YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/108
KARAR NO : 2010/157
KARAR TARİHİ : 22.06.2010
Tebliğname : 2010/67088
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 2. Ağır Ceza
Günü : 30.07.2009
Sayısı : 87-247
İdeolojik amaçla adam öldürmek suçundan sanık Ü.O..’nun, kanıt yetersizliğinden beraatına ilişkin Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince 14.04.2003 gün ve 189-74 sayı ile verilen hükmün, katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 14.12.2004 gün ve 2737-7078 sayı ile;
“Suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun müdahilliğine karar verilmesi hukuki değerden yoksun olup, hükmü temyiz etme yetkisi de vermeyeceğinden vekilinin temyiz isteminin CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine,
Diğer müdahiller vekilinin temyizine gelince; şartları bulunmadığından duruşmalı inceleme isteminin reddine,
Müdahiller vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar da nazara alınarak aynı olayla ilgili olarak haklarında başka dava bulunan diğer sanıklar A.. K.., A.. E.., C…A.., İ.. K.. ve İ..A.. E.’ye ait dava dosyalarının akıbeti ve kesinleşip kesinleşmediği konusu dosya kapsamı ile anlaşılamadığından, bu husus yeniden araştırılıp, denetime olanak verecek şekilde gerekli bilgi ve belgeler getirtilip dosya içine konulduktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi” isabetsizliğinden bozulma¬sına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece bozma kararına uyularak, gereği yerine getirilmiş ve yapılan yargılama sonucunda 05.03.2007 gün ve 37-45 sayı ile sanık hakkında yine kanıt yetersizliğinden beraat kararı verilmiştir. Bu hükmün de katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 21.01.2009 gün ve 14003-399 sayı ile;
“1- Suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun hükmü temyiz etme yetkisi bulunmadığından, vekilinin temyiz isteminin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2- Haklarındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen A…K.. ve A. E.’nın kolluk ifadeleri, 16.10.1980 tarihli yer gösterme tutanağı, görgü tanığı A..B..’nın aşamalardaki beyanı ve dosya içinde mevcut bulunup bu anlatımları doğrulayan maddi bulgular ile olayda kullanıldığı bildirilen silahlara ilişkin ekspertiz raporu, olayı balkondan gördüğü anlaşılan katılan N.. S..’ın duruşmadaki teşhisi karşısında, 22.07.1980 tarihinde K.. T..’in M..’deki evinin önünde öldürülmesi eyleminde, sanık Ü.. O..’nun eylem yerinin belirlenmesi, keşfinin yapılması ve planlanması aşamasında görev aldığı gibi, olay sırasında da silahla ateş etmek suretiyle suça asli maddi fail olarak katıldığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla mahkumiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 30.07.2009 gün ve 87-247 sayı ile;
“Yargıtay bozma kararında bozma nedenlerinden biri olarak A.. K..ve A.. E..’ın kolluk ifadeleri ve yer gösterme tutanağı delil olarak gösterilmiş olup, bu kişilerin ifadelerinin alındığı tarih 12 Eylül 1980 Askeri darbesinden hemen sonraki tarihe rastlamış olup, aradan geçen yıllar içinde darbe döneminde birçok kişinin yakalanmaları sonucunda kolluk güçlerince ifadeleri alınırken baskı ve işkence gördükleri kamuoyuna mal olmuş bir gerçektir. Nitekim celp edilen sanığın suç ortakları ile kesinleşmiş dosyanın incelenmesinde, bu olayla ilgili sanığın suç ortakları olarak yargılanan C..A.. hakkında 07.11.1980 tarihli raporda, ayaklarında, omuz ve kalçalarında hematom ile cilt nebdeleri saptanıp 15 gün iş ve gücünden kaldığı, sanık İ.. A..E..’de yara nebdelerinin bulunduğu, sanık A.. K..’un Haydarpaşa Askeri Hastanesinin 07.11.1980 tarihli raporunda eski yara izleri olduğu, sanık A. E..’ın aynı hastanece verilen 07.11.1980 tarihli raporunda, sol ayak altında ve sol dirsekte yara izlerinin bulunduğunun bildirildiğine dair raporların olduğu, buradan da anlaşılacağı üzere bu kişilerin hazırlık aşamasında ifadeleri alındığında baskı ve şiddete maruz kaldıkları, bu nedenle de daha sonraki aşamalarda Askeri Savcılık ve Mahkemelerde verdikleri ifadelerde kolluk güçlerindeki alınan ifadelerinin baskı ve şiddet sonucu alındığını ve kendilerinin bunu kabul etmediğini beyan ettikleri, mahkemece de bu husus değerlendirilerek sanıklardan İ..A…E.., İ..K.., C.. A..’ın beraat ettikleri ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Tüm bu durum dikkate alındığında baskı ve şiddet uygulanarak alınmış kolluk güçlerindeki sanıkların bu beyanlarına itibar edilmesi mümkün görülmemiş bu nedenle de A.. K.. ve A..E..’ın kolluk güçlerindeki beyanlarına dayanılarak sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi mümkün görülmemiştir. Bu kişilerin ve diğer suç ortakları olduğu iddia edilen kişilerin kolluk güçlerince alınan ifadelerinde sanığın aleyhine olan beyanları atfı cürüm niteliğinde kabul edilmiş ve mahkûmiyeti gerektirir bir delil olarak değerlendirilmemiştir.
