direnilemeyeceği gerekçesiyle bozulmalarına karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere olağanüstü kanun yollarından biri olan kanun yararına bozmanın hangi hallerde verileceği ve kararın bozulması üzerine gerek mahal mahkemesince ve gerek Yargıtayca bozma nedenine göre ne gibi bir işlem yapılacağı anılan kanunun 309. maddesinde tespit edilmiş olup, bunlar arasında olağan bir kanun yolu olan temyizde tatbik edilebilen CMUK’nın 326. maddesinde yazılı “direnme kararı verme” hali mevcut değildir. Sözü edilen 309. maddenin 5. fıkrasında yer alan açık hükümden kanun yararına bozma yoluyla bozulan hüküm ve kararlara karşı direnme kararı verilemeyeceği anlaşılmakta ve Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren uygulamaları da bu yönde bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Kesin nitelikte bulunan karara karşı kanun yararına bozma başvurusu üzerine Özel Dairece verilen bozma kararından sonra, yerel mahkemece “tekzip hakkının doğmaması nedeniyle süre yönünden itirazın kabulüne” dair önceki kararda ısrar edilmediği, bozmadan sonra yapılan yeni değerlendirme ile habere konu eylemin kişinin doğrudan özel hayatına yönelik olmadığı, kamuoyunu ilgilendiren bir konu olduğu ve yazı içeriğine göre haber niteliği olduğundan bahisle itirazın kabulüne dair esastan ve önceki karardan farklı bir gerekçeyle yeni bir karar verildiği görülmektedir.
Bu nedenle, kanun yararına bozma kararı sonrasında esastan ve önceki karardan farklı başka bir gerekçeyle verilen karar yeni bir karar olup, hukuken direnme niteliğinde değildir. Bu nedenle öncelikle Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, direnme kararı niteliğinde olmayan yerel mahkeme kararına ilişkin kanun yararına bozma talebinin incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken bir direnme hükmü bulunmadığından, dosyanın kanun yararına bozma talebinin incelenmesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.