YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/242
KARAR NO : 2014/79
KARAR TARİHİ : 18.02.2014
Görevli memura direnme ve hakaret suçlarından sanık C.. U..’in 5271 sayılı CMK’nun 233/2-e maddesi uyarınca beraatine ilişkin, İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.12.2007 gün ve 793-960 sayılı hükmün katılan O.. E.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 30.01.2012 gün ve 19494-1359 sayı ile;
“…Sanığın, katılanlara karşı direnme ve hakaret eylemlerini gerçekleştirdiği, görgüye dayalı bilgisi bulunan ve soruşturma aşamasında dinlenen bağımsız tanık O.. M..’in beyanları, doktor raporu ve dosya kapsamıyla sabit olmasına karşın, deliller yeterince tartışılmadan sanığın annesi ile arkadaşlarının beyanına itibar edilerek mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 11.10.2012 gün ve 1099-1272 sayı ile;
“…Bozma ilamında soruşturma aşamasında dinlenilen tanık O.. M..’in beyanlarına göre mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. CMK’nun 210. maddesine göre duruşmada dinlenmeyen bir tanığın beyanına dayanarak mahkumiyet kararı verilmesi mümkün değildir.
Bozma ilamında mahkememizce zımnen vazgeçilen tanığın dinlenmesi ve duruma göre karar verilmesi istenilmemiş, bunun yerine soruşturmada dinlenilen tanık beyanına göre mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu durum CMK’nun 210. maddesine uygun değildir. Bozma ilamı ceza hukukunun temel ilkelerinden olan ”Yüz Yüzelik” ilkesine uygun değildir. Sanık, katılanlar ve altı adet tanık yargılamayı yapan hakim tarafından dinlenmiş oluşan vicdani kanaate göre sanığın beraatine karar verilmiştir.
Tüm aramalara rağmen bulunamayan tanık O.. M..’in beyanının alınmasından zımnen vazgeçilmiş ve toplanan deliller yeterli görünerek karar verilmiştir. Duruşmada dinlenmeyen tanığın beyanının, duruşmada dinlenilen tanıkların beyanlarından üstün tutulması yüz yüzelik ilkesine uygun değildir. Kaldı ki bozma ilamında, tanık O.. M..’in tarafsız tanık olduğu belirtilmiş ise de, O.. M..’in konsoloslukta çalışan güvenlik görevlisi olduğu ve polis memuru O.. E.. ile birlikte çalıştığı ve olayın da bu esnada meydana gelmiş olduğu düşünüldüğünde, bu tanığın tarafsız bir tanık olarak nitelendirilmesi doğru değildir” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan O.. E.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 26.02.2013 gün ve 34107 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Katılanlar M.. B.., O.. T.. ve şikâyetçi U.. B..’ya yönelik hakaret suçundan kurulan hükümler temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup inceleme katılan O.. E..’e yönelik hakaret ve görevli memura direnme suçlarından kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; katılan O.. E..’e yönelik hakaret ve görevli memura direnme suçlarının sübutuna ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
19.10.2007 tarihli olay tutanağında, “Romanya Konsolosluğu ikametinde görevli polis memuruna mukavemet olduğunun ihbar edilmesi üzerine mahalle gidildiğinde, görevli memur O.. E..’in ismini bilmediği bir şahsın otomobilini konsolosluk önüne park etmek istediğini, yasak olduğu için park edemeyeceğini söylemesi üzerine aracından inerek sinkaflı küfürler etmek suretiyle kendisini darp ettiğini bildirdiği, konsolosluk binasının karşısında olan ikamatten adının C.. U.. olduğu öğrenilen sanığın yakalandığı, karakola davet edildiğinde ‘hepinizin ağzına sı…, hepinizin a… k… sürdüreceğim buradan’ demek suretiyle küfürler etmeye devam ettiği” tespitlerine yer verildiği,
Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü yazısına göre suç tarihinde Romanya Konsolosluğunda görevli polis memuru olan katılan O.. E.. hakkında düzenlenen adli rapora göre; boyun ön kısmında ekimozlar olduğunun belirlendiği,
