Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2010/215 E. 2011/19 K. 01.02.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/215
KARAR NO : 2011/19
KARAR TARİHİ : 01.02.2011

Tebliğname : 2010/95732
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi : YARGITAY 5. Ceza Dairesi
Günü : 23.06.2010
Sayısı : 5-4
Sanığın ikna suretiyle irtikap suçundan 5237 sayılı TCY’nın 250/2, 53 ve 2802 sayılı Yasanın 89. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında, Yargıtay 5. Ceza Dairesince 23.06.2010 gün ve 5-4 sayı ile yüklenen fiilin yasada suç olarak tanımlanmadığı gerekçeleriyle 5271 sayılı CYY’nın 223/2-a maddesi gereğince verilen beraat kararının, C.Savcısı tarafından, “somut olayda derhal beraat kararı verilmesini gerektiren bir halin söz konusu olmadığı, son soruşturmanın açılması kararındaki eylemin, irtikâp ya da görevi kötüye kullanma suçlarını oluşturmadığı, ancak kişisel ilişkileri çerçevesinde hareket eden sanığın eyleminin, şikâyete tabi güveni kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği, 5271 sayılı CYY’nın 223/9. maddesindeki derhal beraat koşullarının da gerçekleşmediği, sanık hakkında şikâyet bulunmaması nedeniyle düşme kararı verilmesi gerektiği görüşüyle temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 20.10.2010 gün ve 95732 sayılı tebliğ¬namesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değer¬lendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenecek uyuşmazlık, kovuşturma aşamasına geçildikten sonra suçun soruşturma ve kovuşturmasının şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması üzerine, sanık hakkında öncelikle düşme kararının mı yoksa beraat kararının mı verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
5271 sayılı CYY’nın 158. maddesinin 6. fıkrası uyarınca, kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde, mağdur şikâyetten açıkça vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam edilecektir. Bu hüküm gereğince, gerek şikâyete bağlı bir suçta şikâyetin bulunmadığı nazara alınmaksızın kamu davasının açılması, gerekse suçun yargılama aşamasında nitelik değiştirerek şikâyete bağlı bir suça dönüşmesi halinde, açıkça şikâyetten vazgeçilmedikçe, durma veya düşme kararı verilmeyip, yargılamaya devamla esasla ilgili hüküm kurulmalıdır. 5271 sayılı CYY’nın 158/6. maddesindeki bu açık düzenleme karşısında C.Savcısının derhal beraat kararı verilmesini gerektiren bir hal söz konusu olmadığından, sanık hakkında beraat kararı değil, düşme kararı verilmesi gerektiği yönündeki temyiz nedeninin yerinde olmadığı saptandıktan sonra verilen beraat kararının esasıyla ilgili incelemeye geçilmiştir.
İncelenen dosyada;
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve bu kapsamda işlenen suçlardan dolayı, şüpheliler A.G., Ş.G. ve diğer bir kısım şüpheliler hakkında, Afyonkarahisar Sulh Ceza Mahkemesinin 09.11.2007 gün ve 2007/1107 değişik iş sayılı iletişimin dinlenmesi kararı çerçevesinde A. G.ve M. G.’in telefonlarının teknik takibi yapılırken, daha önceden Afyonkarahisar’da C.Savcısı olarak görev yapan şüpheli H. U.’ın 21.07.2007-19.01.2008 tarihleri arasında A. G. ve M.G.’le 44 kez telefon görüşmesi yaptığı, konuşmalarının ağırlıklı olarak A. adlı kişideki A.’in 7000 liralık alacağı ve H. U.’ın da A.G.’den para istemesiyle ilgili olduğu, zaman zaman da şüpheli H.’in kefil olma¬sından çektiği sıkıntılar nedeniyle, buna yönelik sitem ve yakınmaları içerdiğinin saptan¬masıyla, olayla ilgili olarak beyanına başvurulan A.G.’in, kardeşi Ş. G. ile S. K.arasında çıkan olaylar nedeniyle oluşan husumetin giderilmesi için C.Savcısı ………’ın devreye girdiğini, adı geçen C.Savcısının görevli olmadığı halde iki tarafı makamında buluşturup, olayın şikayetçisi S.K.’nin şikâyetten vazgeçmesi karşılığında beş’er bin liralık iki senet düzenleyip verdiğini, bu senetlere C.Savcısı …….’ın da kefil olduğunu belirtmesi üzerine, yapılan inceleme ve soruşturma sonunda, C.Savcısı ……..’ın, Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak yargılanan tarafların akrabası A. G. ile olayın şikayetçilerinden S.K.’yi makam odasında bir araya getirip, barışmaları için iki tarafı da ikna ettiği, S.’nin şikayetinden vazgeçmesi karşılığında A.’dan alınan iki adet beş’er bin liralık senede de kefil olduğu, bu senetlere karşılık A.tarafından peyder pey ödenen 8000 lirayı S.’ye ödemeyerek ikna suretiyle irtikap suçunu işlediğinden bahisle, iddianame düzenlendiği ve sanık hakkında bu iddianameye dayalı olarak son soruşturma açılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Sanık savunmalarında, her iki tarafı da önceden tanıdığından husumetlerinin devam etmemesi, daha büyük olaylara engel olması amacıyla ve iyi niyetli olarak bu işi yaptığını, S.’ın, A.’e güvenmediğinden düzenlenen üçer bin liralık senetlere kefil olarak imza attığını, vadeleri gelince senet borçlusu A.’nın ödeme yapmaması nedeniyle, senet karşılıklarını kendisinin ödediğini, bu ödeme karşılığındaki parasını almak için tayini çıktıktan sonra defalarca A.’yı telefonla aradığını, A.’den peyder pey dört bin lirasını aldığını, kalan iki bin lirasını halen tahsil edemediğini beyanla suçlamaları red etmiştir.
