Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2010/180 E. 2010/233 K. 23.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/180
KARAR NO : 2010/233
KARAR TARİHİ : 23.11.2010

İtirazname : 2010/107523
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi : TARSUS 4. Asliye Ceza
Günü : 17.06.2009
Sayısı : 989-370
Hükümlü H…A…’ın, kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCY’nın 86/2, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının TCY’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin Tarsus 4. Asliye Ceza Mahkemesince 17.06.2009 gün ve 989-370 sayı ile verilen hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Adalet Bakanlığınca 17.11.2009 gün ve 65196 sayı ile; “hükümlüye kasten yaralama suçundan sonuç olarak 25 gün hapis cezası yerine 15 gün hapis cezasına hükmedilmesinde isabet bulunmadığı” görüşüyle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesince 27.01.2010 gün ve 55429-1592 sayı ile;
“Sanığın adli sicil kaydındaki mahkûmiyet hükmünün silinme koşulu oluşmuş bulun¬makla, 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin 3. fıkrası uyarınca hükmolunan kısa süreli hapis cezasının, aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmediği hususu da belirlenmiş olup, bu yönden de kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağına takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine” karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığınca bu kez, 17.04.2010 gün ve 24783 sayı ile; “hükümlüye kasten yaralama suçundan sonuç olarak 25 gün hapis cezası yerine 15 gün hapis cezasına hükme¬dilmesi ve adli sicil kaydındaki mahkûmiyet hükmünün silinme koşulları oluşan hükümlüye hükmolunan kısa süreli hapis cezasının, 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi” nedenleriyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine, istemi inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 09.06.2010 gün ve 16522-18826 sayı ile;
“1- Sanık hakkında TCK’nun 86/2 ve 29. maddeleri uyarınca belirlenen hapis ceza¬sında, aynı Yasanın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapıldığı halde 25 gün yerine 15 gün hapis cezasına hükmolunması nedeniyle, 1 no’lu kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, (Tarsus) 4. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 17.06.2009 gün ve 2007/989, 2009/370 sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanu¬nunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca, aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere bozulmasına,
2- 2 no’lu kanun yararına bozma istemine gelince;
2 no’lu kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, (Tarsus) 4. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 17.06.2009 gün ve 2007/989, 2009/370 sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca bozul¬masına, sanık hakkında, kasten yaralama suçundan, TCK’nun 86/2, 29, 62. maddeleri uya¬rınca hükmolunan 15 gün hapis cezasının, 5237 sayılı Yasanın 50. maddesinin 3. fıkrası gözetilerek, aynı maddenin 1. fıkra (a) bendi uyarınca, anılan yasanın 52. maddesinin 2. fıkrasında belirlenen alt sınır dikkate alınarak, bir gün karşılığı 20 TL. hesabıyla, 300 TL. adli para cezasına çevrilmesine, adli para cezasının ertelenmesi mümkün bulunmamakla birlikte, inceleme konusu 17.06.2009 tarihli kararda erteleme hükmünün uygulanması sanık yönünden kazanılmış hak oluşturduğundan, hükmolunan cezanın TCK’nun 51. maddesi uya¬rınca ertelenmesine, hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 22.07.2010 gün ve 107523 sayı ile;
“5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesi gereğince, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak koşuluyla, mahkum olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkum edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezasının anılan maddenin 1. fıkrasında öngörülen seçenek yaptırıma çevrilmesi zorunludur.
Yine aynı Yasanın 51. maddesinde düzenlenen erteleme kurumu, sadece hapis ceza¬ları bakımından öngörülmüş olup, adli para cezalarının ertelenmesi mümkün değildir.
CMK’nun 309/4-d maddesi gereğince, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldı¬rıl¬masını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesince doğrudan hükmedilecektir.
Somut olayda, adli sicilden silinme koşulları gerçekleşmiş hükümlülüğü bulunan sanık H… A…’a verilen kısa süreli hapis cezası, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmemiştir. Bu yöndeki hukuka aykırılık, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamın¬dadır.
