YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/239
KARAR NO : 2010/14
KARAR TARİHİ : 02.02.2010
Tebliğname : 2009/235573
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : KONYA 1. Ağır Ceza
Günü : 21.04.2009
Sayısı : 40-140
Bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kasten öldürme suçundan sanık O…’nun 5237 sayılı TCY’nın 82/1-h ve 62. maddeleri gereğince müebbet hapis cezası, sanık A..’nin ise sanık O..’nun eylemine yardım etmekten 5237 sayılı TCY’nın 82/1-h, 39/2-c ve 62. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanıklar hakkında 53. maddenin uygulanmasına, yağma suçundan ise sanıkların 5237 sayılı TCY’nın 149/1-a, c, d ve 62. maddeleri gereğince ayrı ayrı 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanıklar hakkında 53. maddenin uygulanmasına ilişkin, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.11.2007 gün ve 40-197 sayılı, sanık O…yönünden kısmen re’sen de temyize tabi olan hüküm, katılan D…Y…vekili ile sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.12.2008 gün ve 4357-8227 sayı ile;
“Oluşa ve dosya içeriğine göre; yaklaşık iki yıldır duygusal arkadaşlık ilişkileri bulunan sanıkların, birlikte çok fazla para harcamaları nedeniyle sanık O….’nun çevresine borçlandığı, birlikte borçları nasıl ödeyecekleri konusunda düşündükleri, maktûlenin sanık O…’nun çocukluk arkadaşı olduğu ve olaydan önce 3-4 kez sanıkların birlikte maktûlenin evine ziyarete gittikleri ve bu esnada maktûlenin kolundaki bilezikleri gördükleri, olaydan üç gün önce sanıkların bir araya gelerek sanık A…’nin, maktûlenin çalıştığı işe girmesini bahane ederek maktûlenin evine gidip maktûlenin ziynet eşyalarını alma hususunda plan yaptıkları, olay günü sanıkların yaptıkları plan dahilinde maktûlenin evine geldikleri, sanık O..’nun eve gelirken montunun içerisine özel olarak hazırladığı sopayı sakladığı, maktûlenin sanıklara kahvaltı hazırladığı, sanık A.. ile maktûle kahvaltı masasında konuşurken sanık O…’ın önceden hazırladığı sopayı çıkartarak maktûlenin kafasına vurmaya başladığı, bir süre sonra maktûle hareketsiz kalınca üzerindeki altınları alarak sanık A…’ ye verdiği, sanık A…’nin de maktûlenin çantasında bulunan paraları aldığı, maktûlenin öldüğünden emin olmak için sanık O..’ın mutfaktan aldığı bıçakla maktûlenin boğazını kestiği ve spor aletiyle kafasına vurduğu, daha sonra sanıkların aldıkları eşyalar ile birlikte suç aletlerini de alarak evden ayrıldıkları olayda;
a) Sanıkların, olay öncesinde plan yaptıkları, olay sırasında da sanık A…’nin yaptıkları plan dahilinde sanık O…’nun yanında yer alarak yaptıkları işbirliği gereği maktûleyi oyalama görevini yerine getirdiği, olaydan sonra da kanıtları ortadan kaldırmak ve yağma konusu eşyaları saklamak suretiyle eylem üzerinde etkinlikle hakimiyet kurduğu anlaşılmakla, sanık A…’nin 5237 sayılı TCK’nun 37. maddesi delaletiyle 82, 59. maddesi ile tecziyesi gerekirken yazılı şekilde sanık O…’nun eylemine yardım etmekten mahkumiyetine karar verilmesi,
b) Her iki sanığın, borçlarını kapatmak için olaydan üç gün önce biraya gelerek eylemi nasıl gerçekleştirecekleri konusunda plan yaptıkları, makul bir sürenin geçmesine rağmen verdikleri karardan caymadıkları, olay günü de sebatlı ve ısrarlı irade ile etkin görev paylaşımı içinde bulundukları ve bundan dolayı da sakin ve soğukkanlı hareket ederek, yaptıkları plan gereği tasarlayarak ve yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak için maktûlü öldürdükleri anlaşıldığı halde, 5237 sayılı Yasanın 82/1-a maddesi uyarınca da hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi” isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 21.04.2009 gün ve 40-140 sayı ile;
“Sanıklar hakkında her ne kadar tasarlayarak adam öldürmek suçundan kamu davası açılmış ise de, sanıkların öldürme eylemlerini tasarlayarak gerçekleştirdiklerine dair delil elde edilemediği, bu nedenle sanıkların eylemlerinin bir suçu gizlemek ve kolaylaştırmak amacıyla kasten adam öldürmek ve yağma suçlarını oluşturduğu, sanık A…K…in adam öldürmek suçu bakımından eylemler gerçekleştirilirken sanık O….’ın yanında bulunarak ve suçların işlenmesinden önce ve sonra olmak üzere işlenmelerini kolaylaştıracak şekilde yardım ettiği, diğer sanığa manevi destek sağladığı, yağma suçunu ise sanıkların TCK’nun 37. maddesi anlamında birlikte işledikleri anlaşılmış olup, sanık O.. D..’in üzerine atılı olup sübut bulan adam öldürmek suçundan eylemine uyan TCK’nun 82/1-h, 62, 53. maddeleri gereğince cezalandırılmasına, sanık A… K… Baskak’ın üzerine atılı olup sübut bulan adam öldürmek suçuna iştirak suçundan eylemine uyan TCK’nun 82/1-h, 39/2-c, 62, 53. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Sanık O…yönünden re’sen temyize tabi olan bu hükmün, katılan D…Y. vekili ve sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “onama” istekli 05.11.2009 gün ve 235573 sayılı tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanıklar hakkında kasten öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY’nın 318. maddesinde, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığından, sanık A…K…. Baskak müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına dair isteminin CYUY’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verildikten sonra dosya üzerinden yapılan incelemede;
Sanıkların bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kasten öldürmek suçundan cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık;
1-Yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kasten adam öldürme suçunu işleyen sanıkların, öldürme eylemini tasarlayarak gerçekleştirip gerçekleştirmediği,
2- Sanık A…’nin kasten öldürme suçuna iştirakinin “müşterek faillik” düzeyinde mi, yoksa “yardım etme” düzeyinde mi olduğu,
Noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konularının sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından sanıkların savunmaları ve tanık anlatımlarının karşılıklı olarak değerlendirilmesi, dosyadaki diğer maddi kanıtlarla karşılaştırılması gereklidir.
