Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2011/214 E. 2011/270 K. 13.12.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/214
KARAR NO : 2011/270
KARAR TARİHİ : 13.12.2011

Kararı veren
Yargıtay Dairesi 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 27.05.2009
Sayısı : 32–96

Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık …’in, 5237 sayılı TCY’nın 188/3, 52/2, 53/1, 54/1–4, 58/1–6 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis ve 2.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, zoralıma, mahsuba, hak yoksunluğuna, tutukluluk halinin devamına, hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin, İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.05.2009 gün ve 32–96 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 08.06.2011 gün ve 16960–4977 sayı ile;
“Sanığın tekerrüre esas alınan İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/413 Esas, 2006/741 Karar sayılı ilamındaki mahkûmiyetinin, TCK’nın 142/1–b, 143/1, 35/2. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası olması, hükümden önce 08.02.2008 günü yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesinde öngörülen hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırının 2 yıla çıkarılması ve şikâyet şartının kaldırılması karşısında; tekerrüre esas alınan mahkûmiyete ilişkin hükmü veren mahkemece 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilip verilmediğinin araştırılması, verilmemiş ise verilmesinin sağlanması, sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/6. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.08.2011 gün ve 64274 sayı ile;
“Sanık …’in adli sicil kaydında yer alan İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/813 Esas, 2006/741 Karar sayılı ilamındaki mahkûmiyetinin TCK’nın 142/1–b, 143/1 ve 35/2. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası olması, hükümden önce 08.02.2008 günü yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunla değişik CMK’nın 231/5. maddesinde öngörülen hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve şikâyet şartının kaldırılması karşısında; tekerrüre esas alınan mahkûmiyete ilişkin mahkemesince 5237 sayılı Yasanın 7/2. maddesi uyarınca hükmün açıklamasının geri bırakılması konusunda bir uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmamış ise uyarlama yapılmasının sağlanması, sonucuna göre sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi hususu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.06.2011 tarih ve 100–127 sayılı kararında da belirtildiği üzere; yapılacak araştırmanın yargılama sürecinin uzamasına ve bunun sonucunda zamanaşımına uğrama ihtimalinin artmasına neden olacağı, sabıkası bulunan sanıklar ile sabıkasız sanıklar arasında yargılama sürecine ilişkin olarak adaletsizlik oluşabileceği, bu araştırmanın hüküm kesinleştikten sonra infaz aşamasında da yapılmasının olanaklı bulunduğu dikkate alınarak infaz aşamasında Cumhuriyet savcılığınca tekerrüre esas alınan ilamla ilgili mahkemesinden uyarlama yapılmasının istenebileceği, bu nedenle sanığın sabıkasında yer alan 7 ay 15 gün hapis cezası içeren hükme ilişkin, 5728 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması ve yapılmadığının tespit edilmesi halinde uyarlama yapılmasının sağlanmasının gerekmediği, infaz aşamasında değerlendirme yapılmasının olanaklı olduğu kabul edilerek sanık hakkındaki hükmün onanması gereklidir” görüşüyle itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının, sanık …’e ilişkin olarak kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılmasına karar verilen ve suçun sübutu ile eylemin nitelendirilmesine ilişkin herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın adli sicil kaydında yer alan ve hırsızlık suçundan yedi ay onbeş gün hapis cezasını içeren mahkûmiyet hükmü ile ilgili olarak, sonradan yürürlüğe giren yasa hükümleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesine yönelik bir uyarlama yapılıp yapılmadığı araştırılmadan ve uyarlama yapılmamış ise mahkemesince uyarlama yapılması sağlanmadan, sabıkalı olan sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimine ve cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkemece, sanığın adli sicil kaydında yer alan İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.11.2006 gün ve 813–741 sayılı 7 ay 15 gün hapis cezasına ilişkin ilamından dolayı cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine hükmolunduğu,
Tekerrüre esas alınan ilamın; sanığın 05.08.2004 tarihinde işlemiş olduğu nitelikli hırsızlık suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 142/1–b, 143/1, 35/2 ve 39. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, hüküm olduğu ve 29.11.2006 günü kesinleştiği, dosya kapsamından anılan ilama ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının tespit edilemediği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine geçmeden önce tekerrür kurumu üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCY’nın “suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlar” başlıklı 58. maddesi,
“1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz, …
6) Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir…” hükmünü içermektedir.
