Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2012/1290 E. 2013/35 K. 05.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/1290
KARAR NO : 2013/35
KARAR TARİHİ : 05.02.2013

Nitelikli yağma ve tehdit suçlarından sanık M.. K..’ın eylemlerinin bütün halinde zincirleme şekilde tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK’nun 106/2-a, 43/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.04.2008 gün ve 102-50 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 14.10.2009 gün ve 23080-13270 sayı ile;
“…Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Yakınanın şoförlüğünü yaptığı taksiye saat 01.00 sıralarında müşteri olarak binerek seyir halinde bulundukları sırada otomobili bir büfenin önünde durduran sanığın, taksimetre çalıştığı halde kendisini bekleyen yakınanı taksi ücretini ödememek için bıçakla tehdit etmesi eyleminin 5237 sayılı TCY’nın 149/1-a-h maddesine uyan nitelikli yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden suçun hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde uygulama yapılması,
2- Kasten işlemiş olduğu suçtan, hapis cezasıyla mahkumiyetinin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCY’nın 53/1. maddesinin c bendinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, yalnızca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliklerinden 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 03.02.2010 gün ve 352-16 sayı ile;
“Sanığın mağdurun ticari aracına binerek daha sonra araçtan indiği sırada kendisinden taksi ücretini isteyen yakınanı bıçakla tehdit ettiği anlaşılmaktadır. Eylemin bu kısmı yağma suçunu oluşturmaz. Yağma suçunun unsurlarından biri olan tehdit taşınır mal ya da paranın zilyedine ya da olay yerinde bulunan kimseye veya bunlara etkili 3. kişilere yapılmalıdır. Yağma suçunda yağmalanmak istenen taşınır mal ya da paranın zilyedi tehdide maruz kalan kimsedir. Yani mağdurdur. Mağdur yağmalanmak istenen malın asli veya feri zilyedidir. Suçun mağduru mal ya da paranın sahibi olabileceği gibi suç yerinde bulunan bir başkası da olabilir. Sanık cebir veya tehdit ile mağduru mal ya da parayı teslime veya malın fail tarafından alınmasına engel olmamaya zorlanmaktadır. Yağmalanmak istenen mal ya da para yağmalandığı ana kadar mağdurun veya mağdura eşlik eden birinin veya bunlara etkili 3. kişidir. Maddi olayda sanık mağduru para vermeye zorlamamaktadır. Tam aksine para sanıkta olup bu parayı istememesi için mağduru tehdit etmektedir. Daha sonra da bu eylemi nedeniyle şikayette bulunan mağduru bu kez yenilenen bir kasıtla karakolda yaptığı şikayet nedeniyle tehdit etmiş, aynı suç işleme kararının etkisi ile mağduru zincirleme olarak silahtan sayılan bıçakla tehdit etmiştir. Bu durumda sanığın her iki yerdeki tehdidi yağma veya yağmaya teşebbüs olmayıp sadece tehdit fiilinden ibarettir” gerekçesiyle direnerek, TCK’nun 53. maddesine ilişkin uygulamasını düzeltmek suretiyle ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.10.2012 gün ve 205887 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Nitelikli yağma ve tehdit suçlarından sanığın 5237 sayılı TCK’nun 106/2-a, 43/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin yağma suçunu mu, yoksa silahla tehdit suçunu mu, oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanığın suç tarihinde saat 01.00 sıralarında müştekinin kullandığı ticari taksiye İzmir ili Cumhuriyet Bulvarı üzerinde müşteri olarak bindiği ve aracın ön koltuğuna oturduğu, bir süre sonra sanığın müştekiye Zeugma isimli bir büfenin önünde durmasını söylediği ve taksiden indiği, müştekinin taksimetre çalışır vaziyette 10 dakika kadar beklediği, sanığın bu sırada elinde bıçak olduğu halde büfenin içindeki mağdur Necla’dan içki, sigara ve para istediği, mağdurun vermemesi üzerine sanıkla bir süre tartıştıkları, sanığın daha sonra ticari takside bekleyen müştekinin yanına döndüğü, bıçağını müştekiye göstererek 8 Lira tutan taksi ücretini vermeyeceğini söylediği, müşteki Şenol’un; “haraç mı alıyorsun”demesi üzerine sanığın; “evet haraç alıyorum nereye şikayet edersen et” diyerek gitmesini söylediği, müştekinin şikayet etmesi üzerine olay yerine gelen polislere de sanığın bıçak çekerek direndiği ve boğuşma sonucu zor kullanılarak yakalandığı, polis karakoluna götürülen sanığın burada müştekiyi görünce şikayetçi olması halinde kendisini öldüreceği yolunda tehditte bulunduğu,
Olay sırasında 0.38 promil alkollü olduğu tespit edilen sanıkta ele geçen bıçağın 9 cm namlu ve 10,5 cm sap olmak üzere toplam 19,5 cm uzunluğunda olup, 6136 sayılı Kanuna aykırılık teşkil etmediği, sanığın üzerinden 5 Lira ve Nokia marka bir cep telefonunun çıktığı,