Amerika Birleşik Devletlerinde üniversite öğrencisi olan sanık C.. U.. hakkında düzenlenen adli raporda ise; “darp cebir izine rastlanmadı, sağ göz kapakta ekimotik tarzda cilt döküntüsü, sağ gözde hemoroji mevcut” şeklinde tespitlerde bulunulduğu,
Romanya Konsolosluğunda çalışan polis memuru olmayıp, yan apartmanda çalışan özel güvenlik görevlisi olan ve soruşturma aşamasında tanık olarak dinlenen O.. M..’in yerel mahkemece kovuşturma aşamasında da dinlenmesine karar verildiği, ancak bir yıl dört ayı aşkın bir süre yapılan araştırmalar sonucunda adı geçenin adresinden ayrıldığı ve yeni adresi de tespit edilemediğinden dinlenmesinin mümkün olmadığı,
Katılan O.. E..’in; Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğünün görev alanında bulunan Romanya İstanbul Konsolosluğu ikametini korumakla görevli polis memuru olduğunu, olay günü yandaki binanın güvenlik görevlisi olan O.. M.. ile birlikte ayak üstü sohbet ettikleri sırada sanığın Romanya Konsolosunun ikamet girişine aracı park ettiğini görünce; “Beyefendi buraya araç park etmek yasak, ikamet girişi” dediğini, sanık kendisine; “sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben Amerika’da boksörlük yapıyorum dua et üzerindeki elbisene, gelirsem parçalarım seni” deyince, “kardeşim ne olursan ol, buraya araç parkı yasak, biraz ileride boş yer var” diye karşılık verdiğini, sanığın bu defa “sen kapıda nöbetini tut, bana karışma” demesi üzerine aracı çekmezse durumu merkeze bildireceğini ve aracı çektireceğini söylediğini, sanığın birden üzerine saldırdığını ve boğazından tutarak “vursam şimdi yarısı boşa gidecek, şerefsiz o… ç…” gibi ağza alınmayacak ağır hakaretlerde bulunduğunu, apartmanının güvenlik görevlisinin araya girerek sanığa engel olduğunu, sanığın hakaret ve aşağılayıcı sözleri ile küfür etmeye devam etmesi üzerine merkezi arayarak asayiş ekibini çağırdığını, bunu duyunca yeniden küfür ederek üzerine saldıran sanıktan kendini korumak için üzerinde bulunan biber gazı ile onu durdurabildiğini, olay yerine gelen asayiş ekiplerinin yanında da bu tavırla ağır hakaret ve saldırısına devam eden sanığın, boynunun muhtelif yerlerinde zedelenmelere neden olduğunu, resmi üniformasının gömleğini yırttığını ve düğmelerini kopardığını farkettiğini beyan ettiği,
Önleyici hizmetlerde görevli polis memurları olan katılanlar M.. B.. ve O.. T.. ile şikâyetçi U.. B..’nın; Romanya Konsolosluğunun ikametini korumakla görevli polis memuruna mukavemet olduğunun bildirilmesi üzerine mahalle gittiklerinde görevli O.. E..’in konsolosluk girişine aracını park eden bir şahsın aracı çekmesini istediğinde saldırdığını ve hakaret ettiğini beyan edince sanığın merkeze davet edildiğini, ekip otosuna binerken kendilerine hitaben de “hepinizin ağzına sı…, hepinizin a… k… sürdüreceğim buradan” diyerek hakarette bulunduğunu, merkeze intikal edene kadar aynı tehdit ve hakaretlere maruz kaldıklarını ifade ettikleri,
Tanık O.. M..’in soruşturma aşamasında; “Ben halen TR VİP Özel güvenlik şirketine bağlı olarak Ç.. Sokak D.. apartmanında güvenlik görevlisi olarak çalışmaktayım, çalışmış olduğum binanın yan cephesi Romanya Konsolosu ikameti ile aynı cephede olduğundan zaman zaman buradaki polis memurları ile bir arada görev yapmaktayız. 19.10.2005 günü saat: 21.30 sıralarında konsoloslukta görevli polis memuru O.. E.. ile birlikte görev yaptığımız esnada adını polis merkezinde öğrendiğim C.. U.. isimli şahıs plakasını hatırlamadığım bir araçla gelerek Romanya Konsolosunun ikamet girişine aracı park etti, polis memuru da kendisine hitaben ‘beyfendi buraya araç park etmek yasak ikamet girişi’ dedi, bu şahıs kaba bir tavırla polis memuruna hitaben ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben Amerika’da boksörlük yapıyorum dua et üzerindeki elbisene gelirsem parçalarım seni’ deyince, polis memuru kendisine ‘kardeşim ne olursan ol buraya araç parkı yasak biraz ileride boş yer