Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/221 E. 2010/61 K. 23.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/221
KARAR NO : 2010/61
KARAR TARİHİ : 23.03.2010

Tebliğname : 2009/183702
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 6. Ağır Ceza
Günü : 05.05.2009
Sayısı : 128-159
Öz kardeşini kasten öldürmek suçundan, sanık Ş. A.’nın, 5237 sayılı TCY’nın 82/1-d, 29 ve 62. maddeleri uyarınca sonuç olarak 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına ilişkin, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince 27.11.2007 gün ve 176-360 sayı ile verilen ve re’sen temyize tabi olan hükmün, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.01.2009 gün ve 4686-61 sayı ile;
“Sanığın, 2002 yılında maktule borç para verdiği, maktulün, borcunu ödemediği gibi sanığa küfür ettiği, 2007 yılı içinde sanığın maktule bir kez daha borç para verdiği, sanığın bu borcu maktulden ödemesini istemesi üzerine maktulün, sanığın başkanlığını yaptığı kooperatifle ilgili olarak kendisini koruduğu gerekçesi ile 10.000 TL para istediği, bununla da yetinmediği, olaydan bir gün önce, sanığı arayarak, ‘10.000 TL parayı 02.04.2007 gününe kadar söyleyeceği yere getirmesini’ istediği, sanığın maktule ‘sana verilecek param yok, canımı mı alacaksın’ dediğinde, maktulün de sanığa, ‘ben senin canını almam, ancak öyle bir yaparım ki canımı al diye yalvarırsın’ diyerek tehdit ettiği ve telefonu kapattığı, bunun üzerine sanığın annesi, babası ve küçük kardeşi Ü.’ı arayarak, aracı olmasını istediği, fakat aile fertlerinin araya girmedikleri, sanığın olay günü maktûlle buluşmaya gittiğinde maktulü av tüfeği ile ateş ederek öldürdüğü olayda;
Maktulden kaynaklanan haksız hareketlerin ulaştığı boyut dikkate alınarak, 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nun 29. maddesi ile yapılacak uygulama sırasında, cezanın üst sınırı olan 24 yıla yaklaşarak belirlenmesi yerine 24 yıl olarak belirlenmesi” isabetsizliğinden bozma kararı verilmiştir.
Yerel mahkeme ise, 05.05.2009 gün ve 128-159 sayı ile;
“…maktulle kardeş olan sanığın aralarında borç alıp verme işlemleri olduğu, maktulün aldığı borcu ödemediği, tekrar para istediği, söz konusu paranın ödenmesi yönündeki talep üzerine sanığın parasının olmadığını söylediği, maktulün de ‘öyle bir yaparım ki canımı al diyerek yalvarırsın’ diye telefonda konuştuğu ve kooperatif başkanlığı sırasında kendisini koruduğundan bahisle yine para istediği yönünde de beyanlar olduğu, bu şekilde geçen konuşmalar içerisinde sanığın, maktule sana verecek param yok dediğinde maktulün de ‘sana öyle bir yaparım ki canımı al diye yalvarırsın’ şeklindeki sözün telefonda söylendiği, kaldı ki kardeş olan sanık ile maktulün bu konuşmalarından sonra sanığın av tüfeği ile maktule ateş etmesinin aynı konuşmalar sırasında olmadığı, daha sonra maktul ile buluşmaya gidip av tüfeği ile ateş ederek öldürdüğü, tahrikin olduğu aşama ve zaman içerisinde ve konuşmalar sırasında olmadığı, telefondaki konuşmadan sonra özellikle sanığın maktulü öldürmek kastı ile gelerek anne ve babasının aracı olmaması nedeni ile maktulü öldürdüğü, daha önceki borç alıp vermeler, kendisini koruması ile ilgili sözler, akrabalık ilişkisi olan, kaldı ki nüfus kaydı ile ispatlanan öz kardeş olan kişiler arasındaki bu tür ilişkilerin ağır tahrik olmadığı gibi basit tahriki aşar