Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2011/6 E. 2011/36 K. 05.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/6
KARAR NO : 2011/36
KARAR TARİHİ : 05.04.2011

Kararı veren
Yargıtay Dairesi 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 23.09.2008
Sayısı : 370 – 552

Mühür bozma suçundan sanıklar … ve …’ın, 5237 sayılı TCY’nın 203 ve 52. maddeleri uyarınca 3.000’er lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve adli para cezalarının, aynı Yasanın 52/4. maddesi uyarınca taksitlendirilmesine ilişkin, Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.11.2005 gün ve 651–940 sayılı hüküm, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 31.03.2008 gün ve 891–5054 sayı ile;
“Hükümlerden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY’nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca, sanıklar yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY’nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddenin 2. fıkrası ile de, CYY’nın 231/14. madde ve fıkrasındaki suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikâyete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.
Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 23.09.2008 gün ve 370–552 sayı ile;
“…5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde değişiklik yapan 5728 sayılı Yasa hükmü ile; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında cezanın üst sınırı iki yıl hapse kadar çıkartılmış, 5560 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikteki takibin şikâyete bağlı olma koşulu da kaldırılmıştır.
CMK’nın değişik 231/5. fıkrasında ‘sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunun ceza iki yıl ve daha az süreli hapis veya adli para cezası ise’ düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu yasal düzenlemeye göre öncelikle sanığa yüklenen suçun sübut bulması, başka bir deyimle sübut konusunun kesinlikle çözüme kavuşturulması ve suçun sübutu halinde uygulanacak ceza miktarından sonra yine aynı yasa maddesinde düzenlenen üç adet koşulun varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi mümkün olacaktır.
Bu açıklama karşısında yargılamanın her aşamasında sübut olayının öncelikli olarak çözümlenmesi gerekir. Bu durumun Yüksek Mahkemece de nazara alınmasının gerektiği yasadaki düzenlemenin doğal soncudur.
Oysa ki Yargıtay 4. Ceza Dairesi, suçun sübut bulup bulmadığına bakmaksızın ve işin esasına girmeden, sadece CYY’nın 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı yönünden dosyayı bozarak göndermiştir.
Bu durum, Yargıtay 4. Ceza Dairesi üyelerinden Sayın A. Nasuhi Kurdoğlu’nun da 07.07.2008 tarih ve 8186–15372 sayılı kararı ile ilgili ileri sürdüğü karşı oy yazısında da haklı olarak açıkladığı gibi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın adil yargılama hakkı ile ilgili 36/1 ve 38/4. maddeleri ile, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama ilkesinin de tabii sonucudur.
Tüm bu nedenlerle Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesince suçun sübutu yönünden bir inceleme yapılmadan usul yönünden kararın bozularak iade edilmesi yolundaki bozma kararına karşı direnmek gerekmiştir” biçimindeki gerekçe ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istemli, 17.11.2010 gün ve 60760 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, temyiz incelemesi sırasında, davanın esasına girilmeden öncelikle değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin belirlenmesine iliş¬kindir.
Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da açıklandığı üzere; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi, büyükler hakkında ise 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesine 19.12.2006 gün ve 26381 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle eklenen 5 ila 14. fıkraları ile kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle de 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşu¬luyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden, şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için de uygulanabilir hale getirilerek, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasa ile 3713 sayılı Yasanın 13. maddesinde yapılan değişiklik ve 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. madde ile; 15 yaşından büyüklerin işledikleri terör suçları ile 1632 sayılı Yasada yer alan suçlar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsam dışına çıkarılarak kurumun uygulanma alanı tekrar daraltılmış, 25.07.2010 gün ve 27650 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasanın 7. maddesiyle 231. maddenin 6. fıkrasına eklenen cümle ile, sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği esası getirilmiş, 3713 sayılı Yasanın 13. maddesindeki “onbeş yaşını tamamlamamış” ibaresi yürürlükten kaldırılmak suretiyle bu kurumun terör suçu işleyen 15 yaşından büyük çocuklar yönünden de uygulanmasına olanak sağlanmıştır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklan¬masının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının, 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurması nedeniyle, sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturduğundan, bu kurumun değerlendirilip değerlendirilmediğinin temyiz incelemesi sırasında davanın esasına girilmeden önce ve öncelikli olarak gözetilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Mühür bozma suçundan sonuç olarak 3.000’er lira adli para cezası ile cezalandırılan ve adli sicil kaydı da bulunmayan sanıklar hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin objektif koşulların gerçekleştiği anlaşılmakla, Özel Daire bozma ilamı uyarınca, sübjektif koşulların oluşup oluşmadığı belirlenerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceği yönünde bir değerlendirme yapılması yerine, ilk hükümde direnilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla; diğer yönleri incelenmeyen yerel mahkeme direnme hükmünün; 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağı hususunda değerlendirme yapılması amacıyla bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.09.2008 gün ve 370–552 sayılı direnme hükmünün, diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 05.04.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.