Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/260 E. 2010/2 K. 26.01.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/260
KARAR NO : 2010/2
KARAR TARİHİ : 26.01.2010

Tebliğname : 2006/68308
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 8. Asliye Ceza
Günü : 29.06.2005
Sayısı : 1015-706
Kooperatifler Yasasına aykırılık suçundan sanıklar S. T., S. H. M. ve H.A.’nın, 1163 sayılı Yasanın ek 2/2. maddesi uyarınca 1 ay hapis ve 1.520.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmalarına, haklarında tayin olunan özgürlüğü bağlayıcı cezanın 647 sayılı Yasanın 4/4. maddesi uyarınca, oturdukları yerlerdeki eğlence amaçlı gazinolara gitmekten yasaklanması tedbirine çevrilmesine, bu tedbir ve para cezasının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin, Bakırköy 8. Asliye Ceza Mahkemesince 14.06.2002 gün ve 1384-623 sayı ile verilen hükmün, sanıklardan S.T.. müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dos¬yayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 25.10.2004 gün ve 11289-11788 sayı ile;
“Suç tarihinin 01.07.1999 tarihi olduğu halde 30.06.1999 günü kabulü ile eksik para cezası tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 45. maddesi uyarınca olağan genel kurul toplantısının her hesap devresi sonundan itibaren 6 ay içinde en az yılda bir defa yapılması mecburiyeti bulunmakta ise de 1163 sayılı Yasanın 7. maddesine göre kooperatif kuruluş ve tescil tarihi 10.12.1998 olup, hesap dönemi sonu olan 31.12.1998 günü itibariyle 20 günlük bir faaliyet süresi geçmiş olmasına göre, kasıt unsurunun oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde hüküm tesisi” isabetsizliğinden bozulmasına, bozmanın CYUY’nın 325. maddesi gereği hükmü temyiz etmeyen sanıklara da sirayetine karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 29.06.2005 gün ve 1015-706 sayı ile;
Kooperatif genel kurulunun, ortakları temsil eden en yetkili organ olduğu, 1163 sayılı Kooperatifler Yasasının 42. maddesinde belirtilen görevleri gereği gibi yapmakla yükümlü bulunduğu, faaliyet süresinin kısalığının oluşan suçluluğu ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle önceki hükümde direnilerek her üç sanığın da cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık S.T. müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “dava zamanaşımı gerçekleştiğinden bahisle hükmün bozulması ve kamu davasının düşürülmesi” istekli 30.01.2007 gün ve 68308 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay 7. Ceza Dairesine, Özel Dairece de Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş yargısal kararlarında da vurgulandığı üzere, hükmü temyiz etmeyen sanığın, sirayet nedeniyle bozma kararının sonucundan yararlanabilmesi için öncelikle bozma kararına uyulması ve cezanın uygulanmasında önceki hükmü temyiz eden diğer sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Ancak o zaman lehe olan bozma kararı, adaleti sağlamak amacıyla hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, yasa yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise, temyiz eden sanığın aleyhine, temyiz etmeyen sanığın lehine olup, eşitlik ilkesine aykırı olarak çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet kurumunun amacına aykırıdır. Somut olayda yerel mahkemece direnme kararı verildiğinden, bozma kararının diğer sanıklara sirayeti olanaksız olup, haklarındaki ilk hüküm kesinleştiğinden, sanıklar H. A. ve S.H. M. haklarında yerel mahkemece verilen son hükmün hukuki değer taşımadığı anlaşılmakla, temyiz incelemesi, ilk hükmü temyiz eden sanık S.T. hakkındaki direnme hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanık hakkında düzenlenen iddianamede uygulanması istenen, 1163 sayılı Yasanın ek 2/2. maddesinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın, türü ve üst haddine göre, suç tarihi olan 01.07.1999 gününde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 765 sayılı TCY’nın 102/4 maddesi uyarınca 5 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Daha ağır bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eylemde, suç tarihi ile inceleme tarihi arasında 9 yıldan fazla süre geçmiş olup, aynı Yasanın 104/2. maddesi uyarınca 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımı süresinin dolduğu görülmektedir.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri ile 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 8. Asliye Ceza Mahkemesinin sanık S.T. hakkındaki 29.06.2005 gün ve 1015-706 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık S. T.hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2010 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.