Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/14 E. 2014/503 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/14
KARAR NO : 2014/503
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza (İST.AND. 1.Ağır Ceza)
Günü : 25.10.2007
Sayısı : 513-326

Sanıklar hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında, eylemin genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunu oluşturduğunun kabulü ile lehe olan 5237 sayılı TCK’nun 170/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin, Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.10.2007 gün ve 513-326 sayılı hükmün, sanıklar …, … ve … müdafii ile sanık … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.12.2011 gün ve 3271-8458 sayı ile;
“…Dosya kapsamına göre, hakkında verilen beraat kararları kesinleşen Yahya’nın azmettirmesiyle;
19.08.2002 günü sanık …’nün umuma açık cadde üzerinde karşılaştığı mağdur …’yi korkutmak amacıyla yere doğru dört el ateş ettiği, mağdurun herhangi bir isabet almadığı,
09.09.2003 günü ise sanıklar….., ….. ve Kemal’in yine umuma açık cadde üzerinde aracıyla seyir halinde olan mağdur …’u korkutmak amacıyla aracının arkasına doğru ateş ettikleri, mağdurun aracına isabet eden beş adet isabetin aracın arka tamponunda toplandığı,
Sanıkların eylemlerine bağlı olarak ortaya çıkan kastlarının öldürmeye yönelik olduğuna ilişkin her türlü şüpheden uzak, somut ve inandırıcı kanıtların bulunmadığı olaylarda, sanıkların eylemlerinin 765 sayılı TCK’nun 264/7. maddesinde düzenlenen ‘korku, kaygı veya panik yaratmak amacıyla ateş etme’ ve aynı kanunun 191/2. maddesinde düzenlenen ‘silahlı tehdit’; 5237 sayılı TCK’nun 44. maddesi de dikkate alınarak aynı Kanunun 106/2-a maddesinde düzenlenen ‘silahlı tehdit’ ve ‘6136 sayılı Kanuna muhalefet’ suçlarını oluşturduğu,
Sanıkların eylemlerine uyan suçlarla ilgili uzatmalı zamanaşımının, 5237 sayılı TCK’nun 66. maddesine göre daha lehe düzenlemeler içeren 765 sayılı TCK’nun 102 ve 104. maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay olduğu, suç tarihlerinden itibaren inceleme tarihine kadar bu sürenin geçtiği anlaşılmakla, sanıklar müdafiileri ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmekle, hükümlerin tebliğnamedeki düşünceden farklı olarak bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, sanıklar hakkında belirtilen suçlardan açılan kamu davalarının, CMUK’nun 322. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8 maddeleri uyarınca düşürülmesine” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.02.2012 gün ve 10522 sayı ile;
“Dosya kapsamına göre, Sultanbeyli Belediye Başkanı olan sanık …’nın bir bayanla olan uygunsuz görüntülerinin yer aldığı kayıtları elinde bulunduran mağdur …’nun, bunu şantaj olarak kullanıp menfaat temin etmesi ve menfaat etmeyi sürdürmesi nedeniyle mağdur …’u vurma konusunda sanıklar Yahya,….., ….. ve Çetin’in anlaştıkları, sanık …’in bu amaçla mağdurun yerini tesbit ederek onu takibe aldığı, sanık …’nün sanık … ile birlikte sanık …’dan silah satın almak üzere para istedikleri, sanık …’nın da bu amaçla sanık …’ye 700 dolar para verdiği, sanık …’in bu parayla suçta kullanmak üzere üç tane tabanca temin ettiği, olay günü…..ve sanık …’in mağdurun bulunduğu yeri sanık …’e telefonla bildirmeleri üzerine sanıklar …..,….. ve Kemal’in, sanık …’e ait araç ile mağduru takip ettikleri, mağdurun yanındaki belediye güvenlik görevlisi arkadaşını evine bırakıp yalnız olarak aracı ile döndüğü sırada sanıkların birlikte mağdurun bulunduğu hareket halindeki araca çok sayıda ateş ettikleri, mermilerin aracın tampon bölgesine, arka camına, arka kelebek camına, iç tavan döşemesine, bagajına isabet ettiği, mağdurun yara almadan kurtulduğu, olay yerinde 10 adet 7.65 mm, 5 adet 9 mm çaplı ve 1 adet de Geco marka boş kovanın, araç içerisinde 3 adet deforme olmuş mermi çekirdeğinin bulunduğu olayda; sanıkların eyleminin tasarlayarak öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu halde, suçun 5237 sayılı TCK’nın 106/2-a maddesinde düzenlenen ‘silahlı tehdit’ suçunu oluşturduğu ve 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca kamu davasının düşürülmesine dair bozma nedeninin isabetli olmadığı” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Dairenin zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesi kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.12.2012 gün ve 4365-8968 sayı ile; itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar …, … ve …’ın mağdur …’na yönelik olarak 09.09.2003 tarihinde gerçekleştirdikleri eylemle sınırlı olarak yapılmıştır.
Tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüs etmekten sanıkların cezalandırılmaları talebiyle açılan kamu davasında, sanıkların eyleminin genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunu oluşturduğu kabul edilerek mahkumiyetlerine karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin nitelendirilmesine, buna bağlı olarak dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kartal Cumhuriyet Başsavcılığınca iki ayrı iddianame ile suç tarihinde Sultanbeyli Belediye Başkanı olan ve hakkında verilen beraat kararı kesinleşen sanık … ile sanıklar …, …, … ve … hakkında mağdurlar … ve …’na yönelik olarak ayrı ayrı taammüden kasten öldürme suçuna tam teşebbüs ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı, yerel mahkemece iki davanın birleştirildiği, buna göre yapılan yargılamanın konusunu, sanık …’nın azmettirmesiyle 19.02.2002 tarihinde sanıklar …, …, … ve …’in teşekkül halinde mağdur …’ya yönelik taammüden öldürme suçuna teşebbüs, yine sanık …’nın azmettirmesiyle aynı sanıklarca 09.09.2003 tarihinde mağdur …’na yönelik taammüden kasten öldürme suçuna teşebbüs ve ruhsatsız silah taşıma eylemlerinin oluşturduğu,
