Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2012/1343 E. 2013/404 K. 01.10.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/1343
KARAR NO : 2013/404
KARAR TARİHİ : 01.10.2013

6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık Mehmet E.’nin aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.11.2007 gün ve 1470-949 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 22.02.2010 gün ve 3965-2448 sayı ile;
“1- Temel cezanın alt sınırın üzerinden belirlenmesi sırasında TCK’nun 3/1. maddesinde yer alan ‘suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı cezaya hükmolunur’ şeklindeki ‘orantılılık ilkesi’ gözetilmeden ve somut gerekçeye de yer verilmeden yazılı biçimde ceza tayini,
2- 5252 sayılı Yasanın 5/2. madde ve fıkrası uyarınca suç tarihi itibariyle hükmolunan temel adli para cezasının 450 Türk Lirasından fazla olmayacağının gözetilmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
İki numaralı bozma nedenine uyan yerel mahkemece 17.06.2010 gün ve 418-491 sayı ile; “aşağı hadden uzaklaşılarak hapis cezası belirlenmesi gerektiği” gerekçesiyle bir numaralı bozma nedenine direnilerek, sanığın 6136 sayılı Kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu hükmünde sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istekli 29.03.2012 gün ve 315009 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle 2 yıl hapis olarak belirlenmesinin isabetli olup olmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay günü Mersin Cumhuriyet Meydanında bulunan Atatürk Parkından geçen vatandaşların park içindeki çiçek satıcılarının çiçeklerin altında kanun dışı maddeler bulundurduklarını ihbar etmeleri üzerine kimlik kontrolü yapan kolluk görevlilerince park içinde çiçek satan sanığın kimliğinin kontrol edildiği, sanığın şüpheli hareketlerde bulunması nedeniyle içinde çiçekler bulunan vazonun kontrol edildiği, bu kontrol sırasında vazo içerisinde suça konu Voltran marka, 9 mm., namlusu değiştirilmiş, kuru sıkıdan dönüştürülmüş tabancanın görüldüğü ve elkonulduğu,
Ekspertiz raporunda; silahın 9 mm çapında ses fişeklerinden tadil edilmiş, yasak niteliğe haiz fişekleri de atabilen Voltran marka, 88 model yarı otomatik tabanca olduğu, gaz ayırıcı parçasının çıkartılarak namlusunun boru tipi namlu haline getirildiği, horozunun ateşleme iğnesine darbe uyguladığı bölümden aşınarak çukurlaştığı ve fişek yatağındaki fişeği patlatmak istendiğinde horozun ateşleme iğnesine yeterli darbe yapamadığı ve çapına uygun fişekleri patlatamadığı, ancak bir silah ustasının basit-aletli müdahalesi ile belirtilen arızasının giderilmesi halinde yasak niteliğe haiz olacağının belirtildiği,
Sanığın savunmasında, suça konu silahı çöpten bulduklarını söyleyen kişilerden 40 Liraya satın aldığını, bu kişilerin kendisine silahın kuru sıkı olduğunu söylediklerini, silahın gerçek silah olduğunu bilmediğini ifade ettiği,
Adli sicil kaydına göre bir adet geçmiş hükümlülüğü bulunan sanığın, Erdemli Sulh Ceza Mahkemesinin 20.11.2003 gün ve 124-910 sayılı kararı ile hırsızlık suçundan 218.070.000 Lira para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 27.05.2004 tarihinde kesinleştiği ve cezanın 16.07.2004 tarihinde infaz edildiği,
Sanık hakkında temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşma gerekçesinin “sanığın çok sayıda sabıkalı olmasına rağmen suç işlemekteki kararlı tutumu, olaydan önceki ve sonraki davranışları” şeklinde açıklandığı,
Anlaşılmaktadır.
Sanığa atılı ruhsatsız silah taşıma suçu, 6136 sayılı Kanunun 13. maddesinin birinci fıkrasında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adli para cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmıştır.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler 5237 sayılı TCK’nun 61/1. maddesinde;
“(1) Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler”şeklinde hüküm altına alınmıştır.
5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Öte yandan, sanığın adli sicil kaydında geçmiş hükümlülüklerinin bulunması, şartlarının varlığı halinde tekerrür uygulamasında dikkate alınabilecek bir husus olup, TCK’nun 61. maddesinde sayılan temel cezanın belirlenmesi kıstasları arasında bulunmadığından, alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kullanılamayacaktır.
Bununla birlikte, 6136 sayılı Kanun hükümlerine aykırı şekilde ateşli silahları satın alma, taşıma ve bulundurma suçunun konusunu oluşturan silah sayısı aynı kanunun 13. maddesinde özel bir alt sınırdan uzaklaşma nedeni olarak düzenlenmemiş ise de, Yargıtayın istikrarlı uygulamalarına göre suça konu silah sayısının birden fazla olması teşdit nedenleri arasında kabul edilmektedir. Suça konu silahın bir tane olması durumlarında ise silahın olayda kullanılış şekli ve niteliği itibarıyle özellik arz eden bir husus bulunmadığı takdirde, temel cezanın alt sınırdan belirlenmesi gerektiği sürdürülen bir uygulamadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Olay günü Mersin Atatürk Parkı içinde kimlik kontrolü yapan kolluk görevlilerinin çiçek satan sanıktan şüphelenmeleri üzerine elindeki vazoyu kontrol etmeleri sonucu yargılama konusu silahı ele geçirdikleri olayda, sanıkta bir adet silah ele geçmiş olması, silahın ele geçiriliş şekli ve niteliği dikkate alındığında, yerel mahkemece temel ceza belirlenirken, “sanığın çok sayıda sabıkalı olmasına rağmen suç işlemekteki kararlı tutumu, olaydan önceki ve sonraki davranışları” şeklinde kullanılan alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi TCK’nun 61. maddesi anlamında kanuni, yeterli ve dosya kapsamına uygun olmayıp, aynı kanunun 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, temel cezanın TCK’nun 61. maddesinde belirtilen ilkeler ve aynı kanunun 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesi dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Yerel mahkemece uygulamasına karar verilen temel adli para cezasının fazla belirlenmesine ilişkin bozma nedeniyle dosyanın bu aşamada Özel Daireye gönderilmesine gerek bulunmamaktadır.
Yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması gerektiği yönünde oy kullanan Genel Kurul Üyesi H. Aşaner; “yerel mahkeme direnme hükmünün gerekçe içermediğinden bahisle bozulması gerektiği” yönünde farklı görüş açıklamıştır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Genel Kurul Üyesi ise; “yerel mahkeme direnme hükmünün isabetli olduğu” görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2010 gün ve 418-491 sayılı direnme hükmünün temel cezanın TCK’nun 61. maddesinde belirtilen ilkeler ve aynı kanunun 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesi dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.10.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.