YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/46
KARAR NO : 2010/93
KARAR TARİHİ : 27.04.2010
İtirazname : 2008/110799
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ESKİŞEHİR 4. Asliye Ceza
Günü : 07.01.2008
Sayısı : 24 müt.
Hükümlü S. E..müdafiinin istemi üzerine Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahke¬me¬since 07.01.2008 gün ve 24 sayı ile;
Talepte bulunan hükümlünün, Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.12.1998 tarih 861-953 sayılı ilamı ile TCK’nun 491/2, 522, 523 ve 59. maddeleri gereğince 330.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve 647 sayılı Kanunun 4. ve 6. gereğince verilen cezanın ertelenmesine dair kararı, 27.06.2000 tarihinde kesinleşmiştir.
5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 9. maddesi ve Geçici 2. maddesi gereğince kesin¬leşme tarihi olan 27.06.2000 tarihinden itibaren yasal beş yıllık sürenin geçmiş bulunduğu, gerekçeleri ile adli sicil ve arşiv kayıtlarının silinmesine, karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 06.05.2008 gün ve 25953 sayılı yasa yararına bozma yasa yolu başvurusu sonucu Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen 05.06.2008 gün ve 110799 sayılı tebliğnamesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.12.2009 gün ve 15804-16960 sayı ile;
“5352 sayılı Adli Sicil Yasasının 4. maddesinde, adli sicile kaydedilecek bilgiler göste¬rilmiş, 9. maddesinde ise, adli sicil bilgilerinin silinmesi ve bunların arşiv kaydına alınması düzenlenmiştir. Buna göre, adli sicil bilgileri; cezanın veya güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması, ceza mahkûmiyetini bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikâyetten vazgeçme veya etkin pişmanlık, ceza zamanaşımının gerçekleşmesi ya da genel af halinde Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek arşiv kaydına alınacaktır. Görüleceği üzere, adli sicil kaydının silinip, bilgilerin arşive alınması için infazın tamamlanması yeterli kabul edilmiştir. Aynı Yasanın 14. maddesine göre, arşiv kaydındaki bilgilerin silinmesi ile ilgili kararlar üç hâkimden oluşan bir komisyon tarafından alınacaktır. 12. maddeye göre arşiv bilgileri ancak, ilgilinin ölümü veya kaydın girildiği tarihten itibaren seksen yılın geçmesi yahut fiilin yasayla suç olmaktan çıkartılması üzerine ya da yasa yararına bozma veya yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararların kesinleş¬mesi üzerine silinebilecektir.
Açıklandığı üzere; yeni adlî sicil sisteminde, yasanın yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlara ilişkin mahkûmiyet bilgilerinin adlî sicilden ve arşiv kaydından silinmesi hususunda mahkemeler yetkili kılınmamıştır. Ancak, önceki ve sonraki yasaların düzenlemeleri farklı bulunduğundan, 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlara dair mahkûmiyet bilgilerinin adlî sicilden silinmesi ve arşivden çıkartılması ayrı bir maddede düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere bakıldığında:
5352 sayılı Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesinde; ‘(1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce toplanmış olsun veya olmasın, suç tarihi itibarıyla bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanuna göre süre yönünden silinme koşulu oluşanlar silinir; diğer kayıtlar için bu Kanun hükümlerine göre işlem yapılır. Anayasanın 76. maddesi ile özel kanun hükümleri saklıdır.
(2) Birinci fıkra gereğince işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen sürelerin dolduğu veya ertelenmiş olan hükmün esasen vâki olmamış sayıldığı hallerde bu tarih esas alınarak, Anayasanın 76. maddesi ve özel kanunlarda sayılan suç ve mahkûmiyetler dışındaki kayıtlar için ilgilinin, Cumhuriyet Başsavcılığının veya Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince arşiv kaydının silinmesine karar verilir’ denilmektedir.
Geçici 2. maddenin 2. fıkrasındaki düzenlemeye göre, 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlara ilişkin bilgilerden adlî sicil arşivine alınanların silinmesine karar verme yetkisi münhasıran mahkemeye aittir. Bu hükme göre mahkemeler, 3682 sayılı Yasanın 8. maddesinde öngörülen süreler dolmuşsa veya ertelenmiş hükmün esasen vaki olmamış sayılması koşulları oluşmuşsa adlî sicil bilgilerinin arşivden silinmesine karar verebilecektir.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76. maddesinin ikinci fıkrasında, ‘taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanların, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemeyecekleri hükme bağlanmıştır.
