YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/210
KARAR NO : 2010/259
KARAR TARİHİ : 14.12.2010
İtirazname : 2007/131443
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ÇEŞME Sulh Ceza
Günü : 26.12.2008
Sayısı : 261-480
Hükümlü M… K….’ın, 5237 sayılı TCY’nın 289/1. maddesi uyarınca 3 ay hapis ve 5 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının aynı Yasanın 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca günlüğü 20 YTL’den adli para cezasına çevrilmesi suretiyle sonuç olarak 500 YTL ve 100 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Çeşme Sulh Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2008 gün ve 261-480 sayılı hükme karşı T.C. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 19.05.2010 gün ve 31772 sayılı yazısına istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 03.06.2010 gün ve 131443 sayılı ihbarname ile;
“…sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 289/1. maddesi gereğince hükmedilen 3 ay hapis cezasının, aynı Kanun’un 50/1-a, 52/2. maddeleri uyarınca paraya çevrilmesi sonucunda 1.800 Yeni Türk Lirası yerine 500 Yeni Türk Lirası adli para cezası olarak hesaplanması suretiyle eksik ceza tayininde,
Sanık hakkında sonuç olarak adli para cezasına hükmedilmiş bulunulması karşı¬sında, 5237 sayılı Kanun’un 53/1. maddesinde öngörülen ve hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olan hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesinde,
İsabet görülmemiştir…” açıklamasıyla yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesince 14.07.2010 gün ve 16598-13851 sayı ile;
“…İncelenen dosyada; muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan yargılanan sanığın 5237 sayılı TCY.nın 289/1. maddesi uyarınca 3 ay hapis ve 5 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına hükmedildiği ve aynı Yasanın 52/2. maddesi gereği adli para cezasının bir gününün 20 YTL olarak takdir edilerek adli para cezasına dönüştürülmesine karşın sonuç olarak 1.800 YTL adli para cezası yerine, 500 YTL adli para cezasına hükmedildiği, ayrıca TCY’nın 53/1. maddesi uygulanarak hak yoksunluğuna karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu uygulamaya göre bir gün hapsin karşılığı 20 YTL olarak belirtilmesine karşın, sonuç para cezasının hesaplama hatası sonucunda yanlış saptanmış olması yazım yanılgısı veya maddi yanılgı niteliğinde iken, TCY’nın 53/1. maddesindeki açık düzenlemeye aykırı olarak, sonuç hükmün hapis cezası olmamasına karşın hak yoksunluğuna hükmedilmesi ise, hukuki yanılgı şeklinde gerçekleşmiştir.
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun YCGK 07.11.2006-227/228 sayılı kararında da açıklandığı üzere; yargılama yöntemine veya cezalandırmaya ilişkin hükmün belirli biçimde takdir edilmesinden kaynaklanan değerlendirme hataları ‘hukuki yanılgı’ oluşturmakta iken; isim, yaş ve hesap hataları, yargı kararlarında ‘maddi yanılgı’ veya ‘yazım hatası’ diye isimlendirilen beşeri hatalardır. Hukuki yanılgılar, ancak başka bir mercii tarafından ve yasa yolu başvurusuyla açılan bir tali muhakeme ile giderilebilir. Yargı kararlarındaki maddi yanılgıların düzeltilmesi ise herhangi bir yöntem ve zamanla sınırlı değildir. Bu yanılgılar, bizzat bu hatayı yapan mercii tarafından, kendiliğinden veya bir yasa yolu başvurusu üzerine verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilebilir.
Yasa yararına bozma yasa yolu, istinaf ya da temyiz denetiminden geçmeden kesinleşen hüküm veya kararlar için tanınmış olağanüstü bir yasa yoludur. Bu yasa yoluna başvurulabilmesi için ilgili hüküm veya kararda ‘hukuka aykırılık’ bulunduğu nedenine dayanılmalıdır. Buna karşın, hükmün kurulması sonucunda ortaya çıkan, kazanılmış hak oluşturmayan ve mahkemesi tarafın¬dan her zaman düzeltilmesi olanaklı bulunan maddi yanılgıların olağanüstü yasa yoluna başvuru için geçerli bir neden olarak ileri sürülemeyeceği anlaşıldığından, sonuç para cezasındaki maddi yanılgıya yönelik yasa yararına bozma isteğinin reddine,
2- TCY’nın 53/1. maddesinin uygulanabilmesi için sanığın hapis cezasına mahkum olması koşulunun kabul edilmiş bulunmasına ve mahkeme tarafından sonuç olarak adli para cezasına hükmedilmesine karşın hak yoksunluklarına hükmedilmiş bulunulması yasaya aykırı görüldü¬ğünden, 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca Çeşme Sulh Ceza Mahkemesinin 26.12.2008 tarih ve 261/480 sayılı kararının yasa yararına bozulmasına, bozulan kararda yer alan; 5237 sayılı TCY.nın 53/1. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna hükmedilmesine ilişkin hüküm fıkrasının karardan çıkartılmasına, kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına…” karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığınca ise 08.10.2010 gün ve 131443 sayı ile; (1) nolu ihbara ilişkin olarak “…5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un ‘infazla ilgili kararlar’ başlığı altındaki 98. maddesinin 1. fıkrasında, mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar isteneceği hükme bağlanmıştır. Sadece maddede belirtilen hallerde hükmü veren mahkemeye tanınan, sınırlı ve istisnai bir yetkidir. Madde hükmü ile gerek olağan ve gerekse olağanüstü yasa yolu denetimine konu olabilecek hukuka aykırılıkların giderilmesi olanağı bulunmamaktadır.