A.. B..’un görgü tanığı olduğu ve bu tanığın beyanı bozma kararı dayanağı olarak gösterilmiş olup, A..B..duruşmada alınan beyanında ve daha önceki beyanlarında sanığı teşhis edemediği gibi sanıkla ilgili aleyhine olabilecek herhangi bir beyanı da bulunmamaktadır. Alınan ilk ifadesinde de maktûlü vuran üç kişinin orta boylu olduğunu beyan etmişler. Sanık ise duruşmada gözlemlenen halinden 1.80-1.85 boylarında bir kişi olduğu mahkeme heyetince gözlemlenmiştir. Ayrıca bu kişi üç kişinin ellerinde silah görmediğini beyan etmiş, huzurda sanık tanık A.. B..’a gösterildiğinde sanığı ilk defa duruşmada gördüğünü, daha önce kendisini görmediğini, ifadesinde belirttiği olaya katılan ve kaçan üç kişiden birisi olmadığını, huzurdaki sanığın daha uzun boylu olduğunu açıkça beyan etmiştir. Tanık A.. B..’un bu açık beyanı karşısında hazırlık aşamasındaki atfı cürüm niteliğindeki beyanlara dayanılıp baskı ve şiddete dayalı olarak alınan ifadeler ile yer gösterme tutanakları bu tanığın beyanı ile birlikte değerlendirilerek sanığın suçu işlediği hususundaki Yargıtay 9. Ceza Dairesinin görüşüne katılmamızın mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yine olay tarihinde olay yerinde olduğu bildirilen N..U..isimli tanığın duruşmada alınan ifadesinde, olaya ilişkin beyanı alınmış sanık teşhis için kendisine gösterildiğinde sanığı ilk defa duruşmada gördüğünü tanımadığını, daha önce kaçan ve ifadesinde eşgalini verdiği ve anlattığı kişilerden birisinin huzurdaki sanık olamayacağı, kaçan kişilerin yüz hatları olarak sanığa benzemedikleri yönünde beyanda bulunmuştur.
Hazırlık aşamasında ifadesine başvurulan ve bu olayla ilgili daha önce yargılanıp beraat eden ve sanığın suç ortağı olduğu iddia edilen İ..K..kolluk kuvvetlerince alınan ifadesinde olaya katıldığını beyan etmesine rağmen kolluk kuvvetleri tarafından alınan beyana itibar edilmemiş ve İ.. K..’ın beraatine karar verilmiş, bu karar da kesinleşmiştir.
Olaydan önce olaya karıştığı iddia edilen kişilerin ticari taksisini gasp ettiği anlaşılan H.. B., sanıklardan A..K.. ve A.E.’ı teşhis ettiğini bildirmiş bunun haricinde herhangi bir kimseyi teşhis edemediğini beyan etmiştir.
Olay sırasında ölen K. T..’in koruma polisi olan A..B..’in olayı yapan kişileri görmediğini, aracın arka kısmında belden aşağıya olarak bir görüntü alabildiğini, olay sırasında da bayıldığını söylemiş ve olaya karışan herhangi bir kişiyi hatırlayamadığını, tanımadığını beyan etmiştir.
Olayı özetlersek; sanık Ü..O..’nun suç ortakları olduğu iddia edilen A.. E.., A.. K.., İ.. A..E., İ..K.. ve Celal Adan ile eylem ve fikir birliği halinde asli maddi fail olarak bu suçu işlediği hususunda 12 Eylül Askeri darbesinden sonraki oluşan ortamda kolluk güçlerince baskı ve şiddete dayalı olarak alınan ilk ifadeler haricinde sanığın bu suça katıldığını gösterir herhangi bir delilin bulunmadığı, tanık H..B…’ın tarifi üzerine sanığın emniyetçe çizilen robot resminin sanığa benzediği iddia edilmiş ise de, H..B..’ın sanıkla ilgili herhangi bir teşhisinin bulunmadığı, müdahil N.. S..’ın iki dakikalık bir olay sırasında kuşbakışı 50 metre uzakta kaçan üç şahıstan sanığı 19 yıl sonra görüp teşhis etmesinin mantıki bir izahının bulunmadığı ve hayatın olağan akışına ters düştüğü, suç ortağı olarak yargılanan kişilerin kollukta alınan ifadelerinde baskı ve şiddete maruz kaldıklarına dair doktor raporları, olayın tanıkları N..U.. ve A.. B..’un huzurda yaptırılan teşhiste sanığı teşhis edemedikleri ve sanığın bu olaya katılan kişilerden biri olmadığını açıkça beyan ettikleri, tüm bu durum birlikte değerlendirildiğinde baskı ve şiddete dayalı olarak kolluk güçlerince alınan ve daha sonra sanıkların kabul etmedikleri atfı cürüm niteliğindeki bu beyanlarına dayanılarak sanık hakkında herhangi bir mahkumiyet kararının verilmesinin mümkün olmadığı, şüpheden sanık yararlanır ilkesinin hukukun ana prensibi olduğu, sanığın mahkumiyeti gerektirdiğine dair Yargıtay kararında ana delil gibi gösterilen sanığın suç ortaklarının kolluk güçlerince alınan atfı cürüm niteliğindeki beyanlarına mahkemece itibar edilmeyeceğinden ve görgü tanığı olan tanık beyanlarından da sanığın bu olaya katıldığına dair herhangi bir bilgi veya teşhis söz konusu olmadığından atfı cürüm niteliğindeki hazırlık ifadelerine dayanılarak bunu tamamlayan diğer deliller olduğu gerekçesi ile mahkumiyet kararı verilmesinin söz konusu olamayacağı, müdahil N.. S..’ın teşhisle ilgili beyanına itibar edilmesinin mümkün olmadığı gibi olaya katıldığına dair herhangi bir teşhis işlemi bulunmayan sanığın taşıdığı silahla ilgili ekspertiz raporunun yine sanığın atfı cürüm niteliğindeki beyana dayanılarak olay mahallinde sanığın diğer suç ortakları olduğu iddia edilen kişilerle eylem yerinin belirlenmesi ile ilgili keşif yapılması ve planlanması ile ilgili beyanlarında atfı cürüm niteliğinde kabul edilen beyanlar nedeniyle hükme dayanak yapılmasının mümkün olamayacağı” gerekçesiyle önceki hükümde oyçokluğuyla direnmiş;
Mahkeme üyelerinden Hakim A. T.. ise, “Dosya kapsamı ve mevcut delil durumu bir arada değerlendirildiğinde, tanık N. S..’ın tanıklığının aşağıda belirtilen deliller ile bir arada değerlendirilmesinin icap ettiği;
Hazırlık tahkikatı sırasında hükümlüler A..E.. ve A.. K..’un ifadelerinde olayı ayrıntılı olarak anlattıkları bu meyanda 16.10.1980 tarihinde A..E..’ın olay yerine götürüldüğü ve ifadelerle tutarlı ‘yer gösterme zabıt varakası’ tanzim olunduğu, hükümlülerin daha sonra bu anlatımlarından vazgeçtikleri, hiçbirinin birbirini tanımadıklarını beyan ettikleri, teşhisin ve yer göstermenin dahi yapılmadığını savundukları, ancak teşhisin ve yer göstermenin usulünce yapıldığı ve durumun böyle olmadığı, araç gaspı olayının tanığı H.. B.’nın duruşmada alınan beyanında hükümlülere işkence yapıldığını görmediğini, kendisine baskı yapılmadığını, hükümlülerin yüzlerinde, suratlarında işkence izi görmediğini beyan ettiği, A.. K..’un 09.10.1980 tarihli ifadesinde üzerinde kahve renkli pantolon ve beyaz ve kirli tonlu tişört olduğunu beyan ettiği (tanık A..B.’nın 22.07.1980 tarihli ifadesinde de gördüklerinden birinin kahve renkli pantolon ile yakalı beyaz önü açık kazak giydiğini beyan ettiği) böylece bu hükümlünün hazırlık anlatımının dosya kapsamına ve oluşa uygun olduğu, hazırlıkta alınan beyanın hassaten bu sanık yönünden itibar edilmemesini, bölünmesini gerektirecek bir durumun olmadığı,
