Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2010/65 E. 2010/103 K. 04.05.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/65
KARAR NO : 2010/103
KARAR TARİHİ : 04.05.2010

Tebliğname : 2010/51837
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : DENİZLİ 2. Ağır Ceza
Günü : 14.07.2009
Sayısı : 251-292
Sanık M. T..’nun, tahrik altında kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCY’nın 81/1, 29/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında aynı Yasanın 53 ve 63. maddelerinin uygulanmasına, tutukluluk halinin devamına, Denizli adli emanetinin 2006/2827 sırasında kayıtlı sanığa ait ve suçta kullanılan 1 adet 10981 seri nolu Huğlu marka av tüfeği ile maktûle ait 1 adet 7194 seri nolu Martin marka tüfek ve 18 adet saçma tanesinin TCY’nın 54/1. maddesi gereğince müsaderesine, vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesine ilişkin, Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.06.2007 gün ve 367–132 sayılı hüküm, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.05.2009 gün ve 7984-2789 sayı ile;
“Dosya kapsamına göre, maktûlün sanığın evinin önüne gelerek taşla camını kırması, havaya tüfekle ateş etmesi ve sanığı tehdit etmesi üzerine sanığın tüfekle maktûle ateş ederek öldürdüğü olayda, maktûlden sanığa yönelik haksız tahrik içeren eylemleri nedeniyle, 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesine göre yapılan uygulamada, daha vahim olaylar düşünüldüğünde, makul oranda indirim yapılması gerekirken, en fazla oranda tahrik indirimi yapılması suretiyle eksik ceza tayin edilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince 14.07.2009 gün ve 251-292 sayı ile;
“Aksi sabit olmayan savunmaya göre maktûlün olay günü alkol alıp sanığa yönelik hakaret ve tehdit içeren sözlerle ilçe meydanında nara atmış olması, saat 21.00 sıralarında sanığı arayarak ana avrat küfür edip ölümle tehdit etmiş olması, sanığın oğlunun bu durumu jandarmaya bildirmiş olması, sanığın maktûlden çekindiği için köy muhtarını evine çağırarak saat 24.00’e kadar oturmuş olmaları, köy muhtarı ve sanığın oğlunun evden ayrılmasından sonra gece saat 01.00 sıralarında maktûlün alkollü bir vaziyette gelerek sanığın evinin camını kırmış olması, yine ana avrat küfür edip tehdit etmiş olması, ayrıca tüfek ile tespit edilemeyen bir yöne ateş etmiş olması hususlarının evde eşi ile birlikte kalan sanık üzerinde haksız tahrik oluşturduğu, maktûlün olay günü süre gelen haksız davranışlarının sanığın yaşı, olay saati, olayın meydana geldiği yer dikkate alındığında tahrik hükümlerinin en lehe uygulanmasını gerektirdiği” gerekçeleriyle ilk hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de, sanık müdafii, katılan vekili ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 11.03.2010 gün ve 51837 sayılı tebliğna¬mesi ile Yargıtay Birinci Baş¬kanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca incelenmiş ve açıklanan gerek¬çelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık M. T.. ile ölen A. G..’ın kardeşi O. Gü..’ın dünür oldukları, O.G.. ile sanık M.T.. arasında alacak ve kefalet ilişkisi nedeniyle sorunlar çıktığı, O. G.. ile sanığın oğlu S..’ın, kredi talebinin olumsuz sonuçlan¬masında sanığın diğer oğlu E. T..ve köy muhtarı M. A..’ın dahlinin olduklarını düşündükleri, bu düşüncelerle 01.06.2006 günü, saat 21.00 sıralarında, ölen A. G..’ın, sanığın evini telefonla arayarak, “neden ortalığı karıştırıyorsunuz, sizin ananızı avradınızı sinkaf ederim, sizi öldürmeye geliyorum” şeklinde sanığı tehdit ettiği, bu olayın sanık tarafından oğlu E. T..’ya anlatılması üzerine, E. T..’nun da kardeşi S. T.., ölenin annesi ve O. G..’ı arayarak, durumu anlatıp öleni sakinleştirmelerini istediği, bilahare sanığın oğlu E..’ın köy muhtarını alarak, kardeşi Ü.. ile birlikte sanığın evine geldikleri ayrıca E. T..tarafından olayın Beyağaç İlçe Jandarma Komutanlığına da bildirildiği, saat: 24.00’e kadar sanığın evinde oturan muhtarın bunlar bela arıyor, uymayın diye sanığa tavsiyelerde bulunup saat 24.00 sıralarında evden ayrıldıkları, gece 01.00 civarında, sanık ve eşinin bağırma, çağırma ve küfürler üzerine uyandıkları, dışarıda bulunan ölen A. G..’