İnceleme konusu olayda, mahkeme hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın belirlenmesinde bir tereddüt yoktur. Hükümden sonra ortaya çıkan ceza zamanaşımı, af ve benzeri nedenler ile cezanın tamamen veya kısmen infaz edilmeyeceğinin iddia edilmesi gibi bir durum da söz konusu değildir.
Hükmün esasını oluşturan kısa karar ve gerekçeli kararda, sanık hakkında hükmolunan 3 ay hapis cezasının, günlüğü 20 YTL’den 500 YTL’ye dönüştürüldüğü belirtilmiştir. TCK.nın 52/2. maddesi hükmü açık olmasına karşın, mahkemenin hatayı sonuç cezada mı yoksa paraya dönüştürme işlemi yaparken 20 YTL yerine başka bir rakamı düşünerek o rakam da mı yaptığı hususu düşünülmelidir.
Sanık yüklenen suçtan dolayı 500 YTL adli para cezası ile cezalandırıldığını bilmekte ve buna herhangi bir biçimde itiraz etmemektedir. Hakkındaki hüküm, olağan yasa yolları denetiminden geçmeksizin kesinleşmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 19.06.2001 gün ve 127-129 sayılı kararında da belirtildiği üzere, kesinleşen bir hükümdeki yasaya aykırılıklar, olağanüstü yasa yolları denetimi ile ortadan kaldırılmadıkça, hüküm, kesinlik ve tüm sonuçlarıyla bağlayıcılık özelliğini korur, aksi kabul yargıya duyulan güveni sarsacağı gibi kesin hükmün bağlayıcılık otoritesini de zedeler, yargıda kaosa yol açar.
Hükmün bünyesine dahil olan ve ancak temyiz ya da yasa yararına bozma yasa yolları ile düzeltilme ya da eleştirilme olanağı bulunan hükümdeki hataların, 5275 sayılı Yasanın 98. maddesi uyarınca mahkemeden alınacak bir ek kararla giderilmesi mümkün değildir. Bu tür bir ek karar verilmesi durumunda, bu kararın hangi yasa yoluna tabii olacağı konusundaki karışıklığı da unutmamak gerekir. Zira 5275 sayılı Yasanın 101. maddesinde, bu Yasanın 98 ila 100. maddeleri gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebileceği öngörülmüştür. Dosyadan elini çeken mahkemenin, istek üzerine ya da kendiliğinden, dosyayı yeniden ele alıp, sanığın, aynı maddelerle bu sefer 1.800 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermesi, bu karara karşı olağan yasa yollarının kapalı olduğunu, itiraz yolunun açık olduğunu belirtmesi, hak arama hürriyetine açıkça aykırılık teşkil eder.
Özel Dairenin yasa yararına bozma isteminin reddine dayanak gösterdiği Ceza Genel Kurulunun 07.11.2006 gün, 2006/227-228 sayılı kararında, esasen olağan bir dikkat ve özenin gösterilmesi halinde gerçekleşmeyecek olan isim, yaş ve hesap hatalarının, yargı kararlarında ‘maddi yanılgı’ ve ‘yazım hatası’ diye isimlendirilen beşeri hatalar olduğu, yargılama araçlarının belirli biçimde takdir edilmelerinden kaynaklanan değerlendirme hatalarının ise hukuki yanılgılar olduğu belirtilmiştir. Yargı kararlarındaki maddi hataların düzeltilmesinin herhangi bir yöntem ve zamanla sınırlı olmadığına, bizzat bu hatayı yapan mercii tarafından kendiliğinden veya bir yasa yolu başvurusu üzerine verilen bir karardaki uyarı ile düzeltilebileceğine işaret etmiştir.
Burada bahsedilen maddi yanılgılara örnek olarak, karar başlığında sanığın veya katılanın yaşının 1972 yerine 1772 olarak yazılması, karar başlığı ve gerekçeli karar içeriğinde, mahkûm olan sanığın adının veya soyadının doğru yazılmasına karşın, hüküm fıkrasında hatalı yazılması, belirlenen adli para cezasında, yazılan rakamın tam okunaklı olmaması halleri gösterilebilir,
07.10.2008 gün, 2008/198-211 sayılı kararında, Ceza Genel Kurulu, 5237 sayılı TCK.nın 81, 35/2, 29. maddeleri gereğince hükmolunan cezada, anılan Yasanın 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılması sırasında 9 yıl 4 ay 15 gün yerine, 9 yıl 1 ay 15 güne hükmedilmesinin. aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle kazanılmış hakka konu teşkil edeceğini, indirim oranının doğru gösterilmesine karşın, eksik ceza tayin edilmesinin sanık lehine kazanılmış hak oluştur¬mayacağına ilişkin Özel Dairenin gerekçesinin yerinde olmadığını vurgulamıştır.