Duruşma safahatında tanık A.. B..ve kovuşturma safhasında tanıklığına müracaat edilen N..U..’nın sanığı teşhis edememesinin faillerden birinin bu sanık olmadığından değil hassaten tanıklık yaptıkları sırada aradan uzun zaman geçmesinin etkisi ve kendi özel durumlarından kaynaklandığı, N.. U..’nın ‘sinir hastası olduğunu, zaman geçtiğini, belki duruşmada verdiği ifadenin yanlış olduğunu’ beyan ettiği, sadece sanıklardan birinin üzerinde kadife pantolon olduğunu beyan ettiği, müdahil H.. S.. T.’in teşhis yapamadığı, boy ve pos olarak benzettiği, tanık N. S.’ın başlangıçta da belirtildiği üzere duruşmada kesin teşhiste bulunduğu bu tanığın teşhisindeki gecikmenin başlı başına kendi hatası olmadığı, sanığın firari kaldığı bulunup hazır edildiği ve çağrıldığı ilk duruşmada teşhis etmiş olması karşısında sanığın mahkûmiyetinin icap ettiği” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Bu hükmün de katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 20.04.2010 gün ve 67088 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Katılanlar vekili Avukat R.Ö… tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması isteminde bulunulmuş olup, Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılacağına ilişkin bir yasa kuralı bulunmadığından, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 318. maddesi uyarınca bu istemin reddine karar verilerek, dosya üzerinde yapılan temyiz incelemesinde;
Sanığın, ideolojik amaçla adam öldürmek suçundan beraatına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında çözülmesi gereken uyuşmazlık, sanığa yüklenen adam öldürme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
22.07.1980 tarihinde K..T..’in öldürülmesi ve koruma polisi A.. B..’in yaralanması ile sonuçlanan silahlı saldırı sonrasında olayın failleri hemen yakalanamamış, olayda kullanılan ve olaydan bir gün önce silah zoruyla yağmalanan ticari taksi sürücüsü tanık H.. B.’ın anlatımları sonucunda faillerin robot resimleri çizilmiş, yapılan çalışmalar sonucunda da olayın faillerinden A..K..01.10.1980 tarihinde, A.E..ise 10.10.1980 tarihinde yakalanmışlar, bu sanıkların kolluktaki anlatımları sonucunda da olayın diğer failleri olarak İ.. K..ve Ü. O.., ayrıca bu kişileri maktûlü öldürme konusunda azmettirenin C. A., maktûlün adresini belirleyerek verenin ise İ.A. E..olduğu tespit edilmiştir.
Sanıklar A.K., A. E., İ.A.E. ve C.A. haklarında, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığınca, 29.04.1981 gün ve 7040-7040 sayılı iddianame ile MHP ana davası kapsamında, K.T.’in öldürülmesi olayı ile ilgili olarak, C. A.’ın olayın planlamasını yaptığı, İ.A.E.’nin maktûlün adresini tespit etmek suretiyle eyleme katıldığı, A..K.. ve A.. E..’ın ise bizzat olayda silah kullandıkları iddiasıyla kamu davası açılmış, olayın faillerinden olduğu düşünülen sanık Ü..O.. ise yakalanamadığından hakkındaki hazırlık evrakı tefrik edilmiştir. Ayrıca, İ.. K..’ın daha sonra yakalanmasıyla yine Ankara Sıkıyönetim Askeri Savcılığınca 27.10.1982 gün ve 761-761 sayılı iddianame ile bu sanık hakkında da K.T..’in öldürülmesi olayına silah kullanarak katıldığı iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
Ankara Sıkıyönetim 1 Nolu Askeri Mahkemesince yapılan yargılamada, bu sanıkların da aralarında yer aldığı bir kısım sanıklar hakkındaki dava, İstanbul olaylarının farklı olduğundan bahisle ana davadan ayrılarak farklı bir esasa kaydedilmiş, sanık İ. K.. hakkındaki dava da bu dava ile birleştirilmiş ve yapılan yargılama sonucunda 15.07.1986 gün, 1981/282 esas ve 1986/66 karar sayısı ile;
Sanıklardan A.K.’un, yağma, olayda silahının tutukluk yapmış olduğundan bahisle taammüden adam öldürmeye eksik kalkışma ve cürüm işlemek için kurulan silahlı teşekküle üye olmak suçlarının sabit olduğu kabul edilerek, 765 sayılı TCY’nın 497/2, 522, 59, 450/4, 61, 59, 313/2-3, 59, 315 ve 71. maddeleri uyarınca 44 yıl 32 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, bu cezasının TCY’nın 77/1. maddesi uyarınca sonuçta 36 yıl ağır hapis cezası olarak yerine getirilmesine;
Sanık A..E..’ın, yağma, olayda diğer sanıkların kaçmaları için aracı kullanmak suretiyle taammüden adam öldürme olayına fer’i fail olarak katılma ve cürüm işlemek için kurulan silahlı teşekküle üye olmak suçlarının sabit olduğu kabul edilerek, 765 sayılı TCY’nın 497/2, 522, 59, 450/4, 65/3, 59, 313/2-3, 59, 315 ve 71. maddeleri uyarınca 41 yıl 28 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, bu cezasının TCY’nın 77/1. maddesi uyarınca sonuçta 36 yıl ağır hapis cezası olarak yerine getirilmesine;
Sanıklar C.A., İ A. esi ve İ..K..’ın ise, yüklenen suçları işlediklerine dair cezalandırılmalarını gerektiren kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemediğinden bahisle beraatlarına karar verilmiş, mahkeme üyelerinden Hakim S.. Ö. ise, sanıklardan İ.. K. yönünden, bu sanığın, maktûl K.T.’in taammüden öldürülmesine katılma eyleminin sabit olduğu ve cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Bu hüküm, Askeri Yargıtay 4. Dairesinin 26.06.1990 gün ve 2-343 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Sanık Ü..O..hakkında tefrik edilen soruşturma evrakı, İstanbul İlinde sıkıyönetimin kalkması üzerine, genel hükümler çerçevesinde işlem yapılması için 13.06.1989 tarihinde suç yerinin bağlı bulunduğu Bakırköy C.Başsavcılığına gönderilmiş ve anılan savcılık tarafından da 09.04.1996 gün ve 20408-5356 sayılı iddianame ile sanığın 765 sayılı TCY’nın 149/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
Açıklanan bu süreçte, sanık hakkında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesince 02.04.1982 tarihinde, isnat edilen suçu işlediği yolunda aleyhine kuvvetli belirtiler bulunduğu gerekçesiyle 353 sayılı Yasanın 71/A-B-D maddesi uyarınca gıyabi tutuklama kararı verildiği ve sanığın, 09.04.1999 tarihinde, Aydın İli Kuşadası İlçesinde, kardeşi T.. O..’na ait kimliği kullanırken yakalandığı anlaşılmıştır.
