YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/117
KARAR NO : 2010/146
KARAR TARİHİ : 15.06.2010
tirazname : 2010/19370
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : EMİRDAĞ Asliye Ceza
Günü : 15.01.2009
Sayısı : 397-12
Sanık D. K.’nin, mala zarar verme suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 151/1, 62 ve 52. maddeleri gereğince 200 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve ertelemeye yer olmadığına ilişkin, Emirdağ Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2009 gün ve 397-12 sayılı hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu karara karşı Adalet Bakanlığınca, “sanık hakkında 5237 sayılı Yasanın 151/1. maddesi gereğince hüküm kurulurken alt sınırdan ceza tayin edildiğinin belirtilmesine ve suç tarihi itibariyle anılan maddede öngörülen adli para cezasının alt sınırının 5 gün olmasına karşın 12 gün adli para cezasına hükmedilmesi suretiyle fazla ceza tayininde isabet görülmemiştir” görüşüyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 24.03.2010 gün ve 2356-3444 sayı ile;
“26.10.1932 gün ve 29-12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ve yerleşmiş yargısal kararlarda da belirtildiği üzere; uygulamadaki esaslı yanlışlar ile esasa etkili usul hataları dışında kalan, hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan dolayı olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği, tebliğnamede ileri sürülen hususun da bu kapsamda takdire ilişkin bir husus olduğu anlaşıldığından, kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği bu nedenle yerinde görülmediğinden istemin reddine” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 12.05.2010 gün ve 19370 sayı ile;
“İtirazın konusu olan uyuşmazlık; mahkemece, alt sınırdan ceza verildiğinin belirtilmesine karşın, alt sınırın aşılması suretiyle hüküm kurulması halinde, bu hususun yasa yararına bozma konusu edilip edilemeyeceğine ilişkindir.
Kanun yararına bozma kurumu, hâkim veya mahkemeler tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelenmesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki hukuka aykırı¬lıkların giderilmesi için kabul edilen olağanüstü bir kanun yoludur (5271 s. CMK. m. 309).
Madde metninde yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması yasaklanan hallerden bahsedilmemiştir. Buna karşılık, 26.10.1932 gün ve 29-12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, uygulamadaki esaslı yanlışlar ile esasa etkili usul hataları dışında kalan hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan dolayı olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma yasa yoluna gidilemeyeceği belirtilmiş, aynı husus birçok Genel Kurul ve Özel Daire kararında da vurgulanmıştır. Bu bağlamda, yasaların hakime takdir kullanma olanağı sağladığı hallerde, örneğin aşağı ve yukarı sınırlar arasında temel ceza belirlenirken hatalı takdir kullanılması veya yapılacak artırım ve indirim miktarları saptanırken takdirde yanılgıya düşülmesi gibi durumlarda yasa yararına bozma yasa yolu başvurusunda bulunulamayacağı yerleşmiş bir uygulamadır.
Ancak, kanıtların veya hukuk kurallarının yanlış değerlendirilmelerinden kaynaklanan, hüküm ve kararlardaki hukuki değerlendirme hatalarıyla ilgili olarak yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması olanaklıdır.
Diğer yandan, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 52. maddesi gereğince, adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine bir hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden az olamaz biçimdedir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasa ile TCK’nun 61. maddesine 9. fıkra olarak eklenen düzenlemeye göre ise adli para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda, bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az, üst sınırı da hapis cezasının üst sınırından fazla olamayacaktır. Bu düzenleme, 19.12.2006 gününden itibaren işlenen suçlar için uygulanması olanaklı bir düzenlemedir.
Somut olayda; sanığın 30.07.2006 günü işlediği mala zarar verme suçundan kurulan hükümde, ‘… suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri ile meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı gibi hususlar gözönüne alınarak 5237 sayılı TCK’nun 151/1. maddesi uyarınca alt sınırdan uzaklaşılmasını gerektirecek bir neden bulunmadığından’ denilmek suretiyle takdiren 12 gün adli para cezasına hükmedilmiş, gün adli para cezasında aynı Yasanın 62. maddesi gereğince indirim yapıldıktan sonra, 52. maddenin 2. fıkrası uyarınca günlüğü 20 TL’den 200 TL adli para cezasına dönüştürülmüştür.
Suç tarihinin 19.12.2006’dan önce olması nedeniyle TCK’nun 61/9. maddesinin uygulanma olanağı yoktur. TCK’nun 151/1. maddesinde öngörülen seçimlik cezalardan para cezasının seçilmesi durumunda, para cezasının alt sınırı, anılan maddenin 52. maddesi gereğince 5 gündür.
