YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/239
KARAR NO : 2010/257
KARAR TARİHİ : 14.12.2010
İtirazname : 2010/153227
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ACIPAYAM Sulh Ceza
Günü : 07.10.2009
Sayısı : 273-279
Sanık M… E… T… , silahla kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 86/2, 86/3-a-e, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 4.500 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 52/4. maddesi uyarınca para cezasının takdiren 15 taksit halinde ödenmesine, 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5271 sayılı CYY’nın 231/8. maddesi gereğince sanık hakkında 5 yıl denetim süresi belirlenmesine, denetim süresi içerisinde aynı maddenin (c) bendi gereğince sanığın takdiren 20 adet fidan dikmesi hususunda yükümlülük belirlenmesine ilişkin, Acıpayam Sulh Ceza Mahkemesince verilen 07.10.2009 gün ve 273-279 sayılı karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu karara karşı Adalet Bakanlığınca “fidan diktirme mükellefiyetinin para sarfı ile yerine getirilebilecek maddi bir edim ihtiva ettiği, hâkimin ceza ve mükellefiyet tayininde takdir yetkisini haiz ise de, bu takdirini kanundaki ilkeler çerçevesinde kullanmak durumunda olduğu, işlenen suçla ilgisi olmayan, hükümlünün ıslahı amacına hizmet etmeyen ‘fidan diktirme’ mükellefiyetine hükmedilemeyeceği” görüşüyle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesince 06.10.2010 gün ve 23323-27619 sayı ile;
“5271 sayılı Yasanın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip, beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulan sanık hakkında, anılan maddenin 8. fıkra (c) bendi uyarınca hükmolunan yükümlülüğün, yasanın amacına uygun, denetime elverişli olmaması ya da infaz yeteneğinin bulunmaması halinde, infaz sırasında gerek Cumhuriyet Savcılığınca gerekse denetimli serbestlik şube müdürlüğünce, yükümlülüğün değiştirilmesinin, hükmü veren mahkemeden istenmesi halinde mahkemece, istemin değerlendirilmesi ve gerektiğinde başka bir yükümlülüğe hükmolunması her zaman mümkün bulunmakla, bu hususun kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilmesi yerinde görülmediğinden, (ACIPAYAM) Sulh Ceza Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 2009/273-279 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin reddine” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 12.11.2010 gün ve 153227 sayı ile;
“İtiraz, hükmün açıklanmasına karar verilmesi halinde 5 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulan sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri olarak hükmedilen yükümlülüğün 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 8. fıkrasının (c) bendine aykırı olmasının, denetime elverişli olmamasının veya infaz yeteneğinin bulunmamasının kanun yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağına, bu hallerde infaz sırasında hükmü veren mahkemeden talep edilmek suretiyle yükümlülüğün değiştirilmesinin mümkün olup olmadığına ilişkin bulunmaktadır.
Mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine müteakip sanığın beş yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına ve denetim süresi içinde 20 adet fidan dikme yükümlülüğüne karar verilmiştir. Bu karar, 5271 sayılı Yasanın 8. fıkrasına aykırıdır. Mahkemece karar verilen yükümlülük, fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında bulunmamaktadır. Hatta fıkranın (c) bendinde belirtilen ‘Belli yerlere gitmekten yasak¬lanması, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınması’ niteliğinde de değildir. Bu bendin devamına göre, sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri olarak ‘başka yükümlülüğü yerine getirmesine’ takdir edilebilir ise de, bu yükümlülüğün sanığın ıslahı amacına yönelik olması, maddi bir külfet getirmemesi, ıslah amacının gerçekleştirilmesi için beş yıllık denetim süresi içinde 1 yıldan fazla olmayacak üzere mahkemece belirlenecek bir süreyle devam edilmesi gereken nitelikte bir yükümlülük olması gerekmektedir. Mahkemece, denetim süresi içinde 1 yıldan fazla olmayacak şekilde belirlenecek bir süreyle 8. fıkrada belirtilen bir yükümlülüğe hükmedilmesi yerine, yukarıda belirtilen niteliğe sahip olmayan ‘denetim süresi içinde 20 adet fidan dikme yükümlülüğüne’ hükmedilmesi yasaya aykırı bulunmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz yasa yoluna tabidir. İtiraz halinde merci tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının bulunup bulunmadığının yanı sıra, kararlaştırılan denetim süresi, yükümlülük süresi ile yükümlülüğün yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir ve buna göre itirazın kabulüne veya reddine karar verilir. Dolayısıyla belirtilen konularda yasaya aykırılık bulunması durumunda bu yasaya aykırılığın itiraz yasa yoluna başvurulmasıyla düzeltilmesi mümkündür.