Bunun gibi çeşitli özel yasalarda,
Örneğin; 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 48, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasasının 8/h, 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 5/a, 1512 sayılı Noterlik Yasasının 7, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Yasasının 2/b, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik Serbest Muha¬sebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Yasasının 4/d, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Yasanın 10/d maddelerinde, affa uğramış olsa bile, belirli suçlardan mahkûmiyet, bazı görevlere getirilmeye ve bir kısım hakları kullanmaya engel olarak kabul edilmiştir. Yine, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Yasanın, ateşli silah taşıma ve bulundurma yetkisine sahip olanlarla ilgili düzenleme içeren 7. maddesinin 4534 sayılı Yasa ile değişik son fıkrasında da; ‘Ateşli silahla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara; affa uğramış olsalar bile hiçbir suretle ateşli silah taşıma ve bulundurma izni verilemez’ denilmektedir. Özel yasalarda yer alan bu hükümler nedeniyle, bu mahkûmi¬yet¬lerin adli sicil arşivinde muhafazası ve istenildiğinde ilgili kurumlara bildirilmesi gerek¬mek¬tedir. İşte bu nedenledir ki, 5352 sayılı Adlî Sicil Yasasının Geçici 2. maddesinde, Anayasa’nın 76. maddesinde veya bazı özel yasalarda sayılan ve ‘affa uğramış olsa dahi’ bazı görevleri üstlenmeyi veya bazı hakları kullanmayı engelleyen suç ve mahkûmiyetlerin adlî sicil arşivinden silinemeyecekleri kabul edilmiştir.
Somut olaya gelince;
Hükümlü S..E..’nin hırsızlık suçundan aldığı ağır para cezasının kesinleşme tarihinden bu yana, adli sicildeki sabıka kaydının silinebilmesi bakımından 3682 sayılı Yasanın 8. maddesinde öngörülen sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Bu mahkûmiyet Ana¬ya¬sa’nın 76. maddesinde ve diğer bazı yasalarda hakları kısıtlayıcı nitelikte olduğu kabul edilen mahkûmiyetlerden olduğu açıktır. Bu durumda, hırsızlık suçuna ilişkin mahkûmiyet bilgileri¬nin adlî sicil arşivinden silinmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Ayrıca 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesine göre hüküm çeşitlerinden sayılmakla birlikte, esası çözmeyen adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları ile hüküm niteliğinde olmayan yargılamanın durmasına dair kararlar ve diğer hâkimlik veya mahkeme kararları CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca yasa yararına bozulduğunda, kararı veren hakimlik makamı veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma yapılacak, bu kabil kararların yasa yararına bozulmasının ilgililer aleyhine sonuç doğurma¬yacağı yolunda bir kurala Yasada yer verilmemesi nedeniyle bu hususa bakılmaksızın yeni bir karar verilecektir. Yerel Mahkemenin istem sahibi Sertaç Ekici hakkındaki mahkûmiyet bilgi¬lerinin adlî sicil arşivinden silinmesine ilişkin kararı, 5271 sayılı CYY.nın 223. maddesinde yazılı hüküm türlerine dahil bulunmamakta, niteliği ve hasıl ettiği etki ve neticeleri itibariyle de infaz hukukuyla ilişkili bir mahiyet taşımaktadır. Bu itibarla yasanın 309/4-a maddesi kapsamında değerlendirilemeyecek böyle bir kararın yasa yararına bozul¬ma¬sının ilgili aleyhine sonuç doğurması mümkündür. Ayrıca kararı veren mahkemece bozma doğrultusunda yeniden bir karar verilmesi de zorunludur.