15.01.2007 günlü ölü muayene ve otopsi tutanağında; Alın sol tarafı ve kafatası sağ tarafı deforme görünümde olup, her iki göz çevresinde gözlük tarzında ekimoz olduğu, yanak sol tarafta geniş açısı sol burun kanadında dar açısı yanağa bakan 1,5 cm’lik kesici delici alet yarası olduğu, ense soldan başlayıp sağa doğru sağ kulak altına kadar 13 cm uzunlukta daha sonra Y harfi şeklinde çatal yaparak boyun sağ tarafına inen 11 cm uzunlukta 2 adet kesik vasıflı yarası olduğu, ense bölgesinde kas dokusunun boyun sağ tarafında kas dokusu ile birlikte vena jugularis interna ve nervus vagusu kesen kesik vasıflı yaralar olduğu, alın sol tarafta ön frantal geri pariyataI ön kısımda birbirine paralel 4 adet aralarında sağlam cilt dokusu bırakan yara dudakları arasında kopmamış doku lifleri itibariyle 2 şer cm’lik 4 adet raddi vasıflı yarasının bulunduğu, oksitipal bölgede birisi kare şeklinde 4,5 cm’lik cildi flep tarzında kaldıran hemen onun altında 11 cm’lik arasında kopmamış doku lifleri ihtiva eden raddi vasıflı yaralar olduğu, yaraların altına uyan bölgelerde kemik dokunun kırılmış olduğu, sağ omuz başında 6×7 cm’lik ekimozun yer aldığı, boyun sol tarafında 3×3 cm’lik ekimozlu alanlar ve yine kesik vasıflı yara çevrelerinde sıyrık tarzında cilt lezyonların bulunduğu, her iki yanağın ekimozlu olduğu, cesette başkaca travmatik ve patalojik özellik gözlen¬mediği, anüs ve dış genital organların doğal gözlendiği ve alkol ve toksik madde koku hissi alınmadığı,
15.01.2007 günü ikamet ettiği evde ölü olarak bulunan 1977 doğumlu L. Y..’nın Konya Numune Hastanesi morgunda yapılan otopsisinde elde edilerek yukarıya kaydedilen bilgi ve bulgular ışığında; kişinin ölümünün kafasına direk künt cisim (demir boru vs) havalesi neticesinde meydana gelen kafatası ve kafa tabanı kemiği kırıkları ile müterafık beyin kanaması, boyun kesisinden gelişen dış kanamanın ve kanaspirasyonuna bağlı mekanik asfiksinin müşterek etkisi neticesinde meydana geldiği,
16.01.2007 günlü yakalama ve muhafaza altına alma tutanağında; … Park alanında inşaat halinde bulunan taş yapılı yerin iç kısmında 1 adet kırılmış cam çay tabağı altı, 3 adet Avon kataloğu, 1 adet kırılmış cam çay bardağı, 1 adet kırılmış cam şekerlik, üzerinde kan lekeleri ve kıllar bulunan 1 adet siyah saplı ekmek bıçağı, üzerinde kan lekeleri bulunan 1 adet tahta sopa ve yine sanık O…’ın gösterdiği boş arazide yakılmış ve küle dönüşmüş elbise kalıntıları, 1 adet yarım yanmış eldiven parçasının görülerek muhafaza altına alındığı, O… D…’in kız arkadaşı olan ve olay ile ilgisinin bulunmadığını beyan eden A…K…. B..’ın kalmakta olduğu E…Kız Öğrenci Yurduna geçildiği, kendisine durum izah edilip O.. D…’in iş yerinde teslim etmiş olduğu altınlar sorulduğunda kendisinde bulunduğunu ve çantasında olduğunu beyan ederek elinde bulunan siyah renkli çanta içerisinden çıkarmış olduğu 5 adet burma tabir edilen altın bilezik, 3 adet altın künye ve 1 adet Romanson marka altın kaplama bayan kol saatini görevlilere teslim ettiği,
Belirtilmektedir.
Katılan D… Y…16.01.2007 günlü kolluk anlatımında; ölenin eşi olduğunu, eşinin Avon marka bakım ve güzellik ürünlerinin pazarlamasını yaptığını, sanık O..D.. isimli şahsı bir müddet önce evinde gördüğünü, O…’ın eşinin köylüsü olduğunu ve daha önceden ailece samimi olarak görüşmekte olduklarını,
Mahkeme anlatımında ise; olayı görmediğini, eşinden sanık O…ile ilişkisi olduğu yönünde hiçbir şey duymadığını, ihtimal de vermediğini, evlerine üç defa geldiklerini, ilk geldiklerinde kaynı M…G…’ün, ikinci geldiklerinde ise eski komşuları Z…A…’nın evde olduğunu, üçüncüsünde de bu olayın olduğunu, sanık O…’la eşi L…’nin eskiden tanıştıklarını, hatta iki tarafın ailelerinin birbirlerine gidiş gelişlerinin olduğunu, ancak bu olaydan sonra kesildiğini,
Katılan G…S.. 15.01.2007 günlü kolluk anlatımında; ölen L..’nin kızı olduğunu, köylüleri olan O…D..’in üç dört kez kız arkadaşı ile birlikte eve geldiğini kızından duyduğunu, hatta bundan rahatsızlık duymakta olduğunu kendisine söylediğinde, kendisinin “kızım kapını açma bir daha evine alma” diye ikaz ettiğini,
Mahkeme anlatımında ise; kızı olan L…’nin sanığın bir kız arkadaşıyla kendisine geleceğini, kızın harçlığını çıkarması için A..ürünlerini satması yönünde A..’a kaydedeceğini söylediğini, önceki gelişinde de sanık O…’ın “kız arkadaşım hamile kürtaj yaptıralım, bana yardımcı ol” dediğini, kızının ise gitmediğini, sanıklardan şikayetçi olduğunu,
Bildirmişlerdir.