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda; tüm sanıkların cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan beraatlarına, sanıklar … ve …’in her iki mağdura yönelik taammüden kasten öldürme suçuna teşebbüsten beraatlarına, sanıklar … ve …’ın mağdur …’ya yönelik taammüden öldürme suçuna teşebbüsten beraatlarına, sanık …’in 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan beraatına, sanıklar …, … ve …’ın aynı kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 62. maddesi uyarınca 10 ay hapis ve 285 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, sanık …’nun mağdur …’ya yönelik eyleminin genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunu oluşturduğu olarak kabul edilerek sanığın 5237 sayılı TCK’nun 170/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, sanıklar …, … ve …’ın mağdur …’na yönelik eylemlerinin genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunu oluşturduğu kabulüyle sanıkların lehe olan 5237 sayılı TCK’nun 170/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezalarıyla cezalandırılmalarına karar verildiği,
Hükmün sanıklar …, … ve … müdafii, sanık … ile Cumhuriyet savcısı (sadece 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçu yönünden ve sanıklar lehine) tarafından temyiz edildiği, aleyhe temyiz bulunmadığı için sanıklar … ve … hakkında mağdurlar … ve …’na yönelik taammüden kasten öldürme suçuna teşebbüs, sanıklar … ve …’ın mağdur …’ya yönelik taammüden kasten öldürme suçuna teşebbüs, sanık …’in 6136 sayılı Kanuna muhalefet eylemlerinden verilen beraat kararlarının kesinleştiği,
Hakkında verilen beraat kararı kesinleşen sanık …’nın 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan mahalli idareler seçimlerinde Sultanbeyli Belediye Başkanı seçildiği, sanık …’ın Bitlis ili Ahlat ilçesi nüfusuna kayıtlı, 1980 doğumlu, ortaokul mezunu ve sabıkalı olduğu, belli bir işinin bulunmadığı, kendi beyanına göre geçimini halk arasında tahsilat işleri olarak adlandırılan işleri yaparak sağladığı, sanık …’nun Muş ili Bulanık ilçesi nüfusuna kayıtlı, 1979 doğumlu, sabıkalı, ortaokul mezunu olduğu, belirli bir işinin bulunmadığı, sanık …’ın Bitlis ili Ahlat ilçesi nüfusuna kayıtlı, 1970 doğumlu olduğu, nakliye işleri yaptığı, sanık …’in Erzincan nüfusuna kayıtlı, 1970 doğumlu olduğu, Sultanbeyli’de çayocağı işlettiği, mağdur …’nun Bayburt nüfusuna kayıtlı, 1971 doğumlu olduğu, ailesiyle birlikte Sultanbeyli’de yaşadığı,
Olay yeri inceleme ekibince 09.09.2003 günü saat 19.20’de başlayıp, 21.30 da tamamlanan olay yeri inceleme raporunda; “…34 GCL 07 plakalı kırmızı renkte Volkswagen Golf marka otonun park halinde olduğu, araç diyaframında belirtildiği şekilde 5 adet mermi giriş deliğinin olduğu görüldü ve fotoğrafı çekildi. Şeritle çevrili alan içerisinde yapılan incelemede 10 adet MKE yapımı 7,65 mm çapında boş kovan, 1 adet ‘Geco’ ibareli 7,65 mm çapında boş kovan, 5 adet MKE yapımı 9 mm çapında boş kovan ve bir adet deri siyah renkli silah kılıfı görüldü. …Oto içerisinde 3 adet deforme olmuş çekirdek ve oto arka kısımda toprak zeminde bir adet deforme olmuş çekirdek tespit edildi” bilgilerine yer verildiği,
Araç diyaframının incelenmesinde; aracın arka bagaj kapağında dört adet mermi giriş deliği, sağ arka kelebek camı ile arka bagaj kapağı arasında bir adet mermi giriş deliği, aracın tavan bölümünde iki adet mermi çıkış deliği bulunduğu, aracın arka camı ve sağ arka kelebek camının kırık olduğunun belirtildiği,
Sanık …’ın evinde yapılan aramada; bir adet 33554-25 seri numaralı, 9 mm. çaplı yerli el yapımı üzerinde “P.B. Mod 70 Made in ITALY” ibareleri bulunan yarı otomatik tabanca, bir adet 1155375 seri numaralı, 7.65 mm. çaplı İspanya yapısı, Astra marka, 4000 model, yarı otomatik tabanca, bir adet 31504970A seri numaralı, 7.65 mm. çaplı Irak yapısı Tariq marka, sürgüsü üzerinde “PIETRO BERETTA GARDONE VT. CAL.7.65- MADE IN ITALY P.B.-MOD.70-MADE in ITALY” ibareleri bulunan, yarı otomatik tabanca, bir adet numarasız 9 mm. çaplı yerli el yapımı, üzerinde “FABRIOUNE NATIONALE BROWNINGS HESTAL DEPOSEL CAL 9 mm” ibareleri bulunan, yarı otomatik tabanca olmak üzere toplam dört adet silahın ele geçirildiği,
Balistik İnceleme Raporunda; “olay yerinde ele geçen 9 mm. çaplı Parabellum tipi beş (5) adet kovan ile kendi aralarında mikroskopta yapılan incelenmelerinde (6+5) olmak üzere iki ayrı ateşli silahtan atıldıkları anlaşılan 7,65 mm. çaplı Browning tipi toplam onbir (11) adet kovan ve aynı çap ve tipteki dört (4) adet mermi çekirdeğinin mikroskopta çap ve tiplerine uygun olarak ayrı ayrı yapılan karşılaştırmalarında;
a) 9 mm. çaplı Parabellum tipi beş (5) adet kovanın; “33554-25” numaralı, 9 mm. çaplı Parabellum tipi fişek atar, yerli el yapısı, fişek yatağı dahil 11.8cm. namlu uzunluğunda, üzerinde “P.B. Mod 70 Made in ITALY” ibareleri bulunan, yarı otomatik tabancadan atılmış oldukları,
b) 7,65 mm. çaplı Browning tipi toplam onbir (11) adet kovan ve dört (4) adet mermi çekirdeğinden altı (6) adet kovan ve bir (1) adet mermi çekirdeğinin; “1155375” numaralı, 7.65 mm. çaplı Browning tipi fişek atar, İspanya yapısı, Astra marka, 4000 model, yarı otomatik tabancadan atılmış oldukları,
c) 7,65 mm. çaplı Browning tipi toplam onbir (11) adet kovan ve dört (4) adet mermi çekirdeğinden beş (5) adet kovan ve üç (3) adet mermi çekirdeğinin; “31504970A” numaralı, 7.65 mm. çaplı Browning tipi fişek atar, Irak yapısı, Tariq marka, sürgüsü üzerinde “PIETRO BERETTA GARDONE VT. CAL.7.65- MADE IN ITALY P.B.-MOD.70-MADE in ITALY” ibareleri bulunan, yarı otomatik tabancadan atılmış oldukları” hususlarının tespit edildiği,
Bununla birlikte inceleme konusu olmayan mağdur …’ya yönelik olarak 19.08.2002 gerçekleştirilen eylemde olay yerinde ele geçen 7.65 mm çaplı Browning tipi dört adet (4) kovanın, sanıklardan …’ın evinde ele geçen ve inceleme konusu olayda kullanıldığı ekspertiz raporuyla sabit olan 1155375 seri numaralı, 7.65 mm. çaplı İspanya yapısı, Astra marka 4000 model, yarı otomatik tabancadan atıldığının belirlendiği, böylece 1155375 seri numaralı silahın her iki olayda kullanıldığının kesinlik kazandığı,
