Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/82 E. 2009/231 K. 13.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/82
KARAR NO : 2009/231
KARAR TARİHİ : 13.10.2009

Tebliğname :2009/69817
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 3. Çocuk
Günü : 20.11.2008
Sayısı : 475-1386
Hırsızlığa teşebbüs suçundan sanık Y. P..’ın, 5237 sayılı TCY’nın 142/1-b, 35/2 ve 31/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesince verilen hüküm, sanık müdafi tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 28.04.2008 gün ve 10675-10066 sayı ile; 5237 sayılı TCY’nın 141/1. maddesi yerine, 142/1-b maddesinden hüküm kurulması ve Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinin değerlendirilmemiş olması isabetsizliklerinden bozulmuş, Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesince de 20.11.2008 gün ve 475-1386 sayı ile, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun değerlendirilmesi ile ilgili bozmaya uyulmuş, suç niteliğine ilişkin bozma nedenine karşı ise direnilmiştir.
Bu hükmün de sanık ve yerel Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 28.03.2009 gün ve 69817 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, müşteki A. Y..’nın, arabasına yüklemek üzere geçici olarak kaldırıma bıraktığı tekstil malzemesi dolu kolinin sanık tarafından çalınması eyleminin, 5237 sayılı TCY’nın 141/1. maddesindeki suçu mu, yoksa aynı Yasanın 142/1-b maddesindeki suçu mu, oluşturduğuna ilişkin ise de; “hükmün yerel mahkemece karıştırılıp karıştırılmadığı” ve “açık yapılması gereken duruşmanın gizli yapılmasının yasaya aykırı olup olmadığı” konularının Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak öncelikle görüşülmesi gerekmiştir.
1- Hükmün karıştırılması sorunu:
İncelenen dosya kapsamından; sanık Y. P.. hakkında, 13.04.2006 tarihinde A. Y.. tarafından arabaya yüklenmek üzere geçici olarak kaldırıma bırakılmış olan bir adet tekstil eşyası dolu koliyi bulunduğu yerden alıp otomobile yükleyerek çalmaya teşebbüs etme suçundan dava açıldığı, buna karşın, bu olayda kullanılan otomobilin de aynı sanık tarafından bir başka yerden çalınmış olmasının anılan davaya konu edilmediği,
Ancak bozma üzerine yapılan yargılama sonunda, yerel mahkemece verilen direnme hükmünün gerekçesinde;
“….Mahkememizce yapılan yargılama sonunda sanığın, 5237 sayılı Kanunun 142/2-d maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği, Y.6.C.D. 2007/10675 Esas, 2008/10066 Karar sayılı ilamıyla, fiilin TCK. 142/1-b maddesine uyduğu düşüncesiyle bozulduğu,
Her ne kadar mahkememiz kararı bozulmuşsa da; TCK. madde gerekçelerinde 142/1-b maddesi için ‘Bina veya etrafı çevrili eklentilerinde yapılan hırsızlığın cezası artırılırken bu gibi yerlere giriş şekline önem verilmemiştir. Tarlada tarım araçlarının korunması için yapılan kulübelerde işlenen hırsızlığın da madde hükmüne girmesi sağlanmıştır. Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması halinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir’ dendiği;
Aynı maddenin 2/d bendi gerekçesindeyse ‘Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi, bir nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu nitelikli hal için önemli olan, hırsızlık suçunun kilit açmak suretiyle işlenmesidir. Kilit, haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle açılmış olabilir. Anahtar, hırsızlık veya yağma suretiyle de elde edilmiş olabilir. Bu durumda iki suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Kilidin, hırsızlığı işlemek veya çalınmış malı başka yere nakletmek amacı ile açılmış olması gerekir. Kilidin muhkem olması şart değildir. Anahtar veya diğer aletlerin, vasıtasız olarak açılması mümkün olmayan bir kilidi açmak için kullanılması lazımdır. Kilidi kırmadan açmaya yarayan her türlü araç, alet sayılır. Sahibinin kilidin üzerinde unuttuğu anahtar çevrilerek kilidin açılması suretiyle hırsızlığın işlenmesi ve çalınacak şeyin herhangi bir aletle yerinden sökülmesi hallerinde bu bent uygulanmayacaktır’ dendiği;
