YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/252
KARAR NO : 2011/58
KARAR TARİHİ : 19.04.2011
İtirazname:2010/214688
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : AŞKALE Sulh Ceza
Günü : 05.07.2006
Sayısı : 16-91
Hakaret suçundan sanık B. A.’nın, 5237 sayılı TCY’nın 125/1-2, 52/1,125/3-a, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca, sonuç olarak 18.240 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Aşkale Sulh Ceza Mahkemesince verilen 05.07.2006 gün ve 16-91 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, yerel mahkeme tarafından temyiz istemi¬nin süre yönünden reddine karar verilmiş, bu kararın da, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi nedeniyle, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 20.10.2008 gün ve 2669-18797 sayı ile;
“Temyiz süresinin geçmesi nedeniyle yerel mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin kararına karşı yapılan itirazın, tebliğnameye uygun olarak reddine, yerel mahkemenin redde ilişkin kararının onanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.12.2010 gün ve 214688 sayı ile;
“…Dosya incelendiğinde; hükmün ‘ … sanık ve katılanın yokluklarında kararın tebliğ veya tefhimden itibaren 7 gün içinde, Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi savcıları ve Aşkale Cumhuriyet savcıları için karar asıllarının kendilerine tebliğinden itibaren 1 ay içinde Yüksek Yargıtaya temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı’ şeklinde belirtildiği görülmektedir.
Bu karar; katılan F. P. (Aklan)’a 20.07.2006 tarihinde, sanığın duruşmada beyan ettiği işyeri adresine Tebligat Kanunun 21. maddesi hükümlerine göre 17.07.2006 tarihinde tebliğ edilmiştir. Cumhuriyet savcısının görüldü şerhi ise 12.07.2006 tarihlidir. Karara karşı sanık bir haftalık yasal süreden sonra 11.08.2006 tarihli dilekçe ile temyiz isteminde bulunmuş ve bu istemi mahkemece verilen 14.08.2006 tarihli ek kararla reddedilmiştir…
…Somut olayda, yasa yolu ve süresi doğru olarak gösterilmiş ise de yanılgıya yol açacak şekilde yasa yolu süresinin tefhim veya tebliğden itibaren başlayacağı açıklanmış ve ayrıca başvuru biçimi olarak yasada öngörülen ‘hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanın tutanağa geçirilerek hakime tasdik ettirilmesi’ hususları kararda gösterilmemiştir. Böylece sanığın kendi hatası sözkonusu olmadan mahkemenin yasa yolu başvuru biçimi konusunda yaptığı hata ile iradesi yanıltılmış ve sözü edilen kararın temyiz süresinin başlamamış olması nedeniyle sanığın bu karara karşı 11.08.2006 tarihli temyizinin süresinde olduğunun kabulü gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu nedenlerle, yasa yoluna başvuru şeklinin gösterilmemiş olması nedeniyle eski hale getirme yöntemiyle açılmış bir temyiz davasının varlığı kabul edilerek hükmün incelenmesi ve bir karar verilmesi gerekirken Yüksek Dairece temyiz süresinin geçmesi nedeniyle yerel mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin ek kararına karşı yapılan itirazın reddine, yerel mahkemenin redde ilişkin kararının onanmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, hakaret suçundan 5237 sayılı TCY’nın 125/1-2, 52/1, 125/3-a, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında yasa yolu bildiriminin yöntemince yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle hükmün sanığa usulüne uygun şekilde tebliğ edilip edilmediği ve buna bağlı olarak temyiz isteminin süresinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkemece gerekçeli kararın, sanığın yargılama aşamasında mahkemeye bildirdiği “…. Eczanesi …../ Erzurum” adresine tebliğe çıkarıldığı,
Muhtarlık yazısı ve ruhsatnamedeki bilgilere göre, belirtilen adresin ….. Mahallesi sınırları içerisinde olduğu,
Tebligat evrakında, “Adresteki işçi tebellüğden imtina ettiğinden, 7201 sayılı Yasa’nın 21. maddesi gereğince mahalle muhtarı imzasına tevdi edilerek, işlem yapılmıştır. 21 nolu haber kağıdı bırakılmıştır ve komşusu Y.G. haber verilmiştir” açıklamasına yer verilerek, bu açıklamanın altına ….Mahallesi Muhtarı olarak Y. G.’in imzasının alındığı,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkla ilgili olarak 7201 sayılı Tebligat Yasası’nın “Tebliğ İmkânsızlığı ve Tebellüğden İmtina” başlıklı 21. maddesinde;
“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır”,
Tebligat Tüzüğünün 28/son maddesinde; “Muhatap ve onun yerine tebligat yapılacak kimseler, o adreste bulundukları halde tebliğin yapılacağı sırada orada mevcut değillerse otuzuncu maddeye göre muamele yapılır”,
Aynı Tüzüğün 30. maddesinde ise, “28 inci maddenin son fıkrasında ve 29 uncu maddede zikredilen ahvalde tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder.