Mağdur … tarafından hakkında beraat kararı kesinleşen sanık … ile kimliği tesbit edilemeyen bir bayanın cinsel ilişki görüntülerinin bulunduğu iddia edilen bir adet VHS video kasetinin soruşturma aşamasında emniyet görevlilerine teslim edildiği, söz konusu kasetin Cumhuriyet savcısınca adli emanete alındığı, sanıkların evlerinde yapılan aramalarda iki adet mini DV kamera kasetinin ele geçirildiği ve adli emanete alındığı, yine soruşturma aşamasında yapılan yer gösterme işleminin görüntülerinin bulunduğu VHS kasetinin de adli emenate alındığı,
Yargılama aşamasında adli emanette bulunan kasetlerin çözümünün yapılması için görevlendirilen bilirkişi raporunda;
“1 nolu VHS kaset içerisinde; webcam diye tabir edilen çözünürlüğü yüksek olmayan kalitesiz bir web kameranın bir evde iki ayrı odaya yerleştirilerek gizli kamera tesisatı döşenmek suretiyle evin izlemeye ve kayıt altına alındığı, görüntülerde ses tertibatının olmaması nedeniyle konuşmaların duyulamadığı, kaset içerisindeki görüntüde bir kadının evin salonu olduğu sanılan odada üçlü çekyat üzerinde örgü yaptığı ilerleyen saatlerde eve bir erkeğin geldiği, salonda bir müddet konuştuktan sonra önce erkeğin sonrada kadının yatak odasına geçtiği, yatak odasının karanlık olduğu ve ortamı aydınlatan loş bir lamba olduğu, yatak odasına giren çift cinsel ilişkiye girdikten sonra tekrar salona döndüklerinde hareketlerinden anlaşıldığı üzere tartıştıkları,
2 nolu VHS kaset içerisinde; sanıklardan … ve …’ya olay yerinde polis tarafından yapılan tatbikatlar sırasında çekilmiş görüntüler olduğu,
1 nolu Mini DV kamera kaseti içerisinde; bir çanta içerisine yerleştirilmiş gizli kamera düzeneği sayesinde bir makam odasında çekim yapıldığı, sanıklardan … ve …’nun makamda oturan kişiyle görüşme görüntülerinin olduğu,
2 nolu Mini DV kamera kaseti içerisinde; sanıklardan … ve….. Göndoğdu’nun bir dükkân içerisinde ve vitrin camında ‘OTO EMLAK VE İNŞAAT ALIM SATIM’ yazan işyerinde ‘hocam’ diye hitap ettikleri bir kişiyle telefonda para mevzularının konuşulduğu” hususlarının tespit edildiği,
Çözüm tutanaklarına göre yer gösterme işlemi sırasında sanık …’ın: “…İstihbarat çalışmasını onlar yapıyordu. En son gün ben …’nun Sultanbeyli’de Fatih Mahallesinde zabıta müdürlüğünde mangal yaptığı haberini aldım. … ve Enver Çağrı tarafından. Ben zabıta müdürlüğü mevkisine gittim. Gittiğimde orada beni tanıdığı için beni görmemesi için olay yerinde görünmeyecek bir şekilde uzakta durdum ve beklemeye başladım. Çıktığını bana telefonla bildirdiler. Bende takip ettim. Takibin sonucunda Sultanbeyli çarşısından aşağıya inerek … Sultanbeyli yolu üzerinde bulunan petrol ofisine geldi. Petrol ofisinde inerken yanındaki güvenlikçi ile beraber net gördüm bunları orada. ..Petrol istasyonunda gördüm orada vuracaktım ama petrol ofisi olduğu için mermi başka bir yere gider patlama olur diye orada vurmadım ve takip etmeye başladım. Buraya geldiğini görünce, bu konutlara gittiğini görünce daha önce güvenlikçinin bu mevkiide oturduğunu bildiğim için tekrar aynı yoldan geleceğini düşündüm ve arabamı aşağı doğru park ettim. 200 metre aşağıya park ettim. Arabayı o gün net hatırlamıyorum arabayı aşağı park ettim. Burada şu köşede bekliyordum. …Bende iki silah olmak şartıyla ben aynen böyle bekliyordum … arabasıyla buradan geçerken elimde bulunan iki adet 7.65 mm çapındaki silahla arka lastiğinin ön tarafına doğru ateş ettim. … silah sesini duyduktan sonra hızlandı”, sanık …’nun; “…Bunların belediye başkanı ile aralarında bir şey vardı. Bir şantaj mantaj kaset vardı. Bizde bunları bildiğimizden dolayı işte buradan tanıdı. Daha önce işlerimiz vardı. Bu işte Murat (Yakup) Turanoğlu sürekli bunu rahatsız ediyordu. Başkanı sürekli rahatsız ediyordu. Ondan sonra bu işi bitirmemizi istedi. Vurun öldürün. Bizde korkutmak amacıyla takip ettik… Olay yerinde takip ettik. Evinden çıkarken işte ondan sonra benzinlikçiye gelirken, benzinlikçiden buraya gelirken. Biz yaklaşmıyorduk. Onu bırakırken biz arabayı park ettik. Şu ileri park ettik. Çıktı ondan sonra arkasından ateş ettik… Geçerken arkasından ateş ettik…” şeklinde açıklamada bulunduğu,
Adli muayene raporuna göre, mağdurda herhangi bir yaralanmanın bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur …; yaklaşık olarak 20 yıldır Sultanbeyli’de ikamet ettiği ve esnaf olduğu için ilçe halkının çoğunu tanıdığını, belediye başkanı olan sanık …’yı da tanıdığını, 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde sanık …’nın Sultanbeyli belediye başkanı seçildiğini, başkan seçildikten sonraki zamanlarda ilçe halkının başkanın cinsel hayatı ile meşgul olmaya başladığını, öyle ki sürekli burs verdiği öğrencilerle, müteahhitlerin sekreterleriyle ve esnafın işlerini takip etmesi için gönderdiği bayanlarla cinsel ilişkiye girdiğinin konuşulduğunu, 2003 yılbaşında arkadaşı….. Görücü’nün geçici işçi olarak belediyede Beyaz Masa’da çalışmaya başladığını, sanık …’nın…..’ı çok iyi tanıdığını, çünkü…..’ın kendisine kadın ayarladığını, bu nedenle onu belediyeye işçi olarak aldığını, sanık …’nın sık sık…..’ın bekar olarak kaldığı dairenin anahtarını alarak…..’ın ayarladığı kadınlarla bu evde cinsel ilişkiye girdiğini, belediyeden burs alan ve Bolu’da üniversite okuyan bir kızla sanık …’nın…..’ın evinde cinsel ilişkiye girdiğini net olarak bildiğini, o günlerde sanık …’nın Gümüşhane’li bir kızın kızlığını bozduğunu, bu kızın ailesinin sanık …’yı kızlarıyla evlenmesi için sıkıştırdığını, sanık …’nın da…..’tan bu kızla evlenmesini istediğini,…..’ın da bu hususu düşünmek için süre istediğini ancak bu duruma çok sinirlendiğini, bu süreçte…..’