YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/250
KARAR NO : 2014/267
KARAR TARİHİ : 20.05.2014
Mahkemesi : ANKARA 1. Ağır Ceza
Günü : 14.09.2011
Sayısı : 407-337
Sanık A.. T..’in kasten yaralama, silahla tehdit ve mala zarar verme suçlarına azmettirmeden beraatine,
Müşteki sanık Y.. B..’nın; genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından beraatine, Z.. T..’i öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 29/1 ve 62. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis, müşteki sanık M.. T..’i öldürmeye teşebbüsten aynı kanunun 81/1, 35/1-2, 29/1 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis, müşteki sanık H.. Ş..’i öldürmeye teşebbüsten aynı kanunun 81/1, 35/1-2 29/1 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Katılan sanık M.. B..’nın; mağdur sanık M.. S..’ya yönelik öldürmeye teşebbüsten beraatine, müşteki sanık A.. A..’a yönelik kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nun 86/1, 86/3-e, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan aynı kanunun 170/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis, müşteki sanık M.. T..’e hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan anılan kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına,
Müşteki sanık M.. T..’in; müşteki sanık Y.. B..’yı kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nun 86/2 ve 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis, katılan sanık M.. B..’yı yaralama suçundan aynı kanunun 86/1, 87/3 ve 62. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan aynı kanunun 170/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis, katılan sanık M.. B..’yı silahla tehdit suçundan aynı kanunun 106/1-2-son ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis, katılan sanık M.. B..’ya hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına, mala zarar verme suçundan aynı kanunun 151/1 ve 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına,
Müşteki sanık H.. Ş.. ve A.. A.., mağdur sanık M.. S.. ve sanık S.. A..’in; katılan sanık M.. B..’yı kasten yaralama suçundan TCK’nun 86/1, 87/3 ve 62. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis, mala zarar verme suçundan aynı kanunun 151/1 ve 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.09.2011 gün ve 407-337 sayılı hükmün sanıkların müdafileri ve katılan C.. T.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.12.2012 gün ve 3577-9373 sayı ile;
“…Mağdurlar M.. T.. ve H.. Ş..’in 12.05.2011 günlü oturumda şikâyetçi olduğunu bildirerek katılma talebinde bulundukları halde, bu konuda herhangi bir karar verilmemesi ile diğer mağdurlar M.. S.. ve A.. A..’ın ise suçtan zarar gördükleri halde CMK’nun 234. maddesinde yer alan hakların hatırlatılarak davaya katılmak isteyip istemedikleri sorulmaması suretiyle CMK’nun 237. ve 238. maddelerine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.01.2013 ve 399260 sayı ile;
“…Öldürmeye teşebbüs suçundan zarar gördüğünü iddia eden M.. T.. ve H.. Ş..’in 12.05.2011 günlü oturumda şikayetçi olduğunu bildirerek katılma talebinde bulundukları halde bu konuda herhangi bir karar verilmemiş, diğer mağdurlar M.. S.. ve A.. A..’ın şikayetçi olduklarını belirtmişler, ancak mahkemece davaya katılmak isteyip istemediği sorulmadan dosya sonuçlandırılmıştır.
Kasten öldürmeye teşebbüs, iştirak halinde yaralama, kasten yaralama suçlarının şikayetçisi olan, dolayısıyla suçtan doğrudan doğruya zarar gören şikayetçilerin, yargılama sırasında, davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulmadığı ve katılma isteği hakkında herhangi bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda şikayetçilerin CMK’nın 260. maddesi uyarınca, katılma iradesini içeren isteği karara bağlanmamış olmasına rağmen hükmü temyize hakkı bulunmaktadır. Nitekim Özel Dairece de bu husus vurgulanmaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 237. maddesinin ikinci cümlesi, ‘Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır’ hükmü incelendiğinde, şikayetçi vekillerinin kararının hukuka uygun olmadığına, bozulması gerektiğine ilişkin temyiz isteminin ve mahkemenin uygulamasının yanlış oldığu, esasa dair bu bozma talebinin usulüne uygun olarak sorulup karara bağlanmayan katılma isteği hususunda da Yüksek Yargıtay tarafından bir karar verilmesi talebini de içerdiği seklinde anlaşılmalıdır. Fıkra hükmünü, şikayetçiler vekillerinin katılma isteği ile ilgili açıklayıcı bir beyanının bulunması seklinde anlamak, yasanın lafzına sıkı sıkıya bağlı kalmak olacaktır ki, bu hususun doğru bir yaklaşım olmayacağı anlaşılmaktadır.