Mahkemece ‘asgari hadden’ ifadesi kullanılmadan, sanık hakkında alt sınırdan uzaklaşılarak bir ceza tayin edilseydi, bu husus hakimin takdirine ilişkin bir husus olarak kabul edilir ve yasa yararına bozma konusu edilemezdi. Nitekim Ceza Genel Kurulu’nun 11.12.2007 gün ve 267-271 sayılı kararında da ‘takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvuruların’ reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Ancak, Ceza Genel Kurulu’nun 29.04.2008 gün, 2008/81-94 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, somut olayda, Hakim, takdire dayalı bir hususla ilgili olarak takdirini ne şekilde kullanacağını açıkça ifade etmiş, fakat sehven belirttiği takdirin üzerinde ceza tayin etmek suretiyle sanık aleyhine bir durum yaratmıştır. Dolayısıyla buradaki hukuka aykırılık, esaslı bir konuya ilişkindir, yasa yararına bozma konusu edilmesi ve bu yolla incelenmesi olanaklıdır.
Nitekim, bu yöndeki kanun yararının bozma isteminin kabulüne ilişkin birçok Özel Daire kararı bulunmaktadır. (2. Ceza Dairesinin 17.02.2010 gün ve 2010/4803 – 4572; 21.10.2009 gün ve 2009/42542-39519 sayılı ilamları).
Bu itibarla; Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin kabul edilip, dosyanın esası yönünden inceleme yapılması gerekirken, ileri sürülen nedenin, olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma yasa yolu ile incelenemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiş olması yasaya aykırı görülmüştür” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire red kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminde belirtilen neden doğrultusunda inceleme yapılıp bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükümde, 5237 sayılı TCY’nın 151/1. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken “alt sınırdan uzaklaşılmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığı” belirtildiği halde, gün adli para cezasının alt sınır olan 5 gün yerine 12 gün olarak belirlenmesinin yasa yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak da nitelendirilen yasa yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları “kanun yararına bozma” başlığı altında 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzen¬lenmiştir.
5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mah¬kemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargı¬lamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edile¬meyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belir¬lenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “tekriri muha¬keme” yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırıl¬masını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerek¬tirmesi halinde ise, bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozul¬ması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Yasa yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle bu yola başvurulmasının, bu olağanüstü yasa yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacağında kuşku yoktur.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.04.2008 gün 81-94 ve 11.12.2007 gün 267-271 sayılı kararlarında da, “asgari hadden” ifadesine yer verilmeden, sanık hakkında alt sınırdan uzaklaşılarak ceza takdir edilmesi halinde, bu hususun hakimin takdirine ilişkin bir husus olarak kabul edileceği ve yasa yararına bozmaya konu edilemeyeceği, buna bağlı olarak da “takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvuruların” reddine karar verilmesinin gerektiği,
Buna karşın, takdire dayalı bir hususla ilgili olarak hakimin takdirini ne şekilde kullanacağını açıkça ifade ettikten sonra ve fakat sehven belirttiği takdirin üzerinde ceza tayin etmesi halinde ise, sanık aleyhine bir durum yaratılacağı ve bu hukuka aykırılığın, esaslı bir konuya ilişkin olması nedeniyle yasa yararına bozmaya konu edilebileceği kabul edilmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın mala zarar verme suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCY’nın 151/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 200 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmolunan yerel mahkeme kararında, temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığı belirtilerek, temel gün adli para cezasının 12 gün olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCY’nın “Adli para cezası” başlıklı 52. maddesinin 1. fıkrası;
“… (1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir”, şeklinde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeye göre gün adli para cezasının alt sınırı 5 gündür. Temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığını belirten yerel mahkemenin temel gün adli para cezasını, belirttiği takdirin üzerinde 5 gün yerine 12 olarak belirlemesi, sanık aleyhine bir durum oluşturmakta olup, buradaki hukuka aykırılık, esaslı bir konuya ilişkin olması nedeniyle bu hususun yasa yararına bozmaya konu edilmesi, yukarıda yer verilen Ceza Genel Kurulu Kararlarının zorunlu sonucudur.
O halde, Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine, Özel Dairece, yasa yararına bozma isteminin 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d madde ve bendi uyarınca kabulüne karar verilmesi gerekirken, istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire red kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca bozulmasına ve hükümdeki hukuka aykırılığın, Ceza Genel Kurulunca giderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 24.03.2010 gün ve 2356–3444 sayılı yasa yararına bozma isteminin reddi kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulü ile Emirdağ Asliye Ceza Mahkemesinin 15.01.2009 gün ve 397–12 sayılı kararının 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca YASA YARARINA BOZULMASINA,
4- 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca sanığın 5237 sayılı TCY’nın 151/1. maddesi uyarınca 5 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, 62/1 maddesi uyarınca sanığın cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 4 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, 52/2 maddesi uyarınca gün adli para cezasının günlüğü 20 TL’den adli para cezasına çevrilerek, sanığın sonuç olarak 80 TL adli para cezası cezalandırılmasına, hükmün diğer yönlerinin aynen korunmasına,
5- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.06.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.