Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/202 E. 2009/234 K. 13.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/202
KARAR NO : 2009/234
KARAR TARİHİ : 13.10.2009

İtirazname : 2009/48868
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ÇORUM Ağır Ceza
Günü : 06.05.2008
Sayısı : 94-176
Hükümlü S. B..ın, 28.11.1999 tarihinde M.A..ile A. B..’yı kasten öldürdüğü ve 5237 sayılı TCY’nın lehine olduğu kabul edilerek bu Yasanın 81/1, 62/1. maddeleri uyarınca ayrı ayrı iki kez 25’er yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına ilişkin, Çorum Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2005 gün ve 526-509 sayılı hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25.01.2008 gün ve 1544-349 sayılı ilamı ile;
“a- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun dairemizce de benimsenen 17.4.2007 gün 2007/1/32-2007/97 sayılı kararı uyarınca, Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe yasa ve buna göre her suçun sonuç cezası belirlendikten sonra, cezaların toplanmasına 765 sayılı TCK’nun 68 ila 77 maddelerindeki ilkelere göre karar verilmesi gerektiğinden, sanık S.. hakkında maktul M.. ve A..’ı öldürme suçlarından 5237 sayılı TCK’nun 81. ve 62. maddeleri gereğince ayrı ayrı 2 kez hükmedilen 25’er yıl hapis cezalarının 765 sayılı TCK’nun 71/2. maddesi uyarınca toplanmasına, sonuçta müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına,
b- 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesi uyarınca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan sanıklar hakkında velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından getirilen kısıtlamanın 53/3. madde uyarınca şartla salıverilme tarihine kadar geçerli olduğunun hüküm fıkrasının mahsus bölümüne eklenmesine” karar verilmek suretiyle düzeltilerek onanmıştır.
Yine hükümlü S. B..ın, 01.03.2000 tarihinde tasarlayarak A.K..’yı öldürmeye kalkışmak suçunu işlediği ve 5237 sayılı TCY’nın lehine olduğu kabul edilerek bu Yasanın 82/1-a, 35, 62/1. maddeleri uyarınca 10 yıl 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına ilişkin, Çorum Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.05.2006 gün ve 68-243 sayılı hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.02.2008 gün ve 4206-807 sayı ile;
“5237 sayılı TCK’nun 53. maddesi uyarınca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan sanık hakkında velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından getirilen kısıtlamanın 53/3 fıkrası uyarınca şartla tahliye tarihine kadar geçerli olduğunun hüküm fıkrasının mahsus bölümüne eklenmesine” karar verilmek suretiyle düzeltilerek onanmıştır.
İnfaz aşamasında cezaların içtimaı isteminde bulunulması üzerine, Çorum Ağır Ceza Mahkemesince 06.05.2008 gün ve 94-176 sayı ile 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 73. maddesi uyarınca, sonuç olarak hükümlü Selami Bolat’ın, bir yıl geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
Hükümlü müdafiinin temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.06.2009 gün ve 4275-3923 sayı ile;
“Mahkemece infaz aşamasında verilen hüküm, 5275 sayılı Yasanın 99. maddesi uyarınca içtima kararı olup aynı Yasanın 101/3. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olduğu anlaşılmakla, itiraza ilişkin karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 18.09.2009 gün ve 48868 sayı ve özetle;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun emsal niteliğindeki kararlarından örnekler verilmek suretiyle, 765 sayılı TCY’nın 68-73. maddelerine göre, hücre süresi tayininin, takdir yetkisinin kullanılmasını gerektirdiği ve duruşmalı inceleme sonunda verilen bu kararın da temyize tabi olduğu gerekçeleri ile itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, hükmedilen müebbet hapis ve süreli hapis cezalarının kesinleşmesinden sonra, duruşmalı inceleme sonunda verilen içtima kararının tabi olduğu yasa yolunun belirlenmesine ilişkindir.
1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen ve lehe olması nedeniyle 5237 sayılı TCY hükümleri uygulanan durumda, hükümdeki cezaların içtimaı yöntemi ve bu kararların tabi olacakları yasa yolunun belirlenebilmesi için, 1 Haziran 2005 tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümler ile 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren hükümlerin ayrı ayrı değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
765 sayılı TCY’nın 68-77. maddeleri arasında cezaların içtimaı kurallarına yer verilmiş ve özetle şu ilkeler kabul edilmiştir.
Birinci ilke; cezaların mümkün oldukça toplanmasıdır. Buna göre, aynı nev’iden olan cezalar birbirleri ile toplanacak, cezalar ayrı nev’iden ise her biri ayrı ayrı infaz edilecektir. (765 sayılı TCY’nın 71/1, 72, 74 ve 75. md.)
