YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/89
KARAR NO : 2009/243
KARAR TARİHİ : 20.10.2009
Tebliğname : 2007/28833
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 5. Ağır Ceza
Günü : 21.11.2006
Sayısı : 305-495
.
Resmi evrakta sahtecilik suçundan sanık M.S..’ın, yüklenen suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle beraatına ilişkin, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesince 03.05.2005 gün ve 427-109 sayı ile verilen kararın, katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 03.07.2006 gün ve 11407-6270 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.09.1992 gün ve 225/236, 02.10.2001 gün ve 212/197 sayılı kararları ile uyum gösteren diğer Genel Kurul ve Daire kararlarında açıklandığı üzere; Ceza Yargılama Yasasında mahkemeye gelmemiş sanık hakkında duruşma yapılmayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak öngörülen, karar tarihinde yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 223/son ve anılan Yasanın yerine hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 193/son maddelerinin beraat kararı yönünden dosya kapsamına göre ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağının anlaşılması hali ile sınırlı olarak uygulama yerinin mevcut olduğu, sanığın sorgusu yapılmadan mevcut kanıtlar tartışılarak delil takdiri suretiyle beraat kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmeden, sorgusu yapılmayan sanık hakkında delil takdirine girilmek suretiyle yüklenen suçtan beraatına hükmolunması” isabetsizliğinden hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 21.11.2006 gün ve 305-495 sayı ile
“Gerek 1412 sayılı CMUK’nun 223/son, gerekse 5271 sayılı CMK’nun 193/2 maddeleri ‘sanık, hakkında toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa sorgusu yapılmamış olsa dahi dava yokluğunda bitirilebilir’ hükmüne haizdir.
5271 sayılı CMK’nun 223/1 maddesine göre, mahkûmiyet dışındaki hükümler beraat, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine hükmedilmesine ve davanın red ve düşmesine dair kararlardır,
CMK’nun 193/son fıkrasında sorgusu yapılamayan sanık hakkında mahkûmiyet dışında karar verilmesinde herhangi bir ayırım getirmemiş olmasına rağmen ki bunlardan bir tanesi de beraat kararıdır, Yargıtay bu karalara kısıtlama getirerek, istikrar gösteren bir çok kararında sanığın sorgusu yapılmadan beraatına karar verilmesi için eylemin suç teşkil etmemesi gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay’ın eylemin suç teşkil etmesine rağmen sanığın o suçu işlemediğine ya da işlediğine dair delil olmadığından beraat verilemeyeceğine dair kararın amacı şu olabilir. Pratikte gözükmese de, teorikte mahkemeye gelen sanığın o suçu kendisinin işlediği konusunda samimi ikrarı halinde mahkûmiyet kararı verilebileceğidir.
Olayımızda mahkememiz sanığın, YÖK Başkanlığına denklik belgesi almak için sunduğu belgelerin ilgili nezdinde aldatıcı özelliği olmadığı gerekçesi ile beraat kararı vermiştir.
Bir an için sanığın mahkememize geldiği ve savunmasında ‘belgeyi sahte olarak düzenledim ve YÖK’e sundum’ şeklindeki ikrarı içeren ifade verdiğini düşünelim, bu ifadeye rağmen sanığa mahkûmiyet hükmü verebilecek miyiz. Veremeyiz, çünkü sanığın YÖK’e sunduğu belgenin aldatma kabiliyeti yoktur, yani ortada suçun unsurlarının tamamı gerçekleşmemiştir, o nedenle sanığın savunmasının alınmasının verilecek karara bir etkisi olmayacaktır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan kurum vekili ve o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 06.04.2009 gün ve 28833 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın resmi evrakta sahtecilik suçundan beraatına karar verilen olayda, sorgusunun yapılmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Yargılama Yasasının 191. maddesinde duruşmaya başlanmasına ilişkin kurallar ile sanığın sorgusunun nasıl icra edileceğine ilişkin hükümlere yer verilmiş, anılan Yasanın 193/1. maddesinde ise, yasanın ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılamayacağı belirtilmiştir. Yasanın ayrık tuttuğu hallere ise 5271 sayılı Yasanın 193/2 ve 195. maddelerinde yer verilmiştir.
CYY’nın 195. maddesinde, suçun yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmesi halinde, sanık gelmese de duruşma yapılabilecektir, ancak maddenin uygulanabilmesi için iki koşulun bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlardan ilki, suçun yaptırımın adli para cezası veya müsadereden ibaret bulunması, ikinci koşul ise, sanığa gönderilecek davetiyeye gelmese de duruşmanın yapılacağı ihtarının yazılmış olmasıdır.