Tanık M… A..(sanık O…’ın halasının oğlu) beyanında; maktûlün öldürülmesi olayı ile ilgili görgüye dayalı bir bilgisinin olmadığını, sanık O…’ın maktule ile ilişkisinin olduğunu zaman zaman kendisine anlattığını, ancak bu olayın gizli kalmasını arzu ettiğini, diğer sanık A…’yi de tanımadığını, O…’ın bu kişi ile de ilişkisi olduğunu, zaman zaman birlikte gezdiklerini, zaman zaman da kendisinin her ikisini kullandığı araba ile O…’ın eniştesinin evine götürdüğünü, orada kaldıklarını, sanık O..’ın iki güne bir A..K…ile birlikte eğlence yerlerini gezdiklerini, sanık A…’nin O..’ın çalıştığı iş yerine sık sık geldiğini, ilişkilerinin zora dayalı olduğunu düşünmediğini, keza O..’ın maddi durumunun iyi olduğunu, hatta askerde iken babasının Oktay’dan 2.000 YTL miktarında borç para isteyip aldığını belirtmiş,
Tanık H…Ş… beyanında; maktûlün öldürülmesi olayı ile ilgili görgüye dayalı bir bilgisinin olmadığını, sanık O..’ı tanıdığını, olaydan önce kendi işyerinde bir hafta kadar çalıştığını, bu süre içerisinde ismini bilmediği bir bayanın O…’ın yanına geldiğini, O…’ın da bu bayandan kendilerine eşim diye bahsettiğini, bu bahsettiği bayanın sanık A..olduğunu, ayrıca sanık O…’ın A..K..ile olan ilişkilerinin zora dayalı olup olmadığı konusunda bir bilgiye sahip olmadığını dile getirmiş,
Tanık Ş..Çorum beyanında; sanık O..’ın bacanağının oğlu olduğunu, kendisinin Avrupa’ya çalışmaya gidecek olduğunu, hatta pasaportunu bile hazırladığını, ancak daha sonra ismini sonradan öğrendiği diğer sanık A..K.. ile arkadaşlıklarından rahatsız olan sanık O…’ın babası Ş…’in kendisini arayarak “bu kız yurtta kalıyormuş, yurt yetkilileri ile görüş, oğlumun peşini bıraksın” diye söylediğini, kendisinin de kaldığı yurdu aradığını, bir bayanın çıktığını, durumu söyleyince telefonda görüştüğü bayanın “bizde bu kızdan usandık, bu şekilde başkaları da aradı” diye söylediğini ve kendisine yurt müdürü ile görüşmesini tavsiye ettiğini, kendisinin de yurt müdürünü aradığını ve durumu söylediğini, ancak yurt müdürü ifadesinde “kızın babası yurt dışında başka yerde de kalabilir” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu nedenle kıza fazla karışamayacaklarını söylediğini, kendisinin de bu durumu O…’ın babasına anlattığını, bu olaylardan sonra gelen ilk bayramda O…’ın babası Ş…’in A…K…adındaki bayanı kendi memleketine gitmek üzere otobüse bindirip gönderdiğini, ancak O..’ın da bu kızla birlikte gidip gitmediğini bilmediğini söylemiş,
Tanık F. G. beyanında; sanık O.’ı tanıdığını, aynı işyerinde birlikte çalışmış olduklarını, maktulün öldürülmesi olayı ile ilgili görgü ve bilgisinin olmadığını, O..’ın A.. K..adındaki bayanla bir arkadaşlığının olduğunu, birlikte gezdiklerini, O…’ın bu kız için para harcadığını, O.’ın ekonomik durumunun iyi olduğunu, A… K…’in de O..’ın yanına tamamen kendi isteği ile geldiğini, hatta birlikte “seni memleketime götüre¬yim, erkek kardeşim ile tanıştırayım” gibi sözler sarf ettiğini, duyduğuna göre O…’ın A…K…ile birlikte zaman zaman cinsel ilişkide de bulunduğunu, hatta evlenmeyi de düşündüklerini belirtmiş,
Tanık B. D. beyanında; olaydan önce hatırladığı kadarı ile 2006 yılının Aralık ayının ilk günü amcasının oğlu sanık O…’ın diğer sanık A…K…ile birlikte Şereflikoçhisar’daki evine geldiklerini, aralarında samimi bir ilişki olduğunu, evinde 3-4 gün kaldıklarını, aynı odada birlikte yatıp kalktıklarını, hatta eşine bunlara ayrı ayrı yatak yap diye söylediğini, ancak her ikisinin de kendi istekleri ile aynı odada ve aynı yatakta yatmak istediklerini söylediklerini, sanık A..K…in eşine “abla ayrı ayrı yataklarda yatmamıza gerek yok, bizim niyetimiz ciddi” şeklinde sözler söylemiş olduğunu, bu ilişkinin kesinlikle zora dayalı bir ilişki olmadığını, sanık O…’ın ve babasının ekonomik durumunun iyi olduğunu, sanık O…’ın A…ile olan ilişkisine bildiği kadarı ile babasının karşı çıktığını dile getirmiş,
Tanık Z…A… beyanında; ölen L..yi tanıdığını, komşusu ve samimi arkadaşı olduğunu, zaman zaman evine gidip geldiğini, olaydan önce iki defa sanıkları ölenin evine kahva1tı yapmak için geldiklerinde gördüğünü, birinde L..’nin evine girmediğini, kapıdan geri döndüğünü, bir defasında ise eve girdiğini, direkt mutfağa geçtiğini, sanıkların oturma odasında oturduklarını, başlarını da yere eğmiş durumda olduklarını, hatta ölene “bunları niye içeri alıyorsun” diye sorduğunda ölenin O…y için, “kendisi kardeşim gibidir, kardeşimden üstün tutarım” diye söylediğini, hatta ölenin bir defasında kendisine sanık A… K…’in sanık O… Daler’den hamile kaldığını ifade etmiş olduğunu, bildiği kadarıyla ölenin O…’ın kız arkadaşına da acıdığını, eski eşyalarını onlara vermek suretiyle bir ev tutarak onlara yardımcı olmayı düşündüğünü, hatta parasal anlamda da yardımcı olmayı düşündüğünü, ancak maktulün nasıl öldürüldüğü konusunda bir bilgisinin olmadığını, bir defasında olaydan önce ölenin evine gittiğini, hatta önce kapıyı açmadığını, pencereden kendisini görünce “Z…” diye çağırdığını, yanına vardığında O…’ın kendisine A…’nin hamileliğinin sona erdirilmesi konusunda yardım istediğini, ancak ölenin kaynanam rahatsız diyerek onlarla gitmediğini söylemiş olduğunu belirtmiş,
Tanık A…İ…beyanında; sanıklardan A…’nin kız arkadaşı olduğunu, daha öncesinde O…D..’in A…’yi sürekli cep telefonundan aradığını bildiği için onunla ilgili bir sorun olduğunu düşündüğünü, çünkü A…’yi telefonda ölümle tehdit ettiğini, en az 5-6 defa kendisinin A…’nin yanında olduğu sırada O..ın aradığını, A..’nin kendisini aradığında, öldürülen şahsın evine O… ile birlikte kahvaltı yapmak için gittiklerini, O…ile herhangi bir konuşmalarının olmaksızın kahvaltı sırasında öldürülen L…’nin masadan kalkıp odaya doğru gitmesi üzerine, O…’ın da peşinden giderek ağırlık ile L…’nin başına vurduğunu, bıçakla boğazını kestiğini, L…’nin O…’ın öncesinde birlikte olduğu kız arkadaşı olduğunu, panikle olay yerinde bulunan ağırlık ve bıçağı kendisinin aldığını, O…’ın bir çantayı kendisine verdiğini söylediğini ifade etmiş,
Tanık İ… G… beyanında; sanıklar arasında rızaya dayalı bir arkadaşlık ilişkisi olduğu kanaatinde olduğunu, sanık O…’ın çok fazla telefonla yurdu arayıp A…ile görüşmek istemesinden dolayı A..’nin bir ara bunaldığını, görüşmek istemediğini zaman zaman kendilerine söylediğini belirtmiş,
Tanık E… E…beyanında; sanık A…’nin O..’dan bahsederken psikopat olduğunu, kendisini tehdit ettiğini, görüşmek istemediği halde zorla kendisiyle görüştüğünü söylediğini, sanık O..’ın sık sık telefonla odayı aradığını söylemiş,
Tanık H…K…beyanında; sanık A…’nin O…’ın dükkanına gidip haftada 3-4 kez yemek yediğini, A…’nin kimi zamanlar O..ile telefonla görüşmek istemediğini, Ayşe’nin çok özel şeylerini kendileri ile paylaşmadığını, A…’nin psikolojisinin devamlı değişken olduğunu, O…’ın çok tehlikeli bir kişilik olduğunu düşündüklerini, olay akşamı A..’nin durumunda herhangi bir değişiklik olmadığını belirtmiştir.