Sanık savunmasında özetle, yüklenen suçu işlemediğini, olay tarihinde yurtdışında olduğunu, Ankara’da Bahçelievler katliamı olarak anılan olay nedeniyle aranmaya başlanınca1979 yılında yasa dışı yollardan yurtdışına çıktığını ve 1992 yılının Ekim ayı sonunda yurda döndüğünü, bütün bu süreçte yakalanana kadar kardeşi T..’in kimliğini kullandığını, olayın failleri olarak yargılanan diğer sanıkları tanımadığını, dolaylı ya da dolaysız bu kişilerle herhangi bir ilişkisinin olmadığını, hiçbir zaman iddia edildiği gibi Yunus adını kullanmadığını savunmuştur.
Davaya katılanlardan maktûlün eşi olan H.S. T.., aşamalardaki ifadelerinde; olay sırasında evlerinin bulunduğu 5. kattan eşinin arkasından sokağa bakmakta olduğunu, aniden eşine muhtelif silahlarla ateş edilmeye başlandığını, peşi sıra 4 veya 5 kişi olan faillerin portakal renkli bir arabaya adeta doluşarak hızla olay yerinden uzaklaştıklarını, faillerin genç delikanlı kişiler olduklarını ve aradan uzun zaman geçtiği için fiziken değişmiş olacaklarından görse tanıyamayacağını belirtmiş, sanık yakalandıktan sonra duruşmada sanık gösterilerek sorulduğunda, aradan geçen zaman zarfında yaşlandığı da nazara alındığında kesinlikle tanıyıp teşhis etmesinin mümkün olmadığını, olay günü bile olayın heyecanıyla yüzlerini çok net göremediğini, eşgal konusunda ayrıntılı bir şey söyleyecek durumda olmadığını, ancak huzurda bulunan sanığın boyu posu itibariyle olayı gerçekleştiren faillere benzediğini beyan etmiştir.
Maktûlün kızı olan katılan N..S.. ise, 08.06.1999 günlü oturumda özetle; olay günü sabah 09.30 sıralarında annesiyle birlikte babasını yolcu ettiklerini, az sonra dışarıdan silah sesleri gelince annesi ile pencereye koşup baktıklarını, hatta kendisinin belden yukarısı sarkacak şekilde baktığını, apartmanın karşısında bulunan ilkokulun kapısına park edilmiş turuncu renkli bir otomobile üç erkeğin değişik yönlerden koşarak gittiklerini, dördüncü kişinin ise direksiyonda oturmakta olduğunu, kaçıp arabaya binen kişilerin ellerinde silah olduğunu, bir tanesinin elindeki silahın yaklaşık 30 cm uzunluğunda normal bir silahtan daha uzun olduğunu ve alt kısmında sarkan sanki kemeri gibi bir şey bulunduğunu, anlattığı bu silahın huzurda bulunan sanık Ü.’ın elinde olduğunu ve arabanın sağ arka kapısından bindiğini, o zaman daha genç olmakla birlikte kafasının küçük olması nedeniyle net hatırladığını, aracın sağ tarafı kendilerine dönük olduğu için daha iyi görebildiğini, olayın tahminen 1,5-2 dakika kadar sürdüğünü, sanığı tanıdığını ve teşhis ettiğini beyan etmiştir.
