YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/274
KARAR NO : 2011/300
KARAR TARİHİ : 27.12.2011
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 27.02.2007
Sayısı : 144–150
6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık …’nın anılan Yasanın 13/1, 5237 sayılı TCY’nın 62, 50/1–a, 52/2–4 ve 54/4. maddeleri uyarınca 6.375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve zoralıma ilişkin, Bağcılar 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.02.2007 gün ve 144–150 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından 08.03.2007 tarihinde temyiz edilmiş, bu istem de yerel mahkemece 09.03.2007 günlü ek karar ile süresinden sonra yapıldığından bahisle reddedilmiştir.
Mahkumiyet hükmü ile birlikte temyiz isteminin reddine ilişkin kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 08.06.2011 gün ve 5267–4540 sayı ile;
“5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. madde ve fıkralarına göre hüküm fıkrasında, karara karşı kanun yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığının ve başvurma olanağı varsa süresi, mercii ve şeklinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, temyiz süresinin ne zaman başlayacağı ve ne şekilde başvurulacağı hususlarının gösterilmediği, bu nedenle sanık müdafiinin temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, yerel mahkemenin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararı kaldırılarak esas hükme yönelik yapılan incelemede;
5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi ve bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile eklenen cümle gözetilerek, koşullarının varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemece değerlendirme yapılması” gerektiğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.07.2011 gün ve 158634 sayı ile;
“Yerel mahkeme hükmünde yasa yolu bildiriminin ‘sanık ve müdafiinin yüzünde yedi gün içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere’ şeklinde olması nedeniyle bildirimin başvuru biçiminin gösterilmemesi nedeniyle temyiz süresi konusunda yanılgıya yol açıp açmayacağı değerlendirildiğinde, sanık müdafiinin yüzüne karşı verilen hükmün temyiz süresinin tefhimden itibaren başlayacağı, yasa yoluna başvuru şeklinin sanık müdafii tarafından bilinmesi gerektiği, bu hususta bir yanılgıya düşüldüğüne dair bir itirazın da bulunmadığı, 27.02.2007 günü tefhim olunan hükmü yasal süresinden sonra 08.03.2007 tarihinde temyiz eden sanık müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesinde belirtilen bir haftalık süre içinde yapılmadığından aynı Yasanın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle Yüksek Dairenin, ‘5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddesine göre hüküm fıkrasında, karara karşı kanun yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığı ve başvurma olanağı var ise süresi, mercii ve şekillerinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, temyiz süresinin ne zaman başlayacağı ve ne şekilde başvurulacağı hususlarının gösterilmediği, bu nedenle sanık müdafiinin isteğinin süresinde olduğu kabulünde’ isabet yoktur” görüşüyle itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yerel mahkemenin temyiz talebinin reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eski hâle getirme istemini hangi merciin değerlendirmesi gerektiği ve buna bağlı olarak yerel mahkeme tarafından verilen temyiz isteminin reddi kararının Özel Dairece kaldırılıp mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
27.02.2007 tarihli hükmün, sanık ve müdafiinin hazır bulunduğu oturumda verildiği, yasa yolu bildiriminin ise, “temyiz yolu yedi gün içerisinde Yargıtay’da kabil olmak üzere” şeklinde gösterildiği,
Anılan hükmün sanık müdafii tarafından sağlık sorunları nedeniyle sürenin kaçırıldığı açıklamasını içerir şekilde 08.03.2007 günü temyiz edildiği ve temyiz dilekçesine 07.03.2007 tarihli bir reçete ile “07.03.2007 gün ve saat 19.10” tarihini içerir hasta takip ve muayene evrakının eklendiği,
Yerel mahkemece sanık müdafiinin temyiz isteminin, süresinden sonra olduğundan bahisle reddedildiği ve bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edildiği,
Özel Dairece; 5271 sayılı Yasanın 34/2, 231/2 ve 232/6. madde ve fıkralarına göre hüküm fıkrasında verilen karara karşı yasa yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığının ve başvurma olanağı var ise süresi, mercii ve şeklinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, temyiz süresinin ne zaman başlayacağı ve ne şekilde temyize başvurulacağının gösterilmediği, bu nedenle sanık müdafiinin temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, yerel mahkemenin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin kararı kaldırılarak esas hükme yönelik yapılan incelemede hükmün bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının “Eski Hâle Getirme” başlıklı 40. maddesinin 1. fıkrasında; kusuru bulunmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin eski hâle getirme isteminde bulunabileceği, “Eski Hâle Getirme Dilekçesi” başlıklı 41. maddesinde ise, eski hâle getirme dilekçesinin, engelin kalkmasından itibaren yedi gün içerisinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye verileceği, dilekçe sahibinin, sürenin geçmesinde kusuru olmadığına ilişkin olguları, varsa belgelerini de ekleyerek açıklayacağı, dilekçe verildiği anda usule ilişkin yapılamayan işlemlerin de yerine getirileceği belirtildikten sonra, “Eski Hâle Getirme Dilekçesi Üzerine Verilecek Karar” başlıklı 42/1. maddesinde; “süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, eski hâle getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Anılan düzenleme 1412 sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasasının “Eski Hâle Getirme İstidasının Mercii ve Bu Husustaki Kararlar” başlıklı 43/1. maddesindeki; “mehli içinde usul muamelesi yapılmış olsaydı esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse eski hâle getirme istidası hakkında dahi o mahkeme karar verir” biçimindeki düzenleme ile tamamen aynıdır.
Ceza Genel Kurulunun 16.12.2008 gün 144–234, 23.09.1974 gün 227–408 ve 16.04.1973 gün 213–345 sayılı kararlarında da açıkça vurgulandığı ve yargısal kararlarla da istikrarlı şekilde uygulandığı üzere, temyiz süresinin geçirilmiş olması nedeniyle ileri sürülen eski hâle getirme istemleri hakkında inceleme ve karar verme görevi Yargıtay’a aittir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkeme hükmünün tefhiminden itibaren bir haftalık temyiz süresini kaçıran sanık müdafiinin yerel mahkemeye hitaben yazdığı 08.03.2007 tarihli eski hâle getirme istemi niteliğindeki dilekçesi hakkında karar verme görevinin Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine ait olması nedeniyle, yerel mahkemece bu istemle ilgili olarak verilen temyizin reddi kararı hukuksal değerden yoksundur.
Bu itibarla, sanık müdafiinin eski hâle getirme istemini içeren 08.03.2007 tarihli dilekçesi üzerine yerel mahkemece verilen 09.03.2007 tarihli temyizin reddi kararı ile anılan kararı kaldırarak yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar veren Özel Daire kararında isabet bulunmadığından kaldırılmasına, dosyanın öncelikle eski hâle getirme istemi konusunda bir karar verilmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 08.06.2011 gün ve 5267–4540 sayılı bozma kararı ile Bağcılar 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.03.2007 gün ve 26 müteferrik sayılı ek kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın sanık müdafiinin eski hâle getirme istemi konusunda bir karar verilmesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.12.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.