YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/63
KARAR NO : 2011/86
KARAR TARİHİ : 10.05.2011
Kararı veren
Yargıtay Dairesi 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 19.02.2009
Sayısı : 1283 – 182
Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanıklar … ve … …..’in, 4814 sayılı Yasayla değişik 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uyarınca 21.722.470.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmalarına, aynı Yasanın 16/3. maddesi uyarınca bir yıl süre ile bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmalarına ve 4786 sayılı Yasayla değişik 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesi uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir aylık sürenin sona erdiği veya takside bağlanıp da taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi nedeniyle geri kalan miktarın tamamının muaccel olduğu tarihten başlayarak ödenmeyen para cezasına, 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinde belirlenen gecikme zammı oranının yarısı oranında gecikme zammı uygulanmasına ilişkin, Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.06.2004 gün ve 1072–692 sayılı hüküm, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 07.10.2008 gün ve 5305–14123 sayı ile;
“…2- 17.06.2004 tarihli karar oturumuna katılan sanık … müdafiine son sözünün sorulmaması suretiyle, 1412 sayılı Yasanın 251. (5271 sayılı CMK’nın 216.) maddesine aykırı davranılması,
3- Kabule göre;
a- Hükümde Türk Lirası olarak ifade edilen ağır para cezasının; 5083 sayılı Kanunun 1 ve 2. maddeleri ile 5252 sayılı Kanunun 5/1 ve 8. maddeleri uyarınca Yeni Türk Lirası olarak ve 1 YTL’nin küsuru hesaba katılmadan belirlenmesinde ve adlî para cezasına dönüştürülmesinde zorunluluk bulunması,
b- 647 sayılı Kanunun 5275 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılması ve bu Kanunda gecikme zammı öngörülmemiş olması nedeniyle, para cezasının ödenmemesi halinde gecikme zammı uygulanmasına olanak bulunmaması” isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince 19.02.2009 gün ve 1283–182 sayı ile;
“Bozma kararının ikinci fıkrasında, sanık müdafiine son sözün sorulmaması bozma nedeni sayılsa da, ‘1412 sayılı Yasanın 251 ve 5271 sayılı CMK’nın 216. maddesi sanık müdafiine değil sanığa son söz sorulur’ hükmünü getirmekle, bozma kararının ikinci fıkrasına ısrar edilmesine, diğer hususlar Yasaya aykırı görülmediğinden ısrar edilmemesine …” şeklindeki gerekçe ile direnilerek ilk hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “zamanaşımı nedeniyle düşme” istemli 21.02.2011 gün ve 167151 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Temyizin kapsamına göre inceleme, sanıklar … ….. ve … hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, hüküm kurulmadan önce son sözün, hazır bulunan sanık müdafiine verilip verilmeyeceğinin belirlenmesine ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun öncelikle ele alınması gerekmektedir.
Sanıklara atılı karşılıksız çek keşide etmek suçuna 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesinde çek bedeli kadar adli para cezası öngörülmüştür.
Sanıkların 25.03.2003 tarihinde işledikleri iddia olunan suç için öngörülen ceza miktarı itibariyle 765 sayılı TCY’nın 102/4. maddesi uyarınca 5 yıllık dava zamanaşımına tabi olup, kesen nedenlerin varlığı halinde bu süre en fazla yarı oranında artarak 7 yıl 6 aya uzamaktadır. Suç tarihi itibariyle de bu süre, 25.09.2010 tarihinde ve dosya henüz Ceza Genel Kuruluna gelmeden dolmuştur.
Bu itibarla, zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden sanıklar hakkındaki kamu davasının, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.02.2009 gün ve 1283-182 sayılı hükmünün, gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının, 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.05.2011 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.