YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/223
KARAR NO : 2011/4
KARAR TARİHİ : 25.01.2011
Tebliğname : 2010/255725
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : SAKARYA 1. Ağır Ceza
Günü : 30.12.2008
Sayısı : 392-410
Sanık Ş. K.hakkında silahla yaralama suçundan açılan kamu davasında, Karasu Asliye Ceza Mahkemesince 01.02.2005 gün ve 30-27 sayı ile, sanığın eyleminin öldürme suçuna teşebbüs olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı üzerine yargılama yapan Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen, sanığın eyleminin silahla yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, 765 sayılı TCY’nın 456/2, 457/1, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 21.04.2005 gün ve 58-89 sayılı kararın sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay C.Başsavcılı¬ğının 26.07.2005 gün ve 2005/112427 sayılı yazısı ile lehe yasa değerlendirilmesinin yapıl¬ması için dosyanın mahalline iadesiyle yeniden yargılama yapan Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 24.11.2005 gün ve 277-363 sayı ile; sanığın eylemine uyan ve lehe olan 5237 sayılı TCY’nın 87/3, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıl¬masına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 02.07.2007 gün ve 3275-5366 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 27.06.2006 gün ve 2006/3-177 esas, 2006/173 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iadesinin bozma etkisi doğuracağı ve önceki hükmün tamamıyla ortadan kalkacağı, temyize konu olup infazda nazara alınacak hükmün 24.11.2005 tarihli karar olduğu göz önüne alındığında, Anayasanın 141/3, CYY’nın 34 ve 230. maddesi uyarınca iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ve deliller tartışılıp, ulaşılan kanaat ve suç oluşturduğu sabit görülen fiiller ile bunların nitelendirilmesi yapılarak hüküm tesisi gerekirken, bu hususlarda ortadan kalkmış olan 21.04.2005 tarihli karara atıf yapılmak suretiyle hüküm kurulması” isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 06.11.2007 gün ve 204-313 sayı ile; sanığın eylemine uyan ve lehe olan 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 86/3-e, 87/3, 29, 62 ve 1412 sayılı CYUY’nın 326/son maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Sanık müdafiinin bu hükmü de temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.11.2008 gün ve 4699-7427 sayı ile;
“B-) Sanık hakkında kasten silahla yaralama suçundan kurulan hükümde;
a) Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 86/1, 86/3-e, 87/3, 29/1, 62/1. maddelerinin uygulanması sonucu kurulan hükümde hak yoksunluğunu içeren ve kazanılmış hak sayılmayan 5237 sayılı TCK’nun 53/1-2. maddesinin uygulanmasına karar verilmemesi,
b) 5560 sayılı Yasanın 4. maddesi ile değişiklikten önceki 5237 sayılı TCK’nun 87/3. maddesinin uygulanması sonucu kurulan hükmün sanık lehine olmasına rağmen bozmadan sonra yapılan yargılama sonucu 5560 sayılı Yasanın 4. maddesi ile değişiklikten sonraki 5237 sayılı TCK’nun 87/3. maddesinin sanık lehine olduğundan bahisle lehe yasa karşılaştırıl¬masının sanık aleyhine olarak yanlış yapılması suretiyle 5237 sayılı TCK’nun 86/1, 86/3-e, 87/3, 29/1 ve 62/1. maddelerinin uygulanması sonucu hüküm kurulması” isabetsizliklerinden hüküm bozulmuştur.
Bozmadan sonra yeniden yargılama yapan Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 30.12.2008 gün ve 392–410 sayı ile;
“Yaralanma yönünden 765 sayılı TCY ile 5237 sayılı TCY’nın 5560 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki hali ve 5560 sayılı Yasa ile kemik kırılması yönünden yapılan değişiklikten sonraki hali ayrı ayrı değerlendirilip somut olaya uygulandığında sanığın en lehine olan sonucun neticeten 2 yıl 9 ay 20 gün hapis cezası gerektiren 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 86/3-e, 87/3, 29/1, 62/1 ve 53. maddelerinin uygulanması ile ulaşılan sonuç olduğu ve Yargıtay bozma ilamında bu yönden yapılan değerlendirmenin hukuka uygun olmadığı” gerekçesi ile lehe yasa değerlendirilmesinin usulünce yapılmadığına ilişkin bozma nedenine direnilerek ilk hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 07.05.2009 gün ve 255725 sayılı tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanık hakkında silahla yaralama suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanığın, aralarında alacak meselesinden dolayı husumet bulunan katılanı olay günü karşılaştıkları benzin istasyonunda yanında taşıdığı ruhsatsız tabanca ile bacaklarından yaralaması şeklinde gelişen maddi olayda, suçun sübutu ve nitelendirilmesinde bir uyuşmazlık olmayıp, bu kabulde dosya içeriği itibariyle de herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık ise; lehe yasa değerlendirilmesinin yerel mahkeme tarafından isabetli olarak yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
765 sayılı TCY’nda öngörülen ölçütlere uygun olarak alınan 27.02.2004 günlü ilk doktor raporuna göre, katılanın ateşli silahla yaralanması sonucu, femur diafizinde, fibulada ve 3. metakarpta açık kırık oluştuğu, bu yaralanma nedeniyle katılanda hayati tehlike oluşmadığı ve 120 gün olağan iş ve gücünden kaldığı,
5237 sayılı TCY’nda öngörülen ölçütlere uygun olarak alınan 27.09.2007 günlü ikinci doktor raporuna göre ise, katılanın ateşli silahla yaralanması sonucu hayati tehlike geçirmediği, katılanda meydana gelen yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilmesinin olanaklı olmadığı ve katılanda meydana gelen açık femur, fibula ve metakarp kırıklarının hayat fonksiyonlarını ağır (6.) derecede etkilediği,
Anlaşılmaktadır.
