Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2010/197 E. 2010/235 K. 23.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/197
KARAR NO : 2010/235
KARAR TARİHİ : 23.11.2010

Tebliğname: 2010/198993
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : DİYARBAKIR 5. Ağır Ceza
Günü : 11.02.2010
Sayısı : 687-78
Sanık R… A…’nun örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten 5237 sayılı TCY’nın 314/3 ve 220/6. maddeleri yollamasıyla 314/2, 3713 sayılı Yasanın 5 ve TCY’nın 62. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası, 2911 sayılı Yasanın 23/b maddesi yollamasıyla 33/c ve TCY’nın 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırıl¬masına ilişkin, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.01.2009 gün ve 645-31 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.10.2009 gün ve 14097-10335 sayı ile;
“1- Silahlı örgüt üyesi olma suçundan yapılan incelemede;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, bu suça ilişkin hükmün onanmasına,
2- 2911 sayılı Kanuna aykırılık suçuna ilişkin temyize gelince;
5271 sayılı CMK’nın 250. maddesinde sayılan suçlara bakmak üzere kurulan mahke¬mece, anılan Kanunun 252/1-g maddesindeki istisna hükmü de nazara alındığında, 2911 sayılı Kanuna aykırılıktan açılan dava nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiği göze¬tilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 11.02.2010 gün ve 687-78 sayı ile;
“…Ceza yargılamasında, her bir suç ayrı bir davadır. Dosyamızda sanığa atılı iki suç olup olayda iki ayrı dava bulunmaktadır. Her iki davanın CMK’nun 250. maddesiyle yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde görülmesinde, yargılamanın kolaylığı ve yeknesaklığı (birliği), delillerin sağlıklı olarak değerlendirilmesi yönünden mecburiyet, usul ekonomisi yönünden ise fayda vardır.
Yargıtay bozma ilâmının kabul edilmesi durumunda, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten yani amaç suç yönünden tayin olunan mahkûmiyet hükmünün onanması, diğer araç suç yönünden görevsizlik kararı verilmesi durumunda, davanın görüleceği görevli ve yetkili Asliye Ceza Mahkemesinin sanık hakkında beraat kararı vermesi ya da dosyanın zamanaşımına uğraması durumunda, amaç suçun hukuki dayanaktan (mesnet) yoksun kalacağı, dolayısıyla yargılamanın yeknesaklığı (birliği), bakımından her iki davanın özel yetkili ağır ceza mahkemesinde görülmesinde hukuki fayda olmakla birlikte, delillerin değerlendirilmesi, yargılama birliği bakımından zorunluluk teşkil etmektedir. Zira 2911 sayılı Yasaya muhalefet suçundan açılan kamu davasında, amaç suçun konusunu ve alt yapısını oluşturan araç suçtan beraat verilmesi durumunda, örgüt adına suç işlemekten kurulan mahkûmiyet hükmünün kesinleşmiş olduğu da gözönüne alındığında, ileride yargılan¬manın yenilenmesi gibi hukuki sorunlara ve karmaşaya neden olacağı açıktır…” gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli, 19.09.2010 gün ve 198993 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık R… A..’nun örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve 2911 sayılı Yasaya aykırı davranma suçlarından cezalandırılmasına karar verilmiş, Özel Dairece örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten kurulan hüküm onanmış, 2911 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen hüküm ise “görevsizlik kararı verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, yerel mahkemece ilk hükümde direnmiştir. Görüldüğü gibi somut olayda Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, örgüte üye olma¬mak¬la birlikte örgüt adına suç işlemek suçu ile birlikte görülen 2911 sayılı Yasaya aykırılık suçu için CYY’nın 250. maddesi ile kurulmuş bulunan ağır ceza mahkemesince görevsizlik kararı verilme¬sinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Bununla birlikte, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca usule ilişkin bir husu¬sun ön sorun olarak görüşülmesi gerekmiştir.
Dosya incelendiğinde;
Özel Daire bozmasından sonra 11.02.2010 tarihinde yapılan ve tutuklu olan sanığın da hazır bulunduğu oturumda, bozma kararının okunmasından sonra sırasıyla sanık, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısından bozmaya karşı diyeceklerinin sorulduğu ve başkaca bir işlem yapılmaksızın duruşmaya son verilerek hüküm kurulduğu görülmektedir.
1412 sayılı CYUY’nın 251. maddesine koşut düzenlemeler içeren 5271 sayılı CYY’nın 216. maddesinin son fıkrasında; “Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde mutlaka son söz sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nite¬likte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken “son sözün sanığa verilmesi” kuralı, bozmadan sonra baş¬layan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Kovuştur¬manın sona erdir¬il¬mesi ve hükmün tesis ve tefhimine geçilmesi öncesinde, son konuşan tarafın hazır bulunan sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken “en son söz”ün sanığa verilmesi kuralına uyulmaması 5271 sayılı CYY’nın 216. maddesinin 3. fıkrasına aykırıdır.
Bu itibarla direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usul yanılgısı nedeniyle bozul¬ma¬sına karar verilmelidir.
Öte yandan, yerel mahkeme direnme hükmünden sonra 25.07.2010 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı “Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasanın” 2. maddesi ile sanığın cezalandırılması istenen 2911 sayılı Yasanın 33. maddesinde esaslı değişiklikler yapılarak bu suça öngörülen ceza miktarının önemli ölçüde indirilmesi hususu, sanığın tutuklu kaldığı süre ile birlikte gözönüne alındığında tahliyesine de karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.02.2010 gün ve 687-78 sayılı direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usul yanılgısı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Sanığın tutuklu bulunduğu bu suçtan TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde derhal salıverilmesinin temini için Yargıtay C.Başsav¬cılığına yazı yazılmasına,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.11.2010 günü yapılan müzakerede sonucu itibariyle tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.