mahiyette de bulunmadığı, akrabalar arasında olan çekişme konuşma, sözler, hakaret gibi işlemler basit tahriki aşan sözler olarak kabul edilip bu tür öldürme olaylarında lehe olarak indirim yapılması kabul edildiğinde toplumumuzdaki akrabalar arası ilişkiler, anne, baba ve kardeş arasındaki ilişkiler nazara alındığında her ailede çekişme, tartışma olduğu, bu nedenle bu tip bir para alış verişi sonrasındaki ödememeden kaynaklanan akrabalık nedeni ile korudum, karşılığında para ver gibi talepler, verilmeyen paranın ödenmemesi gibi hususlar yakın akrabalıklar nedeni ile öldürme nedeni arasında tahrikin ağıra doğru giden, basiti aşan şekilde değerlendirilemeyeceği, kaldı ki telefonda konuşulan sözler sonrasında dahi özellikle gidip öldürme işleminin yapılması da o andaki konuşma sonrası olan bir olay olmaması nedeni ile her an yasal yollara başvurma imkanı da olan sanığın bunu yapmayarak öldürme yönünü seçmesi halinde sanık lehine tahrikin basiti aşar olarak kabulü de bu tür eylem ve olayların haklılığa yanaşır kabul edildiği takdirde yasal şikayet haklarını kullanmadan akrabalar arasındaki bu tür tartışmaların sonucunda ihkakı hak şeklindeki (kendiliğinden hak almaya yönelik) eylemlerin artacağı ve kamu düzeninin de sarsılacağı nazara alındığında olayımızdaki delillerin tartışılmasında ve değerlendirilmesinde olayın özelliği, akrabalar arası ilişki, sözler, para alış verişi, daha sonraki telefon konuşması da değerlendirildiğinde, akabinde gidip belirli bir zaman diliminin de geçmesinden sonra özellikle öldürme kastı ile giderek kardeşini öldüren sanığın eylemindeki maktulden kaynaklanan tahrikin alt sınırda basit tahrik kapsamında olduğu yönündeki mahkememizin kanaat ve takdiri de nazara alındığında önceki kararda uygulanan indirimin sanık aleyhine olarak üst hadden yapılarak sonuç cezanın olaya ve dosya kapsamına uygun olduğu …” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de re’sen temyize tabi olması ve sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 31.07.2009 gün ve 183702 sayılı “onama” istemli tebliğnamesiyle 1. Ceza Dairesine ve Özel Dairece de Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın öz kardeşini kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, eylemin sabit olduğu ve suç niteliğinin belirlenmesi hususlarında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Özel Daire ile yerel mahkeme arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, haksız tahrik nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 29. maddesi uyarınca sanığın cezasından yapılan indirim oranının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilen haksız tahrik, 765 sayılı TCY’nın 51 ve 5237 sayılı TCY’nın 29. maddelerinde de cezadan indirim nedeni olarak düzenlenmiştir. Her iki düzenleme arasında önemli farklılıklar mevcut olup bu farklardan birisi 765 sayılı TCY’da tahrikin hafif ve ağır olmak üzere iki şeklinin öngörülmesine rağmen 5237 sayılı TCY’da bu ayrımın kaldırılmış olmasıdır. Bir diğer fark da, 765 sayılı TCY’nın 51. maddesine göre, suçun, “haksız bir tahrikin doğurduğu gazap veya şiddetli elemin etkisi altında” işlenmiş olmasına karşılık, 5237 sayılı TCY’nın 29. maddesi uyarınca bu indirimin “haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet ve şiddeti elemin etkisi altında suç işleyen kimse” hakkında yapılabilmesidir.