Madde metinlerindeki bu açıklama karşısında, sanık ve arkadaşlarının, müştekinin araç bagaj kilit göbeğini alet kullanarak sökmesi ve hırsızlık işlemesi olayında, TCK. 142/2-d maddesinin uygulanması gerektiği konusunda mahkememizde tam bir vicdani kanaat oluştuğundan, bu husustaki bozmaya karşı direnildiği; ancak 5395 SK. 23. maddesinin değerlendirilmemiş olması konusundaki bozmaya uyulduğu” şeklinde, dava konusu olayla ilgili olmayan başka bir olaydan bahsedildiği, buna karşılık sonuç kısmında hükmün dava konusu edilen olayla ilgili olarak kurulduğu görülmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 25.04.2000 gün ve 83-89 sayılı kararında gösterilen ilkeler, 5271 sayılı CYY’nın 230 ve 232. maddeleriyle birlikte değerlendirildiğinde; hükmün; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşması gerektiği anlaşılmaktadır. Buna göre; “başlık” ve “sorun” bölümlerinden sonra, “gerekçe” kısmında mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirtilmeli ve delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli, “sonuç (hüküm)” kısmı ise gerekçe ile uyumlu olmalıdır.
Somut olayda, “gerekçe” bölümünde, dava konusu olmayan başka bir olayla ilgili açıklamalara yer verildikten sonra, “sonuç (hüküm)” bölümünde, gerekçe ile de uyumlu düşmeyecek biçimde, davaya konu edilen olayla ilgili olarak hüküm kurulmak suretiyle, hükmün karıştırılması 5271 sayılı CYY’nın 230 ve 232. maddelerine aykırıdır.
2- Açık yapılması gereken oturumun gizli yapılmış olması sorunu:
Dosya incelendiğinde; sanık Y..P..’ın 21.12.1989 doğumlu, son duruşma tarihinin ise 20.11.2008 olduğu anlaşılmaktadır.
Gerek 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı CYY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 308. maddesinin 6. fıkrasında, gerekse 5271 sayılı CYY’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde; “duruşmada açıklık kuralının ihlal edilmesi” hukuka kesin aykırılık hali olarak düzenlenmiştir.
Bununla birlikte, 5271 sayılı CYY’nın 182/2. maddesinde “duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir”, 3. fıkrasında da, “Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır” 185. maddesinde ise; “Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır; hüküm de kapalı duruşmada açıklanır” hükümlerine yer verilmiştir.
Somut olayda; oturum tarihinden önce, 21.12.2007 tarihinde 18 yaşını doldurduğu ve hakkında 5271 sayılı CYY’nın 182, 184 ve 186. maddeleri uyarınca verilmiş ayrı bir “kapalılık kararı” da bulunmadığı anlaşılan sanık hakkındaki duruşmanın, 5271 sayılı CYY’nın 182. maddesi uyarınca “açık” yapılması ve hükmün de “açık yapılan duruşma sırasında” tefhim edilmesi gerektiği gözetilmeyerek, hükmün tutanak sonunda kapalı yapıldığı belirtilen duruşma sırasında gizlice tefhim edilmesi suretiyle “aleniyet kuralı” ihlal edilmiştir.
Bu itibarla, sanık ve yerel Cumhuriyet savcısının temyiz itirazlarının kabulüyle, yerel mahkeme direnme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin, öncelikle saptanan her iki usule aykırılık nedeniyle bozulmasına ve dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesinin 20.11.2008 gün ve 475-1386 sayılı direnme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin, saptanan usule aykırılıklar nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın; mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.10.2009 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.