27.02.2004 günlü doktor raporu esas alınarak kurulan 21.02.2005 günlü ilk hükümde;
a- Suçun işleniş şekli, mağdurdaki yara sayısı ve ağırlığı, suç sebep ve saikleri, sanığın kastının yoğunluğu nazara alınarak 765 sayılı TCY’nın 456/2. maddesi uyarınca takdiren ve teşdiden 4 sene hapis cezası ile cezalandırılmasına,
b- Suçun silahla işlemiş olması nedeniyle 765 sayılı TCY’nın 457/1. maddesi uyarınca cezasından 1/3 oranında artırım yapılarak, 5 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırıl¬masına,
c- Sanığın suçu hafif tahrik altında işlediği kabul edilerek 765 sayılı TCY’nın 51/1. maddesi uyarınca cezasından 1/4 oranında indirim yapılarak 4 yıl hapis cezasıyla cezalandırıl¬masına,
d- 765 sayılı TCY’nın 59. maddesi uyarınca cezasından 1/6 oranında indirim yapıla¬rak 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
Karar verilmiştir.
Dosyanın; Yargıtay C.Başsavcılığınca lehe yasa değerlendirmesi yapılması amacıyla iadesi üzerine kurulan 24.11.2005 günlü ikinci hükümde;
a- Sanığın kemik kırığı oluşturacak şekilde kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCY’nın 87/3. maddesi uyarınca suçun niteliği, işlenme özelliği, sanığın kastının yoğunluğu, verilen zarar nazara alınarak takdiren ve teşdiden 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,
b- Sanığın bu suçu tahrik altında işlediğinin kabulüyle tahrikin yoğunluğu nazara alınarak 5237 sayılı TCY’nın 29. maddesi gereğince cezasından 1/4 oranında indirim yapılarak 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,
c- 5237 sayılı TCY’nın 62. maddesi uyarınca cezasından 1/6 oranında indirim yapılarak 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
d- Sanık hakkında 53. maddenin uygulanmasına,
Karar verilmiştir.
24.11.2005 günlü hükmün Özel Daire tarafından lehe yasa değerlendirilmesinin usulünce yapılmadığı gerekçesiyle bozulması üzerine, bozmaya uyan yerel mahkeme tarafından 5237 sayılı TCY’nda öngörülen ölçütlere göre alınan 27.09.2007 günlü rapor esas alınarak kurulan 06.11.2007 günlü hükmün gerekçesinde;
Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 765 sayılı TCY hükümleri uyarınca sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCY’nın 456/2, 457/1, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılması gerekeceği,
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCY’nın 87/3. maddesinin ilk hali göz önünde bulundurulduğunda; meydana gelen kemik kırığının katılanın hayat fonksiyonlarına etkisinin 6. derecede olduğu dikkate alındığında sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCY’nın 87/3. maddesi uyarınca takdiren ve teşdiden 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılması, bu cezasından tahrik nedeniyle 29/1. maddesi uyarınca 1/4 oranında, 62/1. maddesi uyarınca da 1/6 oranında indirim yapılması halinde 3 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılması ve 53. madde gereğince güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi gerekeceği,
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCY’nın 5560 sayılı Yasayla değişik 87/3. maddesi göz önünde bulundurulduğunda ise; sanığın 5237 sayılı TCY’nın 86/1. maddesi uyarınca takdiren ve teşdiden 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılması, eylemin silahla işlenmesi nedeni ile 86/3-e. maddesi gereğince cezasının 1/2 oranında, yine eylem sonucunda katılanda 6. derece kemik kırığı meydana gelmiş olması nedeniyle 87/3. maddesi gereğince de 1/2 oranında artırılması halinde 4 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılması, bu cezasından tahrik nedeniyle 29/1. maddesi uyarınca 1/4 oranında, 62/1. maddesi uyarınca da 1/6 oranında indirim yapılması halinde 2 yıl 9 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılması gerekeceği belirtilmiş, yaralama eylemi yönünden sonuç ceza itibariyle en lehe uygulamanın 5237 sayılı TCY’nın 5560 sayılı Yasayla değişik 87/3. maddesi uyarınca yapılan uygulama olduğu kabul edilerek sanığın 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 86/3-e, 87/3, 29 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 9 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırıl¬masına, mahkemenin 24.11.2005 gün ve 277-363 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCY’nın 87/3, 29 ve 62/1. maddeleri uyarınca sanığın iki yıl altı ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olması ve hükmün yalnızca sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş olması nedeniyle 1412 sayılı CYUY’nın 326. maddesi uyarınca sanığın yaralama eylemi nedeniyle sonuç olarak iki yıl altı ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Karar verilmiştir.
