YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/62
KARAR NO : 2010/115
KARAR TARİHİ : 11.05.2010
Tebliğname : 2008/185910
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : MERSİN 2. Asliye Ceza
Günü : 22.01.2008
Sayısı : 488-20
Hırsızlık suçundan sanık D. E..’in beraatına ilişkin, Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 31.12.2004 gün ve 659-1743 sayılı hüküm katılan vekili tara¬fından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 19.12.2006 gün ve 7641-14258 sayı ile;
“1-) 08.04.2004 günlü ‘film şeridi geçirilerek sayacın diski durdurularak tüketilen enerjiyi kaydetmiyor’ şeklindeki suç tutanağı kapsamına ve tutanağı doğrulayan tutanak düzenleyici tanıklar H. G..ve A. D..’ın anlatımları ile tüketim belgeleri gözetildiğinde sanığın mahkûmiyeti yerine yazılı biçimde beraatına karar verilmesi,
2-) Sanığın eylemine uyan 765 sayılı Yasanın 492/2, 522/1, 523/1. maddeleriyle hükümden sonra 01.06.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın aynı suça uyan 142/1-f, 168/1, 203/1. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanık yararına olduğunun gözetilmesi zorunluluğu” isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise, 22.01.2008 gün ve 488-20 sayı ile;
“Mahkememiz ile Yargıtay 6. Ceza Dairesi arasında suçun sübutu açısından ihtilaf doğmuştur. Olayda …Köyünde ikamet eden, zaman zaman Mersin’e geldiğinde …. Mahallesindeki suça konu daireyi kullanan sanığın elektrik sayacında film şeridi tespit edildiği, sanığın savunmasında R……Köyünde ikamet ettiğini, aynı binada kendisine ait kiraya verdiği dairede oturan kiracı ile aralarında sorun bulunduğunu, bu kiracının kendisine zarar vermek maksadıyla davranış sergilemiş olabileceğini, kendisinin elektrik sayacına müdahale etmediğini belirttiği, elektrik sayacının konumu itibarı ile apartmanın zemin kat ve birinci katında kalan kişilerin müdahalesine açık konumda olduğunun keşifte belirlendiği, keza ibraz edilen belgelerden sanığın devamlı ikamet ettiği yerin ..Köyü olduğu anlaşılmaktadır.
Olayımızda sanığın kaçak elektrik kullanıp kullanmadığının tespitinde en sağlıklı yöntem evde kullanılan elektrikle çalışan aletler ve ampul sayısı nazara alınarak kullanılabilecek elektrik miktarının hesaplattırılması, bu hesaplanan miktarın tutanak öncesi kullanılan elektrik miktarıyla karşılaştırılması olacaktır.
Sanığın evinde elektrikle çalışan ev aletleri ve ampul sayısı tespit edilmiş, kullanılması gereken elektrik miktarı olarak da aylık 57 Kwh. hesaplanmıştır. Tutanak öncesi kullanılan aylık elektrik miktarı ise 60 Kwh. olarak hesap ekstralarında gözükmektedir. Tutanak öncesi kaçak elektrik kullanılmış olması halinde keşifte belirlenen tüketim gücüne göre hesaplanacak miktarın fazla, kaçak öncesi kullanılan ve hesap ekstralarına yansıyan miktarın az olması gerekmektedir. Oysa olayımızda tam tersi bir durum söz konusudur. Bu durumda sanığın kaçak elektrik kullandığı yönündeki iddianın kesin olarak sübutu söz konusu değildir” gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Baş¬savcılığının “onama” istemli 03.03.2010 gün ve 185910 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerek¬çelerle karara bağ¬lanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın atılı elektrik hırsızlığı suçunu işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle zaman¬aşımının gerçek¬leşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık hakkında 08.04.2004 tarihinde tutanak tutulduğu, 13.04.2004 tarihli iddianame ile kamu davası açıldığı, mahkeme huzurunda usulüne uygun olarak 05.07.2004 tarihinde sorgusunun yapıldığı, Özel Dairenin bozma kararından sonra yapılan tebligat üzerine gelmemesi nedeniyle 16.07.2007 ve 23.10.2007 tarihlerinde bozmaya karşı savunmasının alınması için zorla getirme kararları verildiği, ancak adresinde bulunamaması nedeniyle 22.01.2008 tarihinde dinlenmesinden vazgeçildiği anlaşılmaktadır.
Sanığa atılı suç 765 sayılı TCY’nın 492/2. maddesinde düzenlenmiş olup; 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasını gerektirmekte ve TCY’nın 102/4. maddesi uyarınca 5 yıllık dava zamanaşımına tâbi bulunmaktadır. Sanığın mahkeme huzurundaki sorgusu 05.07.2004 tari¬hinde yapılmış olup, bu tarihten sonra zamanaşımını kesen başkaca bir işlem bulunma¬dığından, yerel mahkemenin 22.01.2008 tarihli direnme kararından sonra, dosyanın Yargıtay C. Başsavcılığında bulunduğu bir aşamada 05.07.2009 tarihinde zamanaşımı süresi dolmuştur.
Bozmadan sonra, bozmaya karşı diyeceklerinin sorulması amacıyla 16.07.2007 ve 23.10.2007 tarihlerinde zorla getirme (ihzar) kararı verilmişse de sanığın sorgusunun alınması amacı dışında, başka bir nedenle çıkartılan ihzarların zamanaşımını kesmeyeceği istikrarlı Ceza Genel Kurulu kararları ile kabul edilegelmektedir.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama yapılmasını gerektir¬meyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’ nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilme¬lidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.01.2008 gün ve 488-20 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi hükmü gereği halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.05.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.