Diğer yandan hükmün esasına girilmeden bozulması, Anayasanın 141/4. maddesinde yazılı ‘Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir’ hükmüne de uygun bir sonuç doğurmadığı açıktır. Nitekim Ceza Genel Kurulu’nun 19.06.2012 gün 2012/638 E ve 2012/238 K ile yine 19.06.2012 gün 2012/359 E ve 2012/239 K sayılı kararları da aynı mahiyetedir.
Yukarıdaki açıklamalar nazara alındığında mağdur/sanıklar M.. T.. ve H.. Ş..’in ile mağdurlar M.. S.. ve A.. A.. vekilerinin dilekçesinin diğer sanıklar hakkında verilen kararın bozulması ile birlikte sanıklar hakkında şikayetçi olmakla katılma isteği hususunda da talepte bulunmuş olduğu anlaşıldığından, Yüksek Yargıtay tarafından CMK.nun 237/2. maddesi uyarınca bir karar verilmesi talebini içerdiği görülmektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, katılma talebi hususunda karar verilmek ve esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.02.2013 gün ve 155-1270 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; müşteki sanıklar M.. T.. ve H.. Ş..’in kovuşturma aşamasında şikâyetçi olduklarını bildirerek katılma talebinde bulundukları halde bu konuda herhangi bir karar verilmemesi ile mağdur sanık M.. S.. ve müşteki sanık A.. A..’a 5271 sayılı CMK’nun 234. maddesinde yer alan haklarının hatırlatılarak davaya katılmak isteyip istemedikleri sorulmaması suretiyle aynı kanunun 237. ve 238. maddelerine aykırı davranılması nedenlerinden hükmün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığı ve bu bağlamda Özel Dairece katılma konusunda bir karar verilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan sanık M.. B..’nın yargılama aşamasında katılma talebinde bulunması üzerine yerel mahkemece kamu davasına katılmasına karar verildiği,
Kolluk görevlilerince alınan ifadelerinde şikâyetçi olduklarını belirten müşteki sanıklar H.. Ş.., Y.. B.. ve M.. T..’in yargılama aşamasında 12.05.2011 günlü oturumda davaya katılma talebinde bulunmalarına karşın yerel mahkemece bu konuda bir karar verilmediği,
Kolluk görevlilerince alınan ifadesinde şikayetçi olduğunu belirten müşteki sanık A.. A..’ın yargılama aşamasında şikayetçi olup olmadığına dair bir beyanının alınmadığı gibi, yerel mahkemece de bu konuda bir girişiminin olmadığı ve 5271 sayılı CMK’nun 234. maddesinde yazılı olan haklarının hatırlatılmadığı,
Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından yalnızca “tanık” olarak ifadesine başvurulan mağdur sanık M.. S..’nın hiçbir aşamada mağduru olduğu eylemlerden sorumlu olan diğer sanıkların cezalandırılmasını istediği veya şikâyetçi olduğuna yönelik iradesinin tespit edilmediği, yargılama aşamasında da 5271 sayılı CMK’nun 234. maddesi uyarınca haklarının hatırlatılmadığı,
Yerel mahkemece kurulan tüm hükümlerin mağdur sanıkların müdafileri tarafından temyiz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK’nun mağdur ve şikâyetçinin haklarını düzenleyen 234. maddesinin 1/1-b alt bendinde, mağdur ile şikayetçinin, kovuşturma evresinde; duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme, tanıkların davetini isteme, vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme, davaya katılmış olma şartıyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu hüküm altına alınmış, maddenin son fıkrasında da, bu hakların mağdur ve şikâyetçiye anlatılıp açıklanacağı ve bu hususun tutanağa yazılacağı belirtilmiştir.