ın kendisine gelerek “ben …’ya pez… yapmaktan bıktım, bundan kurtulmak istiyorum, başkanın ayağını evimden kesmem lazım, başkanın benim evimde öğrencilerle ilişkiye girdiğini belgeleyip başkandan kurtulmak istiyorum” dediğini, birlikte bu konunun ayrıntılarını görüştüklerini, görüşme sonrası…..’ın evine bir kamera sistemi kurmaya karar verdiklerini, Doğubank’tan kapalı devre kamera sistemi satın aldıklarını, sistemi satın aldıkları şirketin elemanlarının eve sistemi monte ettiğini, sistem kurulduktan bir hafta sonra…..’ın ayarladığı Sibel isimli bayanla sanık …’nın…..’ın evinde cinsel ilişkiye girdiğini, kamera sisteminin bu ilişkiyi kayda aldığını, bu olaydan yaklaşık onbeş gün sonra kaydın bir kopyasını çıkararak sanık …’ya götürdüğünü ve para istediğini, sanık …’nın kendisine “elli milyar lira ve bir otomobil versem bu konu kapanır mı” dediğini, bu teklifi kabul ettiğini, bu olay nedeniyle sanık …’nın parça parça olacak şekilde elli milyar ve Haziran ayı başlarında….. plakalı Volkswagen Golf marka aracı kendisine verdiğini, parayı almak için belediyeye uğradığı günlerde Kürt ….. lakaplı, hırsızlıktan defalarca cezaevine girdiğini ve tahsilat işleri takip ettiğini bildiği sanık …’ı belediyede görmeye başladığını, 11.08.2003 günü Fatih Bulvarında yaya olarak yürüdüğü sırada sanıklar …, …, … ve komutan lakaplı bir şahıs olmak üzere toplam dört kişinin kendisini takip ettiklerini, bunun üzerine…. ve ….lı isimli arkadaşlarının işyerine girdiğini, bir iki dakika sonra işyerine sanıkların geldiğini ve içeri girmek istediklerini, işyeri sahiplerinin sanıklara engel olduğunu, bir süre sonra tartışmanın bittiğini ve sanık …’in konuşmak için odaya girdiğini, burada sanık …’in kendisine “Ben sana bu şehirden git demedim mi? Kaseti bana vereceksin ve bu şehirden gideceksin” dediğini, kendisinin de cevaben “Seni tanımıyorum, sen kimsin de ben bu şehirden gideyim” dediğini, sanık …’in “Beni başkan gönderdi, benim başka adamları da vurduğumu sen bilmiyor musun?” diye sorduğunu, cevaben “Herkesin bildiği kadarını biliyorum” dediğini, sanık …’in tekrar “Beni başkan seni vurmam için gönderdi, kaseti verip buradan gitmezsen seni vuracağım” dediğini, bunun üzerine kendisinin “Madem seni başkan gönderdi başkanla yüzleştireceğim” dediğini, bu konuşmadan sonra saat 16.00’da sanık …’nın yanına birlikte gitmek üzere sözleştiklerinin, bu olay üzerine çok sinirlenerek belediyeye gittiğini, sanıkların da belediye binasında olduğunu gördüğünü, doğrudan belediye başkanının makam odasına yöneldiğini, makamda bulunan belediye başkanı sanık …’ya “Bu şerefsizi sen mi gönderdin” diye sorduğunu, sanık …’nın cevaben kendisinin göndermediğini söylediğini, bunun üzerine sanık …’e döndüğünü, onun da “Beni başkan göndermedi ama ben seni öldüreceğim” demesi üzerine belediyeden ayrıldığını, aynı gün saat 15.00 sıralarında cadde üzerinde yürüdüğü sırada komutan lakaplı ancak açık kimliğini bilmediği kişinin elinde silah olduğu halde üzerine doğru geldiğini, hatta silahı doldur boşalt yaptığını, kalabalık olduğu için kendisine yönelik bir eylem gerçekleştiremeyeceğini düşünerek bu şahsın üzerine gittiğini ve şahsa bağırdığını, komutan lakaplı şahsın koşarak uzaklaştığını, bu olay üzerine Sultanbeyli Cumhuriyet Başsavcılığına sanıklar hakkında şikayette bulunduğunu, şikayetin içeriğinde tehdit olaylarından bahsettiğini ancak sanık …’nın görüntüleri ile sanık …’nın bu görüntüleri ele geçirmek için yaptığı faaliyetlerden bahsetmediğini, sadece sanıklar …, …, … ve komutan isimli şahısların kendisini tehdit ettiğini söylediğini, bu olayla ilgili olarak 09.09.2003 günü Sultanbeyli Asayiş Büro Amirliğinde görevli bir polis memurunun daveti üzerine karakola gittiğini, orada sanıklardan …’ı gördüğünü, şahsı teşhis ettiğini, silah çeken şahsın sanık … olmadığıını söylemesi üzerine sanık …’in serbest kaldığını, emniyet müdürlüğünden çıkış yaptığı sırada sanık …’in “benim cinayetim var çıkınca seninle görüşeceğiz” dediğini, ancak bu sözü önemsemediğini emniyetten ayrıldığını, aracı ile dolaşırken sanıkların Beykoz Caddesi üzerinde gezindiklerini gördüğünü, caddenin sonundan dönüş yaparak tekrar cadde üzerinde seyir halinde olduğu sırada sanıkların ikiye ayrıldıklarını, sanıklara dikkatle baktığında dördünün ellerinde de silah olduğunu gördüğünü, bunun üzerine oturduğu koltuğu geriye doğru çekip aracın içine doğru kapandığını, sanıkların atışlarından korunmak için aracını hızlandırdığını ve zikzak yaparak sürdüğünü, bu sırada sanıkların aracına doğru ateş etmeye başladığını, tüm sanıkların araca doğru ateş ettiğini, sanıkların önünden hızlıca geçtiğini, sanıkların silahlarından çıkan mermilerin aracın arkasına isabet ettiğini, olay yerinden uzaklaştıktan sonra ana caddeye çıktığını, cadde üzerinde polis ekibini görünce olayı anlattığını, birlikte olay yerine geldiklerini, polis ekiplerinin olay yerinde inceleme yaptığını, olay nedeniyle yaralanmadığını, Sultanbeyli Emniyet Müdürlüğünde ifade alma işlemi sırasında emniyet görevlilerinin olayın gerçek sebebini sorduklarını, bunun üzerine olayı etraflıca anlattığını, sanık …’nın cinsel ilişki görüntülerini içeren kaseti evden alıp emniyet görevlilerine teslim ettiğini ifade etmiş, bu ifadesi üzerine mağdur hakkında şantaj suçundan soruşturma başlatılmış, soruşturma sırasında tutuklamaya sevk edilmiş ve suçun infial uyandırması nedeniyle tutuklanmasına karar verilmiştir. Mağdur yargılama aşamasında ifadesini değiştirmiş ve soruşturma aşamasında verdiği ifadenin baskı altında alındığını, aracının park halinde olduğu ve içinde kendisinin bulunmadığı bir zamanda sanıkların araca ateş ettiklerini ileri sürmüştür.
Soruşturma aşamasında görev yapan tüm kolluk görevlileri yargılama aşamasında tanık sıfatıyla dinlenmiş, soruşturma aşamasında gerek mağdurun gerekse sanıkların anlatımlarına göre ifade tutanaklarının düzenlendiğini, herhangi bir baskı yapmalarının söz konusu olmadığını ifade etmişlerdir.
