YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/1518
KARAR NO : 2013/354
KARAR TARİHİ : 09.07.2013
İtirazname : 2010/113159
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANTALYA 3. Asliye Ceza
Günü : 13.11.2009
Sayısı : 203-1505
Mühür bozma ve hırsızlık suçlarından açılan kamu davasında, aynı fiil nedeniyle sanık hakkında açılmış bir başka dava bulunduğundan bahisle 5271 sayılı CMK’nun 223/7. maddesi gereğince davanın reddine ilişkin, Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.11.2009 gün ve 203-1505 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 02.02.2012 gün ve 381-1934 sayı ile; onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.04.2012 gün ve 113159 sayı ile;
“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223. maddesinin 7. fıkrasında aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa, davanın reddine karar verileceği belirtilmiştir. Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/203 esas sayılı dosyasının 13.11.2009 tarihli duruşmasında 31.03.2004 tarihli tutanak için sanık U. T..hakkında elektrik hırsızlığı ve mühür bozma suçlarından Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1895 esasına kayıtlı kamu davasının açıldığı ve yargılamanın halen devam ettiği hususunun tutanağa geçirilip, mükerrer dava açılması nedeniyle aynı oturumda davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Sanığın üzerine atılı elektrik hırsızlığı ve mühür bozma suçlarının işleniş tarihine göre dava zamanaşımı süresi yönünden 765 sayılı TCK’nun sanık lehine olduğunda bir tereddüt yoktur. 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddeleri gereğince sanığın üzerine atılı elektrik enerjisi hakkında hırsızlık ve mühür bozma suçları yönünden kesintili dava zamanaşımı süresi 7 yıl 6 aydır. Bu süre dolduğu takdirde, dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle açılan davanın 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddesi gereğince düşürülmesine karar verilmesi gerekir.
Mükerrer dava açılması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi durumunda bu dava yönünden zamanaşımı süresinin işlemeyeceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi durumunda, temyiz inceleme aşamasında dava zamanaşımı süresi dolduğu takdirde davanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi Yargıtay Dairelerinin yerleşmiş uygulamalarındandır. Bu duruma örnek olarak Yüksek Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 19.01.2010 gün ve 2009/49135 esas-2010/391 karar, 04.10.2010 gün ve 2010/18543 esas-2010/27315 karar, 22.11.2010 gün ve 2009/24379 esas-2010/31316 karar, 24.05.2011 gün ve 2009/47998 esas-2011/11182 karar, 03.10.2011 gün ve 2010/18887 esas-2011/35141 karar, Yüksek Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 17.03.2011 gün ve 2011/490 esas-2011/3606 karar, Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 27.09.2011 gün ve 2011/9658 esas-2011/16531 karar, 19.10.2011 gün ve 2009/24480 esas- 2011/17877 karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 29.09.2011 gün ve 2011/8661 esas- 2011/21295 karar, 06.10.2011 gün ve 2011/8477 esas-2011/21691 karar, 11.11.2011 gün ve 2011/8758 esas-2011/23396 karar sayılı ilamları gösterilebilir.
Yukarıda belirtilen Yüksek Yargıtay Dairelerinin ilamları ve mükerrer dava açılması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi durumunda bu dava yönünden zamanaşımı süresinin işlemeyeceğine ilişkin yasal bir düzenlemenin bulunmaması hususları dikkate alındığında sanık hakkındaki davanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi gerektiği”görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 21.11.2012 gün ve 23562-46433 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinin 31.03.2004 olduğu somut olayda, sanık hakkında mühür bozma ve hırsızlık suçlarından açılan kamu davasının, aynı olay nedeniyle açılmış bir başka dava olduğundan bahisle yerel mahkeme tarafından reddine ilişkin kararın Özel Dairece inceleme tarihinde dava zamanaşımının dolduğundan bahisle düşmesine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğinden; sanık hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 13.02.2008 gün ve 1488 sayılı iddianamesi ile 31.03.2004 tarihinde işlediği iddia olunan mühür bozma ve elektrik enerjisi hırsızlığı suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılamasında yerel mahkemece, sanık hakkında aynı eylem nedeniyle Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1895 sayılı dosyasında görülmekte olan bir başka dava bulunduğundan bahisle 5271 sayılı CMK’nun 223/7. maddesi gereğince davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi yapılabilmesi için bir takım “olmazsa olmaz” (sine qua non) şartlar aranır. Muhakeme yapılmasına engel olan bu şartlardan birisi “Non bis in idem” olarak ifade edilen, hüküm veya açılmış dava bulunmamasıdır.