Senetlerin borçlusu A. G., Adalet Müfettişi tarafından saptanan beyanında, anlaşmanın on bin lira üzerinden yapıldığını, iki adet beşer bin liralık senet düzenleyip, şikâyetinden vazgeçmesi karşılığında S. K.’e verdiğini, bu senetlere sanık H. U.’ın da kefil olduğunu, S.’a ödenmek üzere sanık H.’e elden sekiz bin lira verdiğini, senetleri geri alıp imha ettiğini, kalan iki bin liralık borcu için de başkasına ait 2.500 liralık bir senedi sanığa verdiğini söylemiş, yargılama aşamasında saptanan ilk beyanında anlaşmanın yirmi bin lira üzerinden yapıldığını, bilahare dinlendiğinde ise önceki ifadesinin doğru olduğunu ifade etmiştir.
Tanık olarak beyanı saptanan S. K. ise; şikâyetinden vazgeçme karşılığında altı bin lira üzerinden anlaşma yaptıklarını, düzenlenen iki veya üç adet senedin karşılığını A.’in ödememesi nedeniyle birinin karşılığını sanık H. U.’dan tahsil ettiğini, diğerini ise aldığı odunlara karşılık H. S. adlı kişiye verdiğini, onun da parayı senedin kefili sanık H. Uyar’dan tahsil ettiğini beyan etmiş, tanık H. S. de, S. K.’in bu beyanını doğrulamıştır.
A. G.’in işyerinde yapılan aramada, borçlusu A. G., alacaklısı S. K. ve kefili H. U. olan üç bin lira ve iki bin sekiz yüz lira bedelli iki adet senet ele geçirilmiş, bu suretle A.’in senetlerin imha edildiği ve miktarlarına ilişkin beyanlarının aksi kanıtlanmış, tanık S.K. ve sanık H. U.’ın beyan ve savunmaları ise doğrulan¬mıştır.
Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/83 esas sayılı dosyasının incelen¬mesinde, sanık H.U.’ın yargılamayı etkilemeye yönelik hiçbir girişiminin bulunmadığı, sanıklara isnat edilen suçlamaların da ağırlıklı olarak şikâyete bağlı olmadığı saptanmıştır.
Sanığa isnat edilen ikna suretiyle irtikâp suçunun oluşabilmesi için öncelikle sanığın görevli olması ve bu görevine bağlı olarak karşı tarafı ikna ederek haksız bir yarar sağlaması gerekmektedir.
Somut olayda sanık, C.Savcısı olması dışında tarafların karıştığı olayla ilgili hiçbir görev icra etmemiştir. Ayrıca tarafları makamında bir araya getirip barıştırmaya yönelik aracılık etmesi karşılığında, bir menfaat elde ettiğine ilişkin de dosyada hiçbir kanıt bulun¬mamakta olup, tarafların özgür iradelerini etkileyecek bir baskısı veya ikna olmaları için bir çabası da saptanamamıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik anlaşma tamamen tarafların yararına yönelik olup, sanığın bundan bir çıkarı bulunmadığı gibi, anlaşmaya konu senetlere de kefil olmak ve senet alacaklısına bedellerini ödemek suretiyle de mağdur edilmiştir.
Diğer yönden her ne kadar tanık olarak beyanı saptanan A,G,Adalet Müfettişince saptanan ifadesinde, senet alacaklısı S,K,’ye verilmek üzere, sanığa peyder pey 8000 lira verdiğini, ancak sanığın bu parayı S.K.’e ödeyip ödeme¬diğini bilmediğini ileri sürmüş ise de, incelenen iki senedin toplam miktarının 5800 lira olduğu, tarafların anlaşmayı 6000 lira üzerinden yaptıklarının toplanan kanıtlarla sabit olduğu ve A.’nın senet bedellerini sanığa ödediğine ilişkin hiçbir kanıtın bulunmadığı, aksine A.’nın senet bedellerini ödememesi nedeniyle, kefil olan sanığın senet bedellerini ödediği, dolayısıyla ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturmayan eylemin, kendisine ödenen veya teslim edilen herhangi bir para ya da senedin bulunmaması nedeniyle, güveni kötüye kullanma suçunu da oluşturmayacağı, bu itibarla yüklenen fiilin yasada suç olarak tanımlanmadığı gerekçesine dayanan Özel Daire beraat kararının 5271 sayılı CYY’nın 223/2-a ve 158/6. maddelerine uygun olduğu, bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının tüm temyiz itirazlarının reddi ile Özel Daire beraat hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 23.06.2010 gün ve 5-4 sayılı beraat hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.02.2011 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.