Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/108 E. 2013/359 K. 09.07.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/108
KARAR NO : 2013/359
KARAR TARİHİ : 09.07.2013

Tebliğname : 2012/115145
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 10. Asliye Ceza
Günü : 29.02.2012
Sayısı : 748-103
6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık U. A..ın aynı kanunun 13/1 ve 765 sayılı TCK’nun 36. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 489 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve müsadereye ilişkin, Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.12.2005 gün ve 404-1149 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 10.04.2008 gün ve 4441-3751 sayı ile;
“Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması zorunluluğu” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkeme tarafından 18.11.2008 gün ve 334-711 sayı ile; sanığın 6136 sayılı Kanunun 13/1 ve 765 sayılı TCK’nun 36. maddesi uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 450 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve müsadereye karar verilmiş, sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 20.10.2011 gün ve 2079-11380 sayı ile;
“5237 sayılı TCK.nun 7. maddesinde suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunlar uygulanır ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesinde de ‘lehe olan hükmü önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir’ hükmü karşısında; 5237 sayılı TCK.nun 62. maddesi hükmü 765 sayılı TCK.nun 59. maddesine göre lehe bir düzenleme kabul edilerek ve 5237 sayılı TCK. nun 51. maddesinin, 647. sayılı Yasanın 6. maddelerine göre lehe erteleme koşulları taşıdığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 29.02.2012 gün ve 748-103 sayı ile;
“…Çünkü verilen mahkumiyet kararında 765 sayılı TCK’nun 59. maddesi ile 647 sayılı Yasanın 6. maddeleri uygulanmadığı gibi bu konuda bir değerlendirme ve irdeleme de yapılmamıştır.
Durum böyle iken ve bu yasa maddelerinin uygulanması yargılanan kişinin talebine bağlı iken ve yargılama tarihindeki uygulama bu şekilde iken dosya içeriği ile uygun olmayan yasa maddeleri tekrarlanarak kararın bozulması mahkememizce doğru bulunmamıştır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 03.09.2012 gün ve 115145 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında lehe kanun değerlendirilmesi yapılmasına gerek olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK’nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 104/2. maddesi uyarınca kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 gün ve 655-1823 sayılı kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı ruhsatsız silah taşıma suçuna 6136 sayılı Kanunun 13/1. maddesinde bir seneden üç seneye kadar hapis ve adli para cezası öngörülmüştür. 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 14.03.2005 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 29.02.2012 tarihinden sonra, ancak dosyanın henüz Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce 14.09.2012 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, 765 sayılı TCK’nun 36/2. maddesindeki; “Kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması ve satılması cürüm veya kabahat teşkil eden eşya bir ceza mahkumiyeti olmasa ve faile ait bulunmasa bile mutlaka zabıt ve müsadere olunur” hükmü uyarınca suç tarihinde sanıkta yakalanarak el konulan, ruhsatsız olarak taşınması ve bulundurulması suç teşkil eden adli emanete kayıtlı ruhsatsız tabanca, şarjör ve bir adet boş kovanın müsaderesine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine ve adli emanete kayıtlı olan ruhsatsız tabanca, şarjör ve bir adet boş kovanın 765 sayılı TCK’nun 36/2. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.02.2012 gün ve 748-103 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Adli emanetin 2005/1307 sırasında kayıtlı M002244 seri numaralı ruhsatsız tabanca, şarjör ve bir adet boş kovanın 765 sayılı TCK’nun 36/2. maddesi uyarınca MÜSADERESİNE,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.07.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.