Bu değerlendirmeler ışığında; hırsızlık suçuna ilişkin mahkûmiyet bilgilerinin adli sicil arşiv kaydından silinmesi isteğinin reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet bulunmadığından, Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.01.2008 tarih ve 2008/24 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK.nun 309. mad¬de¬si gereğince bozulmasına, Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesince yeniden yargılama yapılarak bozma doğrultusunda karar verilmesi için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsav¬cılığına tevdiine’ karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 17.02.2010 gün ve 110799 sayı ile;
“…Somut olayda, hükümlü hakkında hırsızlık suçundan özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrili adli para cezası verilmiş, verilen mahkûmiyet hükmü ertelenmiştir. Hüküm tarihi olan 08.12.1998 tarihinde başlayan 5 yıllık deneme süresi 08.12.2003 tarihinde dolmuştur. Dolayısıyla 765 sayılı Yasanın 95/2. maddesi uyarınca 08.12.2003 tarihi itibariyle mahkû¬miyet hükmü esasen vaki olmamış sayılır. Söz konusu mahkûmiyet hükmüne ilişkin adli sicil kaydının 3682 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca 08.12.2003 tarihi itibariyle silinmesi gerekmektedir. Bu tarih itibariyle silinmesi gereken ve hukuki varlığı kabul edilmemiş, yok sayılan bu mahkûmiyet hükmüne ilişkin adli sicil kaydının arşiv kaydına alınması hukuka uygun değildir.
3682 sayılı Yasanın 8. ve devamı maddelerinde, erteleme sonrası deneme süresinin suç işlemeksizin geçirilmesi üzerine ‘esasen vaki olmamış sayılan mahkûmiyet hükmüne’ ilişkin bilgilerin adli sicil kaydından silinmesine müteakip, arşiv kaydına alınması öngören bir hüküm mevcut değildir. Hukuken yok sayılması gereken, esasen vaki olmamış sayılan mahkûmiyete ilişkin hiçbir bilgi arşiv kaydına alınamaz. Arşiv kaydına alınması gereken bilgiler, adli sicil kaydından silinen ancak Anayasanın 76. maddesi ile özel kanunlarda belirtilen suç ve hükümlere ilişkin bilgilerdir. Ancak, bu bilgiler; esasen vaki sayılmamış sayılan mahkûmiyet hükümleri dışındaki mahkûmiyet kararlarına ilişkin bilgilerdir. 3682 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca adli sicil kaydından silinen esasen vaki sayılmamış mahkûmiyete ilişkin bilgilerin arşiv kaydına alınması; 765 sayılı Yasanın erteleme kurumuna ilişkin 91-95. maddelerine, 95. maddenin gerekçesine, mahkûmiyetin esasen vaki sayılmamış olma halinin hukuki niteliği ile buna bağlı yukarıda arz edilen düzenlemelere bütünüyle aykırılık oluşturur.
Somut olayda, vaki olmamış sayılan erteli mahkûmiyete ilişkin kaydın silinme koşulları 3682 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca 01.06.2005 tarihinden önce, 08.12.2003 tarihinde oluşmuştur. Bu nedenle, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce re’sen 5253 sayılı Yasanın geçici 2/1. maddesi gereğince hükümlünün adli sicil kaydı silinmiş, ancak söz konusu suçun 657 sayılı Yasanın 48. maddesinde sayılan suçlardan olduğu gerekçesiyle esasen vaki olmamış sayılan mahkûmiyete ilişkin bilgiler hukuka aykırı olarak arşiv kaydına alınmıştır. Yasanın geçici 2/1. maddesinde Anayasanın 76. maddesi ile özel kanun hüküm¬lerinin saklı olduğu belirtilmiş ise de; bu normlar esasen vaki olmamış sayılan hükümler dışındaki mahkûmiyet hükümlerine ilişkindir. Anayasanın 76. maddesi ile özel kanunlardaki istisnai hükümler, esasen vaki olmamış sayılan hükümleri kapsamamaktadır. Bu durum, 5253 sayılı Yasanın geçici 2/2. maddesi açısından da geçerlidir.