Cezaların çevrilmesi ilkesi de denilen ikinci ilke; bazı cezalarda toplama sisteminin imkânsız olması veya fazla ağır sonuçlar doğurması halinde, nev’ilerinin değiştirilmesinden ibarettir. (765 sayılı TCY’nın 70, 71/2 ve 73. md)
Üçüncü ilke; içtima kurallarının uygulanması suretiyle elde edilecek cezaların yasada belirlenen genel bir yukarı sınırı aşmamasıdır.
Cezaların içtimaına ilişkin hükümlere 765 sayılı TCY’nda yer verilmiş olunmasına karşın, cezaların birleştirilmesinin “bir yaptırım hukuku-infaz hukuku” kurumu olduğu, birleştirmeye rağmen, cezaları birleştirilen her suçun cezasının “hukuken ortadan kalkmadığı” içtima sonunda verilen “toplam ceza” içindeki “unsur cezalar”ın erimedikleri, kaybolmadıkları, cezaların içtimaı dışındaki haller bakımından “varlıklarını korudukları”, “TCY’nın 68 ilâ 77. maddelerinde yazılı içtima hükümlerinin yasal tipe uygun ihlalin karşılığı olan ceza normları olmayıp, cezaların toplanması, çevrilmesi ve sınırlandırılmasına ilişkin infazı ilgilendiren kurallar olduğu ve kazanılmış hak oluşturmayacağı” öğreti ve yargısal kararlarda kabul edilmiştir.
5237 sayılı TCY’nda ise cezaların içtimaına yer verilmeyip 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın 99. maddesinde, “Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar” kuralı benimsendikten sonra, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümlerin bulunması halinde, koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı isteneceği, 101. maddesinde ise 99. madde gereğince cezaların toplanması gerektiğinde, bu hususta hüküm vermek yetkisinin en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye ait olacağı, yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY’nın 402, 403 ve 405. maddelerindeki düzenlemelere benzer şekilde belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide tartışmasız kabul edilen ilkeler şunlardır.
1- Cezaların içtimaı bir infaz kurumu ve işlemidir,
2- İçtimaya dâhil olan suçlar hukuken bağımsızlıklarını korurlar ve her suç yönünden ayrı ayrı sonuç doğururlar,
3- İnfaza ilişkin uygulamalar kazanılmış hak oluşturmadığından, içtima uygulaması sırasında lehe oluşan hatalar da kazanılmış hakka konu olmazlar,
1412 sayılı CYUY, 765 sayılı TCY ve 647 sayılı CİY döneminde kabul edilen bu ilkeler, 5271 sayılı CYY, 5237 sayılı TCY ve 5275 sayılı CGTİHY döneminde de geçerliliğini korumaktadır. Yeni yasal dönemde yasa koyucu cezaların içtimaına ilişkin kurallara 5237 sayılı Yasa içinde yer vermemek suretiyle, infaz hukukunu daha net ve daha doğru bir yasal temele kavuşturmuştur.
Bu ilkeler ve yasal düzenlemeler kapsamında, lehe yasa belirlenmesinde 765 sayılı Yasa kapsamındaki içtimalı cezaların değil, her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılarak, her biri için tayin edilen cezanın dikkate alınması yasal zorunluluktur. Böyle bir kabul 5252 sayılı Yasanın 9/3 ve 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının da doğal sonucudur.
Cezaların içtimaına ilişkin bu genel açıklamalar ışığında, uyuşmazlık konusunun değerlendirilebilmesi açısından 5275 sayılı Yasanın 99. maddesinin incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
5275 sayılı Yasanın 99. maddesinde “…bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir” hükmüne yer verilmiş, anılan maddenin atıfta bulunduğu 107. maddesinde ise koşullu salıverilme ile ilgili hususlar düzenlenmiştir. 107. madde incelendiğinde maddedeki toplama işleminin koşullu salıverilme süresinin hesaplanması amacına matuf ve matematiksel basit bir toplama işleminden ibaret bulunduğu, norm ile hâkime herhangi bir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisinin tanınmadığı, değişmez ve dönüşmez süreleri ihtiva ettiği, gerek hükümde gerekse hükmün sonuçlarında herhangi bir değişiklik yaratmadığı, bu haliyle hükmün tesisi aşamasında içtima kararı verilmemesinin 5237 sayılı Yasanın yaptırım sistemine uygun olduğu ve kesinleşme koşulunun aranmasının herhangi bir hak kaybına da yol açmayacağı ortaya çıkmaktadır. Açıktır ki, anılan normun uygulamasında cezaları içtima eden hâkimin hiçbir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisi bulunmamakta veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi söz konusu olmamakta, bir başka ifadeyle hâkim veya mahkemenin takdirine dayalı değişim olanağı bulunmamaktadır.
