Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2011/336 E. 2012/53 K. 21.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/336
KARAR NO : 2012/53
KARAR TARİHİ : 21.02.2012

Sanık Mehmet’in 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 489 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, suça konu silahın 765 sayılı TCY’nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin, Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2005 gün ve 455-979 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 02.11.2009 gün ve 12138-13493 ile;
“1- 5252 sayılı Yasanın 5/2. madde ve fıkrası uyarınca suç tarihi itibariyle hükmolunan temel adli para cezasının 450 Türk Lirasından fazla olamayacağının gözetilmemesi,
2- 5237 sayılı TCK’nun 7. maddesinde suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesinde de ‘lehe olan hüküm önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir’ hükmü karşısında; 5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin 765 sayılı TCK’nun 59. maddesine göre lehe bir düzenleme kabul edilerek ayrıca 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin, 647 sayılı Yasanın 4. maddesine göre lehe seçenek yaptırımlar taşıdığı gözönüne alınıp, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesine uygun olarak, denetime elverişli şekilde karşılaştırma ve belirleme yapıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Özel Dairenin (1) numaralı bozma kararına uyan, diğer bozma nedenine ise; “Mahkememizin 26.12.2005 tarihli kararının hüküm fıkrasında ‘sanık hakkında başkaca kanuni ve takdiri, ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerin uygulanmasına yer olmadığına’ şeklinde karar oluşturulmak sureti ile takdiri indirici nedenlerin uygulanmayacağı ve hapis cezasının seçenek tedbirlerden birisine çevrilmeyeceği belirtildiğinden, mahkememizce uygulanmayan yasa maddelerinin karşılaştırılması söz konusu olmayacağından bu bozma gerekçesine uyulması mümkün görülmemiştir” gerekçesiyle direnen Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesince 11.11.2010 gün ve 138-617 sayı ile, sanığın 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 450 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, suça konu silahın 765 sayılı TCY’nın 36. maddesi uyarınca zoralımına karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istemli 08.09.2011 gün ve 224922 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; lehe yasa değerlendirmesinin usulünce yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Kolluk görevlilerince 15.04.2005 tarihinde yapılan aramada sanığın üzerinde ruhsatsız tabancanın ele geçirildiği, ekspertiz raporuna göre, ele geçen silahın 6136 sayılı Yasa kapsamında yasak silahlardan olduğu ve sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kamu davası açıldığı,
Yerel mahkemece 26.12.2005 tarihli hükümle suç tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümleri lehe kabul edilerek sanığın 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 489 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanık hakkında takdiri indirim, paraya çevirme ve erteleme hükümlerinin uygulanmadığı,
Özel Daire bozma kararı sonrası, yerel mahkemece temel adli para cezasının fazla belirlenmesine ilişkin (1) nolu bozma nedenine uyma kararı verildiği, (2) nolu bozma nedenine ise; “takdiri indirici sebeplerin uygulanmayacağı ve hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birine çevrilmeyeceği önceki kararda belirtildiğinden mahkememizce uygulanmayan yasa maddelerin karşılaştırılmasının mümkün olmayacağı” gerekçesiyle direnildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza Hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan yasanın uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren yasanın geçmiş suçlara uygulanabilmesi, lehe sonuç doğurması halinde mümkündür. Şayet önceki ve sonraki yasalara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise sonraki yasanın uygulanması olanaklı değildir.
Ceza yasalarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 2. maddesi ile 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiştir. Her iki maddede de; ceza hukukunun en önemli ilkesi olan, ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine yer verilmiştir.
Lehe olan yasanın belirlenmesine ilişkin olan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 9/3. maddesinin; “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir” hükmü, 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretide bu konuda ileri sürülen görüşler birlikte değerlendirildiğinde, lehe yasanın belirlenmesi amacıyla sabit kabul edilen maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan yasalar ile sonradan yürürlüğe giren yasaların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün halinde uygulanması ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması gerekmektedir. Buna karşın, aynı konudaki önceki ve sonraki yasa hükümlerinin uygulanmaması yönünde mahkemece iradenin ortaya konulması halinde, uygulanmayan hükümlere ilişkin karşılaştırma yapılmasının olanaklı olamayacağı ortadadır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suç tarihinin 15.04.2005 olduğu olayda, sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın yürürlüğe girmesinden sonra 26.12.2005 tarihinde verilen ilk hükümde ve direnme hükmünde yerel mahkemece 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca temel ceza belirlendikten sonra “başkaca kanuni ve takdiri, ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerin uygulanmasına yer olmadığı” gerekçesiyle kişiselleştirme hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmiştir. Böylece gerek 765 sayılı TCY ile 647 sayılı Yasa, gerekse 5237 sayılı TCY açısından sanık hakkında takdiri indirimin uygulanmamasına, cezanın seçenek yaptırımlara dönüştürülmemesine ve ertelenmemeye yönelik iradesini açıkça ortaya koyan yerel mahkemenin bundan sonra, bu kurumlar açısından ayrıca lehe yasa değerlendirmesi ve bu kapsamda karşılaştırma yapma olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, 5237 sayılı TCY’nın lehe kabul edilmesi halinde sanık hakkında ayrıca 53. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna da hükmedilmesi gerekeceği gözetildiğinde, yerel mahkemece 765 sayılı TCY hükümlerinin sanık hakkında lehe kabul edilerek uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.11.2010 gün ve 138-617 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.02.2012 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.