Bu itibarla; hukuken yok sayılan, vaki olmamış sayılan mahkûmiyete ilişkin bilginin arşiv kaydına alınması hukuka aykırı olduğundan, yerel mahkeme tarafından arşiv kaydının silinmesine karar verilmesinin isabetli olduğu…” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
S..E..’nin 16.09.1998 tarihinde işlediği hırsızlık suçundan Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesince 08.12.1998 gün ve 861-953 sayı ile 765 sayılı TCY’nın 491/2, 522, 523, 59. 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 330.000 Lira ağır para cezası ile cezalandı¬rıl¬masına ve bu cezanın 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilmiş, müdafi tarafından temyiz edilen hüküm dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 27.06.2000 gün ve 4969-5367 sayı ile onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Daha sonra hükümlü müdafiinin istemi üzerine yerel mahkemece, gerekli koşulların oluş¬tuğundan bahisle, 5352 sayılı Adlî Sicil Yasasının 9 ve Geçici 2. maddesi uyarınca ilgilinin bu mahkûmiyetine ilişkin arşiv kaydının silinmesine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminde bulunması üzerine, Özel Dairece, Anayasa’nın 76. maddesinde ve diğer bazı yasalarda “affa uğramış olsalar bile” ibaresinin bulunması nedeniyle, hırsızlık suçlarına ait kaydın arşivden çıkartılmasına yasal olanak bulunmadığı gerekçesiyle yerel mahkeme hükmünün yasa yararına bozulmasına ve yeniden yargılama yapılarak bozma doğrultusunda karar verilmek üzere dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise, “…hukuken yok sayılan, vaki olmamış sayılan mahkû¬mi¬yete ilişkin bilginin arşiv kaydına alınmasının hukuka aykırı olduğu, yerel mahkemece arşiv kaydının silinmesine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı” görüşüyle, Özel Daire bozma kararının kaldırılması ve yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Görüldüğü gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 765 sayılı TCY’nın yürürlüğü zamanında işlenen hırsızlık suçu için hükmedilen ve 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenen ağır para cezasından ibaret mahkûmiyet hükmünün, 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılması halinde, bu hükümlülüğe ilişkin bilgilerin adli sicil arşiv kaydından silinmesinin olanaklı olup olmadığına ilişkindir.
1 Hazirana 2005 tarihinde yürürlükten kaldırılan, 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 4. maddesi uyarınca adli sicil kaydına işlenen bilgi¬lerin, hangi koşullar altında silinebileceği 8 ve 9. maddelerde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre cezanın çekildiği veya ortadan kalktığı veya düştüğü tarihten itibaren yasada gösterilen suç türleri için belirtilen sürenin geçmesi ve “evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya veya daha ağır bir cezaya mahkûm olunmaması” halinde, ilgilinin, Cumhuriyet savcısının veya Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine, hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince duruşma yapılmaksızın adlî sicildeki kaydın çıkartılmasına karar verilecektir. Ertelenmiş cezalarda ise hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı tarih esas alınacaktır.
Anılan Yasanın 9. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında; “Bu Kanunun 8 inci maddesi ile bu maddeye göre adli sicilden çıkarılan bilgilerden Anayasanın 76 ncı maddesinde sayılan suçlara ait olanlar, milletvekili adaylığı için talep edildiğinde verilmek üzere bilgi arşivinde muhafaza edilir.
Özel kanun hükümleri saklıdır” denilmek suretiyle Anayasanın 76. maddesinde sayılan suçlar ve özel kanunlarla getirilen hükümler açısından adli sicilden silinen bu bilgilerin talep edildiğinde verilmek üzere arşiv kaydında muhafaza edileceği hükme bağlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76. maddesinin ikinci fıkrasında, “taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar”ın, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemeyecekleri hükme bağlanmıştır.
Bu düzenlemeye paralel olarak özel yasalarda da benzer hükümlere yer verilmiş;
-657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 48,
-1136 sayılı Avukatlık Yasasının 5/a,
-2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasasının 8/h,
-2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanununun 11,
-3568 sayılı Serbest Muhasebecilik Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Yasasının 4/d,
-5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Yasanın 10/d,
-6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Yasanın 7/son,
Maddelerinde affa uğramış olsa bile, belirli suçlardan mahkûmiyet, bazı görevlere getirilmeye ve bir kısım hakları kullanmaya engel kabul edilmiştir.