Aynı suç nedeniyle hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşen sanık A. K.., 09.10.1980 tarihinde kolluk tarafından alınan ifadesinde; ailesi hakkında bilgi vermiş, ülkücü olduğunu, eğitim enstitüsünü bitirdikten sonra Siyasal Bilgiler Fakültesini kazandığını ve öğrenci olduğunu, Bakırköy MHP ilçe teşkilatından arkadaşları olan H.D.. ve M.. V.. aracılığıyla bulduğu evde kalmakta olduğunu, Temmuz ayının başlarında yine MHP’den tanışıp samimi olduğu C..kod İ..K.. ve Y.. hoca olarak tanınan Y..A..’ın, kalmakta olduğu eve gelip gitmeye başladıklarını, bunlarla birlikte Küçükçekmece Belediye Başkanını öldürmek için eylem planladıklarını ancak başaramadıklarını, tahminen 10 gün sonra İ.. K..’ın yanında Yunus adlı birisini getirdiğini, bu kişinin asıl adının Ü.. ve Ankara’dan kaçak olduğunu, 1.80 boylarında, esmer, hafif kıvırcık saçlı, burnu basık ve kırmızı yanaklı bir kişi olduğunu ve K.T..’i vurmayı teklif ettiklerini, teklifi kabul ettiğini, birkaç gün sonra İ..ve Yunus’un istihbaratı tamamladıklarını, İ.., Y. (Ü.) ve daha önceden tanıdığı A.. E.. ile birlikte Merter’e gidip incelediklerinde olayı ertesi gün evin önünde yapmaya karar verdiklerini, araba lazım olduğu için A..E.. ve evde misafir olarak kalan C..adlı arkadaşı ile birlikte gece saat 23.00 sıralarında Topkapı’ya gittiklerini, kırmızı renkli bir ticari taksiye bindiklerini, kendisinin öne oturduğunu, şoförle Sefaköy’e gitmek için pazarlık yaptıklarını, yolda M..’i geçince arabayı durdurduklarını, üzerinde bulunan silahını çekip şoförü araçtan indirdiğini, sorduklarında şoförün arabayı H..’a bırakmalarını istediğini, arabayı evin yakınlarında park ettiklerini, sabah da saat 08.00 sıralarında A..E.’ın kullandığı bu araçla İsmet ve sabah gelen Y..(Ü..) ile birlikte, olay yerine gidip DİSK binasına yakın bir yere park ettiklerini, A..’ın, araçta direksiyon başında kaldığını, bu arada İ.. ve Y..’un (Ü..) daha önce ana yolda indiklerini, kendisinin de inerek durağa gidip beklemeye başladığını, bir süre sonra İ.. ve Y..’un da durağa geldiklerini, olay yerine gelirken arabada Y..’un bir çantada bulunan silahlardan kendisine sonradan 9 mm.ye çevrilmiş 45’lik Colt tabancayı verdiğini, İ..’te 14’lü olduğunu, Y..’un ise beyaz bir Smith Wesson aldığını, şoförlük yapan A.’a ise, 7.65 mm.lik bir tabanca verdiklerini, bir süre sonra İsmet’in uyardığını, baktığında K.. T..’in, yanında elinde çanta bulunan bir kişi ile birlikte arabasına bindiğini gördüğünü, işbölümüne göre kendisinin maktûl K..T..’in yanında bulunan kişiyi etkisiz hale getireceğini, diğerlerinin ise maktûlü vuracaklarını kararlaştırdıklarını, arabanın yanına geldiklerinde silahlarını çıkarıp ateş etmeye başladıklarını, ancak kendi silahının tutukluk yaptığını, manevra yaptırıp yeniden denediyse de ateş almadığını, sonra A..’ın araba ile yanlarına geldiğini ve binerek olay yerinden uzaklaştıklarını, H.’a, Y..’un evine gittiklerini, A..’ın ise, arabayı bir yere bırakmak için kendilerinden ayrıldığını, bir saat kadar Y..’un (Ü..) evinde kaldıktan sonra üzerini değiştirip evine gitmek üzere ayrıldığını, silahların Y..’un evinde kaldığını, 3-4 gün sonra memleketi Muş’a gittiğini, olay sırasında üzerinde kahverengi kadife pantolon, beyaz tişört ve kirli renkli bir mont bulunduğunu, İ..’in üzerinde rengini hatırlayamadığı bir yağmurluk ve Y..’un üzerinde de bez renkli bir mont olduğunu beyan etmiştir.
Askeri Hakim önündeki 17.10.1980 günü yapılan sorgusunda, Askeri savcı tarafından 12.02.1981 tarihinde alınan ifadesinde ve duruşmada ise; kolluk ifadesinin işkence ile imzalatıldığını, kesinlikle böyle bir ifade vermediğini, söz konusu olayla bir ilgisi bulunmadığı gibi diğer sanıklar A..E.., İ..t K.., Ü..O.., C.. A..ve İ..A.. E.yi tanımadığını, evde sınavlara hazırlanırken eve polis geldiğini, resmini alıp gittiklerini, iki gün sonra da gelip bu sefer götürdüklerini, suçlu olsa ilk gelişlerinden sonra kaçacağını, 20-25 gün işkence gördüğünü, kendisini teşhis eden taksi şoförüne de polislerin kendisini zorla tanıttıklarını, suçsuz olduğunu söylemiştir.
Yine aynı suç nedeniyle hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşen sanık A. E.., 16.10.1980 tarihinde kolluk tarafından alınan ifadesinde; ailesi ve kişisel durumu hakkında bilgiler vermiş, Bağ-Kur il müdürlüğünde memur olarak çalıştığını, aynı zamanda Anadolu Spor Akademisinde öğrenci olduğunu, Ülkücü görüşü benimsediğini, yaklaşık 7-8 ay öncesinde arkadaşı Veysel Mallı’nın, kendisini Bakırköy’de bir eve götürerek siyasalda okuyan kişilerle tanıştırdığını, bunların A.. K.., İ..K.., Y.. A.., Y.., A..K… olduklarını, bu kişilerle samimi olduğunu ve onların aracılığıyla başkaları ile de tanıştığını, yine yaklaşık 4 ay öncesinde MHP Bakırköy teşkilat başkanı olan M..V..ve İ.. K..’ın önerisini kabul ederek Küçükçekmece Belediye Başkanını öldürmek için eylem planladıklarını ancak başaramadıklarını, bu olaydan yaklaşık 10 gün sonra R..