Katılmaya ilişkin hükümlere ise CMK’nun 237 ila 243. maddelerinde yer verilmiştir.
“Kamu Davasına Katılma” başlıklı 237. maddesinde;
“1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır”,
“Katılma Usulü” başlıklı 238. maddesinde ise;
“1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz” şeklinde düzenlenlemeler yer almaktadır.
Kanun yollarına ilişkin genel hükümlerin yer aldığı 260. maddesinde ise; “…bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır” hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı CMK’nun 237. maddesinde suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların davaya katılabilecekleri kabul edilmiş, ancak kanun yolu muhakemesinde bu hakkın kullanılamayacağı esası benimsenmiş, bununla birlikte istisnai olarak; “ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır” hükmü getirilmiştir. Anılan kanunun 238. maddesi uyarınca; davaya katılma hakkının kullanılması için dilekçe ile başvurma yönteminin yanı sıra sözlü olarak yapılan istemin duruşma tutanağına geçirilmesi de yeterli görülmüş, hatta şikayetçi olduğunu bildiren kişiye mahkemelerce, davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması hususunda zorunluluk getirilmiştir. Bu zorunluluk karşısında duruşmaya katılan mağdur ve şikayetçiye öncelikle CMK’nun 234. maddesinde yazılı bulunan haklarının anlatılması ve bu durumun duruşma tutanağına yazılması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Soruşturma aşamasında tanık olarak beyanına başvurulan mağdur sanık M.. S.. ile müşteki sanık A.. A..’a 5271 sayılı CMK’nun 234. maddesindeki haklarının hatırlatılması, mağduru oldukları eylemlerle ilgili sanıklardan şikâyetçi olup olmadıkları ve şikayetçi olduklarını bildirmeleri halinde ise davaya katılmak isteyip istemediklerinin sorulması, sonucuna göre katılma konusunda bir karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olduğundan, yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece; yargılama aşamasında şikâyetçi olup olmadıkları sorulmayan ve CMK’nun 234. maddesindeki hakları hatırlatılmayan A.. A.. ve M.. S.. ilgili hükümlere ek olarak müşteki sanıklar H.. ve M..’nın katılma taleplerinin değerlendirilmesi yönünden tümüyle bozulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Zira, kovuşturma aşamasında şikâyetçi olduğuna ilişkin bir beyanı olmayan, avukatının temyiz dilekçesinde de şikâyete ve davaya katılmaya ilişkin bir açıklık bulunmayan müşteki sanık A.. R.. ve mağdur sanık M.. E..nin, davaya katılması hususunda 5271 sayılı CMK’nun 237/2. maddesi uyarınca temyiz aşamasında Özel Dairece bir karar verilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan, müşteki sanıklar H.. Ş.. ve M.. T.. ile aynı durumda bulunmasına ve katılma istemi konusunda yerel mahkemece bir karar verilmemiş olunmasına karşın müşteki sanık Y.. B.. ile ilgili Özel Dairece bir karar verilmemiş ise de, açıkça onanmasına karar verilmeyen hükümlerin bozulmuş sayılacağına ilişkin Yargıtay tarafından istikrarlı olarak sürdürülen uygulama gözönüne alındığında, bu hususun yerel mahkemece dikkate alınması mümkün görülmüştür.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başşsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; “Mağdur sanıkların haklarının hatırlatılmaması ve katılma istemleri konusunda bir karar verilmesi aykırılıklarından hükmün bozulması isabetli olmayıp, Özel Dairece katılma konusunda bir karar verilmesi mümkün olduğundan, itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.05.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.