YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/84
KARAR NO : 2010/119
KARAR TARİHİ : 25.05.2010
İtirazname : 2008/267362
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi : TARSUS 2. Asliye Ceza
Günü : 17.03.2008
Sayısı : 920-87
Kasten yaralama suçundan, sanık S. U..’un 765 sayılı TCY’nın 456/2, 458, 51/1, 55/3, 95/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 2.080.260.000 Lira ağır para cezası ile cezalan¬dırıl¬ma¬sına ilişkin, Tarsus 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.03.2004 gün ve 720-219 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.07.2005 gün ve 4400-9819 sayı ile;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde ‘zaman bakımından uygulama’ 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde ise, ‘lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul’ kurallarının düzenlenmesi, ayrıca 5252 sayılı Kanunun 12. maddesi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlükten kaldırılması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kanunların hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;
5237 sayılı Kanunun 7. ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca, sanığın hukuki durumunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun Hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlen¬dirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan yerel mahkemece yapılan değerlendirme sonucu sanığın bu kez 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 87/3, 88/1, 29/1, 31/3, 62/1, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca sonuç olarak 1.100 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.02.2010 gün ve 629-1747 sayı ile; hüküm
“Cumhuriyet savcısı duruşmaya katılmadığı halde gerekçeli kararda C.Savcısı gösterilip huzurunda ve talebe uygun olarak karar verilmesi mahallinde düzeltilebilir hata olarak görüldüğünden bozma sebebi yapılmamıştır” eleştirisiyle onanmıştır.
Yargıtay C. Başsavcılığınca, 01.04.2010 gün ve 267362 sayı ile;
“01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin 5. fıkrası ile uygulamada asıl mahkûmiyetin bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbir olduğunun belirtilmesi ve sanık hakkında da 765 sayılı TCK’nun yerine 5237 sayılı TCK’nun lehe kabul edilerek uygulanması karşısında;
Hükmün 14.07.2004 gün ve 5211 sayılı Kanunun 3/b maddesi ile değişik 1412 sayılı CMUK’nun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olduğu temyizi mümkün bulunmadığının göze¬tilerek CMUK’nun 317. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddedilmesi yerine yazılı şekilde onanmasına karar verilmesinin” isabetsiz olduğu görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, onama kararının kaldırılıp, temyiz isteminin reddine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendi¬rilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık S. U..’un kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, 5237 sayılı TCY hüküm¬leri uygulanmak suretiyle verilen 1100 Lira adli para cezasın¬dan ibaret hükmün kesin nitelikte olup olmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesine göre, ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz yasa ¬yoluna tabidir.
Hükümler ise, 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinde; beraat, ceza verilmesine yer ol¬ma¬dığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi ve adlî yargı dışın¬daki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı olarak gösterilmiştir.
1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca, yukarıda sayılan hükümlerden birinin ve¬rilmesi durumunda, kural olarak bu kararlara karşı başvurulabilecek olağan yasa yolu temyizdir. Ancak, yasa koyucu bir kısım hükümlerin kesin olduğunu belirtmek suretiyle bu hükümlere karşı temyiz yasa yoluna başvurulamayacağını, yalnızca yasa yararına bozma yoluna başvu¬rulabileceğini, yine aynı maddede belirtmiştir. Buna göre; iki milyar liraya kadar (iki milyar dâhil) para cezalarına dair olan hükümler ile yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlar¬dan dolayı verilen beraat hükümleri ve yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
1412 sayılı CYUY’nın 315. maddesi uyarınca, temyiz istemi üzerine hükmü veren mahke¬mece öncelikle, hük¬mün temyizinin olanaklı bulunup bulunmadığı, süre¬sinde açılmış bir temyiz davası olup olmadığı, istemde bulunanların buna hak ve yetkileri bulunup bulunmadığı değerlen¬dirilerek bu koşulların birinin eksik olduğunun saptanması halinde temyiz isteminin reddine karar verilecektir. Yerel mahkemece bu hususlarda yanlış bir değerlendirme yapılması veya hiç değerlendirme yapılmaması halinde ise, Yargıtay’ca öncelikle bu üç husus 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddesi uyarınca değerlendirilerek, temyiz koşullarının bulunup bulunmadığı sap¬ta¬nacak, ancak temyiz koşullarının varlığı saptandığında temyiz incelemesi yapıla¬caktır. Aksinin kabulü, hukuka aykırılık taşıyan her hükmün temyizen incelenebileceği sonucunu doğurur.
Öte yandan, 647 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde işlenen suçlar yönünden 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle kısa süreli hürriyeti bağ¬layıcı cezadan çevrilen para cezalarının, anılan maddenin 4. fıkrasındaki; “Bu hük¬mün uygulan¬ması, kanun yollarına başvur¬mada engel teşkil etmez” hükmü uyarınca, miktarına bakılmaksızın temyizi olanaklı ise de, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya veya maddede yazılı tedbirlere çevrilmesi yönünde 647 sayılı Yasanın 4. maddesindeki ilkelere benzer şekilde yer veren 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesinde, “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir” hükmüne yer verilmesine karşın, “Bu hük¬mün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” hükmüne yer verilmemesi nede¬niyle 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak veya 52. madde uyarınca doğrudan hükmedilen iki milyar Lira (2000 YTL.)’yı aşmayan adli para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 87/3, 88/1, 29/1, 31/3, 62/1, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca sonuç olarak 1.100 Lira adli para cezasına hükmedilmiş olup, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca ceza miktarı 2000 Liranın altında kaldığından bu hükmün temyiz yeteneği bulun¬ma¬maktadır.
Bu nedenle sanık S. U.. müdafiinin temyiz isteminin, Özel Daire tarafından 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına ilişkin inceleme yapılarak hükmün onanmasına karar verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, sanık müda¬fiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.02.2010 gün ve 629-1747 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık müdafiinin temyiz isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı Yasanın 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.05.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.