Sanık O…, müdafii huzurunda 16.01.2007 günlü kolluk savunmasında; Ölen L… Y….yı yaklaşık olarak 10 yaşından beri tanıdığını, köylüsü ve eski komşuları olduğunu ve zaman zaman ailece görüştüklerini, kendisinin de zaman zaman Lale hanımım evine gittiğini, aralarında herhangi bir problem bulunmadığını, A…K.. ile de iki sene önce yani 2005 yılının Mayıs ayında çalışmakta olduğu dönerci dükkanına müşteri olarak geldiği zaman tanıştığını, sonraları sık sık gelmeye başladığını ve arkadaş olduklarını, ilerleyen zamanlarda arkadaşlıklarının aşka dönüştüğünü ve rızası dahilinde müteaddit defalar cinsel ilişkiye girip, nikahsız olarak karı koca hayatı yaşamaya başladıklarını, üniversite öğrencisi olduğu için yurtta kaldığını, ancak devamlı birlikte oldukları için kazandığı paraları sevdiği kişi olduğu için ona harcadığını, A…nin ihtiyaçlarını karşılamak için hep çalıştığını, para yetiremeyince çevresinden ve arkadaşlarından borç para alarak A….ile birlikte harcamaya başladığını, almış olduğum borç paraları ödeyemediğini, çevresine ve mağazalara 3600 YTL. civarında borcu bulunduğunu, olaydan iki ay kadar önce ziyaret amacı ile yanında A…olduğu halde L…’nin evine gittiklerini ve A….’yi kız arkadaşı olarak tanıttığını, aradan bir süre geçtikten sonra bir gün tesadüfen L…’nin evinin önünden geçmekte iken, pencereden görüp seslenerek, “gel bir kahve içelim” dediğini, davetini kabul ederek L….’nin evine gittiğinde konuşmakta ve kahve içmekte iken eşinin eve geldiğini ve kendisinin kim olduğumu sorduğunu, L…’nin de eski komşuları olarak tanıttığını, gelip gidişlerinde L…’nin kolunda bilezik ve üzerinde altın ziynet eşyalarının olduğunu gördüğünü, ancak daha önceleri paraya ihtiyacı olmadığı ve A….ile tanışıp, ona para harcamadığı için herhangi bir kötü düşünce içerisine girmediğini, daha sonraları hem kendi hem de A….’nin masrafları nedeni ile borçlandığı ve borçlarını ödeyemez hale geldiği için sıkıntı içerisinde olduğundan, 12.01.2007 günü sabah saatlerinde A…ile buluştuklarında, borçları nasıl ödeyeceklerini konuşmakta iken, bir yerlerden bulmaları gerektiğini düşündüklerini, A…’yi, Lale’nin evine götürdüğü zaman kolundaki bilezik, künye ve saatleri gördükleri için, A…’ye eğer L..’nin bilezik ve diğer ziynet eşyalarını alabilirlerse, borçları ödeyip rahatlayacaklarını söylediğinde A…’nin de bunu kabul ettiğini, daha önceki görüşmelerinde L.., A… bakım ürünleri pazarlamacısı olduğu için, ek gelir kazanması amacı ile A…’yi de A… ürünleri pazarlamacısı olarak işe sokabileceğini söylemiş olduğundan, A…’yi, A..ürünlerinin pazarlanması işine sokmasını sağlamak amacı ile L…’nin evine gitmeyi ve eve girdikleri zaman onu bayıltıp, ziynet eşyalarını birlikte almayı kararlaştırdıklarını, 15.01.2007 günü sabah saat 08.00 sıralarında L..’nin evinin çok yakınında bulunan tatlı su çeşmesinin bulunduğu sokakta buluştuklarını, Pazartesi günü evine geleceklerini söylemiş olduklarından, daire giriş kapısının önüne vardıklarında dairenin kapı zilini çalmadan kapıyı açıp kendilerini içeriye aldığını, kahvaltı hazırlayacağını söyleyince bakkala gidip ekmek aldığını, döndüğü zaman kahvaltıyı hazırlamış olduğunu, A…ile birlikte L…’nin evine giderken daha önceden kazma sapı olarak aldığı ve sonradan kısa bir şekilde keserek küçülttüğü bir sopayı kolunun içine sokarak götürdüğünü, olay saati olan 10.00 sıralarında A. ve L.yer sofrasında otururlarken L…’nin kolunda 5 tane bilezik, künyeler, saat ve boynunda ise kolye bulunduğunu, bu esnada L…’nin sırtının kendisine dönük bir halde A… ile konuştuklarını ve kafasına vurarak bayıltmak amacı ile yanında getirdiği ve montunun kolunda gizli bulunan sopayı birkaç kez L…’nin kafasına vurmak amacı ile kolundan çıkarıp tekrar soktuğunu, yine sopayı kolundan çıkardığını ve boynuna doğru vurduğunu, bir kez vurması ile yere düşmeyip, kalkarak karşılık vermeye kalkınca, elindeki sopayı rastgele L…’nin kafasına doğru vurmaya başladığını, ancak kaç kez vurduğunu hatırlamadığını, sopayı L..’nin başına vurmasını A…’nin de gördüğünü, bir çok kez L..nin kafasına sopa ile vurmaya devam ederken aynı zamanda L..ile aralarında boğuşmanın devam ettiğini ve bu şekilde boğuşarak daire girişinde bulunan antre kısmına kadar gittiklerini, boğuşma ve kafasına sopa ile vurma neticesinde L..’yi antre kısmında yere yatırdığını ve sağ kolunda bulunan beş adet burma bilezik ile sol kolunda bulunan üç adet künye ve bir adet saati kolundan çıkardığını, bu olaylar olurken A…’nin de olayları gördüğünü, aslında L..’nin boynunda kalın altın zinciri olduğunu, ancak kendi borcunu daha önceden hesapladığı ve borcunu L..’nin kolundaki bilezik, künye ve saatin karşılayacağını düşündüğü için sadece bunları alıp, boynunda bulunan kalın altın zincirini almadığını, L.’nin kolundan bilezik, saat ve künyeleri aldıktan sonra bir poşete koyduğunu ve yanında olayları gören A..’ye verdiğini, bu sırada L..’nin hareketsiz bir şekilde yerde yattığını, daha sonra evin mutfağındaki çekmeceden almış olduğu siyah saplı ekmek bıçağı ile L…’nin öldüğünden iyice emin olmak için boynundaki sinirleri kestiğini ve öldüğünden iyice emin olduğunu, bu olaylar esnasında A…’nin iki üç adım uzaklıkta antre kısmında durup, olayları seyrettiğini ve daha fazla yapmamasını söylediğini, olaylar