193. maddenin 2. fıkrasında ise, “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir” hükmüne yer verilmiştir. Anılan fıkranın uygulanma koşullarının incelenmesine geçmeden önce, fıkranın konuluş amacının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının, “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlığını taşıyan 193. maddesine, 01.06.2005 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5353 sayılı Yasa ile eklenen 2. fıkrasının konuluş amacı gerekçesinde, “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa dahi dava gıyabında bitirilebilir. Böylece sanığın lehine bir düzenleme getirilmiş ve gereksiz yere davanın uzaması önlenmek istenmiştir” şeklinde açıklanmış olup, maddenin değişiklik gerekçesinde de belirtildiği üzere, sanık hakkında, mahkûmiyet dışında bir karar verileceği hallerde, davanın gereksiz yere uzamaması için sorgusu yapılmadan da davanın bitirilmesi olanaklı hale gelmiştir. 1412 sayılı CYUY’nın 223/son maddesi hükmü ile anılan fıkra benzerlik arzetmekte ise de, anılan fıkra, 1412 sayılı CYUY’nun 223/son fıkrası döneminde şekillenen ve fıkranın uygulanma koşul¬larını derhal beraat kararı ile sınırlayan görüşler doğrultusunda değil, yasa koyucunun gerekçede belirttiği amacı da nazara alınarak daha geniş yorumlanmalı, anılan hükmün mahkûmiyet hükmü dışındaki hükümler yönünden yüz yüze yargılama ilkesinin bir istisnası olduğu kabul edilmelidir.
Diğer yönden, 5271 sayılı CYY’nın 193. maddesinin 2. fıkrası ile 223. maddesinin 9. fıkrasındaki, “derhal beraat kararı verilebilecek hallerde, durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez” hükümleri arasında da bir bağ kurulmamalıdır. 223. maddede belirtilen husus, derhal beraat kararı verilebilecek hallerde, sanığın en lehinde olan bu hükmün verilmesinin zorunlu olduğunu belirtmekten ibaret olup, buradaki derhal keyfiyeti ile 193. maddenin 2. fıkrasının uygulanma koşulları arasında bir benzerlik bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan fıkranın uygulanma koşullarının eylemin ilk bakışta açıkça suç oluşturmadığının saptanması ile sınırlı olduğunun kabulü, fıkradaki düzenlemenin konuluş amacı ile de bağdaşmamaktadır. Fıkrada aranan husus, toplanan kanıtlara göre mahkûmiyet dışında bir hükmün verilmesinden ibarettir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığına başvurarak, Güney Kazakistan Devlet Üniversitesinden alınma diplomasının denklik işlemini yaptırmıştır. Denklik başvurusu kabul edilmiş, ancak daha sonra yapılan araştırmada, söz konusu diploma ve transkript belgelerinin sahte oldukları anlaşılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.12.2007 gün ve 245-264 sayılı kararında da açıklandığı üzere, başvuru tarihinde yürürlükte bulunan ve 11.05.2007 gün ve 26519 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği’nin 11. maddesi ile yürürlükten kaldırılan, Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği’nin 5. maddesi uyarınca, diploma denklik komisyonunca, belgelerin orijinal olup olmadığının araştırılması zorunludur. Bu araştırma ise ancak belgeyi düzenleyen kurum nezdinde yapılabilir. İlgili ülke nezdinde, Yönetmeliğin 5. maddesine uygun bir araştırma yapılmış olsa idi, böyle bir diplomanın belirtilen üniversiteden verilmediği kolaylıkla anlaşılacak, diploma denklik belgesinin verilmesi de söz konusu olmayacaktı. İdarenin, yönetmelik hükümlerini farklı veya eksik uygulamasının sonuçları sanık aleyhine yorumlanamayacağı gibi, bu şekilde eksik inceleme sonucu verilen denklik belgesine de hukuki sonuç bağlanamaz.
O halde, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi olanaksız olup, yerel mahkemece sanığın beraatına karar verilmesi isabetlidir. Sanık hakkında, mahkûmiyet dışında bir karar verildiği nazara alındığında, sorgusu yapılmadan duruşmanın bitirilmesi de 5271 sayılı CYY’nın 193/2. maddesine uygun olup, bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla usul ve yasaya uygun olan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve Üyeler ise; “Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş yargısal kararlarında, gerek 1412 sayılı CYUY’nın 223/son maddesi, gerekse benzer düzenleme içeren 5271 sayılı CYY’nın 193/2. maddesi uyarınca, sanığın sorgusu yapılmadan duruşmanın bitirilebilmesi için, ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağının anlaşılmasının gerektiği, kaldı ki, aleyhe bozma kararına karşı sanığın diyeceklerinin saptanmasında da yasal zorunluluk bulunduğu nazara alındığında, isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.11.2006 gün ve 305-495 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.10.2009 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğuyla karar verildi.