Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2011/13 E. 2011/3 K. 25.01.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/13
KARAR NO : 2011/3
KARAR TARİHİ : 25.01.2011

Tebliğname : 2010/275561
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : VAN 3. Ağır Ceza
Günü : 14.01.2010
Sayısı : 338-6
Sanığın Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu ile birlikte yasadışı silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 314/2, 62 ve 3713 sayılı Yasanın 5. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.10.2008 gün ve 279-367 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.06.2009 gün ve 6277-7540 sayı ile;
“…Silahlı örgüt üyeliği suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;
5237 sayılı TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan suç, Devletin güvenliğine, toprak bütün¬lüğüne, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütlerin kurucularını, yöneticilerini ve üyelerini cezalandırmaya yönelik hazırlık hareketlerini suç sayan ve yaptırıma bağlayan özel bir suç tipi olup, amaç suç işlendiğinde, fail geçitli suçlardaki özellik nedeniyle amaç suç ile amaç suça yönelik olarak gerçekleş¬tirilmiş bulunan araç suçlardan ilgili hükümlere göre cezalandırılacak, ancak örgütün kurucusu, yöneticisi ve üyesi olmaktan ceza verilmeyecektir.
Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik olarak vahamet arz eden olaylara fiilen katıldığı anlaşılan sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 302/1. maddesi ile mahkûmiyetine karar verilmiş olması karşısında, anılan maddenin 2. fıkrasındaki ‘bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur’ şeklindeki atfın aynı Kanunun 314/2. maddesinde tanımlanan silahlı örgüt üyeliği suçunu kapsamadığı gözetilmeden hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince 14.01.2010 gün ve 338-6 sayı ile; önceki hükümde direnilmek suretiyle “…sanık H.Ö..ve sanık müdafiinin yüzlerine karşı, hükmün açıklanmasından itibaren işleyecek 7 günlük süre içerisinde mahkememize hitaben verilecek bir dilekçe veya zabıt katibine beyanda bulunulmak suretiyle düzenlenecek tutanak ile Yargıtay Ceza Genel Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere C. savcısı …..’nın huzuru ile talebe uygun olarak oybirliğiyle” karar verilmiştir.
Bu hükmün de, sanık tarafından 14.04.2010 tarihinde temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.12.2010 gün ve 275561 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanık H. Ö. hakkında, yasadışı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne hasren yapılmıştır.
Yasadışı silahlı PKK/KONGRA-GEL terör örgütü üyesi olarak 2007 yılı Nisan ayında Başkale İlçesi Bölge Trafik Büro Amirliği’ne gerçekleştirilen saldırıya da katıldıktan sonra, 19.06.2007 tarihinde teslim olan sanık H.Ö.’ın Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve silahlı terör örgütü üyesi olma suçlarından mahkûmiyetine karar verilen olayda; Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan uyuşmazlık, hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan mahkûmiyet hükmü verilen sanığın, ayrıca silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan da cezalandırılmasının gerekip gerekmeyeceğine ilişkin ise de; sanık temyizinin süresinde olup olmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dosya bu konuyla sınırlı olarak incelendiğinde; yasa dışı silahlı PKK/KONGRA-GEL terör örgütü üyesi olma, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve diğer suçlardan yargılanmakta olan sanık H.Ö..ı savunma görevinin, soruşturma aşamasında başka avukatlar tarafından yapılmış olmakla birlikte; kovuşturma aşamasında, mahkemenin isteği üzerine Van Barosunca 25.12.2007 gün ve 91915 sayılı yazı ile atanan Av. H. S.E. tarafından yerine getirildiği ve bozmadan sonraki yargılamaya da iştirak ettiği, nitekim hükmün de, sanıkla birlikte Av. H. S. E.’in yüzüne karşı 14.01.2010 tarihinde tefhim edildiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay kararlarıyla duraksamasız olarak sürdürülen uygulamaya göre; ceza davalarında müdafii veya vekil sıfatıyla görev yapan avukata yapılan tebligat yasa yollarına başvurmaya ilişkin tüm süreleri başlatmaktadır. Kaynağını, 7201 sayılı Tebligat Yasasının 11. maddesinden alan bu uygulamaya paralel olarak, “müdafiin yüzüne karşı yapılan tefhimin” de aynı sonucu doğuracağında kuşku bulunmamaktadır.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın, 305. maddesinin 1. fıkrasına göre; ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Bir hükümle ilgili olarak Yargıtay’da temyiz davası açılabilmesinin koşulu ise; aynı Yasanın 310. maddesi uyarınca, hükmün tefhiminden veya tefhimde hazır bulunmayanlar için kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunulmasıdır. Ancak, onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezalarına ait hükümler Yargıtay’ca res’en incelenir.
Somut olayda, res’en temyize tabi bulunmayan hükümle ilgili olarak; sanığın bir hafta¬lık temyiz süresinin dolmasının ardından tefhimden 3 ay sonra verdiği dilekçeye istinaden temyiz davası açılması olanaklı bulunmadığından, temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
Buna göre; Özel Daire bozma kararının isabetli olduğunun düşünülmesi halinde başvurulabilecek tek yasa yolunun, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinde düzenlenmiş bulunan “yasa yararına bozma yasa yolu” olması nedeniyle, süresinden sonra yapılmış olan temyiz isteminin reddiyle, dosyanın, “yasa yararına bozma yasa yolu ihbarında bulunmak da dahil” olmak üzere gereğinin yapılması için yerel mahkemeye iadesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Süresinden sonra yapılmış bulunan 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddesi gereğince temyiz isteminin REDDİNE,
2- Dosyanın, yasa yararına bozma yasa yolu ihbarında bulunmak ta dahil olmak üzere, gereğinin yapılması için Van 3. Ağır ceza Mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.01.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.