Sanık …; kasten yaralama suçundan Kartal Cezaevinde olduğu dönemde uyuşturucu kullanma suçundan tutuklu bulunan Tilki…. lakaplı … ile tanıştığını, cezaevinden tahliye olduktan sonra Sultanbeyli Milli Gençlik Vakfına gidip geldiği dönemde vakfın ilçe başkanı olması nedeniyle tanıdığı, samimi olduğu ve daha sonra Sultanbeyli Belediye Başkanı olan sanık … ile karşılaştığını, cezaevi sürecinde başından geçenleri anlattığını, bu görüşmeden yaklaşık onbeş gün sonra kuyumculuk yapan ….. Koç isimli şahsın belediye başkanı sanık …’nın kendisini aradığını ve telefon numarasını bıraktığını söylemesi üzerine sanık …’yı cep telefonundan aradığını, sanık …’nın kendisini belediyeye çağırdığını, davet üzerine hemen belediye binasına gittiğini, makam odasında sanık … ile görüştüğünü, bu görüşmede sanık …’nın mağdur …’nın elinde bir bayanla uygunsuz görüntülerinin olduğunu söylediğini, görüntüleri mağdur …’nin elinden alabilmek için mağdur … ile görüşmesini istediğini ve kendisine üçyüz dolar para verdiğini, bunun üzerine mağdur …’nin evine gittiğini ancak bulamadığını,….’nin eşine not bıraktığını, bir süre sonra mağdur …’nin kendisini aradığını, bir çay ocağında buluştuklarını, bu görüşmede mağdur …’nin elinde sanık …’ya ait görüntüler olduğunu doğruladığını ve sanık …’nın işinin bittiğini söylediğini, mağdur … ile yaptığı görüşmeyi belediyeye giderek sanık …’ya anlattığını, sanık …’nın kendisinden bir yolunu bulup mağdur …’nin elinden kaseti almasını veya….’yi kaseti kullanmaktan vazgeçirmesini istediğini, bunun üzerine sanık …’ya mağdur …’yi vurmayı teklif ettiğini, sanık …’nın bu teklife olumlu baktığını ve “Sen bu işi çöz, maddi manevi ne gerekiyorsa ben yapacağım” dediğini, sanık …’nın bu sözü üzerine yakın arkadaşları…., sanıklar … ve … ile konuyu görüştüklerini, mağdur …’yi vurmaya karar verdikleri, mağdur …’nin kendisini tanıması nedeniyle eylemin icrasına katılmadığını, plan gereği…..ile sanıklar … ve …’in mağdur …’yi evinin önünde vuracaklarını, ancak koordinasyon sağlanmadığından mağdur …’nin evden çıktığında sadece sanık …’nün evin önünde olduğunu, sanık … tarafından mağdur …’ye ateş edildiğini, mağdur …’nin ters istikamete doğru kaçarak kurtulduğunu,…..ve sanık …’in mağdur …’nin kaçtığı istikamette bulunmadığı için eylemin tamamlanamadığını, ancak bu olaydan sonra mağdur …’nin ortalıktan kaybolduğunu ve sanık …’ya rahatsızlık vermediğini, bu işin karşılığı olarak sanık …’nın kendilerine on milyar para verdiğini, bu parayı aralarında bölüştüklerini, bununla birlikte paraya ihtiyaçları olduğunda sanık … ile görüştüklerini ve ihtiyaçları olan miktarda parayı sanık …’dan almaya devam ettiklerini, 2003 yılı Haziran ayında sanık …’nın kendisini aradığını ve görüşmek istediğini söylediğini, bunun üzerine sanık …’nın makamına yalnız olarak gittiğini,….. Görücü ve mağdur …’nun elinde uygunsuz görüntülerinin olduğunu, bu görüntülerden dolayı kendisine şantaj yaptıklarını,…..’ın askere gittiğini, yoğurtçu Murat olarak tanınan mağdur …’na toplam 130 milyar liralık çek ve….. plakalı Volkswagen Golf marka oto verdiğini, 130 milyar liralık çekin bir kısmını ödediğini, bir kısmının da gününün gelmediğini, ancak mağdur …’un kendisinden şantajla para istemeye devam ettiğini, bu konuda mağdur … ile görüşmesini, mağdur …’ta bulunan şantaj kasetini geri almasını istediğini, sanık …’nın talebi üzerine…. ve ….lı isimli şahısların işyerine gittiğini, mağdura ulaştırılmak üzere bu şahıslara “…’na söyleyin aldığı para ile yetinsin, bir daha para istemesin, elindeki kaseti de getirip iade etsin yada Sultanbeyli ilçesini terk edip gitsin” deyip oradan ayrıldığını, bunun üzerine mağdurun aynı şahıslara bu konu ile ilgili olarak kimseyi muhatap almadığı şeklinde haber gönderdiğini, bu gelişmeleri sanık …’ya anlattığını, sanık …’nın kendisine “Ne yap et bu olayı hallet” dediğini, kendisininde karşılık olarak mağdur … olayını hatırlarak “…’nu vururum, elindeki kaseti de alırım, ancak bu olay içinde senden 250.000 dolar isterim” dediğini, Sanık …’nın da açık ve net bir şekilde “Bu işi bildiğin gibi yap. Ancak sıkıntı yapma. Maddi konuyu da sen düşünme, hallederiz” dediğini, kendisininde “…’nu vuracağım” dediğini, son olarak sanık …’nın da “Tamam” demesi üzerine belediyeden ayrıldığını, bu konuyu arkadaşları…..ve sanık …’e anlatarak mağdur …’u vuracağını söylediğini, onlarında kendisine yardım etmeyi kabul ettiklerini,…..ve sanık …’den mağdur …’un yerini tespit edip bildirmelerini istediğini, 2003 yılı Ağustos ayının sonlarında sanık …’in kendisini arayıp mağdur …’un yerini bildirdiğini, bunun üzerine sanıklar….., Kemal ve komutan lakaplı kişi ile birlikte mağdurun bulunduğu büroya gittiklerini, büroya girdikten sonra silahını çektiğini, ancak işyerinin ortaklarından…. ve ….lı’nın araya girip ricada bulunduklarını, işyerinde herhangi bir tatsızlık olmasını istemediklerini söylemeleri üzerine mağdurla konuşmaya karar verdiğini, yanında…. olduğu halde mağdura “Beni … gönderdi, elindeki şantaj kasetini bana ver. Bu kaseti vermediğin taktirde … bir başkasına seni vurduracak. Sen kaseti bana ver ve Sultanbeyli’yi terk et” dediğini, mağdurun ailesinin ve çocuklarının olduğunu, vurulmak istemediğini, cezaevine girmek, benimle hasım olmak istemediğini, benimle bu konuda uzlaşmak istediğini söyleyerek daha önceki konularla ilgili olarak kendisinden özür dilediğini, birlikte sanık … ile görüşmeye karar verip belediye binasına gittiklerini, belediye binasında makam katında bulundukları sırada sanık …’nın kardeşi …..’nın kendisini yan odaya alarak “Bu şantaj olayı başkanı aştı. Artık bir aile olayıdır. Kesinlikle kimseyi dinleme gerekirse …’nu öldür. Bu konuda hiçbir sıkıntı yaşamayacaksın” dediğini, buna karşılık olarak kendisininde …..’ya “… bana bu konuyu anlattı. Rahat olun, ben bu konuyu çözeceğim” diyerek belediyeden ayrıldığını, belediyeden ayrıldıktan iki saat sonra belediyede çalışan, kendilerine silah temininde yardımcı olan ve sanık …’nın adamlarından…..’in kendisini aradığını, daha önce görüştükleri ve silah teslim ettiği yere gelmesini istediğini, buluştuklarında …..’in mağdur …’ın bizi şikayet ettiğini, önceden tanıdığı ….,…..ve …. isimli polis memurlarının bu durumu …..’e bildirdiğini, bu polis