Ceza Genel Kurulunun duraksamasız benimsediği ve birçok kararında vurguladığı genel ilke gereğince, haksız tahrik nedeniyle yapılacak indirim oranı belirlenirken haksız hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel koşullar ve tahrik eden ile edilenin durumları nazara alınmak suretiyle olaysal olarak değerlendirilmeli, eğer haksız hareket bu özellikleri itibariyle yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa, ancak bu takdirde haksız tahrikin “ağır ve şiddetli” olduğu kabul edilmelidir. Yine Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş uygulamasına göre, her biri basit tahrik oluşturan ve 5237 sayılı TCY’na göre de en alt oranda indirim yapılmasını gerektiren haksız davranışların tevali etmesi halinde tahrikin ağır boyuta ulaştığının kabulü ile indirim oranının da buna göre belirlenmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık, aşamalardaki savunmalarında özünde tutarlı bir şekilde, öz kardeşi olan maktul Ümit’e, 2002 yılında bir miktar borç verdiğini, ödeme zamanı gelince parayı vermemek için kendisine küfür etmesi üzerine aralarında dargınlık oluştuğunu ve 2006 yılına kadar görüşmediklerini, başkanlığını yaptığı kooperatifin 29.10.2006 tarihli toplantısına kardeşi Ümit’in de geldiğini ve barıştıklarını, kardeşinin 2007 yılının Ocak ayında, aynı yılın Mart ayında ödemek üzere 1.000 Lira borç istediğini ve verdiğini, 27 Mart’ta yapılan kooperatif genel kuruluna kardeşi Ü.’nün de katılıp kendisine destek verdiğini, iki üç gün sonra ödemeleri olduğu için telefonla arayıp borcunu ödemesini istediğinde kardeşinin kendisini Sıhhiye’de bulunan bir kahvehaneye çağırdığını, oğlu Ü.’yü da yanına alarak gittiğinde kardeşinin, borcunu kabul ettiğini ancak kendisinin de ona 10.000 Lira borçlu olduğunu söylediğini, nedenini sorduğunda ise, “kooperatifin genel kurul toplantılarında seni koruduk ya, bu işler bedava olmuyor, o kadar ucuz değil” dediğini, bu sözlere sinirlendiğini ve borcunu ödeyeceğini söyleyerek oradan ayrıldığını, 01.04.2007 tarihinde telefonla arayan kardeşinin, sözünü ettiği 10.000 Lirayı ertesi gün söyleyeceği yere getirmesini söylediğini, bunun üzerine “sana verilecek param yok, canımı mı alacaksın” dediğinde kardeşinin, “ben senin canını almam, ancak öyle bir yaparım ki canımı al diye yalvarırısın” diyerek telefonu yüzüne kapattığını, bu konuşma üzerine anne ve babası ile diğer kardeşi Ü.’yü arayarak aracı olmalarını istediğini, ancak kendi aralarında çözmeleri gerektiğini söyleyerek aracı olmayı kabul etmediklerini, olay günü erken saatte oğlu Ü., iş ortağı N. İ. G. ve komşularından bazılarını da aracına alarak şehir merkezine geldiğini, bu sırada evden çıkarken arızalı olduğu için av tüfeğini de tamire vermek üzere aracın bagajına koyduğunu, aracında bulunan ve kardeşi Ü. ile birlikte çalışan M. G.adlı kişi ile oğlu Ü.’yü, çalıştıkları yer olan Köy Bahçesi adlı yere bıraktığını ve ortağı ile birlikte işlerini halletmek için oradan ayrıldıklarını, saat 09.00 sıralarında kardeşi Ü.’nün telefonla arayarak parayı aynı gün öğle saatlerinde Köy Bahçesi adlı yere getirmesini istediğini, saat 13.30 sıralarında ortağı N. ile birlikte söz