Takdir ve değerlendirme gerektiren veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi icap eden ya da cezaların bir kısmının infaz rejiminin diğerinden farklı olduğu ahvalde 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden hücre cezasının da varlığını koruduğu gerçeği karşısında cezaların içtimaı yöntemine gelince, 765 sayılı TCY’nın 70. maddesi uyarınca birden çok ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapse mahkûmiyet halinde, bir yıldan altı yıla kadar, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile müebbet (ağır) hapis cezasına mahkûmiyet halinde dokuz aydan beş yıla kadar, birden çok müebbet (ağır) hapse mahkûmiyet halinde altı aydan üç yıla kadar tayin ve takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle, ağırlaştırılmış müebbet (ağır) ve müebbet (ağır) hapis cezalarının infazının gerekmesi, yine anılan Yasanın 73. maddesi uyarınca, şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat ceza¬ların ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezalarıyla içtimaı halinde, maddedeki asgari ve azami sınırlar içerisinde takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle bu cezaların infazının gerekmesi karşısında, 04.03.2003 gün ve 24-20 sayılı Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, 765 sayılı Yasanın 70 ve 73. maddelerine göre yapılacak içtima işlemi sonunda hükümlünün hücrede geçirmesi gereken sürenin saptanması, takdir hakkının kullanılmasını ve bir değerlendirme yapılmasını gerektirdiğinden, bu durumda mutlak surette incelemenin duruşmalı olarak yapılması ve kararın da temyiz yasa yoluna tabii olması zorunluluk arz edecektir. Bu açıklamalar ışığında varılan sonuçları şu şekilde belirlemek mümkündür.
a) 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda, içtima 5275 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılacağından verilen hükümlerin kesinleşmesi zorunludur.
b) 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe yasa belirlendikten ve buna göre her suçun nihai cezası saptandıktan sonra, cezaların içtimaına 765 sayılı TCY’nın 68 ila 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verilecektir. Bu uygulamada lehteki Yasanın 5237 sayılı TCY olmasının sonuca etkisi bulunmayacaktır.
Bu durumda;
1- Süreli cezaların içtimaı halinde yapılacak işlem matematiksel bir toplamadan ibaret bulunduğundan, içtimaa hükümle birlikte karar verilmemiş olması halinde, bu hususta 5275 sayılı Yasanın 98-101. maddeleri uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere her zaman karar verilmesi mümkün bulunduğu gibi kazanılmış hakka da konu olamayacaktır.
2- 765 sayılı Yasada ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezasını gerektiren suçların yanında başkaca suçların işlenmesi halinde, cezanın mahkemece takdir edilecek bir süresinin hücrede tecrit edilmek suretiyle infazı gerektiğinden, kesinleşme koşulu aranmaksızın, duruşmalı inceleme gerektiren bu ahvalde içtima kararının 765 sayılı TCY’nın içtimaa ilişkin hükümlerinin uygulandığı yöntem doğrultusunda hükümle birlikte verilmesi cihetine gidilecek ve bu içtima işlemi de esas hükümle birlikte temyiz incelemesine konu olacaktır.
3) Hükümlerin kesinleşmesinden sonra içtima kararı verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması halinde, (1) nolu bentte belirtilen ahvalde 5275 sayılı Yasanın 98 ila 101. madde hükümleri uyarınca evrak üzerinde yapılacak inceleme sonunda itirazı kabil olmak üzere, (2) nolu bentte belirtilen ve hücrede geçirilmesi gereken ceza süresinin takdiri gereken durumda ise, duruşmalı inceleme yapılmak suretiyle, temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verilecektir.
Görüldüğü gibi 01 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, hükümlerin kesinleşmesinden sonra içtima kararı verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması ve cezalardan birinin müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olması halinde, hücrede geçirilmesi gereken sürenin takdiri gerektiğinden, duruşmalı inceleme yapılmak suretiyle verilmesi gereken bu kararların da temyiz yasa yoluna tabi olacağı yerleşmiş ve tartışmasız uygulamaların zorunlu sonucudur. (CGK’nun 17.04.2007 gün ve 32-97; 19.06.2007 gün ve 122-153; 17.07.2007 gün ve 157-168; 17.07.2007 gün ve 168-173; 06.11.2007 gün ve 190-228; 20.11.2007 gün ve 188-242; 08.07.2008 gün ve 128-186; 15.07.2008 gün ve 50-199; 10.02.2009 gün ve 211-21; 10.03.2009 gün ve 269-51; 17.03.2009 gün ve 45-61; 06.10.2009 gün ve 181-216 sayılı kararları)
Somut olayda, öldürme ve yağma suçlarından verilen müebbet hapis ile 10 yıl 10 ay hapis cezasının kesinleşmesi üzerine, duruşma açılmak suretiyle cezanın hücrede infazı gereken süresi belirlenmiş olduğundan verilen karar temyiz yasa yoluna tabidir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulü ile Özel Dairenin incelenmeksizin iade kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 29.06.2009 gün ve 4275–3923 sayılı incelenmeksizin iade kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.10.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.