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, ilgililer aleyhine kanun yararına bozma yasa yoluna gidilip gidilmeyeceği ve aleyhe bozma yapılıp yapılmayacağına ilişkin açık bir ifade yoktur. Ancak, madde hükmünde aleyhe yasa yararına bozma yoluna başvurulmasını önleyen bir hükme yer verilmemesi, (c) bendinde mahkûmiyet hükmü dışındaki hükümler (beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi gibi) aleyhine dahi kanun yararına bozma yasa yoluna başvurul¬masının olanaklı kabul edilmesi, bu bozmanın aleyhe sonuç doğurmayacağının ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğinin belirtilmesi; ‘mahkûmiyet hükmü’ aleyhine de kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulabileceğini ancak bozmanın aleyhe sonuç doğurmayacağının kabulünü gerektirmektedir.
Nitekim; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.06.2005 gün ve 55-64; 04.07.2006 gün ve 185-175; 21.11.2006 gün ve 246-261; 29.09.2009 gün ve 145-214 sayılı kararları ile Yargıtay Dairelerinin istikrar kazanan içtihatlarında, mahkumiyet hükmü nedeniyle sanık aleyhine yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmasının mümkün olduğu, ancak bu halde Yargıtay ilgili Dairesinin, var olan hukuka aykırılığa işaret edip, hükmün aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar vermesi ile yetinmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Benzer yöndeki yasa yararına bozma istemleri üzerine Özel Dairelerin, bu yanlışlıklara işaret ederek kararın CMK.nın 309/4-c maddesi uyarınca, aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere bozulmasına karar verdikleri görülmektedir. (Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 07.07.2010 gün, 2010/23328-22639 sayılı kararı).
Açıklamalar ışığında; Özel Dairenin, (1) numaralı bozma istemi yönünden hükmün aleyhe sonuç doğurmamak üzere yasa yararına bozulmasına karar vermesi gerekirken, yazılı biçimde yasa yararına bozma isteminin reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine ulaşılmıştır.” gerekçesiyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 14.07.2010 gün ve 16598-13851 sayılı kararından, (1) no’lu ihbarnameye dayanan kanun yararına bozma isteminin reddine ilişkin kısım kaldırılıp, kanun yararına bozma isteminde ileri sürülen neden yönünden hükmün CMK’nın 309/4-c maddesi gereğince aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; hükümlü hakkında hükmedilen “3 ay hapis” cezasının, 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca günlüğü “20 YTL’den” hapse çevrilmesine karar verildiği halde, sonuç adli para cezasının “1800 YTL” yerine “500 YTL” olarak belirlendiği somut olayda, bu nedene dayalı olarak yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmasının olanaklı olup olmadığına ilişkindir.
Dosya, belirtilen konuyla sınırlı olarak incelendiğinde; yerel mahkeme hükmündeki ilgili kısmın; “…takdiren 3 ay hapis ve 5 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak hükmedilen hapis cezasının bir günü Türk Ceza Kanununun 52/2. maddesi uyarınca 20 TL hesabıyla aynı Yasanın 50/1-a maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilerek sanığın 500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına…” şeklinde olduğu görülmektedir.
Buna göre; hükümle ilgili olarak, yasa yararına bozma yasa yoluna konu edilip edilemeyeceği tartışılan tek hukuka aykırılık, “3 ay hapis cezasının”, günlüğü “20 YTL’den” adli para cezasına çevrilmesi işlemi sırasında, sonuç adli para cezasının “90×20=1800” YTL yerine “500” YTL olarak tespit ve tayin edilmesinden ibarettir.
Yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlamak amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Yargılaması Yasası’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir.
Dolayısıyla, bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Somut olayda; sonuç cezanın “1800 YTL” yerine “500 YTL” olarak belirlenmesinin hesap hatası olmayıp, uygulama hatası olması nedeniyle Özel Daire kararında belirtilenin aksine “aleyhe bozma yasağına” konu olacağında kuşku bulunma¬makta ise de, belirtilen uygulama yanılgısının yasa yararına bozma yasa yoluyla incelenmesinin “hukuka aykırı¬lıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşma” amaçlarına erişme yönünde herhangi bir katkı sağlamayacağı; başka bir deyişle, anılan hukuka aykırılığın yasa yararına bozma yoluyla incelenmesi halinde, sadece yapılan uygulamanın yanlış olduğunun tespit edilmesiyle yetinileceği, yapılacak bu tespitin ise kimseye bir yarar veya hukuk alemine herhangi bir yenilik getirmeyeceği bu durumda; “3 ay hapis cezasının günlüğü 20 YTL’den 500 YTL adli para cezasına” çevrilmesinden ibaret olan hukuka aykırılığa dayalı olarak yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulamayacağı kabul edildiğinden, farklı gerekçe ile de olsa, Özel Daire tarafından bu hususla ilgili olarak yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görül¬memiştir.
Belirtilen nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi ile dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, Çeşme Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.12.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.