esnasında pantolonu, montu, çorapları, eli ve yüzünün kan olduğunu, hatta boğuşma esnasında L…nin, sol elinin serçe parmağını ısırdığını ve dişlerini geçirerek kanattığını, evin giriş kapısının önünde duran ağırlık çalışma aleti olarak kullanılan bir demir alet görüp, bunu bulunduğu yerden alarak sayısını hatırlamadığı kadar, hareketsiz olarak yerde yatmakta olan Lale’nin kafasına vurduğunu, bunu da yine A…’nin seyrettiğini, parmak izlerinin tespit edilememesi için evde dokunmuş oldukları her şeyi toplamasını A…’ye söylediğini ve A…’nin de kahvaltı yaparken kullandıkları bir çok şeyi toplayarak poşete koyduğunu, daha sonra evden dışarıya çıktıklarını ve içeriden almış olduğu anahtar ile kapıyı kilitlediğini, L…’nin kafasına vurduğu sopayı, boynunu kestiği bıçağı ve A…’nin evden almış olduğu eşyaları Kipa yakınlarında bir yerde toprağa gömdüğünü, L…’nin kolundan almış olduğu bilezik, künye ve saati işyerinde bir yere koyup, akşama kadar işyerimde çalıştığını ve akşam saat 20.00 sıralarında L…’nin kolundan almış olduğu bilezik, saat ve künyeleri de alarak işyerinden ayrıldığını, A…ile D.. Pastanesinde buluştuklarında beş adet altın bilezik, üç adet altın künye ve bir adet sarı renkli bayan kol saatini, üzerlerindeki kanları temizlemesi için A…’ye verdikten sonra ayrıldıklarını, akşam arkadaşları ile birlikte halı sahaya top oynamaya gittiğini, maçtan sonra eve döndüğü zaman görevli polislerin evin önünde kendisini yakaladıklarını, olayı sorunca samimi bir şekilde ikrar ettiğini ve ölenin kolundan almış olduğu ziynet eşyalarını kız arkadaşı A…’ye verdiğini söylediğini, bu olayı A…ile birlikte kararlaştırdıklarını, ancak niyetinin L…’yi öldürmek olmadığını, sadece kafasına sopa ile vurup bayılttıktan sonra ziynet eşyalarını almak olduğunu, L…’nin kafasına sopa ile vurup bayıltacağını A…’nin de bildiğini, bunu birlikte konuşmuş olduklarını, ancak L…’nin kafasına sopa ile vurduğu zaman bayılmayıp karşılık verince sürekli sopayı kafasına vurduğunu, daha sonra öldüğünden emin olmak için boğazını kestiğini ve evde bulduğu ağırlık aleti ile müteaddit defalar kafasına vurduğunu beyan etmiş,
Aynı günlü savcılık savunmasında; kolluk savunmalarının doğru olduğunu belirterek, aynı mahiyette anlatımda bulunmuş,
Aynı tarihli Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusunda ise; kolluk ve savcılık aşamasındaki savunmaların doğru olduğunu, diğer şüpheli ile birlikte maktûleyi bayıltıp altınlarını almak amacıyla maktûlenin evine gittiklerini belirtmiş,
Mahkemedeki savunmasında ise; öleni önceden tanıdığını, askere gitmeden önce kendisiyle birlikteliği olduğunu, 2004 yılında askere gidince ölenin D… Y… ile evlenmiş olduğunu, ölenin kendisi ile ilişkisini devam ettirmek istediğini, ancak kabul etmediği için son bir kez daha konuşmak maksadıyla evine davet ettiğini, herhangi bir iftira olabilir düşüncesiyle önce gitmek istemediğini, ancak kendisini başkalarına söyleyeceği şeklinde tehdit edince evine gitme gereği duyduğunu ve sanık A…’ye de birlikte kahvaltıya gidelim diye söylediğini, A…’nin de bu teklifi kabul ettiğini, ölenin geleceklerini bildiği için hemen kapıyı açtığını, kahvaltı yaptıklarını, ancak ölenin kendisinin yalnız geleceğini bildiğini, kahvaltı sırasında bir ara A..’nin lavaboya kalktığını, yanından geçerken de kendisini öpüp geçtiği için ölenin de buna alındığını, “bana garez yapmak için mi bu kızı getirdin, bu kızın da sonu benim gibi mi olacak” derken kendisinin de bu sözleri A… duymasın diye sol eliyle ağzını kapatmaya çalıştığını, o sırada elini ısırdığını ve kendisine küfür ile hakaretler etmeye başlayınca iki tokat vurduğunu, ağzından kan geldiğini, öleni tekmeyle itekleyince kanepenin üstüne düştüğünü, koltuğun üzerindeki gocuğunu aldığını, dışarı çıkmak istediğini, gocuğun yanında sopa olduğunu, eve giderken kolunda götürdüğünü, ancak hem ölenin hem de sanık A..’nin bu şekilde sopa taşıdığını bildiğini, bu sırada ekmek kesmek için getirdiği bıçakla ölenin sanık A..’nin üzerine doğru saldırınca elinden bıçağı almaya çalıştığını, o sırada eli kesilince kendisinin de kafasına sopayla vurduğunu, elinden bıçağı aldığını, A..’nin de bu sırada antre bölümünde olduğunu, ölenin hedefi bıçakla A…olduğu için engel olmaya çalıştığını, sopayla kafasına vurunca ölenin yere çöktüğünü, bıçağın da elinden düştüğünü, kendisinin de elinden düşen bıçağı alıp boynuna vurduğunu, boynuna bıçakla vurduğu sırada A…’nin de antrede köşeye geçmiş olduğunu, A..’ye “masadaki eşyaları topla” diye söylediğini, A…’nin de bu eşyaları bir poşete koyduğunu, 20 dakika kadar kan tuttuğu için kalkamadığını, A…’nin de bu süre içerisinde sofradaki eşyaları topladığını, ölenin altınlarının ve cep telefonunun alındığını görme¬diğini, Kipa’nın yanına kadar yürüyerek geldiklerini, Kipa’nın yanında poşete bakınca ölenin altınları, cüzdanı ve telefonunun alındığını gördüğünü, çantadaki altınları da sanık A…’nin çalıntı süsü vermek için çaldığını söylediği için “ben karışmam bunları sen al” dediğini ve kendisine verdiğini, maktûleyi öldürmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, önceden bir anlaşmalarının ya da planlarının olmadığını, sanık A…’nin olay sırasında lavaboda olduğunu, olayın başlangıcını görmediğini belirtmiştir.
