Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2010/191 E. 2010/227 K. 23.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/191
KARAR NO : 2010/227
KARAR TARİHİ : 23.11.2010

Tebliğname : 2009/222307
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 1. Asliye Ceza
Günü : 12.05.2009
Sayısı : 322-491
Sanıkların kaçakçılık suçundan, 1918 sayılı Yasanın 25/2 ve 33/son mad¬de¬leri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasından beraatlarına ilişkin, Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.11.2006 gün ve 66-935 sayılı hüküm katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 24.12.2008 gün ve 10179-22399 sayı ile;
“Sanıklar K…M…K…ve E…U…hakkında suç tarihi itibariyle temyiz inceleme gününde 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık, diğer sanıklar hakkında ise sorgularının yapıldığı 14.03.2003 tarihi itibariyle 5 yıllık asli zamanaşımı temyiz inceleme gününde tahakkuk etmiş ise de, dava konusu aracın iadesi yönüyle yapılan incelemede;
Dava konusu otomobilin bedelsiz olarak ithal işlemlerinin yapıldığı gümrük dosya¬sının sanıklar K…M.. K..ve E…U…hakkında Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinde derdest bulunan 2003/17 esas sayılı dava dosyasında bulunduğu bildirildiğine göre, anılan dosya celp ile incelenerek özetinin tutanağa geçirilmesi, bu dosyayı ilgilendiren delillerin onaylı suretlerinin eklenmesi ve ayrıca otomobilin trafik tescil kaydının yapıldığı dosya da getirtilip incelenerek, gümrük işlemleriyle trafik tescil işlemlerinin ne surette ve hangi sanık tarafından yapıldığı denetime olanak tanıyacak biçimde belirlenip, sanık E…U…nun dosyaya sunduğu 04.02.2004 havaleli dilekçesinde K… M…. K…’den permi hakkını satın aldığına ilişkin beyanı da göz önüne alınıp sonucuna göre iade veya müsadereye ilişkin bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde otomobilin iadesine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesince 12.05.2009 gün ve 322-491 sayı ile;
“…Mahkememizce bozma ilamı yerinde olmadığından önceki kararda direnileceği düşünülmüştür.
Çünkü; sanıkların üzerlerine atılı kaçakçılık suçlarında her ne kadar dava zamanaşımı süresi geçtiği belirtilmiş ise de, müsadere konusu aracın gümrük kaçağı eşya olup olmadığı hususunun tespiti önem arzettiğinden ve bu da ancak menşei araştırması ile belirleneceğinden, mahkememizce önceki yapılan yargılamada ithalata sunulan mülkiyet belgesinin doğru olup olmadığı hususu, ithalatın yapıldığı Azerbaycan Adli Makamlarından sorulmuş, dosyada örneği ve tercümesi bulunan bu ülke müzekkere cevabından da ithalatı gerçekleştiren sanık K…M… K…’nin araca 28.08.1997 tarihinde sahip olduğu ve belgenin sahte olmadığı açıkça belirtilmiştir. Bu durumda artık başka delil araştırmasına gerek yoktur. Yargıtay bozma ilamında işaret edilen Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasının incelenmesi de belgenin sahte olup olmadığını değiştirecek düzeyde bir delil olmayacağı düşünülmüştür.
Kısaca mahkememizin önceki kararının gerekçesinde belirtildiği üzere ;
Suça konu edilen 103940012002700 motor ve WDB124 0261A153534 şase numaralı 1986 model Mercedes marka aracın, Bakanlar Kurulunun 97/9237 sayılı ‘Bazı Şahsi Eşyanın Bedelsiz İthaline’ ilişkin ithalat rejiminde öngörülen koşullardan yurtdışındaki Türk vatandaşlarının aracı satın alma tarihinin en geç 21 Kasım 1997 olarak öngörülmesine rağmen gerçekte bu tarihten sonra alındığı ve gümrük idaresine bildirilen belgenin sahteliği ve aracın kaçak olduğu iddia olunmuştur. Bu iddianın araştırılması ancak aracın ithal edildiği ülkedeki asıl kayıtlara ulaşmak ve eşyanın menşei tespiti yapmakla mümkündür.
