YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/244
KARAR NO : 2011/282
KARAR TARİHİ : 20.12.2011
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 24.07.2006
Sayısı : 255–692
Kasten yaralama suçundan sanık …’in mağdur …’ye yönelik eylemi nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 87/3, 29, 62/1, 50/1–a ve 52/2. maddeleri uyarınca sonuç olarak 4.500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 22. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.07.2006 gün ve 255–692 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 17.01.2011 gün ve 13275–2 sayı ile onanmıştır.
Sanık müdafii tarafından infazın durdurulması ve yargılamanın yenilenmesinin talep edilmesi üzerine İzmir 22. Asliye Ceza Mahkemesince 31.03.2011 gün ve 255–692 sayı ile;
“Dosya incelendiğinde; hükümlünün, yaralama suçundan 4.500 TL adli para ve 2 yıl 13 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 17.01.2011 gün ve 13275–2 sayılı ilamı ile onanan hükmün kesinleştiği görülmüştür.
Sanık vekilinin yargılamanın yenilenmesi talebi değerlendirildiğinde; takibi şikâyete bağlı suçtan katılan, karar kesinleştikten sonra şikâyetinden vazgeçmiş, sonradan ortaya çıktığı iddia edilen tanıkların beyanı, aydınlanmış olayda yargılamanın yenilenmesini gerektirir yeni bir durum olmadığından talebin reddine” karar verilmiş, bu karara yapılan itirazda İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesince 25.04.2011 gün ve 445 sayı ile reddedilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.08.2011 gün ve 228080 sayı ile;
“…Hükümden sonra 08.02.2008 günü yürürlüğe giren 23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesi, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale gelmiştir. Önceki düzenlemelerde şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu müessese, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere tüm suçları kapsayacak hale dönüştürülmüştür. Sanığa tayin olunan adli para cezası da bu madde kapsamına girmiştir.
Diğer taraftan, yeni sistemde cezaların içtimaı müessesine yer verilmemesi ve düşme sebeplerinin her suç yönünden ayrı ayrı dikkate alınması zorunluluğu nedeniyle birden fazla suçtan mahkûmiyet durumunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları, her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirilmeli, ancak mahkemece bu olguların sanığın suç işleme eğilimi kapsamında değerlendirilebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Katılan … dosya temyiz aşamasında iken şikâyetinden vazgeçmiştir.
Dosyaya yansıyan belgeler itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olacak şekilde kasıtlı suçtan sabıkası bulunmayan sanık hakkında objektif ve subjektif koşulların oluşup oluşmadığının mahkemesince değerlendirilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmesi yerine onanmasına karar verilmesi isabetli görülmemiştir” görüşü ile itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının sanığın mağdur …’ye karşı eylemi yönünden kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanık hakkında mağdur …’ye yönelik eylemi nedeniyle kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanığın kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sabıkası bulunmayan sanık hakkındaki 7 ay 15 gün hapis cezasından çevrilen adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünü inceleyen Özel Dairece, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5560, 5728 ve 6008 sayılı Yasalarla değişik 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma koşullarının yerel mahkemece değerlendirilmesi amacıyla hükmün bozulup bozulmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkemece sabıkası bulunmayan sanık hakkında, mağdur …’ye karşı eylemi nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 87/3, 29, 62, 50/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca sonuç olarak 4.500 Lira adli para cezasına hükmolunduğu,
Sanığın sorgusunun yapıldığı tarih ile hüküm tarihi itibarıyla onsekiz yaşından büyükler açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağı bulunmadığı bu nedenle yerel mahkemece sanığın, katılanların zararlarını karşılayıp karşılamadığına ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadığı ve bu yönde sanığa herhangi bir soru da sorulmadığı,
Hüküm kesinleştikten sonra katılanların, yerel mahkemeye sundukları 06.04.2011 tarihli yazılarla sanık hakkındaki şikâyetlerinden vazgeçtiklerini bildirdikleri,
Yerel mahkemece sanığa, mağdur …’ye yönelik ve incelemeye konu olan eylemi nedeniyle verilen hapis cezasının; sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde gözlemlenen pişmanlığı ve suçun işlenmesindeki özellikler göz önünde bulundurularak adli para cezasına çevrildiği ve adli para cezalarının ertelenmesine olanak bulunmadığından erteleme hükmünün uygulanmadığının belirtildiği, sanığın kişiliği ve suç işlendikten sonraki davranışlarının olumlu olarak değerlendirildiği, sanığın mağdur …’ye yönelik ve incelemeye konu olmayan eylemi nedeniyle verilen 2 yıl 13 ay 15 gün hapis cezasının ise süre bakımından adli para cezasına veya diğer seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesine ve ertelenmesine olanak bulunmadığından bu hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun niteliği ve uygulanma koşullarının incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi, büyükler hakkında ise 19.12.2006 gün ve 26381 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkraları ile kabul edilmiş, 5560 sayılı Yasanın 40. maddesiyle de 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için de uygulanabilir hale getirilip, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 26.02.2008 gün ve 5739 sayılı Yasa ile 3713 sayılı Yasanın 13. maddesinde yapılan değişiklik ve 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. madde ile; onbeş yaşından büyüklerin işledikleri terör suçları ile 1632 sayılı Yasada yer alan suçlar, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamı dışına çıkarılarak kurumun uygulanma alanı tekrar daraltılmış, 25.07.2010 gün ve 27650 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 22.07.2010 gün ve 6008 sayılı Yasanın 7. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 231. maddesinin 6. fıkrasına eklenen cümle ile de, sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği esası getirilmiş, 3713 sayılı Yasanın 13. maddesindeki “onbeş yaşını tamamlamamış” ibaresi yürürlükten kaldırılarak bu kurumun terör suçu işleyen 15 yaşından büyük çocuklar yönünden de uygulanmasına olanak sağlanmıştır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, 5271 sayılı Yasanın 223. maddesi uyarınca kamu davasının düşmesi sonucunu doğurması nedeniyle, sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturur.
5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 231. maddesinin 6. fıkrası;
“Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir”,
Şeklinde düzenlenmiş olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için suça ilişkin olarak; yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması ve suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlardan olmaması koşulları ile sanığa ilişkin olarak da; daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkemece bir kanaate ulaşılması ve sanığın da kabul etmesi koşullarının varlığı durumunda mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sabıkası bulunmayan sanığın, mağdurun zararını karşıladığına yönelik dosya içerisinde herhangi bir bilgi veya belge bulunmamakla birlikte, hüküm tarihinde yürürlükte olmayan bir düzenlemenin sanık aleyhine yorumlanması olanaklı olmadığından, Özel Dairece, yerel mahkeme hükmünün, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren, buna karşın inceleme tarihi itibariyle de yürürlükte bulunan 5560 sayılı Yasanın 23, 5728 sayılı Yasanın 562 ve 6008 sayılı Yasanın 7. maddeleri ile değişik 5271 sayılı Yasanın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma koşullarının değerlendirilmesi amacıyla bozul¬ması yerine onanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının sanığın mağdur …’ye karşı eylemi yönünden kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün sanığın mağdur …’ye karşı eylemine yönelik olarak bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve üç Genel Kurul Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 17.01.2011 gün ve 13275–2 sayılı kararının, sanığın mağdur …’ye karşı eylemi yönünden KALDIRILMASINA,
3- İzmir 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.07.2004 gün ve 255–692 sayılı hükmünün, sanığın mağdur …’ye karşı eylemine yönelik olarak BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.12.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.