Saptanan hukuka aykırılığı yerinde gören Özel Daire tarafından, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına, bozma nedenine göre yerel mahkemede yeniden yargılama yapılması olanaksız olduğundan hapis cezasının adli para cezasına dönüştürülmesine karar verilmiştir. Özel Dairenin ilamındaki bu kısım yerindedir. Ancak, erteleme hükmünün, muhafaza edildi¬ğine yani başka bir anlatımla sanık hakkında erteleme hükmünün uygulanması kazanılmış hak oluşturduğundan, sonuçta hükmolunan adli para cezasının TCK’nun 51. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı düşünülmüştür.
Şöyle ki; 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında, suç karşılığında öngörülen cezalar, hapis ve adli para cezaları olarak belirlenmiştir (TCK’nun 45. md). Kişinin özgürlüğünü kısıtlaması nedeniyle hapis cezasının adli para cezasına göre kişinin aleyhine olduğu yönünde kuşku yoktur. Hükmolunan adli para cezası sanığın lehine olan bir cezadır.
Ayrıca, sanığın ilerde yeni bir suç işlemesi durumunda, hakkında önceden hük¬molunmuş olan hapis cezası nedeniyle koşulları gerçekleşmiş ise TCK’nun 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesi olanaklı iken sanığın cezasının adli para cezası olarak belirlenmesi durumunda, 2.000 TL’ye kadar olan para cezaları kesin nitelikte olup, tekerrüre esas alınamayacağından somut olayda sanık hakkında TCK’nun 58. maddesinin uygulanması gündeme gelmeyecektir.
Özel Dairenin, CMK’nun 309/4-d gereğince kurmuş olduğu yeni hükümde, adli para cezasının ertelenmesi ile ilgili bölüme yer vermek suretiyle hem hukuka aykırı bir karar vermiş, hem de yapılmış olan hukuki hatadan sanığın iki kez yararlandırılması sağlanmıştır…
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 5237 sayılı Yasada, adli para cezalarının ertelenmesi olanaklı olmadığından, Özel Daire ilamındaki, kazanılmış hak oluşturduğundan bahisle adli para cezasının ertelenmesi ile ilgili bölüme yer verilmesinin hukuka aykırı olduğu” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararından “adli para cezasının ertelenmesi mümkün bulunmamakla birlikte, inceleme konusu 16.06.2009 tarihli kararda erteleme hükmünün uygulanması sanık yönünden kazanılmış hak oluşturduğundan, hükmolunan cezanın TCK’nun 51. maddesi uyarınca ertelenmesine” ilişkin ibarenin çıkartılmasına ve sanık hakkında belirlenen adli para cezasının infaz edilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değer¬lendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Daha önce silinme koşulları oluşmuş sabıkası bulunan sanığın kasten yaralama suçun¬dan 5237 sayılı TCY’nın 86/2, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 15 gün hapis cezası ile cezalan¬dı¬rılmasına ve bu cezasının TCY’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin Tarsus 4. Asliye Ceza Mahkemesinin temyiz edilmeksizin kesinleşen hükmüne karşı, Adalet Bakan¬lığınca tayin olunan hapis cezasının 5237 sayılı TCY’nın 50/3. maddesi uyarınca 1. fıkrada sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu gerek¬çesiyle yasa yararına bozma yasa yolu başvurusunda bulunulması üzerine Özel Dairece, hükmün yasa yararına bozulmasına ve hükmolunan sonuç hapis cezasının 5237 sayılı TCY’nın 50/3-1- a ve 52/2. maddeleri uyarınca günlüğü 20 Liradan 300 Lira adli para cezasına çevrilmesine ve “adli para cezasının ertelenmesi mümkün bulunmamakla birlikte, inceleme konusu 17.06.2009 tarihli kararda erteleme hükmünün uygulanması sanık yönünden kazanılmış hak oluşturdu¬ğundan, hükmolunan cezanın TCK’nun 51. maddesi uyarınca ertelenmesine” karar veril¬miştir.
Yargıtay C. Başsavcılığınca da, yasa yararına bozma isteminde ileri sürülen nedenden dolayı yerel mahkeme kararının bozulması ve hapis cezasının adli para cezasına çevrilme¬siyle yetinilmesi gerektiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.