Kanunlarda açıkça yazılı olmadan da yaşayan bir hukuk normu olarak uygulanan, doktrinde de kabul olunan ve muhakeme hukukunun ana ilkelerinden olan “Non bis in idem” ilkesi 1412 sayılı CMUK’nun 253. maddesinin üçüncü fıkrasında; “Aynı konuda, aynı sanık için evvelce verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava var ise davanın reddine karar verilir”, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nun “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223. maddesinin yedinci fıkrasında ise; “Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık hakkında önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilecektir.
“Non bis in idem” ilkesine uluslararası sözleşmelerde de yer verilmiş olup, konu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 7 numaralı Ek Protokolünün “Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı” başlıklı 4. maddesinin ilk fıkrasında; “Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulune ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkum edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkum edilemez” şeklinde ifade edilmiştir.
Bir diğer muhakeme şartı ise dava zamanaşımının gerçekleşmemiş olmasıdır. Buna göre dava zamanaşımının gerçekleşmiş olması ceza muhakemesi yapılabilmesine engel nedenlerden biridir. Dolayısıyla 5237 sayılı TCK’nun 66. maddesinde belirtilen sürelerin gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilmelidir. Nitekim bu husus 5271 sayılı CMK’nun “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223. maddesinin sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde; “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir” şeklinde ifade edilmiştir.
Bu genel açıklamalardan sonra, uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için, bu iki muhakeme şartının gerçekleşmediği, diğer bir anlatımla, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava bulunduğu ve aynı zamanda dava zamanaşımının da gerçekleştiği bir durumda, davanın reddine mi, yoksa zamanaşımı dolduğundan bahisle düşmesine mi karar verileceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir filinden dolayı yargılanan kişinin aynı fiil nedeniyle tekrar yargılanmayacağını bilmesi kişi için bir güvence olup, bu güvence hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Dolayısıyla bu güvencenin hayata geçirilebilmesi için, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava bulunduğu takdirde, mükerrer yargılama yapılmasının engellenmesi amacıyla dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın, davanın reddine karar verilmelidir.
Diğer taraftan, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit için eylemin nitelendirmesi gerekeceğinden, davanın esasına girilmesi gerekmektedir. Oysa aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava bulunduğunun tespiti halinde, davanın esasına girilmeksizin davanın reddine karar verileceğinden, bu durumda artık dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmayacaktır.
Kesin hükmün otoritesinin sağlanması ve aynı eylem nedeniyle iki farklı karar verilmek suretiyle çelişkiye neden olunmasının engellenmesi için, davanın reddi kararının verilmesini gerektiren hallerde, dava zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle düşme kararı verilmeyip, daha lehe olan davanın reddi kararı verilmelidir.
Nitekim öğretide de; “Gerçekleşmemesi sadece muhakemenin tekrarlanmasına engel olan şart söz konusu ise, muhakeme şartının bulunmadığı görülünce açılan dava kabul edilmemeli, edilmişse sonradan reddolunmalıdır. İlk davanın görülmesinde durma ve düşme ile meseleyi halletmek kabil olduğu halde, tekrarlama da şartın gerçekleşmesi imkanı bulunmadığından düşme kararı verilmesi gerekecekse de bu karar ilk yapılan muhakemeye tesir edebileceğinden, dava önce kabul edilmemeli, edilmişse reddolunmalıdır.” (Kunter-Yenisey, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onuncu Baskı, s.75) şeklinde ifade edilen görüşle, davanın reddi kararı verilmesi gereken bir halde, düşme kararı verilemeyeceği belirtilmiştir.
Öte yandan, hüküm veya açılmış dava bulunmamasının ve dava zamanaşımının gerçekleşmemiş olmasının her ikisi de ceza muhakemesi yapılabilmesi için gerekli olan şartlardan ise de, hüküm veya açılmış dava bulunmaması öncelikle bir dava şartı olduğundan, yargılama şartı olan dava zamanaşımının gerçekleşmemiş olması kuralından önce uygulanması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında aynı eylem nedeniyle Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1895 sayılı dosyasında görülmekte olan bir başka dava bulunduğundan bahisle, 5271 sayılı CMK’nun 223/7. maddesi gereğince davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının, Özel Daire tarafından inceleme tarihi itibariyle dava zamanaşımının dolup dolmadığı değerlendirilmeksizin onanmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve üç Genel Kurul Üyesi ise; itirazın kabulü gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.07.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.