Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2011/10 E. 2011/18 K. 01.02.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/10
KARAR NO : 2011/18
KARAR TARİHİ : 01.02.2011

Tebliğname : 2009/67016
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BURSA 4. Ağır Ceza
Günü : 17.10.2008
Sayısı : 184-289
Sanıklar E. Ö. ve K. Ö.’in yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatlerine,
Sanık D. Ö.’in ise öz kızını öldürmek suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 82-d ve 62/1 maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetinin sonucu olarak hakkında TCY’nın 53/1-2-3. maddesinin tatbikine, 1. fıkranın, a,b,d,e bentlerinde belirtilen hakları hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, c bendindeki haklardan ise koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına,
Ruhsatsız silah taşıma suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve TCY’nın 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına,
Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetinin sonucu olarak hakkında TCY’nın 53/1-2-3. maddesinin tatbikine, 1. fıkranın, a,b,d,e bentlerinde belirtilen hakları hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, c bendindeki haklardan ise koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına, 63. madde uyarınca sanığın hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş sürelerinin hükmolunan hapis cezasından indirilmesine ve tutukluluk halinin devamına,
Emanetin 2006/3699 sırasında kayıtlı mühürlü zarf içerisinde deforme olmuş 2 adet mermi çekirdeği ile 2006/3744 sırasında kayıtlı 1 adet 7,65 mm. çapında 285577 seri nolu Vizor marka tabanca, şarjör, 6 adet boş kovan ve 2 adet mermi çekirdeğinin TCY’nın 54. maddesi gereğince müsaderesine ilişkin Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.11.2006 gün ve 300-504 sayılı kısmen re’sen temyize tabi olan hüküm, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.04.2008 gün ve 7782-3058 sayı ile;
“a) Sanığın kızı olan maktûlün olay öncesinden sık sık evini terkedip başka erkeklerle birlikte olduğu, kocasını ve ailesinin ikazları üzerine evine döndüğü olay öncesi tanık M.ile birlikte yaşamak için evinden ayrıldığı, pansiyonda 3 gün birlikte kaldıkları, daha sonra da Ankara’da beraber yaşamak için ev kiraladıkları, durumu öğrenen sanığın oğullarını Ankara’ya göndererek maktûlü eve getirttiği, yine maktûlün yaşadığı bu hayattan vazgeçmesi için ikazda bulunduğu, ancak maktûlün akşam telefonla tanık M.’yı arayarak ‘buradan kurtulup kocamı kandırabilirsem sana dönerim’ şeklinde konuştukları, bu konuşmayı duyan sanığın olay sabahı kapıldığı hiddet ve elemin etkisi altında maktûlü öldürdüğü anlaşıldı¬ğından sanık hakkında tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,
b) 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesi uyarınca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan sanık hakkında velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından getirilen kısıtla¬manın, 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca şartla salıverilme tarihine kadar geçerli olduğunun gözetilmemesi,
c) Sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendiril¬mesinde zorunluluk bulunması” nedenleriyle bozulmuştur.
6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen bozma kararına uyan Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesince, tahrike ilişkin bozma nedenine karşı ise 17.10.2008 gün ve 184-289 sayı ile;
“Maktûl H.A.’nın D.Ö.’nün kızı, E. ve K.Ö.nün ise kız kardeşleri olduğu, Y.N. A. ile olaydan 13 yıl önce evlendiği, maktûl ile eşi arasında uzun süredir anlaşmazlık bulunduğu, maktûlün evi ara sıra terk edip başka erkeklerle başka yerlerde kaldığı, en son olay tarihinden önce de maktûlün eşine tatile çıkmak istediğini söylediği, eşinin işlerinin çokluğu sebebiyle bunu reddettiği, bunun üzerine maktûlün evden tek başına ayrılıp tanık M.ile Ankara’ya gittiği, bu durumu öğrenen ve maktûlün eşinin maktûle sahip çıkmadığını düşünen sanık D.’nun oğulları E. ve K.’i maktûlü Ankara’dan getirmek üzere gönderdiği, E. ve K.nin maktûlü Ankara’da bulup babası D. Ö.’ye ait eve getirdikleri, kaçmasını önlemek için bir odaya kapattıkları, maktûlün buradan kaçmak için fırsat kolladığı, telefon ile görüştüğü kişilerden buradan kaçacağını, kocasının evine gideceğini, kendisini buradan almalarını istediği, bunu duyan sanık D.’nun maktûlü tabanca ile ateş ederek öldürdüğü, mahkememizce önceki kararda sanık hakkında tahrik hükümlerinin uygulanmadığı, zira maktûlenin evlenip baba evinden ayrıldığı, eşiyle evlilik birliği kurduğu, bu evlilik birliğinin yürümediği, maktûlün eşinden boşanmayı düşündüğü, bunu eşine de söylediği, maktûlün yürümeyen evlilik birliğini sona erdirmesinin en doğal hakkı olduğu, ancak boşanmanın olmadığı, maktûlenin evinden ayrılarak Ankara’da daha önce arkadaşlık ettiği M. isimli kişiyle yaşamak zorunda kaldığı, bu ilişkide eşinin de örtülü rızasının bulunduğu, zira aralarındaki evlilik birliğinin yürümediği, ancak sanık ve oğullarının maktûleyi evine ve eşine döndürme konusunda ısrarcı oldukları, sanığın oğullarının Ankara’da maktûleyi ve yaşadığı şahsı bulup bu şahsı da dövdükten sonra maktûleyi zorla baba evine götürdükleri, evlilik birliğini sürdürmek istemeyen maktûlenin evden kaçıp başkasıyla yaşamak istemesi üzerine babası