YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/161
KARAR NO : 2010/191
KARAR TARİHİ : 12.10.2010
İtirazname : 2007/93777
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İZMİR 7. Sulh Ceza
Günü : 23.01.2007
Sayısı : 180-28
Kabahatli aleyhine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İzmir Bölge Müdürlüğünce 4857 sayılı İş Yasasının 3 ve 98. maddeleri uyarınca idari para cezası uygulanması ve kaba¬hatlinin bu cezaya karşı başvuru yoluna gitmesi üzerine, İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesince 23.01.2007 gün ve 180-28 sayı ile;
“…Başvurunun konusu idari yaptırım kararına itirazın 4857 sayılı İş Yasasının 108/son maddesi gereğince idari yargı mercilerince inceleneceğine dair düzenlemeye göre sulh ceza mahkemesince incelenebilecek kararlardan olmadığından 5560 sayılı Yasa ile değişik 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 3/a ve 28/1-b maddesi gereğince görev nedeni ile başvurunun reddine,
İtiraz edenin karar kesinleştikten sonra görevli idare mahkemesinde 2577 sayılı Yasanın 9/1-2 maddeleri gereği 30 günlük sürede dava açmakta muhtariyetine,
Karara karşı tebliğden itibaren 5326 sayılı Yasanın 29/1. maddesi gereğince 7 gün içinde İzmir Ağır Ceza Mahkemesine itiraz olunabileceğine…” karar verilmiş, 06.02.2007 tarihinde tebliğ edilen bu karara davacı tarafından 14.02.2007 tarihinde itiraz edilmesi üzerine, itiraz merciince istem temyiz olarak değerlendirilip, Yargıtay’a gönderilen dosya, inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 27.05.2010 gün ve 16087-6437 sayı ile;
“…Anayasanın 40/2, 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 232/6. maddeleri açık hükmü karşısında kararda başvurulacak yasa yolu ile merciinin yanlış gösterilmesi anılan Yasanın 40. maddesi gereğince eski hale getirme talebi sayılacağından itiraz eden vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
4857 sayılı İş Kanununun 108. maddesinde, hükümden sonra 26.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5763 sayılı Kanunun 101. maddesiyle yapılan değişiklik ile bu Kanuna göre verilen idari para cezalarının itiraz yerinin idare mahkemesi olduğuna ilişkin hükmün kaldırılması ve bir itiraz merciinin de gösterilmemesi karşısında, 4857 sayılı İş Kanununun 108. maddesi uyarınca verilen idari para cezalarına yönelik itirazın inceleme merciinin Kabahatler Kanununun 3 ve 27. maddeleri uyarınca Sulh Ceza Mahkemesi olması ve mahkemece davaya devam edilerek itirazın sonuca bağlanmasında zorunluluk bulunması…” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 12.07.2010 gün ve 93777 sayı ile;
“.. 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 28/1-b maddesine dayanan, idari yaptırım kararına itirazın Sulh Ceza Mahkemesince incelenebilecek kararlardan olmadığı gerekçesi ile görev nedeni ile başvurunun reddine ilişkin kararların, 5271 sayılı CMK’nun 223/10. maddesi anlamında hüküm niteliğinde bulunmadığı, anılan kararlara karşı 5326 sayılı Yasanın 29. maddesi gereğince yargı çevresinde yer aldığı ağır ceza mahkemesine itiraz edilmesinin olanaklı olduğu” gerekçesiyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire kararının kaldırılması ve dosyanın gereğinin itiraz merciince yapılması için incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; idarece uygulanmasına karar verilen idari para cezasına karşı başvuru yoluna gidilmesi üzerine, İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesince, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 28/1-b maddesi uyarınca verilen “görev nedeniyle başvurunun reddine” ilişkin kararın hangi yasa yoluna tabi olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosyada:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İzmir Bölge Müdürlüğü’nce kabahatli hakkında 4857 sayılı İş Yasasının 3 ve 98. maddelerine aykırı davranmaktan 385 YTL idari para cezası uygulandığı, kabahatlinin 28.06.2006 tarihli dilekçe ile bu cezaya karşı başvurduğu İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesince, “görev nedeniyle başvurunun reddine” karar verildiği, idare tarafından temyiz edilen bu kararın da Özel Dairece incelenmek suretiyle karara bağlandığı görülmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 27.10.2009 gün ve 206-250 sayılı kararında da belirtildiği üzere;
5237 sayılı TCY’nda yaptırımlar, cezalar ve güvenlik tedbirleri şeklinde ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 45. maddede de bu yaptırımların sadece suçlar için öngörüldüğü açıkça belirtilmiştir. Bu düzenleme uyarınca, ceza kanunu anlamında bir yaptırım veya güvenlik tedbiri ancak suçlar için söz konusu olup, suç karşılığı bir cezaya veya tedbire hükmedil¬diğinde ise verilen bu kararlar, 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca hüküm sayıl¬maları nedeniyle, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen uygulanan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesindeki koşullar dâhilinde temyiz yasa yoluna tâbi olacaktır.
