Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/113 E. 2014/120 K. 11.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/113
KARAR NO : 2014/120
KARAR TARİHİ : 11.03.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 07.02.2007
Sayısı : 353-38

6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık …’ın aynı kanunun 13/4, TCK’nun 62, 50 ve 52. maddeleri uyarınca hapis cezasından çevrilen 500 Lira ve doğrudan tayin olunan 375 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, TCK’nun 58. maddesi uyarınca sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına ilişkin, Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.02.2007 gün ve 353-38 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 27.02.2012 gün ve 4251-5911 sayı ile;
“Sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan tayin edilen adli para cezasının tutarına ve karar tarihinde yürürlükte olan 5219 sayılı Yasayla değişik CMUK’nun 305. maddesine göre hüküm, kesin nitelikte olup temyizi mümkün olmadığından, sanığın temyiz isteminin CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.04.2012 gün ve 163795 sayı ile;
“5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi anılan Kanunun birinci kitabının üçüncü kısmında ‘güvenlik tedbirleri’ başlığını taşıyan ikinci bölümünde yer aldığından, maddi ceza hukuku yanında bir güvenlik tedbiri olarak da düzenlendiğinden, uygulanması halinde kesin nitelikteki hükümlere temyiz edilebilirlik niteliği kazandıracağında kuşku bulunmamaktadır. Ceza Genel Kurulunun 08.12.2009 tarih 2008/2-241, 2009/286 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Somut olayımızda mahalli mahkemece sanık hakkında verilen karar kesin nitelikte görünse de, 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesinin uygulanması hükme her yönüyle temyiz edilebilirlik niteliği kazandırdığından, red kararının kaldırılarak hükmün esastan incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 14.12.2012 gün ve 27200-38232 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan hapis cezasından çevrilen 500 Lira ve doğrudan tayin edilen 375 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hakkında TCK’nun 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün temyizi kabil olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 305. maddesi uyarınca, ceza mahkemesince verilen hükümler temyiz kanun yoluna tâbidir.
Ancak yerel mahkeme hüküm tarihi itibarıyla;
1 – İkimilyar liraya kadar (ikibin lira-ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler,
2 – Yukarı sınırı onmilyar lirayı (onbin lira)geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3 – Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
Kesin olup, bu hükümler hakkında temyiz kanun yoluna başvurulamayacaktır.
647 sayılı Kanunun yürürlükte bulunduğu dönemde işlenen suçlar yönünden bu kanunun 4. maddesi uygulanmak suretiyle kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezalarının, anılan maddenin 4. fıkrasındaki; “Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” hükmü uyarınca, miktarına bakılmaksızın temyizi mümkün ise de; 647 sayılı Kanunun 4. maddesinde yer alan ve kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya veya maddede yazılı diğer tedbirlere çevrilmesine ilişkin olan bu ilkelere benzer düzenlemelere yer veren 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinde, “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir” hükmünün yer almasına karşın, “Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” hükmüne yer verilmemesi nedeniyle, gerek 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesi uyarınca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak hükmedilen, gerekse 52. madde uyarınca doğrudan hükmedilen ikimilyar liraya kadar (ikibin lira- iki milyar dahil) olan adli para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
“İkimilyar liraya kadar (ikibin lira-ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümlerin” temyiz edilemeyeceğine ilişkin 1412 sayılı CMUK’nun 305. maddesinin 2. fıkrasının 1. bendinin, Anayasa Mahkemesinin 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren 23.07.2009 gün ve 65–114 sayılı kararı ile iptal edilmesinden sonra verilen, ister hapis cezasından çevrilen, ister doğrudan hükmolunan adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin 14.04.2011 tarihine kadar hiçbir miktar gözetilmeksizin, 14.04.2011 gün ve 27905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 23. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 272. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde “hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen 3.000 Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı istinaf yasa yoluna başvurulamayacağı” şeklinde yapılan değişiklik ve aynı kanunun 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna eklenen, “bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz” şeklindeki geçici 2. madde gözönünde bulundurulduğunda, 14.04.2011 tarihinden sonra ise, ancak doğrudan hükmolunan 3.000 Türk Lirasından fazla adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin temyizinin mümkün hale geldiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Görüldüğü gibi kanunumuzun temyiz edilebilirlik için aradığı ilk şart verilen kararın hüküm niteliğinde olmasıdır.
5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde ise; beraat, ceza verilmesine yer olmadığına, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi kararlarının hüküm olduğu belirtilmiş, maddenin son fıkrasında ise; “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı”nın da kanun yolu bakımından hüküm sayılacağı vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme şartları da maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 6. fıkrada; “Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine” hükmolunacağı belirtilmiştir.
5237 sayılı TCK’nun 2. maddesinde güvenlik tedbirleri yönünden de kanunilik ilkesinin geçerli olduğu vurgulandıktan sonra, 53 ila 60. maddeler arasında “Güvenlik Tedbirleri” düzenlenmiştir. Kanunun 53. maddesinde “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma”, 54. maddede “Eşya müsaderesi”, 55. maddede “Kazanç müsaderesi”, 56. maddede “Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri”, 57. madde de “Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri”, 59. maddede “Sınır dışı edilme” ve 60. maddesinde ise “Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri” ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Bunun yanında güvenlik tedbirleri anılan maddelerde sayılanlarla sınırlı olmayıp, özel kanunlarda da kanunilik ilkesine uyulmak şartıyla farklı güvenlik tedbirlerine yer verilmesi mümkündür.
5237 sayılı TCK’nda yaptırım olarak cezalar ve güvenlik tedbirlerine yer verilmiş olup, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde de güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm sayılacağı açıkça belirtilmek suretiyle, tedbir kararlarının da temyiz yeteneğinin bulunduğu ortaya konulmuştur. Bu nedenle, gerek mahkûmiyete ek, gerekse bağımsız olarak hükmedilen güvenlik tedbirleri, kesin nitelikteki hükümlere de her yönüyle temyiz edilebilirlik niteliği kazandıracaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında adli para cezalarının yanında ayrıca hükmolunan tekerrür konusu, 5237 sayılı TCK’nun, birinci kitabının üçüncü kısmında, “güvenlik tedbirleri” başlığını taşıyan ikinci bölümünde düzenlenmiş olup, kanunun 58. maddesinde mükerrirler hakkında, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceği öngörülmüştür. Tekerrür hükmünün maddi ceza hukuku yönü bulunsada bir güvenlik tedbiri olarak düzenlendiğinde de şüphe bulunmamaktadır. Bu nedenle, sanık hakkında kesin nitelikteki adli para cezasının yanında güvenlik tedbiri niteliğindeki mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına da karar verilmesi karşısında, hükmün temyizi mümkündür.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.10.2010 gün ve 183-186 ile 08.12.2009 gün ve 241-286 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin temyiz isteminin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına, dosyanın esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; “Yerel mahkeme hükmünün temyizi kabil olmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği” görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 27.02.2012 gün ve 4251-5911 sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, esastan incelenmesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.03.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.