Özel yasalarda yer alan bu hükümler nedeniyle, bu mahkûmiyetlerin adli sicil arşivinde muhafazası ve istenildiğinde ilgili kurumlara bildirilmesi gerekmektedir.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının 4. maddesinde, adli sicile kaydedilecek bilgiler gösterilmiş, 9. maddesinde ise, adli sicil bilgilerinin silinmesi ve bunların arşiv kaydına alınması düzenlenmiştir. Buna göre, adli sicil bilgileri; cezanın veya güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması, ceza mahkûmiyetini bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikâyetten vazgeçme veya etkin pişmanlık, ceza zamanaşımının gerçekleşmesi ya da genel af halinde Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek arşiv kaydına alınacaktır. Görüleceği üzere, adli sicil kaydının silinip, bilgilerin arşive alınması için infazın tamamlanması yeterli kabul edilmiştir.
12. maddeye göre arşiv bilgileri ancak, ilgilinin ölümü veya kaydın girildiği tarihten itibaren seksen yılın geçmesi yahut fiilin yasayla suç olmaktan çıkartılması üzerine ya da yasa yararına bozma veya yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararların kesinleşmesi üzerine silinebilecektir.
Açıklandığı üzere; yeni adlî sicil sisteminde, yasanın yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlara ilişkin mahkûmiyet bilgilerinin adlî sicilden ve arşiv kaydın¬dan silinmesi hususunda mahkemeler yetkili kılınmamıştır.
Ancak, 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlara dair mahkûmiyet bilgilerinin adlî sicilden silinmesi ve arşivden çıkartılması ayrı bir maddede düzenlenmiştir.
5352 sayılı Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesinde;
“(1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce toplanmış olsun veya olmasın, suç tarihi itibarıyla bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanuna göre süre yönünden silinme koşulu oluşanlar silinir; diğer kayıtlar için bu Kanun hükümlerine göre işlem yapılır. Anayasanın 76 ncı maddesi ile özel kanun hükümleri saklıdır.
(2) Birinci fıkra gereğince işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen sürelerin dolduğu veya ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde bu tarih esas alınarak, Anayasanın 76 ncı maddesi ve özel kanunlarda sayılan suç ve mahkûmiyetler dışındaki kayıtlar için ilgilinin, Cumhuriyet Başsavcılığının veya Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince arşiv kaydının silinmesine karar verilir” denilmektedir.
Geçici 2. maddenin 2. fıkrasındaki düzenlemeye göre, 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlara ilişkin bilgilerden adlî sicil arşivine alınanların silinmesine karar verme yetkisi münhasıran mahkemeye aittir. Bu hükme göre mahkemeler 3682 sayılı Yasanın 8. madde¬sinde öngörülen süreler dolmuşsa veya ertelenmiş hükmün esasen vaki olmamış sayılması koşulları oluşmuşsa adlî sicil bilgilerinin arşivden silinmesine karar verebilecektir. Ancak Anayasa’nın 76. maddesinde veya bazı özel yasalarda sayılan ve “affa uğramış olsa dahi” bazı görevleri üstlenmeyi veya bazı hakları kullanmayı engelleyen suç ve mahkûmiyetlerin adlî sicil arşivinden silinemeyecekleri kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükümlü S.. E..’nin işlemiş olduğu hırsızlık suçunun Anayasa’nın 76. madde¬sinde ve diğer bazı yasalarda hakları kısıtlayıcı nitelikte olduğu kabul edilen mahkû¬miyet¬lerden olduğu açıktır. Bu durumda, hırsızlık suçuna ilişkin mahkûmiyet bilgile¬rinin adlî sicil arşivinden silinmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Özel Dairece yasa yararına bozma istemi üzerine verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi M… T..; “765 sayılı TCK’nun yürürlüğü zamanında işlenen bir hırsızlık suçundan verilen ve 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenen ağır para cezasından ibaret bir hükümlülüğün, 765 sayılı TCK’nun 95/2. maddesi uyarınca 5 yıllık deneme süresinin suç işlenmeden geçirilmesi nedeniyle esasen vâki olmamış sayılması halinde, bu mahkûmiyete ilişkin bilgilerin adli sicil arşiv kaydından silinmesinin olanaklı olup olmadığı hukuki sorununun tartışıldığı olayda, önce ilgili yasalar hakkında kısa bilgiler verilecek ve bunların yorumlanması suretiyle varacağımız sonucun gerekçeleri açıklanmaya çalışılacaktır.