Azerbaycan Adli Makamlarına yazılan talimat cevabında suça konu edilen aracın Bakü Şehri Baş Gümrük İdaresinin 28.08.1997 tarih ve 213/97 sayılı gümrük belgesine istina¬den 28.08.1997 tarihinde ‘Binegedi Rayonu, Mir C..K…, 143-99 Bakü’ adre¬sinde ikamet eden K…M…K… adına kayda alındığı , AA 116935 sayılı kayıt belgesi verildiği, belgenin de halen geçerliliğini koruduğunun bildirildiği görülmüştür.
Bu durumda ve dosyada toplanan tüm delillerden her ne kadar sanıklar hakkında zamanaşımı geçtiği için artık kaçakçılık suçu yönünden bir karar verilmeyecek ise de, suça konu edilen araç ithalat şartını taşıdığından ve gümrük kaçağı eşya konumunda bulunmadığından sahibine iade edileceği yolunda mahkememizde kanaat oluşup buna dair önceki karar gibi aşağıdaki hüküm kurulmuştur” gerekçesiyle, “Mahkemenin 15.11.2006 tarih ve 2003/ 66 E. 2006/935 K. sayılı müsadere yönünden önceki kararında direnilmesine, suç nedeniyle el konulan aracın ruhsat sahibine iadesine…” karar verilmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili ile yerel Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istekli 25.08.2010 gün ve 222307 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıkların, koşulları oluşmadığı halde “bedelsiz ithalat rejiminden yararlanarak” 07.08.2002 tarihinde Azerbeycan’dan, Türkiye’ye otomobil getirmek suretiyle “kaçakçılık” suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan otomobilin iadesine karar verilirken bu hususta yeterli araştırmanın yapılıp yapılmadığına ilişkin ise de, aleyhe bozma sonucu yapılan yargılamada sanıklardan bozmaya karşı diyeceklerinin sorulması gerekip gerekmediği ile hüküm bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, tüm unsurları içeren yeni bir hüküm kurulmasının zorunlu olup olmadığı hususlarının Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmiştir.
Bu konularla sınırlı olarak yapılan incelemede:
Özel Daire kararında suçların zamanaşımına uğradığı hususu kabul edilmekle birlikte, aracın iadesine karar verilirken eksik inceleme yapıldığı değerlendirmesinden hareketle, hükmün herhangi bir ayrım yapılmaksızın bütünüyle bozulduğu, bu yapılırken de, esasla ilgili olarak “onama” ya da “zamanaşımı nedeniyle düşme” kararı verilmediği gibi; yerel mahke¬mece otomobilin iadesine karar verilen hükmün, Özel Dairece otomobilin iadesine ilişkin eksik inceleme nedenine dayalı olarak “aleyhe” bozulduğunda duraksama yaşanmamasına rağmen bozmadan sonraki yargılama sırasında sanıkların duruşmaya çağrılıp bozmaya karşı diyeceklerinin de sorulmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda;
Bozulmakla bir hüküm tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkemelerce direnme kararlarında da, 5271 sayılı CYY’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun olarak, yeniden hüküm tesis edilmemesi, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308. maddesi uyarınca, “yasaya mutlak aykırılık” halini oluşturmak¬tadır.
Hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 326 ve 5271 sayılı CYY’nın 307/2. maddeleri uyarınca zorunludur. Savunma hakkının sınırlandırılamayacağı ilkesine dayanan bu zorunlu¬luk uyarınca, sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki kanıtlarını sunma olanağı tanınmalıdır.
Somut olayda, bozmadan sonra davaya yeniden bakan mahkemenin “iade kararı” dışında, işin esası hakkında da 5271 sayılı CYY’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun olarak yeni hüküm vermemiş olması ile aleyhe bozma üzerine yapılan yargılamada sanıkların çağrılıp bozmaya karşı diyeceklerinin sorulmaması suretiyle, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde 1412 sayılı CYUY’nın, 326 ve 5271 sayılı CYY’nın 307. maddelerinin ihlal edilmiş bulunması usule aykırıdır.
Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmünün, öncelikle saptanan bu usule aykırılıklar nedeniyle bozulmasına karar verilme¬lidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel mahkeme direnme hükmünün, öncelikle saptanan bu usule aykırılıklar nede¬niyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın, Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, 23.11.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.