Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2012/1377 E. 2013/382 K. 17.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/1377
KARAR NO : 2013/382
KARAR TARİHİ : 17.09.2013

Hakaret suçundan sanığın TCK’nun 125/1, 43/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Bitlis Sulh Ceza Mahkemesince verilen 26.09.2007 gün ve 113-124 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 29.12.2011 gün ve 1195-43015 sayı ile;
“Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Daha önce hapis cezası ile mahkûmiyeti bulunmayan sanık hakkında tayin olunan cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken 5237 sayılı TCK’nın 51/1. maddesinde belirtilen ‘suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlığını’ içerir yasal ve yeterli gerekçe gösterilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.03.2012 gün ve 80991 sayı ile;
“TCK’nun 51/1-b maddesinde ‘suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması’ halinde cezanın ertelenebileceği düzenlenmiştir. Hükümlü sabıkalı olup tüm dosya içeriğinde ve hükmün gerekçesinde yerel mahkemece cezanın ertelenmesi yönünde kanaatin oluştuğuna dair veri yoktur. Ertelenmemesi yerindedir. Ayrıca yerel mahkeme hüküm fıkrasında sanığa ilişkin olumsuz gözlemine yer vermiş olup, TCK’nun 50, 62 ve CMK’nun 231. maddelerini de uygulamamıştır” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak, yerel mahkeme hükmünün onanması isteminde bulunmuştur.
CMK’nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 01.11.2012 gün ve 23504-44876 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmemesi üzerine dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın zincirleme şekilde hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilen, suçun sübutu ile eylemin vasıflandırılmasında anlaşmazlık ve bu kabulde de dosya kapsamı itibarıyla herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sabıka kaydında kesin nitelikteki adli para cezasına ilişkin bir mahkumiyeti bulunan sanık hakkında hükmolunan 3 ay 22 gün hapis cezasının ertelenmemesine yönelik olarak gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olup olmadığının tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Öğretmen olan ve daha önce aynı mağdura karşı benzer bir yöntemle işlediği hakaret suçundan kesin nitelikte adli para cezasına ilişkin mahkûmiyeti bulunan sanığın; eski eşi olan mağdur ile mahkeme kararıyla boşandıklarını, kendisini çocuğu ile görüşebilmek amacıyla telefonla aramış olabileceğini, ancak hakaret etmediğini, aradığı iddia olunan tarihten sonra oğlu ile birlikte şikâyetçinin evinde kaldığını, şikâyetçinin babasının evine gittiğini, hakarette bulunmuş olması halinde şikâyetçinin evinde kalmasına izin vermeyeceğini, suçlamaları ve sorumluğu kabul etmediğini, uzlaşmak istemediğini beyan ettiği,
Yerel mahkemece kararın gerekçe bölümünde hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmemesi ve ertelenmemesine yönelik olarak; “sanığın geçmişi, sabıkalı oluşu, suçun işlenmesindeki özellikler karşısında, hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına”, hüküm fıkrasında ise; “sanığa verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemekten çekineceği hususunda mahkememizde olumlu kanaat hâsıl olmadığından, takdiren ertelenmesine yer olmadığına” şeklinde açıklamalarda bulunulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Türk Ceza Kanununun “Hapis Cezasının Ertelenmesi” başlıklı 51. maddesi uyarınca; “İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır, ancak erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir. …”
Maddede iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezalarının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını ikmal etmiş olanlar bakımından bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine yasal engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek bulunmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hallerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup, hapis cezasından çevrilen veya doğrudan hükmolunan adli para cezalarının ertelenmesine imkân bulunmamaktadır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 07.06.1976 gün ve 4-3 sayılı kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere erteleme; cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal bir kişiselleştirme müessesesidir. Cezanın ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçe sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir şekilde yasal, yeterli ve dosya içeriği ile de uyumlu bulunmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşımaktadır.
Zira yasal, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme isteminin reddine karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, cezaların şahsileştirilmesi ilkesine aykırı olup, uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir. Bu durum karşısında cezaların ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin takdir, mutlaka olayla ve dosya muhtevası ile uyumlu olmalı, hâkim soyut düşüncelerine değil, somut nedenlere dayanmalı ve sanığın yargılama sürecindeki davranışları göz önünde bulundurularak gelecekteki hayat süreci sezilmeli, tekrar suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat buna göre belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece sanık hakkındaki cezanın ertelenmemesine yönelik olarak sabıkalı oluşuna da dayanılması, sanığın eski mahkumiyetine konu ilamın ertelemeye engel olmaması nedeniyle isabetli değil ise de, yargılama sürecinde pişmanlığını gösteren herhangi bir ifade ya da olumlu davranışı dosyaya yansımayan, kanuni olarak ertelemeye engel olmamakla birlikte sabıka kaydında aynı mağdura karşı benzer yöntemle işlemiş olduğu hakaret suçuna ilişkin mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında, cezanın ertelenmemesine ilişkin olarak sabıkalı oluşu dışında; “hapis cezasının ertelenmesi halinde ileride suç işlemekten çekineceği hususunda mahkememizce olumlu kanaat hâsıl olmadığından ertelenmesine yer olmadığına” şeklinde gösterilen gerekçenin dosya muhtevasına uygun, denetime elverişli, yasal ve yeterli olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan on dört Genel Kurul Üyesi ise; itirazın reddi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 29.12.2011 gün ve 1195-43015 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Usul ve kanuna uygun bulunan Bitlis Sulh Ceza Mahkemesinin 26.09.2007 gün ve 113-124 sayılı hükmünün ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
Hakaret suçundan sanığın TCK’nun 125/1, 43/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Bitlis Sulh Ceza Mahkemesince verilen 26.09.2007 gün ve 113-124 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 29.12.2011 gün ve 1195-43015 sayı ile;
“Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Daha önce hapis cezası ile mahkûmiyeti bulunmayan sanık hakkında tayin olunan cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken 5237 sayılı TCK’nın 51/1. maddesinde belirtilen ‘suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlığını’ içerir yasal ve yeterli gerekçe gösterilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.03.2012 gün ve 80991 sayı ile;
“TCK’nun 51/1-b maddesinde ‘suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması’ halinde cezanın ertelenebileceği düzenlenmiştir. Hükümlü sabıkalı olup tüm dosya içeriğinde ve hükmün gerekçesinde yerel mahkemece cezanın ertelenmesi yönünde kanaatin oluştuğuna dair veri yoktur. Ertelenmemesi yerindedir. Ayrıca yerel mahkeme hüküm fıkrasında sanığa ilişkin olumsuz gözlemine yer vermiş olup, TCK’nun 50, 62 ve CMK’nun 231. maddelerini de uygulamamıştır” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak, yerel mahkeme hükmünün onanması isteminde bulunmuştur.
