Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2011/268 E. 2012/18 K. 07.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/268
KARAR NO : 2012/18
KARAR TARİHİ : 07.02.2012

Sanık Yıldırım Ö.’nün başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçundan eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCY’nın 343/2 ve 80. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.10.2008 gün ve 47-396 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 29.06.2011 gün ve 7262-9222 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 05.09.2011 gün ve 72653 sayı ile;
“Sanık Yıldırım Ö.’ün, olay tarihinde hırsızlık suçundan şüpheli olarak ifadesinin alınması sırasında, İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlilerine gerçek kimliği yerine gerçek bir şahıs olan Emre G.’nin kimlik bilgilerini verdiği, bu bilgilere dayanılarak Emre G. hakkında Kuşadası Sulh Ceza ve Kuşadası Asliye Ceza Mahkemelerine çeşitli davalar açıldığı, 25.02.2007 tarihinde sanığın karıştığı başka bir olay nedeniyle alınan parmak izlerinden gerçek kimliğinin belirlendiği iddiası ile başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçundan hakkında kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda mahkemece sanığın 765 sayılı TCK’nun 343 ve 80. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Soruşturma evresinde sanığın işlediği suç nedeniyle suçtan doğrudan zarar gören Emre G.’nin ifadesine başvurulmamış, mahkemece de yapılan yargılama sırasında mağdur ya da şikâyetçinin adresi araştırılarak kamu davasından haberdar edilmemiştir.
CMK’nun 233, 234, 237, 238 ve 260. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde temyiz incelemesi sırasında yapılan ön incelemede bu husustaki eksikliğin tespiti ve suçtan zarar gören, davaya katılma hakkı ve hükmü temyize yetkisi bulunan Emre G.’ye gerekçeli kararın tebliğinin sağlanması için dosyanın mahalline gönderilerek eksikliğin giderilmesi gerekirken bu işlemlerin yerine getirilmediği ve temyiz incelemesinin de sanık temyizi ile sınırlı olarak yapıldığı görülmektedir. Onama kararı öncelikle bu yönden isabetli değildir.
Ayrıca, mahkemece yapılan yargılama sırasında sanığın Amasya Kapalı Cezaevinde yargılandığı suç dışındaki bir suçtan tutuklu bulunduğu, sorgusunun 16.06.2008 tarihinde Amasya Asliye Ceza Mahkemesince istinabe yolu ile yapıldığı anlaşılmaktadır.
CMK’nun 193/1. maddesinde ‘Kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir’
Aynı kanunun 196. maddesinde;
‘(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hallerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.……
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir’ hükümleri yer almıştır.
Yine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesi kapsamında sanığa tanınan diğer haklar yanında ‘yargılamada yer alma’, ‘kendini bizzat savunma’, ‘tanıkları sorgulama veya sorgulatma’ gibi haklar ve Ceza Muhakemesine esas olan ‘yüz yüzelik’ ilkeleri uyarınca sanığın yargılandığı mahkeme önünde sorgusunun yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10.06.2008 gün ve 148/169 sayılı kararında da, yargılama esnasında başka suçtan yargı çevresi dışında hükümlü bulunan sanığın 5271 sayılı CMK’nun 196. maddesine aykırı olarak duruşmada hazır bulundurulması sağlanıp, Yargıtay bozma ilamına diyecekleri sorulmadan karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması olarak değerlendirilmiştir.