var’ dedi. Bu şahıs bu defa polise hitaben ‘sen kapıda nöbetini tut, bana karışma’ deyince polis memuru kendisine aracı çekmezse durumu merkeze bildireceğini ve aracı çektireceğini söyledi. Bu şahıs bunun üzerine birden polisin üzerine saldırdı ve polis memurunun boğazından tutarak ‘vursam şimdi yarısı boşa gidecek, şerefsiz o… ç…’ demeye ve ağza alınmayacak ağır hakaretlerde bulunmaya başlayınca ben dayanamadım, araya girerek ayırdım ve şahıs yine hakaret ve aşağılayıcı sözlerine devam edince polis memuru merkezi arayarak asayiş ekibini çağırdı. Bunu duyan C.. U.. isimli şahıs bu defa yine polisin üzerine saldırdı, küfür ve hakaretlerine devam edince polis memuru şahıstan kendini korumak için üzerinde bulunan biber gazı ile şahsı sakinleştirdi ve gelen asayiş ekiplerine durumu anlattı. Şahıs gelen ekiplerin yanında da bu tavır ve hakaretlerine devam etti. Bu olay esnasında polis memurunun üniforması yırtıldı ve yaralandı. Şahsıma karşı da bir müessir fiil söz konusu değildir” şeklinde beyanda bulunduğu,
Katılan tarafından sanığa biber gazı sıkılmasından sonra olay yerine gelen savunma tanıkları A.. U.., M..l A.., A.. O.., Y.G. S. P.İ., İ.. G..’un sanığın görevli memur O.. E..’e hakaret ettiğini ve mukavemette bulunduğunu görmediklerini söyledikleri,
Sanığın aşamalardaki savunmalarında özetle; olay günü Romanya Konsolosluğunun önünde arabasını park ettiği sırada bekçi kulübesindeki görevliye; “ben M.A.a geldim, arabamı nereye bırakayım” diye sorduğunu, o sırada gelen polis memuru Okan’ın kötü bir üslupla “arabanı nereye koyarsan koy, gözümün önüne koyma” dediğini, daha nazik olmasını söyleyince görevlinin kendisinden camı açmasını isteyerek hakaretlerde bulunduğunu, “insan mısın sen” diyerek, aşağı inmesini söylediğini, arabadan aşağı iner inmez gözüne sprey sıktığını, telefon ile yukarıda bulunan annesini çağırıp kendisine yardım etmesini istediğini, kesinlikle memurlara hakaret etmediğini, mukavemette de bulunmadığını, iddianamede belirtildiği şekilde polis memurunun boğazından sıkmadığını, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun, ben Amerika Birleşik Devletleri’nde boksörüm, elbisene dua et yoksa seni parçalardım” şeklinde sözler söylemediğini, gerçekten Amerika Birleşik Devletleri’nde öğrenci olduğunu beyan ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda duruşmanın doğrudan doğruyalığı (yüz yüzelik) ve sözlülük ilkeleri esas alınmış olup, hüküm verecek olan mahkeme hakimi sanık, tanık ve olayın tüm delilleri ile birebir karşı karşıya gelecek, herhangi bir vasıta olmadan örneğin beyan delilini dinleyecek ve belge delilini okuyacaktır. Böylece, belirtilen ilkeler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan “adil yargılama” hakkının temel gerekleri ve CMK’nun 217. maddesi uyarınca hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilecektir. Bu nedenle kural olarak sanık, tanık ya da bilirkişiler mahkeme huzurunda dinlenecek ve daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçmeyecektir.
Nitekim 5271 sayılı CMK’nun “Duruşmada okunmayacak belgeler” başlıklı 210. maddesinin 1. fıkrası da; “Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez” şeklinde düzenlenmiş olup, yargılama konusu olayla ilgili sadece bir tanığın beyanından başka bir delilin bulunmadığı hallerde bu tanığın duruşmada mutlaka dinlenmesi gerektiği ifade edilerek doğrudan doğruyalık ilkesi açık bir şekilde ortaya konmuştur.
Bununla birlikte, bazı istisnai durumlarda naip veya istinabe yoluyla dinleme ya da eski ifadelerin bulunduğu tutanakların okunması ile yetinilmesinin mümkün olduğu da kabul edilmiş, tanık beyanı olmadan da adli raporlar, belge delilleri, bilişim ya da kamera kayıtları gibi delillerle sübuta ulaşılabiliyorsa olayın tek tanığı bile bulunsa aranmasına rağmen hazır edilemiyorsa dinlenmesinden vazgeçilebileceği öngörülmüştür.