5271 sayılı CYY’nın 223/10. fıkrasında “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kara¬r¬ları”nın yasa yolu açısından hüküm sayılacağı açıkça belirtilmiş olduğundan, bu hükmün uygulanma koşullarının da belirlenmesinde zorunluluk bulunmak¬tadır.
Kaynağını 09.12.1931 gün ve 12-48 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının oluşturduğu 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinin 10. fıkrası uyarınca adli yargı dışındaki yargı merci¬lerine yönelik görevsizlik kararları, yasa yolu açısından hüküm sayıldıklarından, bu kararlar, hükümlerin tabi olduğu temyiz yasa yoluna tabi olacaktır. Bu düzenlemenin amacı, adli yargı mercilerinin kendilerini görevsiz sayarak verdikleri görevsizlik kararlarının en üst inceleme mercii olan Yargıtay’ca denetlenmesinin sağlanması suretiyle gerçekten adli yargının görevli olup olmadığının saptanmasına yöneliktir. Zira böyle bir kararın kesinleşmesi ile birlikte uyuşmazlık artık adli yargı dışında yer alan başka bir merciye taşınacak ve bu uyuşmazlığa adli yargı mercilerinde tekrar bakılabilmesi ancak karşı görevsizlik kararı verilmesi ve uyuşmazlık mahkemesi tarafından adli yargının görevli olduğunun kabul edilmesi halinde mümkün olabilecektir.
Bununla birlikte, burada göz ardı edilmemesi gereken husus, 5271 sayılı CYY’nın 223/10. madde ve fıkrası anlamında temyiz yasa yoluna tabi olacak görevsizlik kararının, “suçlarla” ilgili olarak yapılan yargılamada verilmiş olması zorunluluğudur.
Bu kapsamda, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 28/1-b maddesine dayanan ve idari yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığına dayanan ret kararında “davanın görev yönünden reddine” ifadesinin kullanılmış olması ise; verilen kararı teknik anlamda hüküm haline getirmeyeceğinden, 5271 sayılı CYY’nın 223/10. fıkrası anlamında hüküm sayılmayan bu karara karşı başvurulabilecek olağan yasa yolu temyiz olmayıp Kabahatler Yasasının 29. maddesi uyarınca itirazdır.
Açıklanan nedenlerle; somut olayda, İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesince, Kabahatler Yasasının 28-1/b maddesi uyarınca verilen ve “görev nedeniyle başvurunun reddine” ilişkin olan karar, temyiz yasa yoluna değil, aynı Yasanın 29. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabidir.
Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, itiraz yasa yoluna tabi olan bir kararın temyizen incelenmesi sonunda verilmiş bulunan Özel Daire kararının kaldırılmasına ve kararın yetkili itiraz merciince incelenmesinin sağlanması için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 27.05.2010 gün ve 16087-6437 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın incelenmek üzere itiraz merciine ulaştırılmasının sağlanması amacıyla İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.10.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.