Bilindiği üzere erteleme kurumu, 01.06.2005 tarihinden önce 765 sayılı TCK’nun 91-95. maddeleri ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Kanunu’nun 6. maddesinde düzenlenmiş ve cezası ertelenen hükümlünün, hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde işlediği diğer bir cürümden dolayı evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkum olmazsa, cezası tecil edilmiş olan mahkûmiyetin ESASEN VAKİ OLMAMIŞ sayılacağı, aksi takdirde her iki cezanın ayrı ayrı tenfiz olunacağı öngörülmüş idi.
Bu sisteme göre, suçsuz geçirilmiş deneme müddeti sonunda mahkûmiyet esasen vâki olmamış, hükümlülük kararı verilmemiş sayılacağı için, bu mahkûmiyete bağlı feri cezalar veya hak yoksunluklarının da yok sayılacağı ve sonuçları itibarıyla bu kurumun, 765 sayılı TCK’nun 97, 5237 sayılı TCK’nun 65/1. maddesindeki GENEL AF benzeri olduğu rahatlıkla söylenebilecektir. Çünkü genel af, anılan maddelere göre ‘hükmolunan cezaları bütün neticeleri ile birlikte ortadan kaldırmaktadır.’
5237 sayılı TCK ise bu sistemden ayrılarak, 51/8 maddesinde yer alan, ‘denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.’ kuralı ile mahkûmiyetin ve buna bağlı hak yoksunluklarının devam edeceğini hükme bağlamıştır.
Bu haliyle, 5237 sayılı TCK’nun 51. maddesindeki erteleme kurumunun, aynı Yasanın 65/2. maddesinde düzenlenen ve 3. fıkrasındaki, ‘cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir’ şeklindeki kuralla açıklığa kavuşan ÖZEL AF sonucunu doğuracağı tartışmasızdır.
Konuyla ilgili diğer yasa kuralı ise, 5352 sayılı Adli Sicil Yasası’nın geçici 2. maddesidir. Anılan madde aynen şöyledir:
‘(1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Adalet Bakanlığı Adil Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce toplanmış olsun veya olmasın, suç tarihi itibarıyla bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanuna göre süre yönünden silinme koşulu oluşanlar silinir; diğer kayıtlar için bu Kanun hükümlerine göre işlem yapılır. Anayasanın 76 ncı maddesi ile özel kanun hükümleri saklıdır.
(2) Birinci fıkra gereğince işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen sürelerin dolduğu veya ertelenmiş olan hükmün esasen vâki olmamış sayıldığı hallerde bu tarih esas alınarak, Anayasanın 76 ncı maddesi ile özel kanunlarda sayılan suç ve mahkûmiyetler dışındaki kayıtlar için ilgilinin, Cumhuriyet Başsav¬cılığının veya Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince arşiv kaydının silinmesine karar verilir.’
Görüldüğü gibi, yeni yasa, eskisinin aksine belirli koşullar gerçekleştiğinde ‘hükmün esasen vâki olmamış sayıldığı hallerde’ arşiv kaydının silinmesini olanaklı kılmaktadır.
Bu bilgiler ışığında somut olaya baktığımızda; yerel mahkemenin 5352 sayılı Yasanın geçici 2. maddesi uyarınca, tecilli olup, deneme süresi suç işlemeden geçirildiği için vâki olmamış sayılan hırsızlık mahkûmiyetini arşiv kaydından sildiğini, Yüksek 6. Ceza Dairesinin ise, hırsızlık suçundan verilen mahkûmiyetlerin tecilli, tecilsiz ayrımı yapılmadan arşiv kaydından çıkarılamayacağı, buna Anayasa’nın 76. maddesi ile özel kanunların engel olduğu sonucuna vardığı anlaşılmaktadır.
Hâlbuki suç yüz kızartıcı da olsa, mahkûmiyetin vaki olmamış sayılması durumunda arşiv kaydından silinmesine yasal engel bulunmadığını düşünmekteyiz. Şöyle ki;
Bu gibi mahkûmiyetlerin arşiv kayıtlarından silinmesi için geçici 2. maddede yer alan ilk koşul, ‘ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerdir ki, bunun gerçekleşmiş olduğu açıktır…
‘Anayasa’nın 76. maddesi ve özel kanunlarda sayılan suç ve mahkûmiyetlerden olmamak’ olumsuz koşuluna gelince, lâfzî bir yorumla, hırsızlık suçunun, anılan yasalarda sayılanlardan olması nedeniyle, bu koşulun gerçekleşmediği savunulabilir.