Görüldüğü üzere Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükümlü hakkında verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen 30 günden az süreli, erteli hapis cezasından ibaret yerel mahkeme hükmüne karşı, “kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCY’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiği” görüşüyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması ve istemin Özel Daire tarafından kabul edilerek, hükümlü hakkındaki hapis cezasının 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesi halinde, ilk hükümde hükmedilen hapis cezasının ertelenmiş olması nedeniyle adli para cezasının da kazanılmış hak ilkesi kapsamında ertelenmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Bu nedenle yasa yararına bozma yasa yoluyla, kesinleşmiş bulunan hükümdeki hukuka aykırılıklar giderilirken yeni hukuka aykırılıkların oluşturulması bu kurumun yasaya konulma amacına aykırı olacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilebilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran, usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecektir, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılamada gerekmeyecektir.
4. fıkranın (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozul¬ması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmek¬tedir.
Bu düzenleme incelendiğinde, yasa yararına bozma kararı verilmesinin sonuçları (lehe veya aleyhe bozulup bozulamayacağı) ve bozma sonrasındaki hareket tarzı belirlenirken “karar” ve “hüküm” ayrımı yapıldığı görülmektedir. Ayrıca, hükümler açısından da mahkû¬miyet hükmü ile davanın esasını çözen ya da çözmeyen hükümler ölçütü esas alınmıştır.
5237 sayılı TCY’nın 50/3 maddesindeki; “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” şeklindeki düzenleme ile daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla mahkûm olunan 30 gün ve daha az süreli hapis cezalarının, aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmış, herhangi bir takdire bağlanmamıştır. Bu nedenle maddede yazılı koşulların oluşması halinde başka herhangi bir değerlendirme yapılmadan özgürlüğü bağlayıcı ceza seçenek yaptırım¬lardan birisine dönüştü¬rü¬le¬cektir. Oysa TCY’nın 51. maddesinde düzenlenen ertelemenin belirli koşullar oluştuğunda mutlaka uygulanması gerektiği yönünde herhangi bir zorunluluk bulunma¬maktadır. Erteleme için maddede yazılı ceza miktarı ve “daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olma” şeklindeki objektif koşullar oluşmuş olsa bile ayrıca “suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması” da gerekir.
Öte yandan 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde düzenlenen erteleme kurumu ile suç tari¬hinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme kuru¬mu arasında uygulanma koşulları ve hukuksal sonuçları bakımından, oldukça büyük farklılıklar bulunmaktadır. 5237 sayılı TCY’nın 51/8. maddesinde; “Denetim süresi yüküm¬lülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır” hükmü uyarınca erteleme süresi sonunda, yükümlülüklere uygun davranılsa ve herhangi bir suç işlenmese bile ceza infaz edilmiş sayılacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemenin temyiz edilmeksizin kesinleşen ve hükümlünün 5237 sayılı TCY’nın 86/2, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının TCY’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin hükmünün, Özel Dairece “hükmolunan kısa süreli hapis cezasının, 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi” nedenleriyle yasa yararına bozulmasında, hükmün davanın esasını çözen bir mahkûmiyet hükmü olması nedeniyle “aleyhe sonuç doğurmama” kuralı kapsamında kaldığı ve hükümlü aleyhine sonuç doğma¬ması gerektiği konularında bir duraksama bulunmamaktadır.
Daha önce işlediği bir suç nedeniyle verilen ve 21.05.1982 tarihinde kesinleşen 10 aylık erteli hapis cezasının esasen vaki olmamış sayılması nedeniyle herhangi bir sabıkası bulunmayan hükümlü hakkında yerel mahkemece 5237 sayılı TCY’nın 86/2, 29 ve 62. mad¬de¬leri uyarınca hükmedilen 30 günden az hapis cezasının aynı Yasanın 50/3. maddesine göre 1. fıkrada sayılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğuna uyulmaması isabetsiz olup, Özel Dairece yasa yararına bozma isteminin kabulüne karar verilerek hükmolunan hapis cezasının seçenek yaptırımlardan paraya dönüştürülmesine karar verilmiş olması CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca yerinde bir uygulamadır. Ancak yerel mahkemenin kesinleşen hükmündeki bir hukuka aykırılığı bu şekilde gideren Özel Dairece, “yerel mahkeme kararında erteleme hükmünün uygulanmasının kazanılmış hak oluşturduğu” gerekçesiyle, yasal olanak bulunmamasına karşın hükmolunan adli para cezasının ertelenmesine karar verilmek suretiyle yeni bir hukuka aykırılık oluşturulmuştur. Bu uygulama yasa yararına bozma kurumunun amacına uymamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire yasa yararına bozma kararından adli para cezasının ertelenmesine ilişkin kısmın çıkartılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi Doç.Dr.İ…Ş…; “Hükümlü hakkında önceden verilen ve kesinleşmiş özgürlüğü bağlayıcı ceza ertelenmiş ve temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Yasa yararına bozma istemi üzerine, yasanın amir hükmü gereğince TCY’nın 50/3 ncü maddesi gereğince tedbire çevrilmiştir.
