Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/258 E. 2010/33 K. 23.02.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/258
KARAR NO : 2010/33
KARAR TARİHİ : 23.02.2010

İtirazname : 2006/161469
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi : GÖKÇEBEY Asliye Ceza
Günü : 04.04.2006
Sayısı : 1-73
Sanık M…. V..’nin, görevi yaptırmamak için direnme suçundan 5237 sayılı TCY’nın 265/1-4, 43/2 ve 62. maddeleri uyarınca 9 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın aynı Yasanın 50/1. maddesi uyarınca 5.600 YTL adli para cezasına çevrilmesine ilişkin, Gökçebey Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.04.2006 gün ve 1-73 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, bozma kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme 8. Ceza Dairesince 02.11.2009 gün ve 9052-13412 sayı ile; “sanığın görevli jandarma erlerine tehdit kullanarak direnme eyleminin tek suç oluşturduğu gözetilmeden, TCK’nun 265. maddesi uyarınca tayin edilen cezanın 43. madde ile artırılması” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.12.2009 gün ve 161469 sayı ile Özel Daire bozma kararının yerinde olmadığına ve yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen hükme hasren yapılan incelemede:
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; 16.12.2005 tarihinde elinde bıçak bulunan sanık tarafından, olaya müdahale eden üç güvenlik görevlisinin “yanıma yaklaşmayın sizi de gebertirim” şeklinde tehdit edilmesi suretiyle gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak “görevi yaptırmamak için direnme suçundan” hüküm verilmesi halinde 5237 sayılı TCY’nın 43/2. maddesinde düzenlenen “aynı nev’iden fikri içtima” hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine ilişkin ise de;
İncelenen dosyada;
Esaslı işlemlerden olan sanık savunması, tanık beyanı, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü ile hüküm fıkrasını içeren 04.04.2006 tarihli oturuma ait 3 sayfadan ibaret duruşma tutanağının ilk iki sayfasının hakim tarafından imzasız bırakılmış olduğu saptanmakla, öncelikle bu hususun başkaca hiçbir yönü incelenmeksizin hükmün bozulmasını gerektirir nitelikte bir eksiklik oluşturup, oluşturmayacağı Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
1412 sayılı CYUY’nın 264 ve benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CYY’nın 219/1. maddeleri uyarınca, duruşma tutanağının hakim tarafından imzalanması zorunlu olup, bu zorunluluk duruşma tutanağının ispat gücünü düzenleyen 1412 sayılı CYUY’nın 267 ve 5271 sayılı CYY’nın 222. maddelerinin de doğal sonucudur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere; ceza yargılaması işlemleri, onlara belge kanıtı değerinin tanınması amacıyla duruşmada tutanaklara yansıtılmakta ve yetkililerce imzalanarak resmi belge niteliğine kavuşturulmaktadır. Yasanın buyurucu hükmü uyarınca duruşma safhalarını gösteren tutanakların her sayfasının hâkim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanması bu nedenle zorunludur. Bu şekli düzenlemenin amacı, tutanakların değiştirilmesini önlemek ve onlara güven duyulmasını sağlamaktır. İmza noksanı bulunan duruşma tutanağı, içeriğine duyulması gereken güven yönünden duraksamaya yol açar ve resmi belge niteliği zafiyete uğrar. Böyle bir belgeye dayanılarak hüküm tesis olunamayacağı gibi, bu nitelikteki bir usule aykırılığı taşıyan hükmün esası da Özel Dairece incelenemez.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulü ile Özel Dairenin görevliye direnme suçuyla ilgili bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin imza eksikliği nedeniyle bozularak, dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmelidir.
Diğer taraftan, sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 170/1-a, 62 ve 50/1. maddeler uyarınca verilmiş olan 3.000 YTL adli para cezasına ilişkin hüküm Özel Dairece onanarak kesinleşmiş olduğundan, bu hükme ilişkin onama kararının da hükümdeki imza eksikliği nedeniyle kaldırılabilmesi ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz yoluna başvurulması halinde olanaklı olabilecektir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
la genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçu ile ilgili verilmiş bulunan hükme yönelik onama kararının kaldırılması için de itiraz yoluna başvurulması için Yargıtay 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 02.11.2009 gün ve 9052-13412 sayılı görevliye direnme suçundan verilmiş hükme ilişkin bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Gökçebey Asliye Ceza Mahkemesinin 04.04.2006 gün ve 1-73 sayılı hükmünün, görevliye direnme suçu yönünden, diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Sanık hakkında Yargıtay 8. Ceza Dairesince 02.11.2009 gün ve 9052-13412 sayılı kararCumhuriyet Başsavcılığına İHBARDA BULUNULMASINA,
5- Dosyanın Gökçebey Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.02.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.