konusu yere gittiklerini, diğer kardeşi Ü.ile birlikte oturmakta olan kardeşi Ü.’nün yanlarına oturduklarını, çay içerlerken kardeşi Ü.’nün kaba bir şekilde parayı getirip getirmediğini sorduğunu, parasının olmadığını söylediğinde ise, “her şekilde paramı alırım, sen vermezsen ortağından isterim” dediğini ve yüksek sesle hakaret etmeye başladığını, kendisinden yaşça küçük olan kardeşinin haraç istemesi karşısında ne yapacağını bilemediğini, o sinir ile parasını getireceğini belirterek arabasına gittiğini ve bagajdan tüfeği alıp fişek doldurup geri döndüğünü, aralarında 10 m mesafe kalınca kardeşi Ü.’nün görüp araya girmek için kendisine doğru koştuğunu, ona doğru bir el ateş ettiğini ve kardeşinin kendisini yere attığını, kardeşi Ü.’nün ise masayı devirip kendisine siper yapmaya çalıştığını, ona doğru da bir el ateş ettiğini, bunun üzerine kardeşinin çardağın içerisinden çıkıp kaçmaya başladığını, bu sırada sürekli eli ile beline doğru hamle yapmakta olduğunu, tüfeğine iki tane daha fişek sürüp hedef gözetmeden kardeşine doğru art arda ateş ettiğini ve kardeşinin kanlar içerisinde yere düştüğünü, etraftakilere ambulans çağırmalarını söyleyerek yoldan çevirdiği bir ticari taksiye binip yakındaki Solmaz Kılıçtepe Karakoluna giderek teslim olduğunu, olaydan dolayı pişman ve üzgün olduğunu beyan etmiştir.
Tanık Ü.A., babası olan sanık Ş.ile ölen Ü. A.’nın öz kardeş olduklarını, 2002 yılına kadar amcası Ü. ile aynı yerde oturmakta olduklarını ve babası ile amcasının aralarının da bu tarihe kadar iyi olduğunu, ancak babasının ölen amcasına bu tarihlerde borç verdiğini ve geri istediğinde amcasının küfür etmesi üzerine aralarının açıldığını ve sonucunda ailece bir başka yere taşındıklarını, babası ile ölen amcasının bir süre küs kaldıktan sonra 2006 yılında barıştıklarını, 29 Ekim 2006 tarihinde babasının başkanlığını yaptığı kooperatifte bir toplantı olduğunu, toplantılarda tartışma ve kavgalar yaşanması nedeniyle babasının, diğer amcası Ü.’yü da destek olması için çağırdığını, toplantıya gittiklerinde ölen amcası Ü.’nün de iki arkadaşıyla birlikte orada olduğunu gördüğünü, hatta babasının amcası ve arkadaşlarına toplantıdan sonra yemek yemeleri için para verdiğini, daha sonra Kasım ayı içerisinde babasının, ölen amcası Ü.’ye 2007 yılı Mart ayında ödenmek üzere 900 lira borç verdiğini ve hatta o tarihte ödeme yapmazsa sıkıntıya düşeceğini söylediğini, 27.03.2007 tarihinde kooperatifte başkanlık seçimi yapıldığını, aynı gün sabah babasının kendisini telefonla arayarak toplantıda yanında bulunmasını istediğini, bu sırada yanında bulunan ölen amcası Ü.nün telefonu alıp, iki arkadaşıyla kendisinin de toplantıya geleceğini söylediğinde babasının gerek bulunmadığını belirttiğini, ancak amcasının arkadaşları ile birlikte toplantıya geldiklerini, birkaç gün sonra babasının, amcası Ü.den borcunu ödemesini istediğinde, Sıhhiye’de bir kahvehanede beklediğini söylemesi üzerine babasıyla birlikte gittiklerini, amcasının, borcu olmadığını, kooperatif toplantılarında korumalık yaptıklarını bu yüzden asıl babasının 10.000 Lira borcunun olduğunu söylediğini, bir süre bu konu hakkında konuştuktan sonra