Sanık A…, müdafii huzurunda 16.01.2007 günlü kolluk savunmasında; 2006 yılında üniversitede okurken yine üniversiteden mezun olan arkadaşı A…’in, O… ile tanıştırdığını, boş zamanlarında O… aradığında şehir merkezinde buluşup ve sürekli olarak birlikte gezdiklerini, zaman zaman evlerine gittiğini, son zamanlarda O…’ın babasının birlikte olmalarına karşı çıkmasından dolayı evlerine gitmediğini, dışarıda buluşmaya devam ettiklerini, arkadaşlıklarının duygusal düzeyde ilerlediğini, evlenmeyi düşündüklerini, Lale isimli bayanı tanıdığını, O… ile aynı mahallede oturduklarını ve L..’nin evine tanıştırmak için götürdüğünü, bayanın A..isimli işyerinde çalıştığını, evine gittiği süre içerisinde bileziklerine çok dikkat etmediğini, 15.01.2007 günü saat 19.00 sıralarında O…’ın cep telefonundan arayıp dışarı çağırdığını, yurdun yanında bulunan divan pastanesine gittiklerinde, kendisine siyah renkli bir çanta verdiğini ama bu çantanın ne olduğunu söylemediğini, “bu çanta sende kalsın daha sonra senden alacağım çantayı kurcalama” dediğini, çantayı yurtta bulunan valizine koyduğunu ve hiç açıp bakmadığını, daha önceden birlikte evine gitmiş oldukları L..isimli bayanı O..’ın öldürdüğünü polislerden öğrendiğini, 16.01.2007 günü polislerin kalmış olduğu yurda geldiklerinde, O..’ın bir şey verip vermediğini sorduklarını, kendisine siyah bir çanta verdiğini, çantanın valizinde olduğunu söyleyerek polislere çantayı teslim ettiğini, çantayı polisler ile birlikte açtıklarında 1 adet saat, birkaç tane bilezik ve birkaç tane künye olduğunu fark ettiklerini söyledikten sonra, ifadesini düzeltip, doğruları anlatmak istediğini belirterek savunmasının devamında, 15.01.2007 günü birlikte saat 08.30 sıralarında L..’nin evine gittiklerini, L…’nin kendilerine kahvaltı hazırladığını, L..ile yüz yüze konuşurken, O..’ın birden bir sopa çıkarıp L..nin kafasına doğru vurmaya başladığını, kendisine “kalk bardakları ve şekeri topla” diyerek bağırdığını, masanın üzerinde bulunan bardakları, şekerliği, çatalları alıp orada bulduğu bir poşete koyduğunu, evin giriş kapısına doğru gidip beklemeye başladığını, içeride O..ile L..’nin boğuşma seslerinin geldiğini duyduğunu, fenalaştığını ve kulaklarını kapamaya çalıştığını, bir müddet sonra O..’ın, elleri kanlı bir şekilde yanına geldiğini, elinde bıçak, sopa ve eldiven olduğunu, diğer malzemeleri fark edemediğini ve olay yerinden birlikte çıktıklarını, akşam olduğunda O..’ın yurda geldiğini, çanta içerisinde altınları vererek, “bunlar sende kalacak, kimseye söylemeyeceksin” dediğini, altınları alarak yurtta bulunan valizinin içerisine koyduğunu, gece polisler yurda geldiklerinde olaydan haberinin olmadığını, altınların kendisinde olmadığını söylediğini, çünkü olayı tahmin edebildiğini, kahvaltı sırasında O…’ın, L..isimli bayanın kollarında bilezikleri görmüş olduğunu, L…’nin evine altınları gasp etmek için gidip gitmediğini bilmediğini, kendisine bir şey söylemediğini, O..’ın onu aldattığı için kini olduğunu, kendisini de olaya dahil ettiğini, birlikte bulundukları süre içerisinde harcamaları birlikte yaptıklarını, ancak çoğunlukla O..’ın harcama yaptığını, ailesi tarafından kendisine haftalık olarak 50 ile 100 YTL para gönderildiğini, bıçakla ve başka bir cisim ile vurma anını görmediğini, sadece kahvaltı sırasında sopa ile L..’nin kafasına vurduğunu gördüğünü, O…ve arkadaşlarından korktuğu için hiç kimseye söyleyemediğini beyan etmiş,
Aynı günlü savcılık savunmasında; kolluk ifadesinin doğru olduğunu, L..’nin O… tarafından öldürülmesinde herhangi bir dahlinin olmadığını, olay öncesinde de eve giderken O…’ın böyle bir şey gerçekleştireceğini bilmediğini, gezmeye gideceğini söyleyerek davette bulunduğunu, kendisinin bunun üzerine gittiğini, O..’ın üzerinde sopaya benzer bir şeyi görmediğini, O..’ın bu işi yapacağına ilişkin bir haberinin olmadığını belirtmiş,
Aynı tarihli Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusunda ise; savcılık beyanlarının doğru olduğunu, ölenin evine ziyaret amaçlı gittiklerini, daha öncesinde diğer sanık ile anlaşıp ölenin ziynet eşyalarını almak gibi bir amacının olmadığını dile getirmiş,
Mahkemedeki savunmasında ise; sanık O…’la olaydan 2 ay kadar önce tanıştıklarını, önceleri normal arkadaş ilişkisi içerisinde gelişirken, O…’ın sonradan kendisine duygusal hislerinin olduğunu söylemeye başladığını, ancak bunun olmayacağını söylediğini, bundan sonra üzerinde sürekli psikolojik hatta fiili baskılar kurmaya başladığını, olay sabahı buluştuklarını ve birlikte maktûlenin evine gittiklerini, gördüğü kadarıyla maktûlenin sanki geleceklerini biliyormuş gibi bir tavır içinde olduğunu, kendilerine kahvaltı hazırladığını, sanık O….ın önceden sopa götürdüğünü görmediğini, üşüdüğünü söyleyerek sobanın olduğu tarafa geçtiğini, birden sopayla maktûleye vurmaya başladığını, kendisine kahvaltı masasındakileri toplamasını söylediğini, korkudan sanık O…’ın söylediklerini yapmak zorunda kaldığını, şuursuz bir şekilde masadaki bardak, tabak, şekerlik gibi şeyleri topladığını, bir poşete koyduğunu, kendisine dışarı çıkmasını söylemesi nedeniyle de dışarıya çıktığını, sanık O…’ın maktûleyi bıçakla yaraladığını görmediğini, maktûlenin üzerindeki altınları ne zaman aldığını da görmediğini, aynı akşam kendisini telefonla arayıp dışarıya çağırdığını ve bir poşet verdiğini, içinde ne olduğunu bilmediğini, isteyinceye kadar saklamasını söylediğini, kendisinin de kimseye göstermeden etüt salonunun masasının çekmecesine koyduğunu, akşam polisler geldiğinde önce haberinin olmadığını söylediğini, ancak polisler sonradan geldiklerinde olayı anlattığını söylemiş, öldürme eylemine hiç bir şekilde karışmadığını, olayın olduğu hafta vizelerinin olduğunu, olay günü saat 12.30’da sınavı olduğunu, eyleme katılma iradesi olsaydı olayın başka bir gün yapılmasını isteyecek olduğunu, çantadan para alma olayının olmadığını, eğer para alsalardı kendi kredi kartıyla harcama yapmayacağını, yazın sigortalı olarak çalıştığını, ayrıca ailesinin de para gönderdiğini, bu nedenle paraya ihtiyacı olmadığını, diğer sanık O..’dan korktu¬ğunu, sanık O..’ın verdiği çantayı korktuğu için aldığını, hatta sanık O..’ın kendisini öldürmek için içine bomba koyduğunu bile düşünerek aldığını, polisler O..’ın verdiği çantayı istediklerinde çantayı polislere verdiğini, hatta çantanın içinde bir şey olabileceğini de polislere söylediğini, olayı planlayacak olsaydı çantayı polise kendisinin vermeyeceğini, bu nedenle olaya her hangi bir iştirakinin olmadığını, suçunun sadece sanık O..’dan korktuğu için olayı bildirmemek olduğunu söylemiştir.
1- Yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kasten adam öldürme suçunu işleyen sanıkların, öldürme eylemini tasarlayarak gerçekleştirip gerçekleştirmediğine ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
Bazı suçlarda ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenen “tasarlama (taammüd)” Türk Ceza Yasasında açıkça tarif edilmemiş, tanımının ortaya konulması uygulamaya bırakılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.04.1998 gün ve 117-155, 13.11.2001 gün ve 239-247, 03.10.2006 gün ve 30-210, 15.12.2009 gün ve 200-290 sayılı kararları ile Özel Dairelerin yerleşik kararlarında kabul edildiği üzere, tasarlama, ani kast türünün dışında kalmakta, düşünce kastına girmektedir. Hukuki niteliği öğretide tartışmalı ise de, Yargıtay’ın duraksamasız uygulamalarına göre, tasarlamadan bahsedilebilmesi için failin bir kimsenin yaşam hakkı veya vücut bütünlüğüne karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeyip, sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve kurguladığı fiili, belirlenmiş kurgu dahilinde icra etmesi gerekmektedir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükunetle düşünebil¬meye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail, bu süre içerisinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçme¬mektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi, fakat başka bir nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükunete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
Somut olay bu açıklamalar ışığında ele alındığında;
Dönerci ustası olan sanık O…ile üniversite öğrencisi olan sanık A… arasında iki yıldır devam eden duygusal bir ilişkinin mevcut olduğu, sanıkların sık sık bir araya geldikleri, bu zaman dilimlerinde sanık O…’ın çok fazla harcama yaptığı, bu nedenle de çevresine borçlandığı, sanık O..’ın köylüsü ve eski komşusu olan maktule L…’nin evine sanık A…’yi birkaç kez götürdüğü, A….yi maktûleye ileride evleneceği kız olarak tanıttığı, olay günü maktûlenin A… müşteri temsilciliği işini sanık A..ye de ayarlaması konusunu görüşmek amacıyla maktûlenin evine geldikleri, maktûlenin sanıklara kahvaltı hazırladığı, maktûle ile sanık A…kahvaltı masasında konuşurken, sanık O…’ın önceden hazırladığı ve eve gelirken montunun koluna sakladığı sopayı çıkartarak arkadan maktûlenin kafasına vurmaya başladığı, bir süre sonra maktûle hareketsiz kalınca üzerindeki ziynet eşyalarını alarak sanık A..’ye verdiği, sanık O…’ın maktûlenin öldüğünden emin olmak için mutfaktan aldığı bıçakla maktûlenin boğazını kestiği ve spor aletiyle kafasına vurduğu, elleri ile dokunduğu ve parmak izlerinin çıkabileceği çatal, bıçak, bardak gibi eşyaları sanık A….’nin toplayarak bir poşete koyduğu, maktûlenin üzerindeki ziynet eşyaları ile birlikte suç aletlerini de alarak evden ayrıldıkları, suçta kullanılan sopa ve bıçağı gömdükleri, kanlanan elbiseleri yakıp, evden aldıkları diğer eşyaları boş bir araziye attıkları, maktûlenin üzerinden aldıkları ziynet eşyalarını ise sanık A…’nin kaldığı yurda sakladığı, yapılan otopsi sonucunda maktûlenin kafasına künt cisim ile vurulması sonucu meydana gelen kafatası ve kafa tabanı kemiği kırıkları ile müterafık beyin kanaması ile boyun kesisinden gelişen dış kanamanın ve kan aspirasyonuna bağlı mekanik asfiksinin müşterek etkisi sonucu öldüğü anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, sanık O…’ın, maktûlenin üzerinde bulunan ziynet eşyalarını almak için maktûleyi öldürmeyi değil, yalnızca bayıltmayı planladıklarına ilişkin savunmasına itibar edilerek, öldürme eyleminin tasarlama olmaksızın gerçekleştirildiği sonucuna varılmıştır. Ancak, sanık O…’ın, önceden hazır edip yanında getirdiği sopa ile maktûlenin kafasına birden fazla kez vurarak etkisiz hale getirip, üzerinde bulunan ziynet eşyalarını aldıktan sonra, sanıkların eylemlerini sonlandırarak olay yerinden ayrılabilecekken, yağma eylemini tamamlamalarına rağmen evden ayrılmadıkları, sanık O..’ın, otopsi raporunda belirtildiği şekilde önce mutfaktan aldığı bıçak ile maktûlenin boğazını kestiği, daha sonra bununla da yetinmeyip, ölüm sonucunu elde edebilmek için, olay yerinde bulduğu ağırlık aleti ile maktûlenin kafasına vurmak suretiyle eylemi gerçekleştirdiği nazara alındığında, sanığın savunmasına ve yerel mahkemenin kabulüne katılmak olanaklı değildir. Zira, sanık O…’ın savunmasının kabulü halinde, maktûleyi bayıltarak eylemin gerçekleştirilmesi için, suç aleti olarak, bu sonucu almaya elverişli eter vs. gibi maktûlenin direncini karşı koymaksızın kırabilecek kimyasal bir maddenin kullanılması gerekirdi. Kaldı ki, maktûlenin bayıltılarak eylemin gerçekleştirilmesi durumunda, kısa bir süre sonra kendisine geldiğinde sanıkların kimlik bilgilerini kolluk kuvvetlerine vermek suretiyle yakalanmalarını sağlayacağı hususu da göz önünde bulundurulduğunda, sanıkların başlangıçtaki planlarının, maktûleyi bayıltarak etkisiz hale getirdikten sonra yağma eylemini gerçekleştirmek değil, maktulü öldürerek sonuç almaya yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.