Ancak; gerek Anayasa’nın 76. maddesi gerekse aynı metnin aynen tekrarlandığı bir çok özel yasalarda arşiv kaydından silinmeye getirilen engel, ‘affa uğramış olsalar bile’ şeklinde ifade edilmektedir. Biz bu ibarenin, ‘özel affa uğrasalar bile’ şeklinde anlaşılması gerektiğini, hatta bunda zorunluluk olduğunu düşünmekteyiz. Çünkü 765 sayılı Yasanın 97 ve 98. maddelerinde yazılı genel ve özel af ayrımını bilen yasa koyucunun, anılan ifadeyi her iki affı da kapsar biçimde kullandığını savunmak, tutarlı olmayacaktır. Hem genel af sonucu mahkûmiyetleri vâki olmamış sayacaksınız, hem de mevcut olmayan sonuçlarını devam ettireceksiniz. Bu çelişkinin giderilmesinin çözümü, ‘özel affa uğrasalar bile’ şeklindeki yorumla olacak, özel afta mahkûmiyetin sonuçları ve hak yoksunlukları devam edeceğinden, her şey yerli yerine oturacaktır.
Bu kabul, yukarıda açıkladığımız gibi, genel affın sonuçlarını doğuran tecilli mahkûmiyetlerin ‘esasen vâki olmamış sayıldığı’ haller için de geçerli olacak, suç ayırımı yapılmadan, vâki olmamış sayılan, hukuk aleminde hiç doğmamış olduğu sonucuna varılan tüm mahkûmiyetler için de geçerli olacaktır.
Bu şekildeki düşüncemin esin kaynağını, Prof. Dr. K…İ..’in, Anayasa Mahke¬mesinin 2001 yılı sempozyumuna sunduğu ‘Anayasa Hükümleri ve Yüksek Mahkemelerin Kararları Çerçevesinde Af, Şartla Salıverilme ve Ertelemeye İlişkin Yasal Düzenlemelerin Yasaklanmış Haklar Üzerindeki Etkisi’ başlıklı tebliğ olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Gerek Yargıtay C.Başsavcılığının itiraz yazısında yeralan gerekçeler, gerekse yukarıda yer verdiğimiz ek gerekçelerle, İtirazın kabulü ile Yüksek 6. Ceza Dairesinin kara¬rının kaldırılması ve Kanun Yararına Bozma isteminin reddine karar verilmesi düşüncesinde olduğumdan çoğunluk kararına katılmıyorum”düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi O..K..; “Erteleme kurumu, 01.06.2005 tarihinden önce 765 sayılı TCK.nun 91-95 maddeleri ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Kanunu’nun 6.maddesinde düzenlenmiş ve cezası ertelenen hükümlünün, hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde işlediği diğer bir cürümden dolayı evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkum olmazsa, cezası tecil edilmiş olan mahkumiyetin ESASAN VAKİ OLMAMIŞ sayılacağı, aksi takdirde her iki cezanın ayrı ayrı tenfiz olunacağı öngörülmüş idi.
5237 sayılı TCK ise bu sistemden ayrılarak, 51/8 maddesinde yer alan, “denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.” kuralı ile mahkûmiyetin ve buna bağlı hak yoksunluklarının devam edeceğini hükme bağlamıştır.
İzah edildiği üzere 01.06.2005’ten önce yürürlükte olan 765 sayılı yasa zamanındaki tecilli mahkûmiyetler 5 sene içinde yeniden suç işlendiği takdirde “ESASEN VAKİ OLMAMIŞ” sayılacağından mahkûmiyet tüm sonuçları ile birlikte kalkacağından 3682 sayılı yasanın 8/2. fıkra ve 5352 sayılı yasanın geçici 2. maddeleri gözetilerek sabıka kaydının silinmesine dair yerel mahkeme kararı doğrudur. Bu nedenle itirazın kabulü gerektiği kanaatiyle çoğunluk kararına katılmıyorum” görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Genel Kurul Üyesi de; benzer düşün¬celerle itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.04.2010 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.