Sanığın olay gecesi Zeugma isimli büfedeki mağdur Necla’ya karşı eyleminden dolayı hakkında ayrıca yağmaya teşebbüs suçundan da kamu davası açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından yağma ve tehdit suçları üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nun 148. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde ise kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemesi ile yağmada değer azlığı düzenlenmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK’nun 148/1. maddesi uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
765 sayılı TCK’nda “gasp” olarak adlandırılan yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup, ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da belirtildiği üzere, hırsızlık suçunda olduğu gibi, sahibinin rızası olmadan cebir ve tehdit ile bir şeyin kullanma amacı ile alınması halinde de yağma suçu oluşmaktadır. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 13.04.2004 gün ve 59-93 sayılı kararında; “Sanıkların yanlarında yeterli para bulunmadığı halde, yakınanın yönetimindeki ticari taksiye binip Ankara içerisinde çeşitli yerlere gittikleri, daha sonra zorlama ile taksimetreyi kapatıp, yakınanı, kendilerini Sincan’a götürmesi hususunda bıçakla tehdit ettikleri sabittir. Sanıklar bu eylemleri ile yakınanın iradesinin dışında, ticari taksiyi karşılıksız kullanmak için teslime zorladıkları, bıçakla cebir-şiddet ve tehdit kullandıkları anlaşılmakla, yağma suçunun unsurlarının oluştuğu açıktır” sonucuna ulaşılmıştır.
Tehdit suçu ise, TCK’nun 106. maddesinde, “(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi, başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür.
Bu saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterlidir. Bunun sonucu olarak suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (MAJNO, C.II, s.127; A.P.Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s.517 ve 873)
Tehdit suçuyla korunan hukuksal yarar 5237 sayılı TCK’nun 106. maddesinin gerekçesinde; “tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmaktadır.
Diğer taraftan, 5237 sayılı TCK’na hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” söz konusu olacaktır. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nun “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
Zincirleme suç, 5237 sayılı TCK’nun 43/1. maddesinde; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” biçiminde düzenlenmiştir. Buna göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hallerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir oranda arttırılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Cebinde 5 Lira parası bulunan sanığın müştekinin ticari taksisine bindiği, bir süre gittikten sonra bir büfenin önünde durmasını söylediği, taksimetresi çalışmakta olan taksiden inen sanığın elindeki bıçağı göstererek büfeden içki, sigara ve para istediği, istediklerini alamayınca burada 10 dakika kadar büfedeki Necla isimli mağdurla tartıştığı, sonra ticari taksideki müştekinin yanına gelerek bıçağı gösterip 8 Lira tutan taksi ücretini ödemeyeceğini söylediği, müştekinin “haraç mı alıyorsun” sözü üzerine “evet haraç alıyorum nereye şikayet edersen et” şeklinde konuştuğu anlaşıldığına göre, olayda sanığın müştekiyi silahla tehdit etmesinin “bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya” yönelik olmadığı, aksine müştekinin kendisinde bulunan alacağını vermemeye yönelik olduğundan yağma suçunun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın eyleminin TCK’nun 106/2-a maddesi kapsamında silahla tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu nedenle, sanığın, aynı suç işleme kararı altında müştekiye 8 Liralık taksi ücretini ödememek için gerçekleştirdiği eylemi ile polis karakolundaki eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 106/2-a ve 43. maddeleri kapsamında zincirleme biçimde silahlı tehdit suçunu oluşturduğunu kabul eden yerel mahkeme direnme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, usul ve kanuna uygun bulunan direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Genel Kurul Üyesi; “sanığın eyleminin yağma suçunu oluşturacağı ve yerel mahkemenin direnme hükmünün isabetsiz olduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.02.2010 gün ve 352-16 sayılı direnme kararının ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iade edilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.02.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.