Bu bağlamda CMK’nun “Duruşmada okunmasıyla yetinilebilecek belgeler” başlıklı 211. maddesinde; “(1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,
b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse,
c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,
Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafii birinci fıkrada belirtilenlerin dışında kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza gösterebilirler” şeklindeki hükme yer verilerek, duruşmada dinlenilmesi mümkün olmayan ya da dinlenmelerine gerek bulunmayan tanık, bilirkişi ya da suç ortağının daha önce dinlenmeleri sırasında düzenlenmiş olan tutanakların okunması ile yetinilebileceği haller gösterilmiş ve doğrudan doğruyalık ilkesinin istisnalarından birine işaret edilmiştir. Buna göre, zorunlu hallerde tanığın veya sanığın suç ortağının soruşturma aşamasındaki beyanlarını içeren tutanakların duruşmada okunması ile yetinilebilecektir. Bunun için, tanığın ya da suç ortağının, yapılan araştırma sonucu bulunduğu yerin belirlenememesi yeterlidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Katılan Okan’a Yönelik görevli memura direnme ve hakaret suçunu oluşturduğu iddia olunan eylemler olayın başlangıcında meydana gelmiş olup o sırada mahalde yalnızca sanık, katılan Okan ve özel güvenlik görevlisi olan tanık Oğuz bulunmaktadır. Sanığın annesi ve yakın arkadaşları oldukları anlaşılan savunma tanıklarının katılan tarafından sanığa biber gazı sıkılmasından sonra olay mahalline geldikleri ve olayın sonraki bölümlerine tanık oldukları anlaşıldığından, bu tanıkların sanığın katılana hakaret etmediğine ve mukavemette bulunmadığına ilişkin beyanlarına itibar edilerek, tanıkların olay yerine gelmelerinden önce gerçekleşen fiille ilgili beraat kararı verilmesi isabetli değildir.
Yargılama aşamasında adresinden ayrıldığı belirlenip yeni adresi de tespit edilemeyen tanık Oğuz’un soruşturma aşamasındaki anlatımında, katılanın aşamalardaki beyanı ve olay tutanağı ile uyumlu olacak şekilde, olay sırasında sanığın, aracın park yeri konusunda tartıştığı ve uyarılarına karşı geldiği görevli polis memuru katılanın boğazını sıktığını belirttiği ve bu hususun adli rapor ile de sabit olduğu görülmektedir. Ayrıca tanık Oğuz, sanığın katılana yönelik olarak, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben Amerika’da boksörlük yapıyorum, dua et üzerindeki elbisene, gelirsem parçalarım seni… Vursam şimdi yarısı boşa gidecek, şerefsiz o… ç…” şeklinde sözler söylediğini de belirtmiş olup, sanığı tanımayan ve Amerika’da öğrenim gördüğüne ilişkin bir bilgileri de olmayan katılan Okan ile tanık Oğuz’un sanığın, “ben Amerika’da boksörlük yapıyorum…” şeklinde sözler söylediğini birbiriyle örtüşecek şekilde iddia etmeleri hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Nitekim sanık aşamalardaki savunmalarında, Amerika’da öğrenci olduğunu doğrulamıştır.
Suçun sübutuna ilişkin olarak, katılanın beyanı, olay tutanağı, adli raporlar, sanığın Amerika Birleşik Devletlerinde öğrenim gördüğüne ilişkin açık beyanı ve öğrenim belgesi gibi başka deliller de mevcut olduğundan, olayın uyuşmazlıkla ilgili kısmının tek tanığı olan ve kovuşturma aşamasında tüm aramalara rağmen hazır edilemeyen O.. M..’in soruşturma aşamasında alınan ifadesinin CMK’nun 211. maddesi uyarınca okunması ile yetinilerek, sanığın görevli memura direnme ve hakaret suçlarından mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yerel mahkemece soruşturmada dinlenilen tanık beyanına göre mahkûmiyet kararı verilmesinin CMK’nun 210. maddesine uygun olmayacağının kabulü ile beraatine hükmolunması isabetsizdir.
Bu itibarla, sanığa atılı katılan Okan’a yönelik hakaret ve görevli memura direnme suçları sabit olup mahkumiyetine hükmolunması gerektiğinden, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması yönünde oy kullanan bir Genel Kurul Üyesi; “soruşturma aşamasında dinlenen tanığın kovuşturma aşamasında da beyanı tespit edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği, yargılama aşamasında dinlenmeyen tanığın önceki beyanının sanık aleyhine değerlendirilemeyeceği” düşüncesiyle hükmün değişik gerekçe ile bozulması gerektiğini belirtmiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.10.2012 gün ve 1099-1272 sayılı direnme hükmünün, katılan O.. E..’e yönelik hakaret ve görevli memura direnme suçları yönünden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.02.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.