YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/26
KARAR NO : 2010/18
KARAR TARİHİ : 09.02.2010
İtirazname :2008/116150
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 7. Ağır Ceza
Günü : 28.12.2006
Sayısı : 433-471
Sanık T…B…’un, yağma suçundan 5237 sayılı TCY’nın 149/1-a-h ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hakkında 53. maddenin uygulanmasına; yasak bıçak taşımak suçundan ise 6136 sayılı Yasanın 15 ve TCY’nın 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 375 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına, emanette kayıtlı suç eşyasının TCY’nın 54. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince 28.12.2006 gün ve 433-471 sayı ile hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.07.2007 gün ve 9328-8886 sayı ile;
“Yasal süre içerisinde temyiz başvurusunda bulunmayan sanık T…B… savunmanının bu konudaki isteğinin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi gereğince tebliğnameye uygun olarak reddine” karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığınca, TCY’nın 53. maddesinde yapılan uygulama hatasından bahisle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 23.12.2009 gün ve 15812-17440 sayı ile;
“Ceza Genel Kurulunun 23.12.2008 gün ve 2008/6-258-240 sayılı kararı uyarınca sanık savunmanının yüzüne karşı tefhim edilen hükümde, tebliğ edilmesi gerektiğine de karar verilerek yasa yolu süresinin, tefhim sırasında hazır bulunan sanık savunmanı açısından ‘tebliğden’ itibaren başlayacağı şeklinde yanlış anlamaya neden olacak ifadelere yer verilmek suretiyle yanıltıldığı ve gerekçeli kararın sanık savunmanına 05.01.2007 tarihli temyiz dilekçesinden sonra, 16.01.2007 günü tebliğ edildiği, buna göre temyiz isteminin süresinde olduğu gözetilmeden, Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.07.2007 tarih ve 2007/9328-2007/8886 sayılı kararla sanık savunmanının temyiz istemin reddine karar verildiğinin anlaşılması karşısında; yukarıdaki açıklamalar ışığında Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12.07.2007 tarih ve 2007/9328-2007/8886 sayılı red kararına yönelik 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin son cümlesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yoluna başvurması olanaklı görüldüğünden, öncelikle bu hususta gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 21.01.2010 gün ve 116150 sayı ve özetle;
“Yerel mahkeme tarafından yapılan yasa yolu bildirimi, yanılgıya yol açacak bir biçimde ‘kararın okunup açıklanmasından ve tebliğinden itibaren 7 gün içinde’ olduğu belirtilmiştir. Hazır bulunanlar için yasa yoluna başvuru süresi ‘tefhim’ ile başladığından, sürenin başlangıcının açıkça gösterilmemesi, yanılgıya yol açacak niteliktedir.
CYY’nın 40. maddesinin 1. fıkrasındaki, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği ve 2. fıkrasındaki yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz sayılacağı hükümleri karşısında somut olayda, başvuru süresi ve şeklinin gösterilmemiş olmasının yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere açıkça aykırılık oluşturduğu ve eski hale getirme isteminde bulunma koşullarının varlığını koruduğu görülmektedir. Bu nedenle, sanık müdafii tarafından verilen 05.01.2007 havale tarihli, temyiz dilekçesinin, süresinde verilen temyiz dilekçesi olarak kabulü ile temyiz incelemesi yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Diğer yandan; yüzüne karşı verilen karar 5271 sayılı CYY’nın 234/6. maddesi gereğince kanun yollarına başvuru hakkı bulunan katılan Z..K..’na da tebliğ edilmemiştir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12.07.2007 gün ve 9328-8886 sayılı temyizin reddi kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık T…’ın, yağma ve yasak bıçak taşımak suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, yerel mahkeme hükmünde yasa yolu bildiriminin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, buna bağlı olarak da sanık müdafiinin temyiz başvurusunun süresinde olup olmadığı hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkeme hükmünün sonundaki yasa yolu bildiriminin “sanık ile müdafii ve katılanın yüzünde, C.savcısı hazır olduğu halde isteme uygun, kararın okunup açıklanmasından ve tebliğinden itibaren 7 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere” şeklinde olduğu görülmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40/2. fıkrasında: “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” hükmüne yer verilmiş,
Bu düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY’nın;
34/2. maddesinde; “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir”,
231/2. maddesinde; “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir”,
232/6. maddesinde ise; “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve mercinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir”
Şeklindeki emredici düzenlemeler yer almıştır.
Gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu süresi, başvuru yapılacak mercii ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.
5271 sayılı CYY’nın 40. maddesinin 1. fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2. fıkrasında ise, yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir.
Anılan düzenlemelerden, hüküm ve kararlardaki yasa yolu bildiriminin; yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu yanında, açıkça anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması gerektiği, sonucuna varılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında;
Hükmün, sanık ve müdafii ile katılanın yüzüne karşı tefhim edildiği somut olayda, yasa yolu bildiriminde bulunulurken yanıltıcı şekilde hem tefhim hem de tebliğden söz edilmesi, hükmü temyiz etme hakkı bulunanlar yönünden yanıltıcı nitelikte bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; gerekçeli kararın yasa yolu bildirimindeki eksikliği giderecek açıklama ile birlikte sanık müdafii ile katılana tebliğ edilmesi ve bu tebligat sonucunda temyiz dilekçesi verilmesi halinde bu dilekçe de nazara alınarak, aksi halde ise sanık müdafiinin 05.01.2007 günlü temyizinin, CYY’nın 40/1. maddesi uyarınca süresinde olduğunun kabulü ile temyiz incelemesi yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve belirtilen şekilde tebliğ işleminin yapılması için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12.07.2007 gün ve 9328-8886 sayılı temyizin reddine ilişkin kararın KALDIRILMASINA,
3- Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.12.2006 gün ve 433-471 sayılı hükme ait gerekçeli kararın, yasa yolu bildirimindeki eksikliği gidermeye yönelik açıklama ile birlikte sanık müdafiine ve katılana tebliği ile sair işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.02.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.