Tedbir olarak hükmolunan adli para cezasının, önceki erteleme nedeniyle kazanılmış hak oluşturduğu için, hükmolunan bu adli para cezasının da ertelenmesi gerekirdi. Çünkü hükümlü bakımından hakkında sonuç olarak verilmiş ceza ertelendiğinden, ertelenmişlik durumu kazanılmış hak oluşturmuştur.
Kazanılmış hak hukuk devletinin en temel ilkelerinden biridir. Kazanılmış haktan geri adım atılabilmesi sadece hükümlünün hukuka aykırı davranışı söz konusu ise mümkün olabilir. Haktan yararlanan kimsenin kasti veya kusurlu hareketi söz konusu değilse, kazanıl¬mış hakkı elinden alınamaz.
Diğer yandan, eğer özgürlüğü bağlayıcı cezadan dönüştürülen adli para cezası teker¬rürde dikkate alınmayacak düşüncesinden hareketle, adli para cezası verelim ve bunu (kazanılmış hakka rağmen) ertelemeyelim dersek, o zaman ertelenmiş hükümlerin tamamının hükümlünün aleyhine olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Yani bu yaklaşımı kabul edecek olursak, erteli cezaların tamamının bu şekilde yasa yararına bozulmasını talep etmek zorunlu hale gelecektir.
Kaldı ki yasa yararına bozma istemi ertelemeye değil, özgürlüğü bağlayıcı cezanın süresi itibariyle seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesiyle ilgilidir.
Ancak dokunulmaz olan kazanılmış hakka konu erteli ceza bakımından, ertelemenin hukuka aykırı olduğuna ilişkin bir yasa yararına bozma istemi olmadığı halde kazanılmış hakka dokunularak, kesin hüküm dokunulmazlığı kuralına aykırılık oluşacaktır.
Olağanüstü yasa yolu olan Yasa Yararına Bozma kurumu ülke çapında yasaların doğru uygulanmasını ve kişilerin uğrayabilecekleri hak kayıplarının önlenmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak yasanın usulüne uygun olarak uygulanmasının sağlanması hiçbir zaman kazanılmış haklardan geriye gidişe olur vermez/vermemelidir. Yani kesin hükmün dokunulmazlığının istisnası hükümlü aleyhine olan hükmün düzeltilerek, varsa diğer hukuka aykırılığın giderilmesi, ancak her koşulda adaletin tesis edilmesidir.
Para cezaları bakımından erteleme mümkün değil ise de, kazanılmış hak doğuran durumlarda önceki özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrilen adli para cezasının ertelenmesine açıkça engel hal de yoktur. Çünkü yasalarda, kazanılmış haktan geriye gidişe sebebiyet verebilecek açık bir düzenleme olmadığına göre, erteleme kazanılmış hak oluşturur. Ola¬ğanüstü yasa yolunun kabul ediliş nedeni, olağandan farklı sonuçların doğabilmesine olur verilmesidir. Ancak her halde kazanılmış hakkın korunması gerekir. Somut olayımızda, ola¬ğanüstü yasa yoluna gidilmeseydi, hükümlü aleyhine sonuç doğmamış olacaktı.” görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer üç Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle itirazın reddinin gerektiği düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 09.06.2010 gün ve 16522-18826 sayılı yasa yararına bozma kararından; “adli para cezasının ertelenmesi mümkün bulunmamakla birlikte, inceleme konusu 17.06.2009 tarihli kararda erteleme hükmünün uygulanması sanık yönünden kaza¬nılmış hak oluşturduğundan, hükmolunan cezanın TCK’nun 51. maddesi uyarınca ertelen¬mesine” şeklindeki ibarenin ÇIKARTILMASINA,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.11.2010 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.