O halde; aralarında iki yıldır süren duygusal ilişki bulunan sanıkların, çok fazla para harcamaları nedeniyle sanık O…’ın çevresine borçlandığı, bu borçları nasıl ödeyeceklerini düşünürken, akıllarına bir kaç kez evine ziyarete gittikleri ve sanık O…’ın köylüsü ve eski komşusu olan L…’nin üzerinde gördükleri ziynet eşyalarının geldiği, bu amaçla olaydan üç gün önce bir araya gelen sanıkların, sanık A..’nin, maktûlenin çalıştığı işe girmesi konu¬sunu konuşmak bahanesi ile maktûlenin evine gidip onu öldürdükten sonra, üzerinde bulunan ziynet eşyalarını alma hususunda plan yaptıkları, öldürme kararından sonra suç tarihine kadar geçen üç günlük sürede ulaştıkları ruhi sükunete rağmen öldürme kararından vazgeçmedikleri, yaptıkları plan dahilinde olay günü maktûlenin evine gittikleri, sanık A….’nin kendilerine kahvaltı hazırlayan maktûleyi konuşarak oyaladığı sırada, sanık O…’ın önceden hazırladığı ve eve gelirken montunun koluna sakladığı sopayı çıkartarak arkadan maktûlenin kafasına vurmaya başladığı, bir süre sonra maktûle hareketsiz kalınca üzerindeki altınları alarak sanık A…’ye verdiği, maktûlenin öldüğünden emin olmak için sanık O..’ın mutfaktan aldığı bıçakla maktûlenin boğazını kestiği ve olay yerinde bulduğu ağırlık aleti ile kafasına birden fazla kez vurduğu, daha sonra sanıkların maktûlenin üzerinden aldıkları ziynet eşyaları ile birlikte suç aletlerini de alarak evden ayrıldıkları anlaşılmakla; öldürme eyleminin tasarlayarak gerçekleştirildiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
2- Sanık A..’nin kasten öldürme suçuna iştirakinin “müşterek faillik” düzeyinde mi, yoksa “yardım etme” düzeyinde mi olduğuna ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendiril¬mesinde;
Ceza Genel Kurulunun 20.01.2009 gün ve 232-2 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı Yasa ile asli iştirak- fer’i iştirak ayrımı kaldırılmıştır. Yasa gerekçesinde belirtildiğine göre; eski sistemin en önemli sakıncası, kişinin suçun işlenişine katkısının, gerçekleştirilen suçun bütünlüğü içerisinde değil, ondan bağımsız olarak ele alınmasıdır. Bu nedenle, 765 sayılı Yasanın yürürlükte olduğu dönemde uygulanan sistemde, suçun işlenişine iştirak eden kişilerin çoğu zaman asli fail olarak mı, yoksa fer’i fail olarak mı sorumlu tutulacakları duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanamamaktadır.
Yine gerekçede ifade edildiği gibi, Hükümet Tasarısı’nda da benimsenen asli iştirak, fer’i iştirak ayrımının adil ve eşit olmayan bir cezalandırmayı sonuçlaması ve uygulamada zorluk ve duraksamalara neden olması dolayısıyla, bu ayrımı esas alan düzenleme tasarıdan çıkarılmıştır. Yeni yapılan düzenlemeyle, iştirak şekilleri fiilin işlenişi üzerinde kurulan hakimiyet ölçü alınarak belirlenecektir. Bu sistemde birer sorumluluk statüsü olarak öngörülen iştirak şekilleri ise, faillik, azmettirme ve yardım etmeden ibarettir.
Yeni yasaya göre suça iştirakte, faillik veya şeriklik söz konusu olabilmektedir. Şeriklik ise, azmettiren ve yardım eden olarak ikiye ayrılmaktadır. Böylece 765 sayılı Yasada asli manevi fail sayılan azmettiren, 5237 sayılı Yasada fail olarak kabul edilmeyip, şerikler arasında sayılmıştır. Bir suçun işlenmesinde asıl sorumluluk faillere ait olup, şerikler ise 40. maddede yer alan bağlılık kuralı gereğince sorumlu tutulabilmektedirler.
Yasa koyucunun 37. maddenin 1. fıkrasındaki “suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur” ifadesiyle faillik kavra¬mının kapsamını oldukça geniş tuttuğunu söyleyebiliriz. Anılan madde uyarınca müşterek faillikten söz edilebilmesi için birden fazla suç ortağı tarafından, birlikte suç işleme kararına bağlı olarak suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla, fiilin icrası üzerinde müşterek hakimiyet kurulması gerekmektedir. Suçun işlenmesini sağlayan hareket üzerinde hakimiyet kuran herkes fail sayılabilecektir. Hareket üzerinde hakimiyet kurmak, birlikte irtikap etme şeklinde gerçekleşebileceği gibi, zımni veya açık bir iş bölümüne dayalı olarak hareketi birlikte gerçekleştirmeyi de kapsayabilir. Öyle ki, bu anlamda suçu sonuçla¬yan hareketi yapmayan, fakat bir başkasının bu hareketi yapması için gerekli ortamı hazırlayanlardan her birisi de fail sayılabilecektir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin saptanması için, eylemin bir evresindeki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm kanıtların birlikte değerlendirilmesi gerekir. Çünkü, suç kastının mutlaka belli bir aşamada oluşması gerekmediği gibi, iştirak iradesinin de suç tamamlanıncaya kadar her aşamada oluşması mümkündür.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Birinci uyuşmazlık konusunun çözümünde belirtildiği üzere, sanıkların olaydan üç gün önce maktûlenin ziynet eşyalarını yağmalamak ve bu amaçla maktûleyi öldürmek konusunda plan yaptıkları, olay günü de sanık A..’nin yaptıkları plan dahilinde sanık O..’ın yanında yer alarak, yaptıkları işbölümü gereği maktûleyi konuşarak oyalama ve dikkatini başka yöne çekme görevini yerine getirdiğinde, olaydan sonra da kanıtları ortadan kaldırmak ve yağma konusu eşyaları saklamak suretiyle “öldürme kastında” sanık O..ile mutabık kaldığında ve öldürme suçuna bu suretle katıldığında kuşku bulunmadığından, sanık A..’nin maktûleye yönelik eyleminin 5237 sayılı TCY’nın 37. maddesinde düzenlenen “faillik” kapsamında kaldığının kabul edilmesi gerekir.
Bu itibarla, sanıklar hakkında Özel Daire bozma kararı doğrultusunda yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla tasarlayarak kasten adam öldürme suçundan hüküm kurulması ve sanık A..’nin eyleme iştirakinin “müşterek faillik” düzeyinde bulunduğunun kabulü yerine, yerel mahkemece eski hükümde ısrar edilmesinde isabet bulunmadığından, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi ise; “Yerel mahkeme direnme hükmünün isabetli olduğu ve onanması gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.04.2009 gün ve 40-140 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın, sanıklar haklarında yağma suçundan kurulan hüküm yönünden temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.02.2010 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğuyla karar verildi.