Dolayısıyla öncelikle sanığın işlediği suçtan doğrudan zarar gören mağdur Emre Gedikli’nin kamu davasından ve gerekçeli karardan haberdar edilmesi yönündeki eksiklik giderilmeden ve yargılama sırasında yargı çevresi dışındaki bir cezaevinde başka suçtan tutuluklu bulunan sanığın CMK’nun 196. maddesine aykırı olarak duruşmada bizzat hazır bulundurulup sorgusu yapılmadan verilen yerel mahkeme kararının onamasında isabet bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
İtirazın kabulü ile Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 29.06.2011 tarih ve 7262-9222 sayılı ilâmı ile verilen onama kararının kaldırılarak, öncelikle mağdur Emre G.’ye gerekçeli kararın tebliğ edilmesinin sağlanmasından sonra temyiz incelemesi için dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmesi, bu hususun eksiklik olarak değerlendirilmemesi halinde Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.10.2008 tarih ve 47-396 sayılı kararının bozulması” gerektiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık tarafından kimlik bilgileri kullanılan Emre G.’nin 5237 sayılı TCY’nın 268. maddesinde düzenlenen suçun doğrudan zarar göreni olup olmadığının, bu bağlamda yerel mahkeme kararının bu kişiye tebliğinin gerekip gerekmediği,
2- Bir başka suçtan yargı çevresi dışında tutuklu bulunan sanığın sorgusunun talimat yoluyla alınmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğinden;
13.05.2005 tarihinde hırsızlık suçundan yakalanan sanık Yıldırım Ö.’nün İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlilerine, gerçek kimliğini söylemeyerek kendisini Kemalettin ve Nadime oğlu 1987 doğumlu Erzurum, Tortum, Konak Mahallesi nüfusuna kayıtlı Emre G. olarak tanıttığı,
Bu bilgilere dayanılarak, gerçek sanık Yıldırım yerine, Emre hakkında soruşturma açıldığı ve Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/2478, 2005/2495 ve 2005/2485 hazırlık sayılı iddianameleri ile sulh ve asliye ceza mahkemelerine hırsızlık, mala zarar verme, görevini yaptırmamak için direnme suçlarından ayrı ayrı kamu davalarının açıldığı,
Kuşadası Asliye Ceza Mahkemesinin 11.09.2006 gün ve 804-406 sayılı kararı ile Emre G.’ nin hırsızlık, görevini yaptırmamak için direnme suçlarından mahkumiyetine, mala zarar verme suçundan ise açılan kamu davasının düşmesine karar verildiği, mahkumiyet hükümlerinin temyiz aşamasında olup kesinleşmediği,
Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.09.2005 gün ve 700-701 sayılı kararı ile de emniyeti suistimal suçundan açılan kamu davasının şikayet yokluğu nedeniyle düşmesine karar verildiği,
Sanığın 25.02.2007 tarihinde Kahramanmaraş’ta karıştığı bir olay üzerine alınan parmak izlerinden gerçek kimliğinin Yıldırım Ö. olduğunun belirlendiği,
Soruşturma evresinde sanığın işlediği suç nedeniyle hakkında dava açılan Emre G.’nin ifadesine başvurulmadığı, mahkemece de adı geçenin adresi araştırılarak kamu davasından haberdar edilmediği,
Sanık hakkında başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda, mahkemece sanığın 765 sayılı TCK’nun 343/2 ve 80. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık tarafından kimlik bilgileri kullanılan Emre G.’nin 5237 sayılı TCY’nın 268. maddesinde düzenlenen suçun doğrudan zarar göreni olup olmadığının, bu bağlamda yerel mahkeme kararının bu kişiye tebliğinin gerekip gerekmediğine ilişkin birinci uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
Temyiz incelemesi yapılabilmesi için, temyiz yasa yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmeleri yasal bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CYY’nın “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur” hükmü yer almaktadır.
5271 sayılı CYY’nın “kamu davasına katılma” başlıklı 237. maddesinin birinci fıkrasındaki ;“(1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” şeklindeki hüküm uyarınca mağdur, suçtan zarar gören ve malen sorumlu olanların kamu davasına katılabilecekleri ve aynı Yasanın 260/1. maddesindeki; “Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır…” biçimindeki düzenleme ile de katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görmüş olanların da yasa yoluna başvuru haklarının bulunduğu açıkça kabul edilmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Emre G.nin kimlik bilgilerinin kullanılması sonucu, hakkında kamu davalarının açılmış olması nedeniyle suçun mağduru konumunda olup, doğrudan zarar gördüğü ve hükmü temyize hak ve yetkisi bulunduğu sabit olmakla, gerekçeli kararın kendisine tebliği gerekmektedir.
Bu itibarla, itirazın kabulüne, yerel mahkeme hükmünün temyiz yasa yolunun süresi ve şeklini de kapsayan meşruhatla birlikte mağdur Emre G.’ye tebliğinin sağlanması için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmelidir.
Öncelikle birinci uyuşmazlıkta belirtilen eksikliğin giderilmesi gerektiğinden, ikinci uyuşmazlık konusunun bu aşamada ele alınmasına gerek görülmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bir numaralı itirazının KABULÜNE,
2- Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.10.2008 gün ve 47-396 sayılı kararının “temyiz yasa yolunun süresi ve şeklini” de kapsayan meşruhatla birlikte katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görmüş olan mağdur Emre G.’ye tebliği ile sair işlemlerin yapılabilmesi amacıyla dosyanın mahkemesine gönderilmesi ve belirtilen eksiklik tamamlandıktan sonra dosyanın inceleme yapılabilmesi için Ceza Genel Kuruluna iadesi kaydıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.02.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.