memurlarına 5.000 Euro para verdiğini, mağdur …’un kendisini yakalatacağını bu nedenle ortadan kaybolması gerektiğini söylediğini, kendisinin bu duruma çok sinirlendiğini ve …..’e mağdur …’u kesin vuracağını söylediğini, bu olaydan bir gün sonra sanık …’nın makamına yalnız olarak gittiğini, mağdur …’un kendisini emniyete şikayet ettiğini, bu nedenle onun kalemini kırdığını ve onu kesin olarak vuracağını söylediğini, sanık …’nın da “Bu işi profesyonelce hallet. Bana bir şey gelmesin. Bu konuda maddi manevi hiçbir şeyi düşünme” dediğini ve kendisine 500 Dolar para verdiğini, bu parayı alarak belediyeden ayrıldığını, olay günü…..ve sanık …’e acilen mağdur …’un yerini tespit etmelerini söylediğini, kendisinin de mağdur …’un Fatih mahallesinde bulunan evinin önünde dolaşmaya başladığını ancak mağdura rastlayamadığını, bu hadiseler gelişirken sanık …’in mağdurun şikayetinden dolayı karakola çağrıldığını, mağdurun sanık …’den şikayetçi olmadığını, kendisinden ve sanık …’den şikayetçi olduğunu, bu olay üzerine tekrar…..ve sanık …’i arayarak bir an önce mağdurun yerini tespit etmeleri talimatı verdiğini, aradan iki saat geçtikten sonra….’ın mağdurun zabıta müdürlüğünde piknik yaptığını bildirdiğini, hemen sanık …’in 34 VN 07 plakalı aracı ile yanında sanık … olduğu halde zabıta müdürlüğünün yakınında mağduru beklemeye başladıklarını, mağdurun….. plakalı aracını park halinde gördüklerini, bekleme yaptıkları yerden mağduru takip etme imkanı bulunmadığından zabıta müdürlüğünün karşısında işyeri bulunan…..ve sanık …’den mağdurun çıkışını bildirmelerini istediğini ve bu şahıslarla sürekli iletişim halinde olduğunu, saat 17.00 sıralarında….’ın mağdurun zabıta müdürlüğünden yanında bir şahıs olduğu halde ayrıldığını söylediğini, bulundukları yerden mağdurun aracının geçiş güzergahına gelerek mağdurun aracını takip etmeye başladıklarını, mağdurun yanında zabıta müdürlüğünde çalışan ve önceden tanıdığı ancak ismini bilmediği bir şahıs olduğunu gördüğünü, mağdurun aracıyla bir akaryakıt istasyonuna girerek yakıt aldığını ve aracını yıkattığını, bu aşamada mağduru vurmaya hazırlandığını ancak silah atışları nedeniyle akaryakıt istasyonunda patlama olabileceğinden ve mağdurun gideceği güzergahı bildiğinden eylemi daha sonra gerçekleştirmeye karar verdiğini, akaryakıt istasyonunun yakınında beklemeye başladıklarını, bir süre sonra mağdurun aracıyla akaryakıt istasyonundan ayrıldığını, mağdurun aracını takip ettiklerini, mağdurun yanındaki zabıta memurunu evine bırakıp döneceği güzergahı bildiklerinden aracı yol kenarına park ettiklerini, araçtan inerek üzerinde bulunan 7.65 mm çaplı tabancayı çıkardığını, sanık …’nün de 9 mm. çaplı tabancasını çıkartığını, bu şekilde mağduru beklemeye başladıklarını, bu sırada mağdurun aracı ile geldiğini gördüklerini, aracın yanlarından geçiş yaptığı sırada sanık … ile birlikte araca doğru ateş ettiklerini, kendisinin 13-14 el araca ateş ettiğini, bu şekilde mağdurun önlerinden geçerek uzaklaştığını, mağdur aracıyla uzaklaştıktan sonra sanık …’i arayarak otobana çıkmasını söylediğini, sanık … ile birlikte araca binerek olay yerinden ayrıldıklarını, otobanda sanık … ile buluştuklarını, sanık … araca bindikten sonra olayı ona anlattıklarını, birlikte Afyonkarahisar’a gitmeye karar verdiklerini, Afyonkarahisar’da bulundukları sırada sanık …’yı aradığını ve para istediğini, sanık …’nın kardeşi …..’yı aramasını istediğini, bunun üzerine …..’yı aradığını, onun da telefonun dinlenme ihtimaline binaen belediyede çalışan ….’ı aramasını istediğini, ….’ı arayıp para istediğini, bu görüşmeden sonra beşyüzmilyon lira posta havalesi ile gönderildiğini, iki gün sonra tekrar aynı kişiyi aradığını, …..’nın Yalova’da buluşmayı teklif ettiğini, bu teklif üzerine Yalova’ya gittiklerini, Yalova’da ….., …. ve İbrahim Karahor ile buluştuklarını, bu görüşmede …..’dan kendisine vaat edilen 250.000 Doları istediğini, …..’nın o parayı veremeyeceklerini ancak tatmin edici bir miktar ödeme yapacaklarını, savcıyı ayarladıklarını, savcılığa gidip ifade vermesi durumunda serbest kalacağını söylediğini ve kendisine beş yüz milyon lira para verdiğini, kendisinin …..’nın teklifini kabul etmediğini, parayı almadan ifade vermeyeceğini …..’ya söylediğini, bu şekilde Yalova’dan ayrılarak Antalya’ya gittiklerini, ardından Afyonkarahisar’a, daha sonra da Bursa’ya geçtiklerini, bu süreçte sanık …’nın kardeşi ….. ile sürekli irtibat halinde olduğunu, para konusunda sürekli kendisini oyaladıklarını, bilahare mağdur …’un şantaj suçundan tutuklandıktan sonra cezaevinde ifadesini değiştirdiğini öğrenince İstanbul’a döndüklerini, İstanbul’a döndükten sonra sanık … ve ….. ile görüştüğünü, bu görüşmelerde en kısa sürede parayı vereceklerini söylediklerini, hatta …..’nın yakalanmamaları için kendilerini arayan organize şubeye bağlı emniyet görevlilerinin kimliklerini, eşgallerini ve araçlarının plakalarını verdiğini, bu görüşmelerden sonra Karakayalar tarafından paranın kendilerine verilmesini bekledikleri süreçte Sultanbeyli’de dolaşırken yakalandıklarını söylemiş,
Sanık …; mağdur … olayı kapandıktan sonra Sultanbeyli’de mağdur …’un benzer şekilde belediye başkanı sanık …’nın bir bayanla uygunsuz görüntülerini elde ettiğini duyduğunu, Sultanbeyli halkının sanık … adına mağdur …’ya silah sıktıklarını bildiğini, bu süreçte mağdur … olayından kalan paraları sanık …’dan almak için sık sık belediyeye gittiklerini, son olarak Eğin Otomotiv’e ait altı milyar bedelli çeki aldıklarını, bu görüşmede sanık …’ya mağdur … hakkındaki duyumlardan bahsettiklerini, sanık …’nın duyumları doğruladığını ve mağdur …’un kaset karşılığı kendisinden yüz milyar lira para istediğini söylediğini, bu olayı kastederek “hazırlıklı olun size işim düşebilir”, bilahare de “bu çocuk çok sıkıntı yaratacak bu işi halledin” dediğini, bunun üzerine sanık … ile birlikte mağdur …’u aramaya başladıklarını, mağdurun…. ve ….’