ın, öldürmeye geldiğini söyleyerek küfürlerini sürdürdüğü, ölenin evinin camını taşla kırdığı, elindeki tüfekle havaya ateş ettiği, bu sırada içeriden sanık M. T..’nun da tüfekle bir el ateş ettiği, ateşli silah yaralanması sonucu kalp ve akciğerde oluşan harabiyet sonucu A.G…’ın öldüğü, yapılan analizde ölenin kanında 1,49 promil etanol bulunduğu, evin içinde bulunan boş kartuşun sanığa ait 10981 seri nolu Huğlu marka av tüfeğinden, ölenin yanında bulunan boş kartuşun ise maktûle ait 7194 seri nolu Martin marka av tüfeği ile atıldığı saptanan olayda; Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluş, kabul ve nitelendirmede bir uyuşmazlık ve toplanan kanıtlar itibariyle de bir isabetsizlik bulunmayıp Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, haksız tahrik nedeniyle en üst oranda indirim yapılmasında isabet bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilen haksız tahrik, 765 sayılı TCY’nın 51 ve 5237 sayılı TCY’nın 29. maddelerinde de cezadan indirim nedeni olarak düzenlenmiştir. Her iki düzenleme arasındaki önemli farklılıklar mevcut olup bu farklardan birisi, 765 sayılı TCY’da tahrikin hafif ve ağır olmak üzere iki şeklinin öngörülmesine rağmen, 5237 sayılı TCY’da bu ayrımın kaldırılmış olmasıdır. Bir diğer fark da 765 sayılı TCY’nın 51. maddesine göre suçun “haksız bir tahrikin doğurduğu gazap ve şiddetli elemin tesiri altında” işlenmiş olmasına karşılık, 5237 sayılı TCY’nın 29. maddesine göre ise; “Haksız bir eylemin doğurduğu öfke veya elemin etkisi altında kalınarak işlenmesi” durumunda, failin cezasından tahrik nedeniyle indirim yapılabilmesidir.
Ceza Genel Kurulunun duraksamasız benimsediği ve birçok kararında vurguladığı genel ilke gereğince, tahrik nedeniyle yapılacak indirim oranı belirlenirken haksız hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel koşullar ve tahrik eden ile edilenin durumları nazara alınmak suretiyle olaysal olarak değerlendirilmeli, eğer haksız hareket bu özellikleri itibariyle yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa, ancak bu takdirde haksız tahrikin “ağır ve şiddetli” olduğu kabul edilmelidir. Yine Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş uygulamasına göre, her biri basit tahrik oluşturan ve 5237 sayılı TCY’na göre de en alt oranda indirim yapılmasını gerektiren haksız davranışların tevali etmesi halinde de tahrikin ağır boyuta ulaştığının kabulü ile indirim oranının da buna göre belirlenmesi gerekmektedir.
İncelenen dosyada; maktûlün olay günü alkol alıp sanığa yönelik hakaret ve tehdit içeren sözlerle ilçe meydanında nara atması, saat 21.00 sıralarında sanığı arayarak ana avrat küfür edip ölümle tehdit etmesi, sanığın oğlunun bu durumu jandarmaya bildirmiş olması, sanığın maktûlden çekindiği için köy muhtarını evine çağırarak saat 24.00’e kadar oturmuş olmaları, köy muhtarı ve sanığın oğlunun evden ayrılmasından sonra gece saat 01.00 sıralarında maktûlün alkollü bir vaziyette gelerek sanığın evinin camını kırması, yine ana avrat küfür edip tehditlerini sürdürmesi, ayrıca tüfek ile tespit edilemeyen bir yöne ateş etmesi şeklinde gerçekleşen ve her biri başlı başına haksız tahrik nedeniyle indirimi gerektiren haksız davranışları birlikte değerlendirildiğinde, haksız tahriki oluşturan eylemlerin 5237 sayılı TCY’nın 29. maddesi uyarınca en üst oranda indirim yapılmasını gerektirir düzeye ulaştığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla haksız tahrik nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 29. maddesi uyarınca en üst oranda indirim yapan yerel mahkeme uygulaması, hak ve nasafet kurallarına uygun olup bu takdirde bir isabetsizlik ve dosya içeriğine bir uyumsuzluk bulunmadığından direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri, “tahriki oluşturan davranışlar birden fazla ise de, bu eylemler en üst oranda indirim yapılmasını makul gösterecek düzeyde bulunmamaktadır. Bu nedenle Özel Daire bozması yerinde olup, buna ilişkin direnme hükmü isabetsizdir” gerekçeleriyle hükmün bozulması yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.07.2009 gün ve 251-292 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.05.2010 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğuyla karar verildi.