babasının, hak ettiği parayı ödeyeceğini söylediğini ve oradan ayrıldıklarını, 01.04.2007 günü babasının yanında olduğu sırada amcası Ü.ile sinirli bir şekilde telefon görüşmesi yaptıklarını, ne olduğunu sorduğunda babasının, amcasının 10.000 Lirayı 02.04.2007 tarihinde vermesi gerektiğini aksi halde canını almaktan beter edeceğini belirttiğini söylediğini, 02.04.2007 sabahı babası, babasının ortağı N. G. ve onun eniştesi S.Y. ile aynı mahallede oturan M. G. adlı kişinin araba ile şehir merkezine geldiklerini, M.G.ile S. Y.’yi, amcası ile birlikte çalışmakta oldukları Köy Bahçesi adlı yere bıraktıklarını, kendisinin de burada indiğini, babası ile ortağının işleri için gittiklerini, saat 14.00 sıralarında aynı yere geleceklerini bildiği için bir süre çevrede dolaşıp Köy Bahçesine gittiğini, 14.20 sıralarında mutfak kısmında oturmakta olduğu sırada babasının, “sen benden para mı alacaksın lan” diye bağırdığını duyup dışarıya çıktığını, o ana kadar geldiklerinden haberi olmadığını, babasının elinde tüfek olduğunu gördüğünü, diğer amcası Ü.’nün babasına doğru yönelerek “sen beni mi vuracaksın” demesi üzerine babasının, onun olduğu tarafa yere doğru bir el ateş ettiğini ve amcasının kendisini yere attığını, bu arada çardak içerisinde olan amcası Ü.’nün bahçe içerisine doğru koşarak kaçmaya başladığını, babasının da onu takip ettiğini, bu arada diğer amcası Ü.nün kalkıp babasının ortağı N.’nin boğazına bıçak dayadığını, çevrede bulunanlarla birlikte onu etkisiz hale getirdiklerini, bu arada bir el daha silah sesi duyduğunu, sonra babasının kendilerine doğru gelerek polis çağırmalarını söyleyip bir ticari otoya binerek oradan uzaklaştığını beyan etmiştir.
Tanık N İ G., 2006 yılında sanık Ş. ile birlikte …. İnşaat Emlak ve Dekorasyon Şirketinin yarı yarıya ortakları olduklarını, ayrıca ……. Merkez Yapı Kooperatifinde sanığın 1. başkan kendisinin de 2. başkan olduklarını, ölen Ü.’nün ise sanığın öz kardeşi olup aralarının alacak borç meselesinden açık olduğunu, 29 Ekim 2006 tarihinde kooperatifte yapılan bir toplantıya ölen Ü.’nün de geldiğini ve sanık ile barıştıklarını, daha sonra sanığın Ocak ayı içerisinde Mart ayında ödenmek üzere Ü.’ye 900 Lira borç para verdiğini aralarındaki konuşmalardan bildiğini, 27.03.2007 tarihinde yapılan kooperatif toplantısına ölen Ü.’nün de geldiğini, bu toplantı sonrasında 31.03.2007 günü birkaç kişinin telefonla arayıp sanık Ş.’den para istemeleri üzerine kardeşi Ü.’yü arayıp borcunu ödemesini istediğinde telefonda tartıştıklarını, telefon görüşmesi bittiğinde sinirli olduğunu görünce ne olduğunu sorunca sanığın, kardeşinin borcu olmadığını, aksine şirket olarak ona 10.000 Lira borçlu olduklarını, kooperatifin toplantılarında kendilerine korumalık yaptıklarını, bunun karşılığını istediğini belirttiğini söylediğini, yine 01.04.2007 tarihinde şirkette oldukları sırada iki kardeşin telefon konuşmalarını duyduğunu, ölen Ü.’nün söz konusu parayı 02.04.2007 tarihinde öğlen saatlerine kadar istediğini öğrendiğini, olay günü birlikte araba ile şehir merkezine gelip rutin işlerini hallettikten sonra saat 14.00 sıralarında Köy Bahçesi adlı yere birlikte gittiklerini, aileyi