Ç..’a ait Bahçelievler’de bulunan evde kaldığı sırada, Y..’un sık sık eve gelip gitmeye başladığını ve bir gün İ.. K..ve A.. K..ile birlikte MHP il başkanlığı binasına gelmelerini söylediğini, gittiklerinde de C.. A..ile tanıştırıldığını, günlük siyasetten konuştuklarını, iki gün sonra Yunus’un Bahçelievler’deki eve geldiğini ve K..T..’i öldürme işini tezgahladıklarını söyleyip planı anlattığını, İ..K..ve A.. K.. ile birlikte planı kabul ettiklerini, bu işi Y..’un, C..A.. ile birlikte tezgahlayıp istihbarat topladıklarını bildiğini, bir gün sonra da Y..un gece saat 21.00 sıralarında eve silahları getirdiğini, bu sırada evde İ.. K.., A..K.., Y.. A.. ve A..K..’ın bulunduğunu, Y..’un getirdiği bir adet 45’lik Colt, bir adet 14’lü, bir adet Smith Wesson ve bir adet 7.65 mm.lik tabancayı temizlediklerini, bir gün sonra da olayda kullanmak üzere gerekli olan arabayı gasp etmek için A.K. ve olaydan haberi olmayan C. adlı bir arkadaşları ile birlikte saat 23.00 sıralarında Topkapı’ya gittiklerini, taksi durağından portakal renkli bir arabaya gittiklerini, A..in şoför ile pazarlık yaptığını ve öne bindiğini, C..ile arabanın arkasına bindiklerini, M..’i geçtikten sonra rampada A..’in arabayı durdurduğunu ve silahını çekerek arabanın lazım olduğunu alacaklarını söylediğini ve şoförü araçtan indirdiğini, direksiyona kendisinin geçtiğini, bu arada A..’in, şoföre arabayı nereye bırakacaklarını sorduğunu, onun da Haznedar’a bırakmalarını söylediğini, arabayı evin arkasında bir sokağa park ettiğini, Y..’un arabanın alındığını öğrendikten sonra kendi evine gittiğini, ertesi sabah kalktıklarında Yunus’un da geldiğini ve yanında bir 14’lü daha getirmiş olduğunu, olayı nasıl gerçekleştirecekleri konusunda talimatlar verdiğini, 14’lüyü İ.. K..’ın, Smith Wesson’u Y..’un aldığını, A..K..’un ise Colt tabanca ile 7.65’lik tabancayı aldığını bilahare yolda 7.65’lik tabancayı kendisine verdiğini, olay yerine geldiklerinde Y..’un talimatıyla A…ile birlikte arabayı ileride uygun bir yere park ettiklerini, A..’in araçtan inip durağa gittiğini, kendisinin ise arabada kaldığını, biraz sonra Y.. ve İ..’in de durağa geldiklerini, K..T..’in yanında bir kişi ile evden çıkıp arabasına bindiğini, A.., Y..ve İ..’in, arabanın yanına koşarak ateş etmeye başladıklarını, bu sırada arabayı çalıştırıp onların yanına gittiğini, A..in öne diğerlerinin ise arkaya bindiklerini ve hızla olay yerinden uzaklaştıklarını, ileride bir yerde Y..’un söylemesi üzerine arabayı durdurduğunu, diğerlerinin indiğini ve Y..’un, arabayı ileride bir yere park etmesini ve gelmesini söylediğini, arabayı ileride bir yere bırakıp diğer sanıkları bıraktığı yere geldiğinde onları bulamadığını ve bir taksiye binerek eve döndüğünü, evde Y.. A..’ın bulunduğunu, diğer sanıkların ise Y..’un evine gittiklerini öğrendiğini, Y..’un nereden geldiğini sorduğunda büyük bir işten geldiğini söylediğini, daha sonra işyerine gittiğini, işe gidip geldiği günlerde Y..’un birkaç kez kendisini işyerinden telefonla aradığını, bir kez de Fındıkzade’de bir kahvede buluştuklarını, en son görüşmelerinde Y.’un, A..’i aldıklarını, bir süre İstanbul’dan uzaklaşmasını söylediğini, bunun üzerine 10 gün rapor alıp Ankara’ya gittiğini, dönüp işe başladığında bir gün sonra polislerin işyerinden kendisini de aldıklarını beyan etmiştir.
Askeri Hakim önündeki 17.10.1980 günü yapılan sorgusunda, Askeri savcı tarafından 12.02.1981 tarihinde alınan ifadesinde ve duruşmada ise; kolluk ifadesini kabul etmediğini, zorla imzalatıldığını, ehliyetinin olduğunu ve araba kullanmasını bildiğini ancak, adı geçen diğer kişileri tanımadığını, olaya nasıl karıştırıldığını da bilemediğini, işkence gördüğünü, herhangi bir yer göstermede bulunmadığını, polislerin kendisini arabası gasp edilen taksi şoförüne gösterdiklerinde önce bu değil dediğini, dışarı çıkarılıp bir süre sonra tekrar geldiğinde buydu dediğini, yüklenen suçları işlemediğini söylemiştir.
Aynı suç nedeniyle hakkında beraat hükmü kesinleşen sanık İ..K.. ise, aşamalarda alınan ifadelerinde, yüklenen suçları kabul etmemiş, K..T..’in öldürüldüğü tarihte cezaevi firarisi olduğunu ve özellikle İstanbul’da arandığı için İstanbul dışında olduğunu, Bursa ve İzmir’de kaldığını, olayı da radyodan duyduğunu, diğer sanıkları tanımadığını beyan etmiştir.
Haklarındaki beraat hükümleri kesinleşen sanıklar C..A..ve İ.. A..E..ise, kolluk anlatımlarında, K.. T..’in öldürülmesi konusunda A.. T..’ten talimat aldıklarını ve adresini tespit edip görevi de sanık Ü… O.’na verdiklerini beyan etmelerine karşılık, sonraki aşamalarda bu ifadelerinin işkence ile alındığını, imzalamak zorunda kaldıklarını belirtip yüklenen suçu işlemediklerini söylemişlerdir.
Ana davada başka suçlardan sanık olan Y..A..ise, kolluk tarafından alınan 12.10.1980 günlü ifadesinde; bir gün MHP İstanbul İl başkanlığında İ.. K.., A.. E..ve A.. K..un, C.. A..’ı aradıklarını söylediklerini ve daha sonra onunla görüştüklerini, Bahçelievler’de bulunan eve döndüğünde aynı kişilerin evde olduklarını ve ortada tabancalar bulunduğunu, hatta bu silahları söküp temizlediklerini, saat 23.00 sıralarında yattığını, o gece evde kimlerin kaldığını bilemediğini, bu olaydan 2-3 gün sonra sabah evde yatarken gelip gidenler olduğunu fakat kimlerin gelip gittiğini bilemediğini, daha sonra A..E..’ın geldiğini ve bir işi bitirdiklerini, A..B..’ü vurduklarını söylediğini, daha sonra da seninle şaka yaptım, K. T.’i vurduk” dediğini beyan etmiş, sonraki aşamalarda bu ifadesinin işkence ile alındığından bahisle reddetmiş ve diğer sanıkları tanımadığını belirtmiştir.