Buna göre, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun, ilk hükmün kesinleşmesinden sonra işlenmesi yeterli olup, ayrıca ilk hükmün infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak yasa koyucu, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Bu hükme göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise, cezanın infazı tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanamayacak, bu süreler cezanın infaz tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
765 sayılı Türk Ceza Yasasında cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi kurumu olarak düzenlenmiş bulunan “tekerrüre” ilişkin hükümlerin, 01 Haziran 2005 tarihinden önce işlenmiş suçlarla ilgili olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının lehe kabul edilmesi suretiyle yapılan uygulamalarda, aleyhe düzenleme içermesi ve infazı ilgilendirmesi nedeniyle uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, Ceza Genel Kurulunun 08.04.2008 gün ve 57–74 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için, ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun 01 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 01 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
İnceleme konusu somut olayda, sanığın sabıka kaydına konu yedi ay onbeş gün hapis cezasından ibaret ilamın hüküm tarihi 21.11.2006 olup, anılan hüküm 29.11.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Hükmün infazına ilişkin dosya içerisinde herhangi bir belge veya bilgi bulunmamakla birlikte, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 58. maddesinin aradığı üç yıllık süre, hüküm tarihinden itibaren geçmediğinden sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusunu oluşturan somut olayda sanığın sabıkasında yer alan mahkumiyet hükmü ile ilgili olarak, sonradan yürürlüğe giren Yasa hükümleri uyarınca uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması ve yapılmamış ise mahkemesince uyarlama yapılmasının sağlanmasının gerekip gerekmediği hususuna gelince;
Tekerrür nedeniyle koşullu salıverilme süresine eklenecek miktarı etkileyebileceği de gözetilerek, sanığın adli sicil kaydında yer alan ve yerel mahkemece tekerrüre esas alınan ilamla ilgili olarak; hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren yasa uyarınca uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmamış ise uyarlama yapılmasının sağlanması ve sonucuna göre sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği ileri sürülebilir ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.06.2011 gün ve 60–126 ile 100-127 sayılı kararlarında; belirtilen araştırmanın, adli sicil kaydına konu hüküm kesinleştikten sonra infaz aşamasında yapılmasının olanaklı bulunduğu, Cumhuriyet savcılığınca tekerrüre esas alınan ilam ile ilgili olarak, gerektiğinde mahkemesinden uyarlama yargılaması yapılmasının istenebileceği, aksinin kabulü halinde, davaların sabıka kaydında yer alan ilamların uyarlama yargılamalarının sonuçlarının beklenmesi için gereksiz yere uzayacağı ve bunun sonucunda da zamanaşımına uğramasına ve sabıkası bulunan sanıklar ile sabıkasız olan sanıklar arasında yargılama sürecine ilişkin olarak oluşacak adaletsizliklere neden olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu nedenle somut olaydaki gibi sanığın sabıkasında yer alan cezayı içeren mahkûmiyet hükmüne ilişkin, sonradan yürürlüğe giren yasa hükümleri uyarınca uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması, uyarlama yapılmamışsa mahkemesince uyarlama yapılmasının sağlanmasının bu aşamada gerekli bulunmadığı ve bu hususun, infaz aşamasında değerlendirmesinin olanaklı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1– Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2– Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 08.06.2011 gün ve 16960–4877 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3– İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.05.2009 gün ve 32–96 sayılı hükmünün ONANMASINA,
4– Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.12.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.