ın işyerinde olduğu bilgisi üzerine oraya gittiklerini, mağdurdan kaseti vermesini istediklerini, mağdurun konuşmak için belediyeye gitmeyi teklif ettiğini, hep birlikte belediyeye gittiklerini, belediyede mağdurun sanık …’ya “Sen hani benim paramı verecektin, peşime adam takıyorsun” dediğini, buna karşılık sanık …’nın “Benim sana verecek param yok. Zaten alacağın kadar aldın, daha ne istiyorsun” dediğini, daha sonra belediyeden ayrıldıklarını, bir süre sonra sanık … ile kardeşi …..’nın yanına giderek mağdurun kaseti vermek istemediğini söylediklerini, bunun üzerine sanık …’nın “Bu …’nu vurun, sıkıntı yapacak” dediğini, kendilerinin de “Tamam vuralım da, bizim bu işten kârımız ne olacak” dediklerini, bu aşamada ….. ile sanık …’in pazarlık yaptığını ve bu iş için 300.000 Dolara anlaşma sağlandığını, anlaşma sağlandıktan sonra belediyeden ayrıldıklarını, mağduru…..’u takip etmesi için sanık … ve onun arkadaşı….’ı görevlendirdiklerini, olaydan bir gün önce silah temin edebilmek için sanık …’dan para istediklerini, sanık …’nın 700 dolar para verdiğini, silahların temininde sanık …’nın adamlarından…..’in kendilerine yardımcı olduğunu, olay günü sanık … ve onun arkadaşı….’ın mağdur …’un zabıta müdürlüğünde piknik yaptığını tespit ettiklerini, bu bilgi üzerine sanık …’a ait araçla zabıta müdürlüğüne gittiklerini, araçta sanıklar ….., Kemal ve kendisi olduğu halde beklemeye başladıklarını, sanık … ve….’ın mağdurun zabıta müdürlüğünden ayrıldığını bildirmeleri üzerine mağdurun aracını takibe aldıklarını, mağdurun yanında bulunan zabıta memurunu evine bırakacağını anlayınca mağdurun dönüş güzergahında araçlarını park ederek mağduru beklemeye başladıklarını, üzerlerinde bulunan silahlarını çıkardıklarını, o sırada elinde 9 mm çaplı silah bulunduğunu, sanık …’in elinde ise iki adet 7.65 mm çaplı silah bulunduğunu, mağdurun yanlarından araçla geçtiği sırada araca doğru ateş ettiklerini, sanık …’in aracın ön tekerlerine doğru kendisinin ise arka tekerlere doğru toplam yedi el ateşe ettiğini, daha sonra olay yerine geldikleri sanık …’e ait araca binerek olay yerinden ayrıldıklarını, sanık …’in olay yerine aracıyla kendilerini götürdüğünü ancak silah kullanmadığını, bu olayı gerçekleştirdikten sonra sanıklar ….. ve Kemal ile birlikte Afyonkarahisar’a gittiklerini, Afyonkarahisar’da iken sanık …’in sanık …’yı aradığını, para istediğini, sanık …’nın ilk önce “Niçin piçi öldürmediniz” diye bağırmaya başladığını, daha sonra “Birini göndereceğim, telefonla çok konuşmayın, dinleniyor” dediğini ve belediye de çalışan ….’ın telefonunu verdiğini, “Yusuf’la görüşün, buluşun, o size para getirecek” dediğini, aynı gün posta yoluyla dört yüz milyon para gönderdiğini, daha sonra Yalova’ya geçtiklerini, burada ….., …. ve İbrahim Karahor ile buluştuklarını, burada …..’nın kendilerine “Niye işi yarım bıraktınız, niçin öldürmediniz” diye kızdığını ve beş yüz milyon para verdiğini, bu görüşmeden sonra tekrar Afyonkarahisar’a gittiklerini, burada iken posta yoluyla sekiz yüz milyon daha para gönderdiklerini, bir süre Afyonkarahisar’da kaldıktan sonra Bursa’ya geldiklerini, burada tekrar sanık …’yı arayıp, para istediklerini, bunun üzerine sanık … “Ben savcıyı ayarladım, organizeye yakalanmadan İstanbul’a gelin, savcıya ifadenizi verin, avukat ayarladım” dediğini, buna karşılık kendilerinin “Bizim paramızı ver, paramızı vermezsen teslim olmayız” dediklerini, sanık …’nın “Silahları denize atın, ben sizi yurt dışına göndereceğim” dediğini, bunun üzerine İstanbul’a geldiklerini, sanık …’ya … olayı ile ilgili yaptıkları pazarlıklara ilişkin görüntü kayıtlarının olduğunu söylediklerini, hatta bu kayıtların bir örneğini sanık …’ya verdiklerini, parayı alabilmek için görüşmelere devam ettikleri sırada yakalandıklarını ifade vermiş,
Sanık …; suçlamayı kabul etmediğini, olaya katılmadığını, olay günü diğer sanık …’in kendisinden arabasını istediğini, nereye gittiğini bilmediğini, olayı gerçekleştirdikten sonra kendisini aradığını ve otobana çıkmasını istediğini, otobanda buluştuklarını, arabaya bindikten sonra olaydan haberdar olduğunu, birlikte Afyonkarahisar’a gittiklerini, ardından İzmir, Yalova, Afyonkarahisar ve Bursa’ya geçtiklerini, olayda aracının kullanılması nedeniyle diğer sanıklarla birlikte hareket etmek zorunda kaldığını savunmuştur,
Uyuşmazlığın sağlıklı şekilde çözülebilmesi ve sanıkların eylemlerinin isabetli olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle kasten öldürme suçunun nitelikli hali olan tasarlayarak işlenmesi ile tehdit suçu üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Tasarlayarak öldürme 5237 sayılı TCK’nun “Nitelikli hâller” başlıklı 82. maddesinde “(1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
…İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde kasten öldürme suçunun nitelikli halleri arasında sayılmıştır.
Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde “tasarlama” kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından soğukkanlılık ve planlama teorisi olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç; önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık; pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.
765 sayılı TCK’nun yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 gün ve 138-301 ile 03.12.2002 gün ve 247-414 sayılı kararlarıyla; “failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması halinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır” sonucuna ulaşıldığı gibi, 5237 sayılı TCK’nun konuya ilişkin maddesinin uygulanmasında da benzer ilkeler gözönünde bulundurulmuştur.
Bu bağlamda Ceza Genel Kurulu’nun 16.04.2013 gün ve 3-144, 26.06.2012 gün ve 67-258, 12.06.2012 gün ve 560-227, 25.01.2011 gün ve 122-7, 16.02.2010 gün ve 251-25 02.02.2010 gün ve 239-14 ile 15.12.2009 gün ve 200-290 sayılı kararlarında; “Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi geretiği” belirtilmiştir.
Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
Tehdit suçu ise 5237 sayılı TCK’nun 106. maddesinde;
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b)Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Kanun koyucu bu maddenin 2. fıkrasının (b) bendinde tehdidin mektupla veya özel işaretlerle işlenmesini suçun nitelikli halleri arasında kabul etmiş ve basit şekline göre daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasını öngörmüştür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. (M. E. Artuk, A.Gökçen, A.C.Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 2014, 14. bası, s.277).
