Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/226 E. 2009/277 K. 24.11.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/226
KARAR NO : 2009/277
KARAR TARİHİ : 24.11.2009

Tebliğname : 2009/198807
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BALIKESİR 2. Asliye Ceza
Günü : 26.02.2009
Sayısı : 29-190
Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık H.M.’nun, 3167 sayılı Yasanın 16. maddesi uyarınca 3.500.000.000 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve 1 yıl süre ile bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına ilişkin, Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesince 23.12.2004 gün ve 37-900 sayı ile verilen hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 11.12.2006 gün ve 7016-14020 sayı ile;
“1- Suça konu çekin …..Madencilik Limited Şirketi’nin Garanti Bankası Balıkesir Şubesi nezdindeki hesabından keşide edildiği, Balıkesir …..Noterliği’nin 13.12.2000 tarih ve 32423 yevmiye numaralı imza sirküleri ile Balıkesir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yazısına göre M. Y..’un şirketi münferiden temsile yetkili kılındığı, sanığın temyiz dilekçesi ekinde sunduğu ……Noterliği’nin 28.05.2001 tarih ve 1727 yevmiye numaralı vekaletnamesinin şirketi temsilen Garanti Bankası Balıkesir Şubesindeki hesaptan çek keşide etme yetkisi içermediği ve şirketi temsile yetkili olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosya içerisinde bulunmadığı hususları dikkate alınarak; dava konusu çekin üzerinde yazılı keşide tarihinde, çek ileri tarihli düzenlenmiş ise belirlenecek gerçek keşide tarihinde, sanığın şirket adına münferiden çek keşide etmeye yetkili olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
Hükümde Türk Lirası olarak ifade edilen ağır para cezasının; 5083 sayılı Kanunun 1 ve 2. maddeleri ile 5252 sayılı Kanunun 5/1 ve 8. maddeleri uyarınca Yeni Türk Lirası (YTL) olarak belirlenmesinde ve adlî para cezasına dönüştürülmesinde zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 17.07.2007 gün ve 53-792 sayı ile karşılıksız çek keşide etmek suçunun unsurlarının oluşma¬dığından bahisle sanığın beraatına kararı verilmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 03.11.2008 gün ve 2115-15756 sayı ile;
“Sanığın …. Madencilik Limited Şirketi’nin Garanti Bankası/Balıkesir Şubesi nezdindeki hesabından keşide ettiği dava konusu çeki cirolayıp, 2. ciranta konumundaki katılana verdiği, dosyadaki Balıkesir …. Noterliği’nin 13.12.2000 tarih ve 32423 yevmiye numaralı imza sirküleri ile Balıkesir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yazısı uyarınca, M. Y.’un şirketi münferiden temsile yetkili kılındığı, sanığın bozmadan önceki temyiz dilekçesi ekinde sunduğu …Noterliği’nin 28.05.2001 tarih ve 1727 yevmiye numaralı vekaletname örneğinde şirketi temsilen Garanti Bankası Balıkesir Şubesindeki hesaptan çek keşide etme yetkisi içermediği ve başkaca şirketi temsile yetkili olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin elde edilemediği anlaşılmıştır. Hesap sahibi şirket yetkilisinin aşamalardaki beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın şirket adına çek keşide etme yetkisi bulunmadığını bilerek katılandan mal alışverişi yaptığı sırada, suça konu çeki düzenleyerek verdiği dikkate alınarak, dolandırıcılık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması gerekirken, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 26.02.2009 gün ve 29-190 sayı ile “Bilindiği üzere dolandırıcılık suçu hileli yollarla karşı tarafı hataya düşürerek kendisine menfaat sağlamaktır. Bunun için sanığın baştan itibaren bu kasıtla hareket etmesi gerekir. Söz konusu çek geçersiz olsa bile altındaki imzayı sanığın kabul etmesi gözönüne alındığında; şirket için geçersiz olsa bile kendisi için borç doğurucu olduğu tartışmasızdır. Ve sanık savunmalarında bu borcu inkar etmemiştir. Her ne kadar dosyaya belge sunulmamış olsa bile sanık borcu üstlenip ödediğini beyan etmektedir. Şekilsel anlamda Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere; vekaletnamede çek keşide etme yetkisi olmadığı sabit olduğundan sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği söylenebilir. Ancak dolandırıcılık suçu kasten işlenebilen suçlardandır. Var olan deliller ışığında mahkememizce de sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği yönünde şüphe duyulmuştur. Ancak yargılamanın başından bu yana istikrarlı olan savunması ve bunu destekleyen vekaletname içeriği gözönüne alındığında; sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği yönünde her türlü şüpheden uzak vicdani rahatlık içersinde kesin bir kanaate ulaşılamadığından sanığın beraatine karar verilmiştir. Bu yönüyle bir önceki hükümde verilen beraat kararı usul, yasaya ve oluşan vicdani kanaate uygun olduğundan Yargıtay bozma ilamına karşı direnilmiş ve yine sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.Bu hükmün de o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “dava zamanaşımı gerçekleştiğinden bahisle hükmün bozulması ve kamu davasının düşürülmesi” istekli 05.10.2009 gün ve 198807 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın, 29.09.2001 tarihinde yetkisi bulunmadığı halde karşılıksız çek keşide etmek eyleminin, dolandırıcılık suçuna uyup uymadığının belirlenmesine ilişkindir.
Ancak, dosyanın incelenmesinde;
Sanık hakkında düzenlenen iddianamede uygulanması istenen, 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesinde öngörülen cezanın türü ve üst haddine göre, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 765 sayılı TCY’nın 102/4 maddesi uyarınca 5 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Daha ağır bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eylemde, suç tarihi ile inceleme tarihi arasında 8 yıldan fazla süre geçmiş olup, aynı Yasanın 104/2. maddesi uyarınca 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımı süresinin dolduğu görülmektedir.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri ile 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.02.2009 gün ve 29-190 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.11.2009 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.