06.11.2007 günlü hükmün de Özel Daire tarafından 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin uygulanmaması ve 5560 sayılı Yasanın 4. maddesi ile değişiklikten önceki 5237 sayılı TCY’nın 87/3. maddesinin esas alınması sonucu kurulan 24.11.2005 günlü hükmün sanık lehine olduğu gözetilmeksizin, lehe yasa karşılaştırmasının sanık aleyhine olarak yanlış yapılması suretiyle, 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 86/3-e, 87/3, 29/1 ve 62/1. maddelerinin uygulanması sonucu hüküm kurulması isabetsizlikleri nedeniyle bozulması üzerine, yerel mahkeme tarafından lehe yasa değerlendirmesinin usulünce yapılmadığına ilişkin bozma nedenine direnilerek önceki hükümdeki gibi karar verilmiştir.
5237 sayılı TCY’nın “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin 3. fıkrasının ilk hali “Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiş iken, 06.11.2007 günlü hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5560 sayılı Yasanın 4. maddesi ile “(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır” şeklinde değiştirilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 06.11.2007 gün ve 190-228 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında belirtildiği üzere; Ceza Yasalarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar 765 sayılı TCY’nın 2, 5237 sayılı TCY’nın 7/2-3 ve 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9/3. maddesinde düzenlenmiş,
23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de; “Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hüküm¬lerinin farklı olması halinde, her iki yasanın birbirine karıştırılma¬dan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı” denilmek suretiyle lehe yasanın saptanmasında başvurulacak yöntem ilkelere bağlanmıştır.
5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi ile 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı birlikte değerlendirildiğinde; lehe yasanın belirlenmesi yöntemi, sabit kabul edilen olaya her iki yasanın ilgili tüm hükümlerinin birbirine karıştırılmaksızın uygulanmak suretiyle ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesini ve bunların karşılaştırılmasını gerektirmektedir.
Lehe yasa karşılaştırmasında, “önceki yasada uygulanarak verilen ceza asgari hadden tayin edilmiş ise, yeni yasada da mutlak suretle asgari hadden tayin edilmeli, ya da indirimler en üst oranda uygulanmış ise, 5237 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasında da aynı oranda indirim yapılmalıdır” şeklindeki matematiksel bir ölçü konulması, cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine aykırıdır. Yargıç her somut olayda, sanığın eylemdeki etkinliğini, meydana gelen zarar ile yargılama sürecindeki tutumunu ve sair halleri gözetip 765 sayılı TCY’nın 29 ve 5237 sayılı TCY’nın 61. maddelerinde belirtilmiş bulunan şahsileştirme yöntemiyle hükmünü kurmakta özgür¬dür. Ancak gerek lehe yasanın belirlenmesinde, gerekse temel cezanın tayin edilmesinde ve indirim maddelerinin uygulanmasında bir çelişki ve zaafiyet yaratılmamış olması da gözönünde bulundurulmalıdır.
Bu açıklamalar ve bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yerel mahkeme tarafından 5237 sayılı TCY’nın 87/3. maddesinin 5560 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki hali esas alınarak, 5237 sayılı TCY’nda öngörülen ölçütlere uygun doktor raporu alınmaksızın, 765 sayılı TCY döneminde alınan rapora dayanılarak kurulan 24.11.2005 günlü ikinci hükmün sonuç ceza açısından en lehe hüküm olduğu söylenebilir ise de, Özel Daire bozma kararı ile bu hüküm tüm sonuçları ile ortadan kalktığından, yerel mahkemenin 5237 sayılı TCY’nda belirtilen ölçütlere uygun olarak aldığı 27.09.2007 günlü raporu esas almak suretiyle yaptığı lehe yasa değerlendirmesi ve kurulan hüküm usul ve yasaya uygun ve sanık lehine olup, direnme kararı isabetlidir.
Ayrıca Özel Daire bozma ilamında sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin uygulanmaması nedenine dayalı bozmaya uyulmuş olması nedeniyle, uyulan bozma nedeni yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmekte ise de, bu husus Ceza Genel Kurulununca da değerlendirilebileceğinden ve yerel mahkemenin 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin hükmü usul ve yasaya uygun bulunduğundan, bu yönüyle de isabetli bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İsabetli bulunan Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.12.2008 gün ve 392-410 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.01.2011 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.