CMK’nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 01.11.2012 gün ve 23504-44876 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmemesi üzerine dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın zincirleme şekilde hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilen, suçun sübutu ile eylemin vasıflandırılmasında anlaşmazlık ve bu kabulde de dosya kapsamı itibarıyla herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sabıka kaydında kesin nitelikteki adli para cezasına ilişkin bir mahkumiyeti bulunan sanık hakkında hükmolunan 3 ay 22 gün hapis cezasının ertelenmemesine yönelik olarak gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olup olmadığının tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Öğretmen olan ve daha önce aynı mağdura karşı benzer bir yöntemle işlediği hakaret suçundan kesin nitelikte adli para cezasına ilişkin mahkûmiyeti bulunan sanığın; eski eşi olan mağdur ile mahkeme kararıyla boşandıklarını, kendisini çocuğu ile görüşebilmek amacıyla telefonla aramış olabileceğini, ancak hakaret etmediğini, aradığı iddia olunan tarihten sonra oğlu ile birlikte şikâyetçinin evinde kaldığını, şikâyetçinin babasının evine gittiğini, hakarette bulunmuş olması halinde şikâyetçinin evinde kalmasına izin vermeyeceğini, suçlamaları ve sorumluğu kabul etmediğini, uzlaşmak istemediğini beyan ettiği,
Yerel mahkemece kararın gerekçe bölümünde hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmemesi ve ertelenmemesine yönelik olarak; “sanığın geçmişi, sabıkalı oluşu, suçun işlenmesindeki özellikler karşısında, hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına”, hüküm fıkrasında ise; “sanığa verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemekten çekineceği hususunda mahkememizde olumlu kanaat hâsıl olmadığından, takdiren ertelenmesine yer olmadığına” şeklinde açıklamalarda bulunulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Türk Ceza Kanununun “Hapis Cezasının Ertelenmesi” başlıklı 51. maddesi uyarınca; “İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır, ancak erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir. …”
Maddede iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezalarının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını ikmal etmiş olanlar bakımından bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine yasal engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek bulunmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hallerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup, hapis cezasından çevrilen veya doğrudan hükmolunan adli para cezalarının ertelenmesine imkân bulunmamaktadır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 07.06.1976 gün ve 4-3 sayılı kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere erteleme; cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal bir kişiselleştirme müessesesidir. Cezanın ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçe sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir şekilde yasal, yeterli ve dosya içeriği ile de uyumlu bulunmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşımaktadır.
Zira yasal, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme isteminin reddine karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, cezaların şahsileştirilmesi ilkesine aykırı olup, uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir. Bu durum karşısında cezaların ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin takdir, mutlaka olayla ve dosya muhtevası ile uyumlu olmalı, hâkim soyut düşüncelerine değil, somut nedenlere dayanmalı ve sanığın yargılama sürecindeki davranışları göz önünde bulundurularak gelecekteki hayat süreci sezilmeli, tekrar suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat buna göre belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece sanık hakkındaki cezanın ertelenmemesine yönelik olarak sabıkalı oluşuna da dayanılması, sanığın eski mahkumiyetine konu ilamın ertelemeye engel olmaması nedeniyle isabetli değil ise de, yargılama sürecinde pişmanlığını gösteren herhangi bir ifade ya da olumlu davranışı dosyaya yansımayan, kanuni olarak ertelemeye engel olmamakla birlikte sabıka kaydında aynı mağdura karşı benzer yöntemle işlemiş olduğu hakaret suçuna ilişkin mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında, cezanın ertelenmemesine ilişkin olarak sabıkalı oluşu dışında; “hapis cezasının ertelenmesi halinde ileride suç işlemekten çekineceği hususunda mahkememizce olumlu kanaat hâsıl olmadığından ertelenmesine yer olmadığına” şeklinde gösterilen gerekçenin dosya muhtevasına uygun, denetime elverişli, yasal ve yeterli olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan on dört Genel Kurul Üyesi ise; itirazın reddi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 29.12.2011 gün ve 1195-43015 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Usul ve kanuna uygun bulunan Bitlis Sulh Ceza Mahkemesinin 26.09.2007 gün ve 113-124 sayılı hükmünün ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.09.2013 günü yapılan ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 24.09.2013 tarihinde yapılan ikinci oturumda oy çokluğuyla karar verildi.
günü yapılan ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 24.09.2013 tarihinde yapılan ikinci oturumda oy çokluğuyla karar verildi.