Olayın görgü tanığı olan A..B.., 22.07.1980 tarihinde kolluk tarafından alınan ifadesinde; yaklaşık bir hafta önce memleketi Siirt’ten çalışmak için İstanbul’a geldiğini, M..’de bir inşaatta 3 gün çalıştığını, bu gün de sabah 07.00 sıralarında parasını almak için inşaata uğradığını, saat 09.00 sıralarında inşaat sahibinden parasını alıp durağa gittiğini, durağın karşısında bir kişinin arabasına binip çalıştırdığını, o sırada daha önceden görmediği 17-18 yaşlarındaki üç kişinin arabanın içindeki kişiye ateş etmeye başladıklarını, bir tanesinin silahının tutukluk yaptığını, fakat diğer ikisinin adamı öldürene kadar ateş ettiklerini, olayın heyecanından ateş eden kişilerin yüzlerini tam olarak göremediğini, daha sonra görse tanıyamayacağını, ancak birinin üzerinde beyaz gömlek, kot pantolon, bir diğerinin üzerinde yakalı beyaz önü açık kazak ve kahverengi kadife pantolon, üçüncü kişinin üzerinde ise kahverengi gömlek ve gri pantolon olduğunu, olaydan sonra olay yerine gelen portakal renkli Renault marka bir arabaya binerek süratle uzaklaştıklarını beyan etmiş, diğer sanıkların yargılandığı ana davada duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
Sanık Ü.’ın yargılandığı davada da dinlenmiş, ancak olayın üzerinden uzun zaman geçtiği için hatırlamadığını belirtmiş ve sorulan sorulara da hatırlamadığı şeklinde cevap vermiş, sanıkların yüzlerini görmediğini, üçünün de orta boylu olduklarını, huzurda gösterilen sanık Ü.’ın, bu kişilere göre daha uzun boylu olduğu için onlardan birisi olamayacağını beyan etmiştir.
Ana davada taksinin yağmalanması suçu ile ilgili olarak dinlenen tanık H.. B.., özetle; ……..N 5819 plakalı otonun sahibi olduğunu, 22.07.1980 tarihinde saat 00.30 sıralarında T..’dan 3 kişiyi aracına müşteri olarak aldığını, yolda M..’i geçince arabayı durdurup silah zoruyla arabasını gasp ettiklerini belirtmiş, verdiği ayrıntılı eşgal üzerine iki tanesinin robot resimlerin çizildiğini, üçüncü kişiyi tam göremediğini ve aracının K.. T..’in öldürülmesinde kullanıldığını polislerden öğrendiğini, daha sonra bu kişiler yakalanınca teşhis ettiğini beyan etmiş, duruşmada da sanıklar A..K.. ve A.. E..’ı yargılanan diğer sanıklar arasından teşhis etmiştir. Duruşmada sanıkların istemi üzerine sorulduğunda, sanıklara emniyette işkence yapıldığını görmediğini, ayrıca yüzlerinde ya da başkaca bir yerlerinde işkence izine benzer herhangi bir iz de bulunmadığını söylemiştir.
Olaydan uzun bir süre sonra, ana davanın yargılaması aşamasında 04.04.1985 tarihinde Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri savcılığına başvuran N.. U. adlı kişi olayın görgü tanığı olduğunu, bu zamana kadar korktuğu için ifade vermediğini, ancak vicdanen huzursuz olduğunu belirterek verdiği ifadelerinde, olayı M.’de oturması nedeniyle kısmen gördüğünü, olaydan sonra iki kişinin kırmızı renkli Murat Marka bir araba ile kaçtıklarını, görse teşhis edebileceğini beyan etmiş, duruşmada sanıklar A.. K.. ve A..E..’ın kaçan kişiler olmadığını söylemiş, gerekçeli kararda, olaydan çok sonra ortaya çıkması ve çelişkiler nedeniyle beyanlarının samimi görülmediğinden bahisle hükme esas alınmadığı belirtilmiştir.
Bu tanık, sanık Ü.. O..’nun yargılaması aşamasında duruşmada dinlenmiş ve önceki anlatımlarına benzer anlatımda bulunmakla beraber sinir hastası olduğunu belirtmiş, sanık Ü..’ın, kesinlikle olaydan sonra kaçan kişilerden birisi olmadığını beyan etmiştir.
Dosyada mevcut teşhis tutanakları incelendiğinde; tanık H.. B..’ın 01.10.1980 tarihinde sanık A..K..’u, aracını çalanlardan birisi olarak teşhis ettiği, kendisine silah çekenin ve arabanın önünde oturan kişi olduğunu belirttiği; 16.10.1980 tarihinde de A.. E..’ı aracın sağ arkasında oturan kişi olarak teşhis ettiği, tutanakların sanıklar tarafından da imzalandığı anlaşılmaktadır.
16.10.1980 tarihinde düzenlenen Yer Gösterme Tutanağında; sanık A.. E..’ın, olayda arabayı kullanan kişi olarak olay sırasında aracı nereye park ettiğini, maktûl K.. T..’in aracının nerede durduğunu, diğer sanıkların nerede durduklarını ve hangi yönden yaklaşıp ateş ettiklerini, kaçış yönlerini ayrıntılı olarak anlattığı, buna dayalı olarak da kroki çizildiği belirtilmiş, tutanak sanık tarafından da imzalanmıştır.
Olay tutanakları kapsamına göre, maktûle ait araçta sol ön kapı üzerinde 6 adet mermi giriş deliği bulunduğu ve olay yerinde aracın çevresinde 11 adet 9 mm çaplı boş kovan elde edildiği anlaşılmaktadır.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Kriminalastik Laboratuarınca düzenlenen 23.07.1980 gün ve 5026 sayılı ekspertiz raporunda; olay yerinden elde edilen 11 adet 9 mm çaplı boş kovanın, tek bir otomatik tabancadan atılmış oldukları;
Aynı kurumca düzenlenen 25.07.1980 gün ve 5106 sayılı ekspertiz raporunda ise, maktûl K..T.’in aracında yapılan aramada elde edilen kısmen deforme olmuş bir adet mermi çekirdeğinin 38 kalibre çaplı toplu tabancalarla atılmak üzere imal edilmiş ve aynı çaplı bir silahtan çıkmış olduğu belirtilmiştir.