Tebliğ memuru, Tüzüğe ekli 2 numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi, gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. Durumu, muhataba duyurmasını mümkünse en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.
İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” şeklinde düzenlemeler bulunmaktadır.
Bu düzenlemelerde, tebligatın yapılacağı sırada gösterilen adreste muhatap veya onun adına tebliğ yapılacak kimselerden hiçbirinin bulunmaması durumunda tebligat evrakının kime teslim edileceği, tebliğ memurunun sırayla hangi işlemleri yapacağı ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Buna göre tebliğ memurunun, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza karşılığında teslim etmesi, Tüzüğe ekli 2 numaralı örneğe uygun düzenleyeceği ihbarnameyi tebligat yapılacak adreste kapıya yapıştırması ve ayrıca mümkün olduğu takdirde, durumu muhataba duyurmasını en yakın komşularından birine varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gerekmekte olup, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.
Komşuya haber verme ancak olanaklı ise söz konusu olacaktır. Bunun amacı muhatabın haberdar olmasını sağlamaktır. Muhatap veya onun adına tebligatı alabilecek kimseler o adreste ikamet etmekte olup yalnızca tebliğ saatinde adreste bulunmadıklarından o an için adreste bulunmama nedeninin tebligat evrakında açıklanmasına ilişkin bir yasal zorunluluk yoktur.
CGK’nun 20.02.2007 gün ve 39-36 ile 02.07.2002 gün ve 154-282 sayılı kararlarında da bu hususlar vurgulanmış bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın yokluğunda verilen kararın tebliği sırasında, sanığın adreste bulunmaması ve tebligat yapılabilecek olan adreste daimi olarak çalışan işçisinin de, tebellüğden imtina etmesi nedeniyle, 7201 sayılı Tebligat Yasası’nın 21. maddesi uyarınca, tebligat evrakının, o yerin bağlı bulunduğu muhtarlığa teslim edilmesi gerektiği halde; adresin bağlı bulunduğu ….. Mahallesi Muhtarlığı yerine ….. Mahallesi Muhtarlığına bırakıldığı, böylelikle gerekçeli kararın tebliğine ilişkin işlemin, anılan Yasa’nın 21 ve Tebligat Tüzüğünün 30. maddelerine uygun bulunmadığı görülmektedir.
Bu nedenle Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırı olarak, tebligat yapılacak adres ….. Mahallesi sınırları içinde kaldığı halde, haber kağıdının ……Mahallesi Muhtarına bırakılması nedeniyle; usulüne uygun şekilde tebligat yapılamayan sanık tarafından verilen 11.08.2006 tarihli temyiz dilekçesinin süresinde olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla yerel mahkemece temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin verilen karar ile bunu onayan Özel Daire kararında isabet bulunmamakta olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteminin reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına ilişkin kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Gerekçeli kararın tebliğine ilişkin işlem Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırı olup, sanığın temyizi süresinde kabul edildiğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yazısında belirtilen, yerel mahkeme hükmünde yasa bildiriminin yöntemince yapılıp yapılmadığı hususunun, bu aşamada değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2-Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 20.10.2008 gün ve 2669-18797 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.04.2011 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.