tanıdığı için kendisinin de birlikte gittiğini, çardak kısmında otururlarken 10 dakika kadar sonra Ü. ve Ü.’nün birlikte yanlarına geldiklerini, çay içerlerken ölen Ü.’nün, sanık Ş.’den tekrar 10.000 Lira istediğini, sanık Ş.’nin, “ne karşılığında istiyorsun” demesi üzerine Ü.’nün, “seni koruduk ya, bu işler öyle bedava olmuyor” diye bağırdığını, sanık Ş.’nin de dur paranı getiriyorum diyerek yanlarından ayrıldığını, birkaç dakika sonra elinde tüfekle geldiğini görünce engellemek için çardaktan çıktığı sırada, sanığın diğer kardeşi Ü.’nün da ona doğru koştuğunu, ölen Ü.’nün ise masayı devirip kendisine siper yaptığını, silah sesi olunca Ü.’nün kendisini yere attığını, Ü.’nün ise çardaktan dışarıya kaçtığını, bu sırada saçlarının çekildiğini ve Ü.’nün boğazına bıçak dayadığını, çevrede bulunanların müdahale edip kendisini kurtardıklarını, bunlar olurken birkaç el daha silah sesi duyduğunu, biraz sonra yanlarına gelen Ş.’in, polis çağırmalarını söyleyip bir ticari taksiye binerek ayrıldığını, olay yerine doğru bakınca Ü.’nün kanlar içinde yattığını gördüğünü beyan etmiştir.
Tanık Ş.A., olayı görmediğini, olay gecesi telefonla arayan sanık oğlu Ş.’in, annesine, kardeşi Ü.’nün kendisinden 10.000 Lira haraç istediğini söylediğini, olayın ne olduğunu öğrenmek için sanığın evine gittiklerinde sanığın, durumu anlatıp kooperatif toplantısında sanığın dövülmemesi için fedailik yaptığı için 10.000 lira haraç istediğini anlattığını, saat 03.00 sıralarında sanığın evinden ayrıldıklarını, eşinin söylemesine rağmen saatin geç olduğunu belirtip maktul oğlu ile görüşmediğini, ertesi gün de olayı haber aldıklarını beyan etmiştir.
Sanığın eşi olan S. A. ile kızı E.A. da olayı görmediklerini belirtip, ölenin sanıktan para isteyip tehdit ettiğini beyan etmişlerdir.
Bütün bu bilgiler bir arada değerlendirildiğinde,
Maktûl Ü.’nün, sanıktan aldığı borcu ödemediği gibi, sanığın alacağını istediğinde tehdit ve hakaret ettiği, olay günü de sanık ve maktulün aynı nedenle tartıştıkları, dosyada sanığın bu yöndeki savunmasının aksine kanıt bulunmadığı gibi, savunmanın tanıklarca da doğrulandığı anlaşılmaktadır. Aralarında önceye dayalı alacak borç anlaşmazlığı bulunmasının, maktulün her biri basit tahrik oluşturan, tevali eden ve sanık üzerinde psikolojik etkisini sürdürdüğü anlaşılan, borcunu ödememek, istendiğinde birden çok kez hakaret ve tehdit etmek, hatta hakkı olmadığı halde yüklü miktarda para istemek şeklindeki haksız davranışlarının, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin belirlenmesinde dikkate alınması gereklidir. Bu nedenle yerel mahkemece, dosya kapsamına uymayan ve varsayıma dayalı gerekçelerle tahrik nedeniyle en alt düzeydeki indirim oranı belirlenmek suretiyle sanığın cezasından 1/4 oranında indirim yapılması yasaya aykırıdır.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün, tahrik nedeniyle yapılan indirim oranının belirlenmesindeki isabetsizlikten dolayı bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.05.2009 gün ve 128-159 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.03.2010 tarihinde sonuçta tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.