Bütün bu kanıtlar bir arada değerlendirildiğinde;
Maktûl K..T..’in öldürülmesi olayı ile ilgili olarak, asli maddi fail olduğu kabul edilen ve hakkında verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen A.. K.. ve fer’i fail olduğu kabul edilen ve hakkında verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen A..E..’ın, kolluk anlatımları, ayrıntılar yönünden birbirleriyle ve olayın oluş şekliyle tutarlı olduğu gibi haklarında kesinleşen hükmün dayanak kanıtlarındandır. Kaldı ki, bu anlatımlar, özellikle yağma suçu bakımından tanık H..B..’ın ifadeleri ve sanıkları teşhisine ilişkin tutanaklar ile olayın görgü tanığı A..B…’un, aşamalarda olayın oluş şekline ilişkin anlatım tarzı, sanıklardan A..’in silahının tutukluk yapması ve her ne kadar sanıkların yüzlerini görmediğini söylese de üzerlerindeki giysilere ilişkin verdiği tanım ve özellikle sanıklardan A..’in olay günü giydikleri giysileri tanımlamasına uygunluğu gibi ayrıntılar yönünden, ayrıca başka olaylar nedeniyle sanık olan Y A.’ın, kolluk anlatımları gibi, başkaca maddi kanıtlar ile de doğrulanmışlardır. Yerel mahkemece, bu anlatımların sanıkların kendi eylemlerini de ikrar ettikleri ve sanık Ü.. ile aralarında dosyaya yansımış herhangi bir husumet veya çıkar çatışması bulunmadığı da gözetilmeden, suç atma niteliğinde olduğunun kabul edilmesi ve kesinleşen bir yargı kararında hükmün dayanak kanıtlarından oldukları da nazara alınmadan, kanıt olarak değerlendirmeye tabi tutulmaması isabetsizdir.
Olayın diğer failleri olarak mahkûmiyetlerine karar verilen A..K.ve A. E..’ın kolluk anlatımlarının, sanık Ü.. yönünden değerlendirilmesine gelince;
Her iki sanık da birbirleriyle tutarlı bir şekilde, sanık Ü..’ın, “Y.” adını ve olayda Smith Wesson marka silah kullandığını belirtmişlerdir. Bu anlatımlar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Kriminilastik Laboratuarınca düzenlenen 25.07.1980 gün ve 5106 sayılı ekspertiz raporunda, maktûlün aracından elde edilen mermi çekirdeklerinden birisinin 38 kalibre çaplı toplu tabanca ile atıldığına ilişkin maddi kanıt ile de doğrulanmıştır. Öte yandan, sanıklardan A..’in, “Y..” adını kullanan kişinin asıl adının Ü.. ve Ankara’dan kaçak olduğuna ilişkin anlatımı, sanık Ünal’ın kamuoyunda “Ankara Bahçelievler katliamı” olarak bilinen olay nedeniyle arandığı ve dosya içeriğine de yansıdığı üzere daha sonra bu olay nedeniyle mahkûm edildiği bilgileriyle örtüşmesi, sanık Ü..’ın dahi savunmasında bu olay nedeniyle kaçak olduğunu bildirmesi karşısında, doğrulanmıştır.
Katılan N. S..’ın, duruşmada sanığı teşhis etmesinin değerlendirilmesinde ise;
Katılan N.. 1961 doğumlu olup, olay sırasında 18-19 yaşlarında yetişkin bir insandır. Babasının gözlerinin önünde öldürülmesi gibi ağır bir travma yaşamış olması karşısında, olayın faillerinden birisini görmesi halinde unutmayacağı/unutamayacağı yadsınamaz bir gerçektir. Aradan zaman geçmiş olması, bulunduğu yer ile olay yerinin arasındaki mesafenin bu teşhisi olanaksız kıldığı ve hayatın olağan akışına aykırı olduğuna ilişkin kabul varsayıma dayalı olup, bu kabule katılmaya olanak bulunmamaktadır. Duruşmada katılana ısrarla kesin ve net bir teşhis yapıp yapmadığı sorulmuş ve her seferinde hiç tereddüt etmeden kesin ve net bir şekilde sanığı teşhis ettiğini belirtmiş, hatta aracın sağ arka kapısından bindiği ve kafasının küçüklüğünden hatırladığı yönünde ayrıntı da vermiştir. Diğer sanıkların anlatımları da nazara alındığında, olay yerinden kaçmakta kullanılan aracın ön tarafında A..in ve direksiyonda da Aydın’ın bulunduğu, sanık Ü..’ın ise, aracın arka tarafına bindiği anlaşılmaktadır ki, bu da katılanın, sanık Ü.’ın aracın arka tarafına bindiğine ilişkin anlatımını doğrular niteliktedir.
Yerel mahkemece, tanık N.. U.’nın anlatımlarına itibar edilmesi de isabetsizdir. Zira, ana davada kesinleşen hükümde, bu tanığın beyanına itibar edilmediği gerekçesiyle açıklandığı gibi tanığın ana davadaki önceki anlatımlarındaki hiçbir ayrıntının oluşla bir bağlantısının bulunmadığı açıktır.
Açıklanan tüm bu nedenlerle, yerel mahkemece kanıtların değerlendirilmesinde takdir hatasına düşüldüğü, dosya kapsamındaki kanıtlara ve oluşa aykırı bir şekilde, varsayımlara dayalı olarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere haklarında olayın diğer failleri olmaları nedeniyle verilen mahkûmiyet hükümleri kesinleşen sanıklar A..K.. ve A.. E..’ın maddi kanıtlarla da doğrulanan kolluk anlatımları, katılan N.. S..’ın duruşmadaki teşhisi, olay yerinden elde edilen maddi kanıt niteliğindeki boş kovanlar ve mermi çekirdeği ile ilgili düzenlenen ekspertiz raporları, görgü tanığı A..B..’un, oluşa ve özellikle sanıkların giysilerine yönelik anlatımları, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesinin 15.07.1986 gün ve 282-66 sayılı kesinleşmiş hükmünün içeriği nazara alındığında, sanık Ü.. O..’nun, maktûl K.. T.’in 22.07.1980 tarihinde öldürülmesi ve koruma polisi A..B..’in yaralanması olayına, olay gününden önce yerin keşfinin yapılması ve planlanması, silahların temini ve olay günü de bizzat silah kullanmak suretiyle asli fail olarak katıldığı nazara alınmadan, mahkûmiyeti yerine beraatına karar verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Kurul Üyesi ise, yerel mahkemenin direnme gerekçelerinin isabetli olduğu, bu nedenle de hükmün onanması gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.07.2009 gün ve 87-247 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.06.2010 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğuyla karar verildi.