Mahkemece, sanığın kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına ve hükmün açıklan¬ma¬sının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Kararda mevcut bulunan yasaya aykırılık ancak olağan yasa yoluna (itiraz) veya olağanüstü yasa yoluna (kanun yararına bozma) başvurmak suretiyle giderilebilir. Mahkemenin, işten elini çektikten sonra söz konusu yasaya aykırılığı kendiliğinden veya istem üzerine yeni bir karar vererek gidermesi mümkün değildir. Çünkü, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinde ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda söz konusu yasaya aykırılığın olağan veya olağanüstü yasa yoluna başvurulmaksızın mahkemece kendiliğinden veya istem üzerine yeni bir karar verilmek suretiyle giderilmesini sağlayan herhangi bir hüküm bulunma¬maktadır. Yine, 5278 sayılı Yasanın ‘Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama’ başlığını taşıyan 98. maddesinin uygulanması ile de kararda mevcut yasaya aykırılığın giderilmesi olanaklı bulunmamaktadır. 5278 sayılı Yasanın 98. maddesi mahkumiyet hükümlerine yönelik olduğu gibi, yasaya aykırılıkların giderilmesi için kabul edilmiş bir düzenleme değildir. Ayrıca, 5237 sayılı Yasanın 50. maddesinin 7. fıkrasında, hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren mahkemece tedbirin değiştirileceği öngörülmesine karşın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili düzenlemede benzer yönde hükümlere yer verilmemiş olması da, karardaki yasaya aykırılığın olağan veya olağanüstü yasa yoluna başvurulmak suretiyle giderilmesini zorunlu kılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK’nun 309/4-a madde fıkra ve bendi kapsamında bir karardır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, hükmedilen denetim süresi, denetimli serbestlik tedbiri olarak hükmedilen yükümlülükler ve yükümlülük süresi, güvenlik tedbiri olması nedeniyle aleyhe bozma ve değiştirme yasağına (kazanılmış hakka) konu olmaz. Bu itibarla, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kanun yararına bozulması halinde, kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonunda yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Belirtilen nedenlerle, Yüksek Dairece kanun yararına bozma isteminin kabulü ile yerel mahkemenin kararının kanun yararına bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahalli mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmesi yerine yazılı gerekçe ile kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine ulaşılmıştır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire red kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının yasa yararına bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahalli mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kuru¬lunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte hükmolunan denetimli serbestlik tedbirine ilişkin hukuka aykırı uygulamaların yasa yararına bozma yasa yolu ile incelenip incelenemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 76-77 sayılı kararı ile önceki yerleşmiş kararlarında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen ve 23.03.2005 gün ve 5320 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa’nın 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY’nda “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolu, 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde, “yasa yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
5271 sayılı CYY’nın “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakıl¬ması” başlıklı 231. maddesinin 8. fıkrası;
“Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek ve sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur”,
Şeklinde düzenlenmiş olup, anılan fıkraya göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda beş yıllık bir denetim süresi saptanıp, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemece belirlenecek süreyle denetimli serbestlik tedbiri olarak fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen yükümlülüklerden birine karar verilebilecektir.
Yerine getirilmesine karar verilen yükümlülüğün hukuka aykırı olduğunun ileri sürülmesi halinde hükmü veren mahkeme tarafından tedbirin değiştirilebileceğine ilişkin bir düzenlemeye, ne 5271 sayılı CYY’nda, ne de hükmolunan denetimli serbestlik tedbirinin ne şekilde yerine getirileceğini düzenleyen 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunda yer verilmemiştir.
Ayrıca, infaz aşamasında alınabilecek kararları düzenleyen 5275 sayılı Yasanın “Mah¬kumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama” başlığını taşıyan 98. maddesinde, hükmün bünyesine dahil bir husustaki hukuka aykırılığın infaz aşamasında alınacak bir karar ile de düzeltilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle hükmün bünyesine dahil olan bir husustaki hukuka aykırılık, ancak, olağan veya olağanüstü yasa yollarına başvurulmasıyla giderilebilir.
Nitekim, ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 gün ve 70-159 sayılı kararında yer verildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz yasayoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz yasayoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, yasa yararına bozma yasayolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden olmaması nedeniyle, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5-14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun İnkılap Yasasında belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı, Askeri Ceza Yasası ile büyükler açısından 3713 sayılı Yasa kapsamındaki suçlardan olup olmadığı ve denetim süresi ile denetim süresi içerisinde uygulanacak denetimli serbestlik tedbirinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecek, saptanan hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca giderilecektir.
Somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde; Adalet Bakanlığının “fidan diktirme mükellefiyetinin para sarfı ile yerine getirilebilecek maddi bir edim ihtiva ettiği, hâkimin ceza ve mükellefiyet tayininde takdir yetkisini haiz ise de, bu takdirini kanundaki ilkeler çerçevesinde kullanmak durumunda olduğu, işlenen suçla ilgisi olmayan, hükümlünün ıslahı amacına hizmet etmeyen ‘fidan diktirme’ mükellefiyetine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesinin isabetsiz olduğu” şeklindeki yasa yararına bozma isteminde belirtilen hukuka aykırılığın, infaz sırasında hükmü veren mahkemeden yükümlülüğün değiştirilmesi ve gerektiğinde başka bir yükümlülüğe hükmolunmasının istenmesi yoluyla giderilmesi olanaklı olmayıp, ancak yasa yararına bozma konusu yapılarak giderilmesi olanaklı olduğundan, Özel
Dairece, yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire red kararının kaldırılmasına ve yasa yararına bozma konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 06.10.2010 gün ve 23323-27619 sayılı yasa yararına bozma isteminin reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, yasa yararına bozma konusunda bir karar verilmek üzere Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmesi için, Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.12.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.