Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2011/55 E. 2011/45 K. 12.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/55
KARAR NO : 2011/45
KARAR TARİHİ : 12.04.2011

Tebliğname : 2009/274488
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : NİĞDE 2. Asliye Ceza
Günü : 11.06.2009
Sayısı : 202-311
Görevi kötüye kullanmak suçundan sanık S.A.’nın 765 sayılı TCY’nın 228/1-son cümle, 80 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay 4 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin, Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.04.2005 gün ve 531-403 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 25.04.2007 gün ve 1371-3904 sayı ile;
“5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7. maddesinde ‘zaman bakımından uygulanma’, 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasasının 9.maddesinde ise, ‘lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul’ kurallarının düzenlenmesi, ayrıca 5252 sayılı Yasasının 12. maddesi ile 765 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlükten kaldırılmış olması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası ve bu Yasaların hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;
5237 sayılı Yasasının 7. ve 5252 sayılı Yasasının 9/3. maddeleri ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Yasası uyarınca, sanığın hukuki durumunun 5237 sayılı Türk Ceza Yasası hükümleri de gözetilerek yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan lehe yasa değerlendirmesi sonucu 14.02.2008 gün ve 367-58 sayı ile, aynı yasa maddelerinin uygulanması ile hüküm kurulmuş ve “sanığın önceden sabıkası bulunduğundan CMK’nun 231. maddesi uygulanmasına yer olmadığına” karar verilmiştir.
Sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.02.2009 gün ve 18641-2694 sayı ile;
“Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY’nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve sözkonusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY’nın 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu,” gerekçesiyle hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 11.06.2009 gün ve 202-311 sayı ile;
“Mahkememizin 14.02.2008 tarihli kararı temyiz edilmekle Yargıtay 4. Ceza Dairesi 18.02.2009 tarihli kararı ile CMK’nun 231. maddesinin değerlendirilmesi için kararı bozmuştur. Yargıtay 4. Ceza Dairesi adı geçen bozma ilamında hüküm tarihinden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562/1. maddesini dayanak yaparak CMK’nun 231. maddesinin değerlendirilmemesi nedeniyle kararımızı bozmuştur. Oysa mahkememizin bir önceki kararı 14.02.2008 tarihlidir ve adı geçen 5728 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra hüküm kurulmuştur ve hükümde CMK’nun 231. maddesinin şartlarının oluşup oluşmadığı tartışılmış ve bu maddenin uygulanmamasına karar verilmiştir. Hal böyle iken Yargıtay bozma ilamının gerekçesinin dayanaktan yoksun olduğu ve maddi hata sonucu böyle bir karar verildiği kanaatine varılmış ve bozma ilamına bu yönde direnme kararı verilmiştir” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının zamanaşımı nedeniyle “bozma ve düşme” istekli 07.02.2011 gün ve 274488 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkemenin önceki hükmünde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanıp uygulanmaması hususunda değerlendirme yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle zamanaşımının dolup dolmadığı konusunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Katılanların sanık hakkındaki şikayet tarihinin 25.03.2003 ve idari soruşturmanın başlangıç tarihinin ise 15.04.2003 olan olayda, sanığın daha ağır bir suçu oluşturma olasılığı bulunmayan eyleminin tabi olduğu 765 sayılı TCY’nın 240. maddesinde öngörülen ceza miktarına göre aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerindeki 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımının, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 11.06.2009 tarihinden sonra, ancak dosyanın henüz Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce Yargıtay C. Başsavcılığında bulunduğu aşamada dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesine göre karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2. ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1 – Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.06.2009 gün ve 202-311 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesine göre karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.04.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.