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için de mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (Mojno, Ceza Kanunu Şerhi, Türk ve İtalyan Ceza Kanunları, Ankara 1978, C.II, s.127; A.P.Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 5. Bası, C.II, s.517 ve 873)
Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar 5237 sayılı TCK’nun 106. maddesinin gerekçesinde; “tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmıştır.
Öte yandan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesinde de; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur…” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesi gerekir ki buna sübjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini tespit için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
Uyuşmazlık konusu olayda suçun maddi unsurunu oluşturan eylemin ne olduğu konusunda bir tereddüt bulunmadığına göre; tespit edilen eylemin hangi suçu oluşturduğunun belirlenebilmesi, manevi unsurun, bir başka deyişle suç kastının açıkça ortaya çıkartılmasını gerekli kılmaktadır.
TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
Kast, insanın iç dünyası ile ilgili bir kavram olduğundan, kastın açıkça ifade edilmediği durumlarda, iç dünyaya ait bu olgunun dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak belirlenmesi yoluna gidilmektedir. Kişinin eyleminin, bir suçu oluşturup oluşturmadığının, oluşturuyorsa da hangi suçu oluşturduğunun tespiti için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Hakkında beraat kararı kesinleşen sanık …’nın bir bayanla cinsel ilişkiye girmesi için ortam hazırlayıp, bu süreci kayda alan mağdurun, cinsel ilişki görüntülerini kullanmak suretiyle sanık …’dan çok miktarda para alması üzerine, sanık …’nın azmettirmesiyle sanıkların mağduru öldürmek üzere aramaya başladıkları, mağdurun bulunduğu yerleri kendilerine bildirmeleri için arkadaşlarından yardım istedikleri, bu suretle mağdura ulaşıp sanık … adına geldiklerini söyleyip, kaseti vermesi konusunda tehdit ettikleri, kaseti vermediği takdirde mağduru öldüreceklerini açıkca ifade ettikleri, yine olaydan yaklaşık 20 gün önce sanıklarla birlikte hareket eden ancak kimliği tespit edilemeyen bir şahsın cadde üzerinde kendisine silah çekmesi üzerine mağdurun sanıklardan şikayetçi olduğu, olay günü de sanıkların mağdurun yerinin bildirilmesi için arkadaşlarından yardım istedikleri, bu kapsamda…..ve sanık …’in sanıklardan …..’i arayarak mağdurun yerini bildirdiği, sanıkların birlikte mağdurun bulunduğu yere gittikleri, ancak görülmemek için uzak bir mahalda bekleyip sanık …’in…..ve sanık …’den mağdurun piknik yaptığı yerden ayrıldığında bilgi vermesini istediği, tanığın mağdurun piknik yaptığı yerden ayrıldığının bildirilmesi üzerine mağduru takibe aldıkları, mağdurun yanında bir arkadaşı ile akaryakıt istasyonuna girdiği, burada eylemi gerçekleştirmeye niyetlenen sanıkların çevrede bulunan akaryakıt pompalarının ateş alabileceğinden endişe etmeleri nedeniyle bu kararlarından vazgeçtikleri, mağduru takibe devam ettikleri, mağdurun yanındaki arkadaşını evine bırakıp geri döneceğini anlayan sanıkların mağdurun geçeceği istikamete araçlarını park edip araçtan inerek ellerinde silahlarla beklemeye başladıkları, bir süre sonra aracıyla gelen mağduru görünce hep birlikte mağdurun aracına doğru ateş etmeye başladıkları, mağdurun silahlı şekilde sanıkları görünce aracında oturduğu koltuğu geriye doğru çekip başını eğmek suretiyle aracıyla zikzak yaparak çok hızlı şekilde olay yerinden uzaklaşmaya çalıştığı, bu arada sanıkların araca doğru toplam on altı el ateş ettikleri, bu atışların aracın arka bagaj, arka cam, sağ arka kelebek camına ve tavan döşemesine isabet ettiği, yapılan incelemede aracın bagaj bölümünde dört adet ve sağ arka köşede bir adet mermi giriş deliği ile aracın tavanında iki adet mermi çıkış deliği bulunduğu, bunun yanında arka cam ile sağ arka kelebek camının kırık olduğu, aracın içinde üç adet deforme olmuş mermi çekirdeği, yine aracın arka bölümde toprak zeminde bir adet deforme olmuş mermi çekirdeği ile çevrede toplam on altı adet boş kovan ele geçtiği, sanıkların olay yerinden kaçtıkları, yaklaşık kırk gün birlikte saklandıkları, bu süre içinde sanık … ve yakınları ile pekçok kez temas kurarak değişik miktarlarda para aldıkları anlaşılan olayda,
Mağdurun soruşturma aşamasında alınan ifadesi, bu ifadeyle örtüşen, birbirini doğrulayan, olayı en ince detayına kadar ortaya koyan, alındığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri uyarınca hükme esas alınmalarına herhangi bir hukuki engel bulunmayan sanık savunmaları, mağdur beyanı ile sanık savunmalarını doğrulayan maddi deliller, aşamalarda düzenlenen bilirkişi ve ekspertiz raporları ile tüm dosya kapsamından; hakkındaki beraat kararı kesinleşen ve suç tarihinde Sultanbeyli Belediye Başkanı olan sanık …’nın azmettirmesiyle sanıklar …, … ve Kemak İvak’ın mağdur …’nu tasarlayarak (taammüden) kasten öldürmeye teşebbüs ettiklerinin kabulü gerekmektedir.
Bu kabule göre, Özel Dairece sanıkların eylemlerinin silahla tehdit olarak nitelendirilip, sanıklar hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi isabetsiz olup gerek suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK, gerekse 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK hükümleri uyarınca tasarlayarak (taammüden) kasten öldürme suçu için öngörülen ceza miktarı ve buna bağlı olarak belirlenen dava zamanaşımı süreleri gözönüne alındığında, bu suç yönünden dava zamanaşımı gerçekleşmemiştir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Dairece sanıklar …, … ve …’ın mağdur …’na yönelik eylemleri nedeniyle verilen zamanaşımı nedeniyle bozma ve kamu davasının düşürülmesi kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının sanıklar …, … ve …’ın mağdur …’na yönelik eylemlerinin tasarlayarak (taammüden) kasten öldürme suçuna teşebbüs niteliğinde olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden, aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; “Sanıkların eylemlerinin silahlı tehdit suçunu oluşturduğu, bu nedenle itirazın reddine karar verilmesi gerektiği” görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.12.2011 gün ve 3271-8458 sayı ile verilen sanıklar …, … ve …’ın mağdur …’na yönelik eylemlerine ilişkin zamanaşımı nedeniyle bozma ve kamu davasının düşürülmesi kararının KALDIRILMASINA,
3- Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.10.2007 gün ve 513-326 sayılı hükmünün, sanıklar …, … ve …’ın mağdur …’na yönelik eylemlerinin genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçu olarak kabul edilmesi suretiyle kurulan hükümle sınırlı olarak, sanıkların eylemlerinin tasarlayarak (taammüden) kasten öldürme suçuna teşebbüs niteliğinde olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden, aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.