tarafından öldürülmesinde maktûlden kaynaklanan tahrik durumunun söz konusu olmadığı, maktûlün hayatta olmaması sebebiyle olduğundan daha ağır ahlâksızlıkla itham edildiği, sanık ve tüm tanıkların maktûlün çok sayıda erkekle ilişkisi olduğu yönünde beyanlarda bulunarak tahrik hükümlerinin uygulanmasını sağlamaya çalıştıkları, olayın sıcağı sıcağına dinlenen maktûlenin eşinin beyanından da eşinin birden fazla erkekle birlikte olmadığının ve boşanma aşamasında olduklarının anlaşıldığı, bu beyanın tanık M.B.’nin beyanıyla da doğrulandığı, maktûlenin kardeşleri tarafından Ankara’dan alınıp eve getirildiğinde eşiyle görüştüğü, hatta eşiyle anlaşarak birlikte evlerine gitmeye karar verdikleri, ancak evden çıkışta kardeşlerden K.’in maktûleyi yeniden eve çağırarak geceleyin kalmasını istediği, bunun üzerine, H.’nin kaldığı bir saat kadar sonra tekrar eşi Y. ile oğlunun maktûleyi almak için kayınpederinin evine geldikleri, maktûlenin evden ayrılmak istediği, ancak evden müsaade etmedikleri için gelemediğini söylediği, bu durumda ölen maktûlenin eşi tarafından kabul edildiğinin anlaşıldığı, haksız tahrikin uygulanabilmesi için tahrik oluşturan haksız bir fiilin bulunması, bu haksız fiilin failde hiddet veya şiddetli elem meydana getirmesi, işlenen suç ile haksız fiil arasında nedensellik bağının bulunması, haksız fiil yapanın mağdur olması veya mağdurun bu fiili önleme sorumluluğunun bulunmasının gerektiği, olayda ise evli ve 2 çocuklu olan maktûlenin başka bir erkekle yaşamasının eşi açısından tahrik oluşturabileceği, zira evlilik birliğinin maktûle ile eşi arasında kurulduğu, ortada bir sadakatsizlik varsa bunun ancak eşine karşı tahrik oluşturabileceği, kişinin kişisel, aile veya kabile ahlak anlayışı ile hareket etmesi durumunda yasa koyucunun tahrik hükümlerinin uygulanmayacağını düzenlediği, aksi durumun yasa koyucunun topluma önderlik yapmak, toplumu yönlendirme işlevini ortadan kaldıracağı, bu durumda toplumda var olan bir kısım yerleşik değerlerin yasanın önüne geçebileceği, bu durumun giderek bireylerin yaşantılarına müdahale halini alacağı, sübjektif gerekçelerle kişilerin öldürülebileceği, 5237 sayılı TCY’da töre saikiyle öldürmeler ve namus cinayetleri için ağırlaştırıcı düzenlemelerin yapıldığı, yasanın bunları korumadığı, sanığın da maktûlü, eşinden boşanmak isteyip bir başkasıyla yaşaması nedeniyle namusunu temizlemek için öldürdüğü, bu şekilde gerçekleşen fiilde sanık açısından tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı” gerekçeleriyle önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Kısmen re’sen temyize tabi olan hüküm, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmekle, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 05.04.2009 gün ve 67016 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerek¬çelerle karara bağ¬lanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık, tahrik hükümlerinin uygulanması olanağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmakta ise de, ilk hükümde suçun kasten öz kızını öldürme, direnme hükmünde ise namus saikiyle öldürme şeklinde nitelendirilmesine karşın hükmün 5237 sayılı TCY’nın 82/1-d bendinden tesisinin, hükmün karıştırılması niteliğinde bulunup bulunmadığı öncelikle değerlendirilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde;
Yerel mahkemece ilk hükümde; sanık D.’nin kızını eve getirttiğinde evden kaçmaması yönünde ikna etmeye çalıştığı, maktûlün daha önceden de evden kaçıp başkaları ile yaşadığının tanık beyanları ile anlaşıldığı, şayet töre saikiyle öldürme düşünülse idi maktûlün ilk evden kaçtığında ve yakalandığında bu suçun işlenmesi gerektiği, maktûlün birden fazla evden kaçtığı, son eve getirildiğinde de babası tarafından düzenli hayat yaşaması için ikna edilmeye çalışıldığı, ancak maktûlün “ben istediğim gibi yaparım, siz bana karışamazsınız” diye söylemesi üzerine sanık D.’nun maktûlü öldürdüğü, bu nedenle öldürmenin tasarlayarak ve töre saikiyle değil, kasten olduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCY’nın 82/1-d maddesi uyarınca uygulama yapılmasına karşın, verilen hükmün tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle Yargıtay 1. Ceza Dairesince bozulması üzerine, bu kez yerel mahkemece “5237 sayılı TCY’da töre saikiyle öldürmeler ve namus cinayetleri için ağırlaştırıcı düzenlemelerin yapıldığı, yasanın bunları korumadığı, sanığın da maktûlü, eşinden boşanmak isteyip bir başkasıyla yaşaması nedeniyle namusunu temizlemek için öldürdüğü, bu şekilde gerçekleşen fiilde sanık açısından tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı gerekçeleriyle ilk hükümde direnilmiş, ancak sanığın töre saikiyle cezalandırılmasına ilişkin 5237 sayılı TCY’nın 82/1-k bendiyle değil, öz kızını öldürmeye ilişkin 5237 sayılı TCY’nın 82/1-d bendi ile cezalandırılmasına karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye yol açılmıştır.
Bu itibarla öldürme suçu yönünden sair yönleri incelenmeyen direnme hükmünün bozulmasına, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen hüküm yönünden Özel Dairece inceleme yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.10.2008 gün ve 184-289 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu yönünden inceleme yapılmak üzere, Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.02.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.